Namazda Hades Babı

Bir imâmın namazında, bina için manî olmayan bir hades arız ol­sa, imâm yerine başkasını geçirir (istihlâf eder).

Zira her ne kadar, hadesin zuhur bulması, selâmdan önce ve te-şehhüdden sonra da olsa - Burada «Bina için manî olmayan» kaydı şart­tır. Çünkü mutlak hades, çoğu nüshalarda olduğu gibi sahîh değildir. Nitekim bu husus yakında açıklanacaktır. - Bu takdirde, o imâmın na­mazı tamam olmaz. Ma'lûmdur ki: «Hurûc bisun'ihî» (namazdan ken­di fiili ile çıkmak), İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre farzdır. Halbuki bura­da hurûc bi sun'ihî mevcut değildir. İmâm, yerine birini geçirir (istih­lâf eder). O abdesti bozulan imâmın, yerine birini geçirmesi caizdir. Çünkü imâmın yeri imâmsız kalsa, muktedînin namazı fâsid olur. Hat­tâ eğer imâmın abdesti bozulup birini öne geçirmeden mescidden dışarı çıksa, cemâatin namazı fâsid olur. Kâfî'de böyle zikredilmiştir.

Yerine başkasını geçirmenin (istihlâfın) şekli şudur: İmâmın ab­desti bozulunca, burnu kanadı sanılsın diye, elini burnu üzerine koya­rak ve kamburlaşarak geri çekilir. Böylece imâmdan sûi zanlar kalkar.

İmâm, kendisini takib eden safdan işaretle bir kimseyi öne geçirir.

Eğer konuşursa, cemaatin namazı bozulur. Sahrada safları geçmediği müddetçe, imâm yerine başkasını geçirebilir. Şayet mescidde olursa, mescidden çıkmadığı müddetçe, yerine başkasını geçirebilir. Eğer imâ­mın abdesti bozulup yerine başkasını geçirmese, hattâ bu haddi geç­se, cemâatin namazı bâtıl olur. İmâmın namazının bâtıl olmasında iki rivayet vardır.

Nitekim şayet imâm kırâattan hasr olsa, yâni, namaz caiz alacak kadar okumadan tutulsa, şüphesiz o, bu takdirde tmâm A'zam' (Rh.A.) a g-Öre - yerine başkasını geçirir, tmâmeyn bunun aksi görüştedir. Eğer imâm, namaz caiz olacak kadar okusa, hades vukuunda, ye­rine başkasını geçirmeye hacet olmadığı için, hilâfsız, istihlâf (yerine geçirme) caiz olmaz. (Yerine başkasını geçiren) imâm abdest alır ve geçen namaz üzerine geri kalanı bina eder. Namazını abdest aldığı yer­de tamâm eder veya ilk yerine döner. Eğer yerine geçirdiği imâmı na­mazdan çıktıysa, münferid gibidir.

İmâm, söylendiği gibi, abdest aldığı yerde namazı tamamlamakla, ilk yerine geri dönmek arasında muhayyerdir. Muhayyerliğin sebebi şudur : Birincide yâni namazı abdest yerinde tamamlamakta az yürü­mek vardır. İkincide yâni ilk yerine dönmekde, bir tek yerde namazı edâ vardır.

Eğer imâmın, yerine geçirdiği imâmı namazdan çıkmamış ise, ke­sinlikle yerine döner. Nitekim, abdesti bozulduğu zaman muktedî de imâm gibidir. Efdal olan, hilaf şüphesinden kurtulmak ve halelsiz edâ gerçekleşmesi için münferidin ve imâmı namazdan çıkan muktedînin namazı yeniden kılmasıdır.

İmâm ile muktedî, cemâat fazileti kazanmak için bina ederler. Eğer abdesti bozulan imâm, bir mesbûku yerine geçirse, tahrîmede ortaklık bulunduğu için, caiz olur. İmâm için evlâ olan yerine müdriki geçir­mektir. Çünkü müdrik imâmın namazını tamamlamaya daha kadirdir. Bu mesbûk için uygun olan, teslimden aczi sebebiyle öne geçme­mesidir.

