Ricat  Babı


Ric'at, mevcûd akdin iddet içinde devamını istemektir [1] Yâni kadın iddette bulunduğu müddetçe nikâhın olduğu vech üzere bırakıl­masıdır. Zira nikâh iddette kâimdir Çünkü Allah Teâlâ (C.C.):
«Onları (kendilerine ric'at ile) iyilikle tutun» [2] buyurmuştur.

Çünkü imsak (tutmak), kâim olan nikâhın dâim olmasını istemek­ten ibarettir. Sona erenin iadesinden ibaret değildir. îmdi ric'atin şer'iy-yeti ve iddetin kalışının şartiyyeti üzere delâlet eder. Zira devam ettir­mek istemek ancak iddet kalıcı olduğu müddetçe gerçekleşir. Çünkü mülk iddette bakîdir, iddetin bitmesinden sonra yok olur.

Daha önce geçtiği üzere: «Ben sana müracaat ettim» demekle, ve­ya kadın ile cima etmek ve daha başka müsâheret hürmeti icâb eden bir şey ile; yârii inzâlsiz şehvetle dokunmakla ve bunun benzeri, mese­lâ Öpmek ve i ercinin dâhiline bakmak gibi şeyler ile ric'at edilmiş olur. Bunu İmâm Şafiî (Rh.A.) benimsemiştir. Çünkü Şafiî' (Rh.A.) ye göre, ric'at ancak söz ile olur. Ona göre, söz ile ric'atten önce cima caiz olmaz. Ricat, üçten azında bir talâkda ve İki talâkda sahih olur. Bu hür kadındadır. Cariyede iki, hür kadında üç gibidir. Bu konu daha önce defalarca geçmişti.

Her ne kadar kadın ric'atten yüz çevirse de ric'at sahih olur. Çünkü kadını tutmak ile emir mutlaktır. Bütün takdirleri kapsar. Yâni itaati ve itaatsizliği içine alır.

Kocanın kadına ric'ati bildirmesi mendûbdur. Çünkü koca ric'ati kadına bildirmezse, çok defa kadın günâha girebilir. Zira kadın kocası kendisine müracaat etmedi zannı ile evlenmiş olur. İddeti de bitmiştir. İkinci koca onunla cima etmiş ve kadın âsî olmuştur. Kadına ric'ati bil­dirmeyi terketmekle onu günâha sokan kocası da günahkâr olur. Lâkin bununla beraber ric'ati bildirmese de ric'at sahih olur. Çünkü ric'at kâimi dâim kılmak istemektir. İnşâ değildir. Koca ric'atiyle kendi hâ-' üs hakkında tasarruf etmiş olur. İnsanın kendi hakkındaki tasarrufu başkasının bilmesine bağlı değildir.

Eğer, «Kadın ric'ati bilmeyince nasıl âsî olur?» diye sorulacak olur­sa, cevaben denir ki: Şayet kadın sormaksızın evlense, tedbirli davran­mayı terk etmiş olur. Şu halde suç işlemiş olur. Çünkü kusur kadın ta­rafından gelmiştir.

Ric'ata şâlıîd göstermek de, ric'ati kadına bildirmek gibi mendûb-dur. Şâhid göstermekle erkek suçianmakdan kurtulur. Çünkü insanlar o kadını mutlak olarak boşanmış bilirler. Erkeğin kadın ile beraber bir arada oturması ile itham olunur* Eğer şâhid gösterilmese de ric'at sa-hîhdir.

Eğer ric'ati kasd etmezse, kadından izinsiz, onun yanına girmemesi de mendûbdür. Yâni kadının yanma girmesini, kadın hazırlansın diye seslenmekle, öksürmekle veya pabuç sesi ile bildirir. Tâ ki bakması he­lâl olmayan yere gözü ilişmiş olmasın. Çünkü kadın bir nevi boşanmış* tır.

