Zekatın Edasının  Vâcib (Farz) Olmasının Şartı :


Zekâtın edasının vâcib olmasının (farziyyetinin) şartı, dirhemler ve dinarlar gibi, malın değeriyle beraber bir yıl geçmesidir. Veya hay­vanların sahrada otlayarak üzerinden bir yıl geçmesi (havelân-ı havi) dir. [1]

Ya da zekâtın şartı, zikredilenlerden başkasında ticârete niyet et­mektir. Şayet bu şeyler bulunmazsa, İlâhî hitâb yönelmez. İlâhî hitâb yönelmeyeni de terk etse, günahkâr olmaz.

Zekâtın edasının şartı niyettir. Çünkü zekât ibâdettir, niyetsiz sa-hîh olmaz. Hattâ bir kimsenin hizmetini görmeyen bir kölesi olsa veya kendi oturduğundan başka bir evi olsa ve ticârete niyet etmese, her ne kadar onların üzerinden bir yıl geçse de, onlarda zekât vâcib (farz) ol­maz.
Zekâta edaya nıukârin (birlikte) olduğu halde veya vâcib olan ze­kâtı ayırmaya nıukârin olduğu halde niyet etmektir. [2] ÇünkiLo kim­se zekâta niyet 'ederek nisâbdan vâcib miktarı ayırsa ve bir fakire ni^ yetsiz tasadduk etse, onun zekâtı düşer.

Vine zekâtın edasının şarjı, nisabın hepsini tasadduk etmektir. Çünkü o kimse nisabın hepsini tasadduk etse, vâcib olan cüz ona dâhil olur. İstihsânen, bunda ta'yîne hacet yoktur. Eğer nisabın bir kısmını tasadduk etse, İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre, zekâtı düşer. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göre düşmez.

Fakat «Zekâtın vâcib olması önırîdir,» diyenler de vardır. Yâni gecikmek suretiyle (hemen değil zamanla) vâcibdir. Çünkü ömrün tamâmı eda vaktidir. Bundan dolayı o-, çok ertelenmesinden sonra nisabın yok olmasıyle onu ödemez. Bir kavle göre : «(Zekâtın vâcib olması fevri­dir.» Yâni, alel-fevr (hemen) vâcibdir.'Çünkü mutlak emrin gereği böy­ledir. Bu söz İmânı Rerhî' {F^h.A.j ııin sözüdür. Yine O, «Muktedir ol-dukdan sonra zekâtı geciktiren nisâb sahibi günahkâr olur,» demiştir. İmâm Muhammed' (Rh.A.) den de : «Bir kimse zekâtı özürsüz gecik-tirirse, onun şehâdeti makbul olmaz,» dediği rivayet edilmiştir.

Bir kimsenin, ticâret için satın aldığı köleyi, kendi hizmetinde kul­lanmaya niyet etmesi doğru değildir. Sonra, eğer ona ticâret için niyet ederse, onu satmadığı müddetçe ticâret için olmuş olmaz. Meselâ ticâret için bir câriye satın alıp, sonra ona hizmet için niyet etse, niyet hizmet için tutmaya bağlandığı için zekât bâtıl olur. Eğer ondan sonra ticârete niyet etse, o cariyeyi satıncaya kadar, ticâret için olmuş olmaz. O ca­riyenin değerinde (semeninde), eğer dirhemler veya dinarlar varsa, - üzerinden de bir yıl geçmişse, - zekât vâcib olur. Niyet amele bitişik olmadığından ticâret için olmaz. Çünkü ticâret yapılmadığından ticâ­ret için niyete itibâr edilmez. Bundan dolayı, müsâfir sadece niyet ile mukîm olmaz ve mukîm de niyet ile müsâfir olmaz, ancak yolculuk (sefer)  ile olur.

Kişinin vâris olduğu (irsen mâlik olduğu) şey, sadece niyetle ticâret için olmaz. Çünkü niyet amele bitişik değildir. Zira rhevrûs (mîras) mal, vârisin sun'u (iradesi) yok iken ona cebren mülk olur. Bun­dan dolayı cenîn (ana karnındaki yavru), her ne kadar onda amel dü-şünülmezse de, vâris olur. Hattâ vâris, niyetin amele yakın olmasın­dan dolayı, vâris olduğu şeyde tasarruf eder, ancak altın ve gümüşde edemez. Gâyet'luVBeyân'da böyle zikredilmiştir.
Hibe ile veya vasıyyet ile veya nikâh ile veya hur [3] ile veya di­yetten sulh ile mâlik olduğu maj, niyetle ticâret için olur. Çünkü niyet amelle beraberdir. O da akdin kabulüdür. Bu, İmânı Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göredir. İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre, ticâret için olmaz. Çünkü ticârete niyet amelle beraber değildir. İmâmeyn arasındaki ihtilâf ak­sinedir de denilmiştir.
İncilerde, la'l (kırmızı sustası), yakut, zümrüt ve bunların benzer­leri gibi mücevherlerde zekât yoktur. Kâlî'de böyle zikredilmiştir. An­cak, eğer o inciler ve mücevherler ticâret için olursa, zekât vardır. Ta-tarhâniyye'de böyle zikredilmiştir. [4]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..