İki Mest Üzerine Mesh Babı


Mest (edik) üzerine mesh etmek, sünnet-i meşhûre ile caizdir. [112]

Bu, sünnet-i meşhûre ile sabit olup Allah' (C.C:) in kitabında açıklan­mayan bir tatbikattır. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in mucibi (hüküm), iki ayakları yıkamaktır.

Mest üzerine meshi caiz görmeyen kimse, mübtedi' (bid'atcı) olur. Fakat onu caiz görüp azimet (kasd) yolunu tutarak mesh eylemese se-vâb kazanır.
Kâfî'de denmiştir ki: Eğer, usûl-ü fıkhda bilinen şeyden dolayı bu mesh, farzı düşürme (ıskat) ruhsatıdır. Şu halde uygun olan, azime­ti yapmakla sevâb kazanmış olmamaktır. Çünkü şayet ruhsat, ıskat için olsa - nitekim namazı kasrda (kısaltmada) olduğu gibi - azimet [113] meşruiyyeti üzere kalmaz, denirse, cevâbında biz deriz ki: Mü­kellef olan kimse iki mesti giymiş olduğu müddetçe azimet, meşru­iyyeti üzere kalmaz. Sevâb olan, mestleri çıkarıb ayaklan yıkamak iti­bariyledir. Şayet o mestleri çıkarsa, azimeti meşru olur. [114]

Bu  mevzuda Kifâye kitabında şöyle bir vak'a nakledilir:

Zeylaî (Rh.A.) demiştir ki: Kâfî'nin bu cevâbı yanlıştır. Çünkü iki ayağı yıkamak, mestleri çıkarmaksızm da olsa meşrudur. Bundan dolayı, şayet mestlerine mesh eden kimse suya dalsa ve mestlerine su girip ayaklarının çoğu yıkansa, o kimsenin meshi bâtıl olur. Şayet mest­leri çıkarmaksızm yıkamak meşru olmasa, ayağın bazısını yıkamak ile mesh ondan bâtıl olmazdı. Bundan dolayı, eğer tekellüf edip mestle­ri çıkarmadan ayaklarını yıkasa, onları yıkamış sayılır. Hattâ müdde­tin bitmesiyle bâtıl olmaz.

Ben derim ki: Zeylaî' (Rh.A.) nin, Kâfi sahibinin sözüne yanlış-tır, demesi yanlıştır. Çünkü, Kâfi sahibinin meşrûiyyet ile muradı, şâ-rîin (şeriat sahibi) nazannda o kimsenin üzerine sevâb terettüb et­mek yönünden cevazdır. Yoksa üzerine ahkâm-ı şeriyyeden hükm te­rettüb etmek değildir. Onu, Namazı kasra benzetmesi buna delâlet eder. Çünkü azimetle âmil olan kimse, dört rek'at kılıp ve iki rek'at üze­re oturmakla günahkâr olur. Bununla beraber farzı tamâm olur.

Kâfî'nin cevâbının gerçek mânâsı şudur: Ruhsat verilen kimse mademki ruhsat halindedir, onun için azimetle amel caiz olmaz. Şüp­hesiz müsâfirin de müsâfir olduğu müddetçe namazı tamâm kılması caiz olmaz. Hatta dört rek'ate niyetle namaza başlasa, namazı kesmek ve iki rek'at ile başlamak ona vâcib olur. Nitekim yakında, yolcu na­mazında açıklaması gelecektir.

Şayet o kimse iki rek'at niyetiyle başlasa ve namaz esnasında ikâ­mete niyet etse, namaz dört rek!ata dönüşür. Bu durumda, mest giyen kimse, ayağında mesti olduğu müddetçe, onun için ayağını yıkamak caiz olmaz. Hattâ eğer, mestlerini çıkarmadan meşakkatle ayaklarını yıkasa, her ne'kadar bu yıkamadan sayılmış ise de, günâh işlemiş olur. Şayet mestler ayaktan çıkıp ruhsat zail olsa, yıkanma meşru olup onun üzerine sevab kazanır.       '     * '

Usûl kitaplarında maharet sahibi olan kimseye bunun açık olma-sıyle beraber, ileri gelen âlimlerden bir âlime gizli kalması tuhaftır.

