(Rikâz)

Rikâz; İster tabiî olsun ve isterse insanlar tarafından gömülmüş olsun mutlaka yer altında olan maldır. Maden, Allah' (C.C.) in yarattı­ğıdır. Kenz ise, gömülmüş şey (define) dir. Altın ve gümüş madeni tah-mîs edilir. Yâni beşdebiri alınır. Yine demir madeni ve bunun benze­ri olan tunç ve bakır gibilerinde de beştebir alınır. Bu madenler harâc veya öşr arazisinde bulunursa, anlatıldığı gibi beştebir alınır. Harâc ve öşr arazîsinin açıklaması yakında gelecektir.
Beşdebirden geri kalan maden - eğer o yer kendisine temlik edilip mâlik olduysa - o yerin mâlikinindir. Eğer o yer kimseye temlik edil­memiş ise, beşdebirden geri kalan (madeni) bulan kimsenindir. Eğer madeni bulan kimse, onu kendi evinde bulmuş ise, ondan İm.şey alınmaz. Arazisinde bulmuş ise, bu husûsda iki rivayet vardır : [«El-Asl'ın» riva­yetinde bulan kimseden evinde olduğu gibi, bir şey alınmaz. Câmiu's-Sağîr'in rivayetinde, beştebir almak vâcibtir. Geri kalanı bulanındır. Bu rivayet İmâmeyn'in sözüdür. Musannifin, «arazîsinde» sözünden maksadı; mubah arzda beştebir almanın ittifâken vâcib olmasıdır.
Dağda bulunan yâkût, züımüd ve fîrûzec  [35]  madenlerinden de bir şey alınmaz. Çünkü Resûlüllah (S.A.V.) :
«Taşda beştebir yoktur.» [36] buyurmuştur. Bundan dolayı bütün cevher­lerde ve taşdan (hacerden) olan yüzük taşlarından beştebir vâcib de­ğildir. Ancak, eğer câhiliyet zamanından kalma define olul-sa, ondan teeştebir alınır. Çünkü kenzde ganimet olduğu için ancak, maliyet şart kılınmıştır. Zeylaî (Rh.A.) de böyle zikretmiştir, tnci ve anberde [37] de beştebir alınmaz. Yine denizden çıkarılan bütün eşyadan, hattâ de­nizin dibinde kenz olan altın ve gümüşden de beştebir alınmaz.

Üzerinde kelime-i şehâdet yazısı gibi, İslâm alâmeti olan bir kenz, bulunan eşya (lukata) gibidir. Yakında yerinde hükmü açıklanacaktır. Üzerine sanem (put) nakşı gibi, küfr alâmeti bulunan kenzde, beştebir alınır ve geri kalanım, eğer diri ise o fethin evvelinde mâlik olan kimse alır. Diri değil ise vârisi alır. Eğer vârisi de yok ise Beyt'ul-Mâla kalır. Eğer o yer mâlike temlik olunmuş ise, hüküm böyledir. Eğer temlik olunmamış ise, yâni o kenz, bulan kimseye temlik olunmayıp sahra ve dağlar gibi ise, beştebir alınır. Geri kalan - gerek hür olsun, gerek Müslüman köle olsun, gerek Zimmî olsun; gerek küçük olsun, gerek büyük olsun; gerek zengin olsun ve gerekse fakır olsun - bulan kimse­nindir. Çünkü bunlar, müste'min harbîden başka olan ganimet ehlin-dendirler.
Kenzi bulan, müste'min harbî [38] olursa, onun aldırı şey, yerin mâlikine geri verilir. Ancak eğer o bulan kimse, sahrada İmâm­dan (Sultandan) izin alarak bir şarta göre iş yaptı ise, şart koşulan (meşrut) İmâma (Sultana) âiddir. Geri kalan bulanındır.
Eğer kenzde hiç bir alâmet bulunmazsa, bir kavle göre; O kenz câ-hiliyyete âiddir. [39] beştebiri alınır. Çünkü kenz, çok kere kâfirlerden kalır. Diğer bir kavle göre de; «Bulunan şey, lukata gibidir.» Çünkü İs-lâmın devri uzamıştır.