Koca iddetten sonra, iddet içinde ric'at iddia etse, eğer kadın ko­cayı tasdik ederse ric'at sahih olur. Çünkü nikâh karı - kocanın birbir* terini tasdikleri ile sabit olur. Şu halde ric'atla haydi haydi sabit olur.

Eğer kocanın ric'at iddiasını kadın yalanlarsa ric'at olmaz. Çünkü koca da'vftcıdır. Onun beyyinesi de yoktur. Ö anda nikâh yapmaya da mâlik değildir. Zira kadın inkarcıdır. İmdi söz inkarcının sözüdür. Ka­dının yemîn etmesi de gerekmez. Nitekim Kitâbu'd-Da'vâ'da gelecektir ki, rk'at yemin istenmeyen şeylerdendir. Nitekim «Ben sana müracaat ettim» sözünde ric'at olmadığı gibi. Yâni «Ben sana müracaat ettim» deyip bununla inşâ murâd ederse, kadın kocasına cevâp vererek «Benim iddetim geçti» derse, ric'at sahîh olmaz. Çünkü bu ric'at iddetin bitmesi hâline tesadüf etmiştir.

Şu vâkidir ki, kadın ihbarda güvenilir kişidir. Sözünün kabul edil­mesi gerekir. Kadın haber verince, bu haber iddetin geçtiğine delâlet eder, İddetin bitme ahvâlinin en yakım kocanın «Ben sana müracaat ettim» sözünün hâlidir. İmdi söz iddetin bitmesine yakın olup ric'at sa­hîh olmaz. Fakat kadın sussa, ondan sonra iddetin bittiğini haber ver­se, bu birincinin aksinedir. Çünkü onda ahvâlin en yakını susma hâli­dir. Şu halde susmaya dönülür.

Bir cariyenin kocasında olduğu gibi ki ö cariyenin kocası iddet bit­tikten sonra kadına ric'at ettiğini bildirdikde cariyenin efendisi o ko­cayı tasdik edip câriye yalanlasa, şüphesiz söz cariyenindir, çünkü ric'atin sıhhati akdin kıyamı üzere bina edilmiştir, İddette ise söz be­ka ve bitme yönünden karınındır. îmdi üzerine bina edilen şey de onun gibidir.

Veya câriye «Benim iddetim geçti.» dedikde kocası ve cariyenin efendisi inkâr etseler, şüphesiz göz cariyeye âiddir. Çünkü câriye kendi durumunu daha iyi bilir.

Şayet kadın iddette, üçüncü hayızdan on günde tenüzlense, iddet bitmiş olur. Her ne kadar kadın gusl etmese de, hattâ hayz kesildikden sonra, yıkanmak mümkün olup ve namaz için tahrime edecek kadar vakit kalsa, o kadar zaman^geçince kadının temizliğine hükmedilir. Çünkü hayz on günden fazla olmaz. Binâenaleyh sadece kan kesilmek­le kadının hayzdan çıktığına kesinlikle hükmederiz. İddet geçmiştir ve ric'at de kesilmiştir.

On günden daha az zamanda hayzdan temizlenme, iddet son bul­muş olmaz. Kadın gusl etmedikçe veya bir namaz vakti geçmedikçe ve­ya teyemmüm ile bir farz veya nafile namaz kılmadıkça, iddet sona er­miş olmaz. Çünkü hayz on günden daha az zamanda kesilecek olsa, ka­nın dönmesi muhtemel olur. Kadının hayzdan çıktığına kesin bilgi hâsıl olmaz. Bu durumda o kadın hayızh sayılır. Çünkü on günden az olursa, yıkanma müddeti hayzdandır. Yıkanma kanın kesilmesini te'kid eder. Namaz vaktinin geçmesi de böyledir. Çünkü namazın vaktinin geçmesi ile namaz zimmetinde borç olur. Bu ise teiniz kadınların hükümlerin-dendir. Zira namaz ancak hayzdan temizlenen kadına burç olur. Şayet temiz oldukdan sonra suya kadir olmasa ve günleri de on günden az olsa, bu sebeble teyemmüm edip namaz kılsa, bu durumda ric'at sona ermiş. olur. Çünkü namazım teyemmüm ile caiz görmekle biz onun te­mizliğine hükmetmiş oluruz.