Bir kere mesh eylemek caizdir. Zira meshde tekrar sünnet olmamıştır. Çünkü yıkamada tekrar, temizlikde mübalâğa içindir. Mesh ise, temizlemek için değildir.
Mesh eden, kadın da olsa caizdir. Çünkü meshin caiz olmasının delili, hitablarm umûmuna kadınlar da dâhil oldukları için, kadın üe erkeğin arasında ayırım yapmamıştır. [115]

Cünub olduğu halde mestler üzerine mesh caiz olmaz. Çünkü mesh, abdestte kıyâsın aksi şekilde sabit olmuştur. Cenabet, onun üzerine kı­yâs edilmez. Şüphesiz mübalağa sîğasıyle (Fettahherû)   (tam temizlenin), tam bir temizlemeyi gerektirir. Nitekim yukarıda geçti. Meshde tam bir temizlik ortadan kalkar,

Bundan sonra Fukahâ demişlerdir ki: Yer (bu mahal) olumsuzluk yeridir. Tasvire hacet yoktur. Çünkü bir kimse tam bir temizlik ile mestleri giydikten sonra cünub olsa, delil yok olduğundan mesh caiz olmaz.

Fakat denildi ki: Bunun sureti, bir kimse abdest île mestlerini giydikten sonra mesh müddeti içerisinde cünub olsa, o kimse mestlerini çıkarır ve ayaklarını yıkar. Müsâfir de böyledir. Eğer mesh müddeti içe­risinde cünub oîsa ve su bulamadığı için teyemmüm ettikden sonra ha­des vâki olup abdestine yetecek £adar su bulsa, onun için mesh caiz olmaz.                                                                          .
İki mestler, üzerine mesh, îıades sırasında tam temizlik ile gi­yilmiş oldukları halde caizdir. [116] Musannifin, (melbûseyni = giyilmiş oldukları halde) sözü, «şayet, iki mesti hades sırasında tam temizlik ile giyerse» [117] denilen sözdeh daha güzeldir. Zira burada murâd, İmâm Şafiî' (Rh.A.) nin hilâfına işarettir. Çünkü İmâm Şafiî (Rh.A.); başlangıçta iki mesti tam abdest. ile giymek gerekir, hattâ iki ayak­larını yıkayıp mestleri giydikten sonra abdesti tamamlasa mesh caiz olmaz, demiştir.

Biz deriz ki: Hades vaktinde abdestle mestlerin giyilmesinin mev-cûd olması,, her ne yolla olursa kifayet eder. Açıktır ki, o vakit mestlerin giyilmesinin bakî olması zamanıdır. Yoksa hudûsunun zamanı değildir. Beka ve devamlılık ifâde eden şey isimdir. Çünkü fiil teceddürl ifâde eder. Bizim sözümüz daha güzeldir, dememize sebeb; fıkh âlim­lerinin ibaresinde «tam temizlik ile» sözünü, «giymek» lafzının za-mîrinden hal, «hades sırasında» sözünü «tam» sözüne ilgili kılmakla tevcih caiz olduğu içindir. Mânâ : «Şayet mestleri tam temizlik ile giyse, o temizlik hades indinde tamdır.» demek olur. Şu halde, iki iba­renin mânâsı bir olur.

Mukîm için bîr gün bir gece ve müsâfir için üç gün üç gece mest­leri mesh etmek caizdir. Çünkü Resûlüllah (S.A.V.) :
«Mukîm, bir jgün bir gece (mestlerine) mesh eder. Müsâfir üç gün üç gece mesh eder.» [118] buyurmuştur.

Meshin müddeti, hades vaktinden başlar. Yoksa mestleri giydiği ve mesh eylediği vakitten değil. Çünkü meshe muhtâc olunan zaman, hades vaktidir. Mesh, iki mestlerin dışı üzerine caizdir.

Caiz olan mest (edîk), topukları örten mesttir veya topuktan dı­şarıda kalan, ayağın küçük parmaklan ile üç parmaktan daha az.olan mesttir. Fakat üç parmak miktarı topuk görünmesi, yırtık menzilesin-dedir. Mestin üstünden bakıldığı zaman ayak görünecek şekilde mes­tin geniş olmasında mahzur yoktur.
Musannif: «Mesh, iki mestlerin dışı üzerine caiz olur.» demiştir. Zira mestin içine, ökçesine ve koncuna mesh caiz olmaz. Çünkü mesh, kıyâs yollarından ma'dûlün bin[119] (sapma) dir. Onda şeriatın getirdiği herşeye riâyet edilir.