Eğer mesbûk öne geçerse - imâmın yerine kâim olduğu ve onun kendisine ulaşması için başlaması sebebiyle - önce o imâmın namazını tamamlar.

Mesbûk namazın sonunda selâma ulaşınca, cemâate selâm vermek için bir müdriki öne geçirir.           

Mesbûk, teşehhüd miktarı oturmak suretiyle imâmın namazını ta­mamladığı zaman, kahkaha, dünyâ kelâmı ve bunlar gibi namaza aykı­rı şeyler o mesbûk un namazına zarar verir.

İlk imâmın namazına da zarar verir. Çünkü o aykırı şey, ilk imâm ile mesbûkun namazları esnasında meydana gelmiştir. Ancak, eğer na­maza aykırı iş,- ilk imâmın abdest alıp yerine geçirdiği halifesine - onun abdestini bir şey bozmamış şekilde - yetişmekle namazı bitir­mesi sırasında olsa, halîfesi ardında namazı tamâm etmekle, münâfî (namaza aykırı şey) cemâate zarar vermez. Çünkü onların namazı ta­mâm olmuştur.
Eğer birinci imâmın abdestini bir şey bozmazsa ve teşehhüd miktân [156] oturup, kahkaha ile gülerse veya kasden abdestini bozarsa, na­maz arasında münâfî bulunduğu için mesbükun namazı bozulur.

Eğer dünyâ kelâmı söylerse veya mescidden çıkarsa, mcsbûkun namazı bozulmaz. Çünkü kahkaha, imâmın namazına tesadüf eden cüz'-ü (kısmı) bozar. Şu halde muktedînin namazında mislini ifsâd eder. Ancak, imâm bina etmeye nıuhtâc olmaz, ve mesbûk bina etmeye muh-tâc olur. Fâsid üzerine bina olunan ise fâsiddir. Fakat kelâm bunun hi­lafıdır. Zira kelâm, selâm manasınadır. Çünkü kelâm ondandır (mü­temmimdir), münâfî değildir. Bundan dolayı bununla namazın şartı yok olmaz. O şart da temizliktir. Şayet kelâm (yâni konuşmak), namaz­dan bir cüz'e tesadüf ederse, o cüz'ü ifsâd etmez. Öyleyse kelâm, mesbûk hakkında tesir etmez. Fakat şart; namaz anında keser, zamanın gayrin­de kesmez. Kelâm, selâm manasınadır. Şu bakımdan ki, şüphesiz kelâm, namazın şartını bâtıl etmez. O şart da temizliktir. Kahkaha ve kasden hades bunun hilafıdır. Mescidden çıkmak da kelâm gibidir. Çünkü mes­cidden çıkmak namazı kesicidir, bozucu değildir.

Binanın mânü; kasden hadesdir, delirmedir ve bayılmadır. Namaz­da abdesti bozmayan bir uyku ile uyuyup ihtilâm olmaktır. Veya hatı­ra getirme ve şehvetle dokunma gibi, ihtilâmın gayrı ile meni gel-mekdir. Zahîriyye'de böyle zikredilmiştir.

Yine, kahkaha ve dirhem miktarını geçen çok idrar, baş yarığın­dan kanın akması ve istincâ yerinde avretin görünmesi, bunlar da bi-nâyı meneder. Ancak, eğer musallî -mecbur kalırsa, menetmez. İstincâda kadının avret yerinin görünmesi de, binayı meneder. Ancak eğer mec­bur kalırsa, binayı menetmez.
Abdest almaya giderken ve gelirken okumak da binayı meneder. Bir kavle göre; «Giderken okursa namaz bozulur, gelirken bozulmaz» Diğer bir kavle göre; «Gelirken okursa bozulur, giderken okursa bozulmaz.» Sahih olan ikisinde de bozulmasıdır. Çünkü giderken (birincide) hades-le beraber bir rükn edâ etmiş ve gelirken (ikincide) de bir rükn edâ et­miştir. Esah kavide, teşbih ve tehlil [157] kıraatin aksidir. Zira teşbih ve tehlilde rüknü edâ yoktur. Bu, ammden (kasden) hades yahut kıraat üzerine matuftur.
fşâretle su istemek de binayı meneder. [158] Birbirine vermek (teati) ile suyu satın almak da binayı meneder. (Teâtî) sözcüğü ile musanni­fin kaydlamasına sebeb; suyu, açıkça icâb ve kabul [159] ile satın alsa, namazın bozulduğunun besbelli olmasıdır.