Bir adam, dâr-ı harbe girip, dâr-ı harbin sahrasında bir rîkâz yâ­ni bir define veya altın ve gümüş madeni gibi bir maden bulsa, o define veya o maden, bulan adamındır. O adam dâr-ı harbe gerek emân ile gir­sin ve gerek emânsız girsin, ondan beştebir (hums) alınmaz. O malın onun olmasına sebeb : Elinin mubah mala geçmiş olmasındandır. Beş­tebir (hums) vâcib olmamasının' sebebi, o adamın o malı sessizce, hır­sızlık ile almış olmasıdır.

Şayet kuvvet ve üstünlüğü olan bir topluluk, asker olarak dâr-ı harbe girip, kâfirlerin kerizlerini ele geçirseler, beştebiri alınır. Eğer emân verilmiş Müslüman, defineyi veya madeni, ehl-i harbin mülklerin­de yâni mülkleri olan arazîde bulsa, o malı, düşmanın hıyanetinden sakınarak yerin mâliki olan ehl-i harbe geri verir. Eğer o emân verilen kimse, malı yerin mâlikine geri vermeyip İslâm ülkesine çıkarırsa, o mala mâlik olur. Ancak o, fâsid satın alma ile mülk edinilmiş, hoş olma­yan (kötü) bir mala mâlik olmuş olur. Ya da dâr-ı harbden mülk edinil­miş bir arazîde defineyi veya madeni müste'men olmayan başka bir kim­se bulsa, mâlikine bir şey vermez ve ondan beştebir de alınmaz. Çünkü O, onu hırsızlık ile almıştır. Gâyet'ul-Beyân'da böyle zikredilmiştir.

Ehl-i harb, mallarını bizim memlûk olmayan arazîmizde bulsa, beş-tebirİ alınır, geri kalanı bulanındır. Vikâye'de : «Eğer ehl-i harb, malla­rının definesini mülkleri olmayan bir arazîde bulsa, beştebiri alınır, ge­ri kalanı bulanın olum denilmiştir.

Burada   zahir   olan   şudur ;  Vikaye   sahibinin   muradı,   Hidâye'-
de babın sonunda zikredilen : «Rikâz olarak bulunan bir mal, onu bulan kimsenindir. Ondan beştebiri alınır,» mes'elesinin naklidir. Ancak, Vikâye'nin ibaresi o ma'nâya müsâade etmez. Çünkü zahir olan şudur ki: Buldu (vecede) lafzı, fail için mebnî olan sîgaya göredir. Ve (vecede) nin altında olan zamîr, siyak ve sibak [40] delili itibariyle müs-te'mene râcidir. (Minhâ) zamiri ise dâr-ı harbe râcidir. Bu duruma göre manâ : «Eğer müste'men ehl-i harbin mallarının definesini dâr-ı harb­den memlûk olmayan bir arazîde bulsa, beşte biri alınıp, geri kalanı bu­lanındır,» demek olur. Bu söz Hidâye'nin ibaresine uygun olmamakla beraber aslında da doğru değildir;
Birincisi, yâ,ni Hidâye'nin ibaresine uygun olmaması açıktır. İkin­cisi, yâni aslında doğru olmadığı ise, Hidâye sarihleri ve daha başkala­rına göre : Şüphesiz beştebir (hums), ganimet mânâsında olan şeyde olur. Bu ise dârrı harb ehlinin'elinde olup da at ve deve koşturmakla Müslümanların ellerine düşen şeydedir. Vikâye'de zikredilen ise böyle değildir. Çünkü müste'men hırsızlık eden kimse gibidir. Arazî ise, dâr-ı harbdendir ve Müslümanların ellerine de düşmemiştir. Şu halde doğru olan (Vecede)  lafzını kendinden öncekinden kesip mef'ûl [41] için bina olarak (meçhul) okumak ve (ıninhâ) lafzım terkedip arz kelimesini Müslimîn kelimesine muzâf [42] kılmak­tır. Bundan dolayı ben ibareyi gördüğün gibi değiştirdim. [43]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..