Kadın, el ve ayak gibi tam bir uzvunu yıkamayı unulsa, koca mü­racaatçı olur. Meselâ parmak gibi bir tam uzuvdan azını unutsa, koca müracaat edemez. Bu istihsâlidir. Tam uzuvda kıyâs ric'atin kalmama­sıdır. Çünkü kadın bedeninin çoğunu yıkamıştır. Bir tam uzuvdan azın­da kıyâs, ric'at hakkı baki kalmakdır. Çünkü cünüblük ve hayzın hük mü bölünme kabul etmeyen şeylerdendir. İstihsâlim vcchi şudur, fark da odur: Bir tam uzuvdan aşağısı az olduğu için su ona ulaştıkdan son­ra çabucak kurur. Bu nedenle suyun ona ulaşmadığı kesinlikle bilin­mez. Bundan dolayı ric'at sona erer. Ric'at ve evlenmede ihtiyatı, ele al­mak bakımından tezevvüc helâl olmaz, dedik. Tam uzuv böyle değildir. Çünkü tam bir uzuv çabucak kuruyamaz ve âdeten ondan gafil olun­maz. Böylelikle bu ikisi birbirinden ayrılırlar.

Bir kimsenin hâmile karısı olup onu cinıâ ettiğini inkâr ederek bo-ş^sa, ardından o kadına müracaat etse, kadın hamilelik müddetinin en azında veya çoğunda bir çocuk doğ ursa, ric'at sahih olur. Yâni bir er­kek hâmile karısını boşayıp ve kadın ile cimâyı inkâr etse, ondan son­ra o kadına müracaat etse, sonra nikâh vaktinden- itibaren hamilelik müddetinden daha azında o kadın çocuk doğursa, adamın ric'ati sahih olur. Onun cimâyı inkârına itibâr edilmez. Çünkü şeriat çocuğu nikâh­tan kabul etmekle, adamı yalanlamıştır. Bu ibare Vîkâye ve Kenz'in ibaresinden daha güzeldir. Çünkü müsamahadan hâlidir. Bunu Sad-ru'ş-Şcrîa (Rh.A.) zikretmiştir*

Bir adamın karısı hami müddetinden daha az veya çok zamanda çocuk doğurup ve talâkdan önce, kadınla cimâmı inkâr ederek boşasa, o adamın ric'ata hakkı vardır. Yâni hami müddetinin azında doğuran karısını cima ettiğini inkârda bulunarak boşasa, müracaat etmesi caiz olur. İnkârına itibar yoktur. Çünkü, yukarıda geçtiği veehle şeriat onu yalanlamıştır.   *

Eğer o adam o kadınla sahih halvet ile başbaşa kalıp ciıuâı inkâr ederse, o kadına ric'atı sahîh olmaz. Çünkü, o cima ettiğini inkâr etmiş, fakat şeriat onu yalanlanmamıştır. Bu durumda o inkârı kencli üzerine hüccet olur.

Eğer koca kadınla beraber sahih halvet yapıp, ommlıı cima ettiğini îhjtâr ettîkden sonra boşarsa; bakılır, şayet boşar da müracaat eder ve kadın iki yıldan daha az zamanda çocuk doğursa, ric'at sahili olur. Çün­kü kadın talâk vaktinden itibaren iki yıldan daha az zamanda çocuk doğurursa, o çocuğun nesebi sabit olur. Çünkü kadın iddetin bittiğini ikrar etmemiştir. Çocuk kadının karnında bu müddet zarfında kalabi­lir. Şu halde, kocayı talâkdan Önce cima etmiş saymak gerekir. Yoksa talâkdan sonra değil. Çünkü kocası eğer talâkdan önce cima etmiş ol­masa, talâkın kendisi ile mülk zail olup talâkdan sonra cima haram olur. İmdi Müslümanın fiilini haramdan korumak gerekir. Şayet talâk­dan Önce cima etmiş sayılırsa, ric'at sahih olur.