Hadesin vukuundan sonra, bir rükn edâ edecek kadar oyalanmak-da binayı meneder. Ancak, eğer hades ile beraber oyalanmak, uyurken olursa, binayı menetmez. Yâni hades, abdesti bozulanın uykusu hâlin­de olursa menetmez. Çünkü uyku hâlinde olan hades ve oyalanma bi­nayı menetmez.

Mescidden çıkmak ve mescidin gayrı, sahra gibi yerde, safları geç­mek ve hades vâki oldu sanıp sonra temiz olduğu ortaya çıktıkdan son­ra mescidden çıkmak da binayı meneder. Eğer teşehhüdden sonra kas-den namaza aykırı bir iş yaparsa, kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için, namaz tamâm olur.

Eğer namaza münafî (aykırı şey), teşehhüdden sonra, muhdisin irâdesi olmaksızın bulunca, münâfî, namaz tamâm olmazdan Önce bu­lunduğu için, namaz bâtıl olur. İmâmeyn, bunun aksi görüştedir.

Teyemmümdü olan kimsenin, namazda, suyu kullanmaya kudreti­nin olmasıyla namaz bâtıl olur. Teyemmümlüye iktidâ eden abdestlinin de, suyu görmesiyle namazı bozulur. Kenz Sahibi: Teyemmümlü suyu görse, namazı bâtıl olur, demiştir. Zeylaî (Rh.A.) demiştir ki : Görmek-den maksat, onu kullanmaya kadir olmaktır. Hattâ, eğer teyemmümlü suyu görüp, onu kullanmaya kadir olmazsa, namazı bâtıl olmaz; eğer suyu görmeden onu kullanmaya kadir olursa, teyemmümlünün namazı bozulur. Şu halde işin, esası, kudrete göre olup, başka şeye göre değil­dir. Kenz Sahibinin Namazın bozulmasını, teyemmümlünün suyu gör­mesine bağlamasının, bir fâidesi (mânâsı) yoktur.
Eğer bir abdestli, bir teyemmümlünün ardında namaz kılarken suyu görse, onun namazı bozulur. Çünkü bilir ki, imâma bunu haber vermesiyle, imâm suyu kullanmaya kadir olur. İmâmın ise, suya kud­reti olmadığı için namazı tamdır. Bundan dolayı ben Kenz Sahibinin ibaresini görülen sekile çevirdim. [160]

Mestine mesh eden kimsenin mesti geniş olmak sebebiyle uğraş-maksızın kolaylıkla çıkarsa, namazı bâtıl olur. Eğer mestin çıkması güçlükle olursa, namazı tamâm olur. Kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için namazı bâtıl olmaz. Mestine mesh eden kimsenin, meshinin müddeti (te-şehhüdden sonra) geçmesiyle, eğer suyu bulursa, namazı bâtıl olur. Bir kavle göre; Meshin müddetinin geçmesi mutlaktır. Gerek suyu bulsun ve gerekse bulmasın namazı bâtıl olur.
Ümmînin namazda âyet Öğrenmesi [161] veya ümmî; [162] âyet öğren­meğe uğraşmaksınız başkasından işittiği âyeti ezberlemesiyle namazı bâtıl olur. Eğer öğrenmeye çalışırsa, kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için, namazı bâtıl olmayıp tamâm olur. Meşhur metinlerde [163], âyet lafzı yerine sûre denilmiştir. Sûre lafzı ancak tmâmeyn'in sözüne göre doğru olur.

Çıplak olan musallînin, namaz caiz olacak kadar bir libâs bul-masıyle namazı bâtıl olur.