Hadesden önce mestlerin üzerine giyilen iki çizme üzerine mesh caiz olur.
Cürmûkayn; iki çizme veya potindir ki mestin üzerine, onları ko­rumak için giyilir. Şayet mesheden kimse, çizmesini mest üzerine ha­desden  sonra giyse, onların üzerine  mesh caiz olmaz.  İmâm  Şafiî  (Rh.A.); iki çizme üzerine mesh caiz olmaz. Çünkü bedel için, reyle (görüşle) bedel olmaz, demiştir. [120]

Bizim delilimiz, Hz. Ömer.' (R.A.) den rivayet edilen şu sözdür. Uz. Ömer (R.A.) :
«Ben, Peygamber' (S.A.V.) i gördüm, iki çizmeleri (cürmûkayn) üzerine mesh eyledi.»  [121] demiştir.
Sonra cürmûk (çizme veya potin) mestten bedel değildir. [122] Her ne kadar mest, çizmenin altında çizmeden başka ise de, sanki o ayağın üzerinde sâdece çizme varmış hükmünde olup çizme mestten bedel ol­maz. Çünkü vazife ayak ile olmuştur. Mestin, abdest uzuvlanndan ol­ması için mestle vazife olmamıştır. Çizme, meste belki ayağa ha-desin geçmesinden menedici bedel olmuştur. Bundan dolayı biz deriz ki: Şayet hades vâki olduğunda, meste mesh eylesin veya eylemesin, çiz­meyi mest üzerine giyse, çizme üzerine mesh olmaz. Çünkü meshin hükmü mest ile sabittir. Bu durumda, mest hükmen abdest uzuvların­dan olmuştur. Şu halde, eğer çizme üzerine mesh edilse, çizme mest­ten bedel olur. Bundan dolayı mesh caiz olmaz.

Ben derim ki: Bundan sonra malûm olur ki, hem bezden veya çuhadan veya üzerine mesh caiz olmayan bunlar gibi şeyden dikilmiş. şeyin üzerine giyilen mest üzerine mesh caiz olur. Zira çizme ayakdan bedel olup o çizme üzerine meshin caiz olmasıyle beraber mest yok hük­münde olsa, mest ayaktan bedel olmayıp üzerine mesh caiz olmayan şeyin yok hükmünde olması evi» olur. Nitekim sargı (lifâfe) da ol­duğu gibi.

Şu husus bunu teyîd eder: İmâm Gazâlî (Rh.A.), El-Vecîz'de ve Râfîî  (Rh.A.) ona yaptığı şerhinde, ikisinin de meselelerde İmâm Ebû Hanî-İe' (Rh.A.) nin hilafını zikretme lüzumunu duymaları ile beraber, bu meseleyi ittifak suretinde irâd etmişlerdir.

Bizim Âlimlerimiz (Müctehidlerimiz), meşhur olan kitaplarında, çizme meselesine dâir çizmenin ayaktan halef olduğunu söyledikleri şeyle yetinerek, bunu açıklamışlardır.
Mesh, meshedicinin sık örülmüş iki çorabları üzerine caiz olur. Yâ­ni bağsız, incik (baldır) üzere sarılan çorabdır. İmâm A'zam (Rh.A.) ön­ce, iki çorab üzerine meshi tecviz [123] eylememiş ve İmâmeyn (İmâm Muhammed (Rh.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.)) tecviz eylemiştir. Sonra İmâm A'zam (Rh.A.) da İmâmeynin sözüne dönüp cevaz ile fetva vermiştir.

Pabuçlanınış iki çorab (mün'al) üzerine mesh caiz olur. Mün'al: Pa­buç gibi altına deri dikilen çorabdır. Bu takdirde o, üzerinde devamlı yürümek mümkün olup mest gibi olur.

Mesh, deriyle kaplanmış olan iki çorab üzerine de caiz olur. De­riyle kaplanmış (mücelled) ile murâd, üstüne ve altına deri konan çorabdır. Buna âid hüküm de mest gibidir.

Sarık üzerine, şapka üzerine ve başörtüsü üzerine ve kuffaz üzerine mesh caiz değildir. Kuifâz : Soğuktan veya atmaca pençesin­den korunmak için iki ele giydikleri eldivendir.
Eldiven üzerine mesh caiz olmamasının sebebi şudur : Çünkü mesh sıkıntı ve güçlüğü gidermek içindir. Bunun çıkarılmasında ise güçlük yoktur. Fal^at, kadın başörtüsü üzerine mesh edip, yaşlık başına geç­se, hattâ başının dörtte biri miktarını ıslatsa, mesh caiz olur. Mi'râc-üd-Dirâye'de böyledir. [124]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..