Bir kimse karısına «Çocuk doğurduğun zaman boşsun» dese, o da bir çocuk doğurup sonra başka batından bir çocuk doğursa bu ric'attir. İki batın ile murâd: İki doğumun arasında altı ay veya daha çok za­man olmasıdır. Eğer altı aydan daha az olursa bir batından olur.

Ric'atin sübûtuna sebeb; çünkü kadın birinci doğum ile boşan-mışdır. Bundan sonra ikinci doğum kocanın ric'atİne delâlet eder. Tâ ki cima helâl olsun. Ama iki doğum bîr batından olursa, ric'at sabit ol­maz. Çünkü ikinci çocuğun ulûku (ana rahminde kalması) birinci do­ğumdan öncedir.

Koca karısına «Sen her doğurdukça boşsun» dese de, kadın da üç batında üç çocuk doğursa, üç talâk vâki olur. İkinci ve üçüncü çocuk ric'attir. Çünkü kadın birinci çocuk ile boşanmış ve iddet sahibi olmuş­tur. İkinci çocuk ile koca birinci talâk için müracaatçı olur. Çünkü Müslümanın işini iyiye ve doğruluğa hami etmek için iddette vuku bu­lan bir cimâdan ulûk hâsıl olduğu kabul edilir.

Kadın ikinci çocuk ile ikinci ^ez boşanmış olur. Çünkü yemin, «her - dıkça» sözcüğü ile' akd edilmiş ve üçüncü çocuk ile koca ikinci talâkda müracaatçı olmuştur. Nitekim sebebi daha önce geçti. Kadın üçüncü çocuk ile üç talâkla boşanmış olur. Kadın iddetini hayzlarla bekler. Çünkü kadın hayz görenlerden olmakla talâk vaktinden itiba­ren hâmile değildir.

Boşama çeşitlerinden biri olan ric'î talâk, nikâhın aslı kaldığı için chnâi haram kılmaz. Nitekim daha önce geçti. Hattâ koca kadı» ile cima etse, ukr (yâni mehr) a borçlu olmaz. Ukr,, şüphe ile olan cimâın ücretidir. İmâm Şafiî (Rh.A.); «Kadının cimâı haramdır, ukru öder» demiştir.

Rjc'î talâk ile boşanmış olan kadın, koca ona ric'ate istektensin diye süslenir. Koca kadına ric'at ettiğine dâir şâhid göstermedikçe ka­dın ile beraber yolculuk yapamaz. Çünkü Allah Teâlâ (C.C);
«Onları evlerinden çıkarmayın» [3] buyurmuştur. Bu âyct-i kerime, Allah Teâlâ' (C.C.) nm:
«Kadınları boyadığınız zaman...» [4] k^vl-i şerifinin gelini (şiyâkı) ndeıı dolayı, ric'i talâkdan iddet dolduran kadınlar hakkında nazil ol­muştur.
Talâkın s^rîh (açık) olanı bi'1-icmâ' ric'îdir. Koca üç talâksız bâî-nen boşadığı karısını iddette ve iddetten sonca nikâh eder. Çünkü ma-halliyetin helâlliği bakîdir. Zira helâlliğin ortadan kalkması üç talâka bağlıdır. Helâlliğin zevali üç talâkdan önce yok olur. İddette başkası­nın menedilmesi, nesebe şüphe karışacağmdandır. Halbuki kocanın hakkında neseb şüphesi yoktur.