Namazı imâ ile kılan kimsenin, namazın rükünlerini edaya kadir olmasıyle namazı bâtıt olur. Çünkü onun namazının sonu kuvvetlidir. Şu halde kuvvetliyi zayıf üzerine bina etmek caiz olmaz.

Tertib sahibi olan kimsenin, vaktini geçirdiği namazı hatırlamasıyle namazı bâtıl olur. Eğer vakti geçen namaz, imâm için olursa, muk-tedînin o namazı hatırlanıasıyle yalnız muktedînin namazı bâtıl olur. Zeylaî (Rh.A.)  böyle demiştir.

Okumaya kadir olan kimsenin, ümmîyi öne geçirmesiyle namazı bâtıl olur.

Sabah Namazında güneşin doğmasıyle, Cuma Namazında İkindi vaktinin girmesiyle, namaz içinde özürlünün özrünün yok olmasıyle, ya­ranın iyileşip sargısı düşmesiyle, pislikle namaz kılan kimsenin pisliği gideren şeyi teşehhüd miktarı oturduktan sonra bulmasıyle, kaza kılan kimsenin üzerine mekruh vaktin girmesiyle ve cariyenin örtüsüz namaz kılarken azâd edildiğinde avretini Örtmemesiyle, meydana gelen durum­lar - İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre - Musallînin irâdesi olmaksızın na­mazı bozucudurlar. İmâmeyn ayrı görüştedir. Bu, kendi isteği ile çıkmak (hurûc bisun'ihî), İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre, farz olup, İmâmeyn'e göre, farz değildir. Nitekim daha önce geçti.

Bir kimseye rükû da veya sücûdda hades vâki olsa veyahut sehv secdesini hatırlayıp secde etse, yeniden abdest aldığında, hadesin vâki olduğu rükû veya sücûdu kesinlikle iade etmesi gerekir. Çünkü rüknü tamamlamak ancak intikâl ile olur. İntikâl ise hadesle beraber ger­çekleşmiş olmaz. Öyleyse iade lâzımdır. Eğer, rükûunda veya sücûdun-da abdesti bozulan kimse, imâm ise başkasını yerine geçirir. Öne geçi­rilen kimse; (O namazda) devamlı bulunmasıyle (namazı) tamamla­ma mümkün olduğu için, rükû veya sücûdda imâm olur. Eğer rükûun­da veya sücûdunda, birinci rek'atta bir secde terkettiğini hatırlasa, o secdeyi kaza eder. Rükûyu veya sücûdu iade etmek onun üzerine vâcib olmaz. Fakat, imkân ölçüsünde namaz düzenli olsun diye iade ederse mendûbdur.

Bir kimse bîr kimseye namazda uysa, İmânı olanın abdesti bozuldu­ğunda, eğer uyan erkek ise, o niyetsiz imânıdır. Yâni o, birinci imâmın hilâfeti ile ta'yin edilmiştir. Her ne kadar, imâm o muktedîyi kendi ye­rine geçirmeye niyet etmedi ise de, burada namazı korumak olduğu için sahilidir. Nitekim babın başlangıcında geçmiş idi. İmâmın ta'yin edil­mesi muktedi kalabalığında izdihamı önlemek içindir. Burada ise izdi­ham yoktur. Bu durumda ilk imâm, namazını ikinci imâma uyarak ta­mâm eder. Nitekim kesin olarak kendi yerine geçirdiği zamanda tamam­ladığı gibi.

Eğer o muktedî erkek değil de, çocuk Veya kadın ise veyahut hünsâ ise, bir rivayette; imamet için uygun olmayan kimseyi kendi yerine ge­çirdiği için, o birinci imâmın namazı fâsid olur. Bir kavle göre : «Bozulmaz.» Çünkü onda, kasdî olarak yerine geçirmek yoktur. Yine böylece, şayet o tek muktedî, ümmî olursa veya farz kılan ardında nafile kılan ise veyahut kaza namazında müsâiir ardında mukîm ise, hüküm zik-redildiği gibidir.                
Namaz kılan kimsenin burnu kanasa, kan kesil inceye kadar bekle­yip, ondan sonra abdest alıp devam eder. Ona namazı yeniden kılması gerekmjez. [164]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..