Koca, eğer kadın hür ise, üç talâk ile boşanmış olanı iddette nikâh edemez. Eğer kadın câriye ise iki talâk ile boşanmış oldukda iddet için­de nikâh edemez. Hattâ hür olsun, câriye olsun kocadan başkası onu nikâh edip cima etmedikçe evlenemez. Çünkü Allah Teâlâ (C.C.}:
«Eğer erkek, karısını (üçüncü defa) boşarsa ondan sonra kadın baş­ka bir ere nikahlanıp varıncaya kadar ona (birinci kocasına) helâl ol-nıaz.» [5] buyurmuştur. Bu âyet-i kerîmedeki talâkdan murâd, üç kez boşamaktır.
Cariyede iki talâk, hür kadında üç gibidir. Çünkü kölelik, mahaüi-yetin helâlliğini yarıya bölücüdür. Ayette olan nikâh, akde hamledilmistir. Cimâ'ın lüzumu meşhur hadîs ile sabittir. Kilâb üzere ziyâde bu hadîs ile caiz olur. O da useyle (balcjk) hadîsidir. [6] Bu konu usûl kitablarında tahkik olunmuştur. Allah Teâlâ' (C.C.) nın yardımı ve O'nun başarılı kilmasiyle Mirkât Şerhinde ve Telvîh haşiyelerinde biz bunu fazlasiyle açıkladık.
Velev.ki o cima eden başka erkek, mürâhik (bulûğa yaklaşan oğ­lan) olsun, yâni baliğ olmasın. Çünkü mürâhik tahlilde (helâl yapmak­ta) bâiiğ gibidir. Zira şart olan erkeklik organının ferce girmesidir, inzal değildir. Girdirmek ise mürâhikda vardır. Sahih nikâhla cima et­medikçe ve ikinci kocanın iddeti geçmedikçe, birinciye dönemez. Efen­disinin cariyesini cimâı muhallil (helâl yapıcı) değildir. Yâni efendisi cariyesini cima ederse hülle  [7] yapmış olmaz   Çünkü, nikâh mülkü nassan ta'yin edilmiştir. Hülle yapmak şartiyle ikinci kocaya nikahla­mak mekrûhdur. Velev ki kadın, ilk kocaya bununla helâl olsun.

İkinci koca kadına «Ben senin ile hülle etmek için evlendim.», veya kadın veya kadının vekîÜ «Ben sana hülle olmak için vardım.» demekle nikahlanmak mekrûhdur. Fakat eğer ikinci koca ve kadın kalblerhıde hülleyi gizleseler, Amme-i Meşâyihe göre mekruh olmaz.

İkinci koca üç talâkın aşağısını ibtâl eder. Nitekim bir talâk ve iki talâk, üçün hükmünü ibtâl ettiği gibi. Yâni hür bir kadın bir boşama ile veya iki boşama İle boşanmış olsa ve iddeti de geçmiş olsa ve başka koca ile evlenip ondan sonra birinci kocasına gelse üç boşama ile geri döner. îkinci koca hürmet-i hafîfeden üçden aşağısının hükmünü ib­tâl eder. Nitekim hürmet-i galîzadan üçün hükmünü ibtâl ettiği gibi. Bu İmâm A'zam (Rh.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göredir. İmânı Mu ha mm cd (Rh.A.), İmâm Züfer (Rh.A.) ve İmâm Şâür (Rh.A.) ye göre, ikinci koca üçten aşağısını ibtâl etmez. Bu konu dahî adı geçen iki kitâbda yeteri kadar anlatılmıştır.
Üç talâk ile boşanmış olan kadın birinci kocadan ve ikinci kocadan iki iddetin geçtiğini haber verse; müddet de iki iddetin geçmesine yete­cek kadar olsa; ^-yakında iddetin geçmesinin açıklaması iddet babının sonunda gelecektir ki, iddetin geçmesi hayzla olursa ve tasdik edilenin en azı İmâm A'zam* (Rh.A.) a göre iki ay ve İmâmeyn' (Rh. Aleyhimâ) e göre otuz dokuz gün olacaktır— birinci koca eğer kadının doğru söyle­diğini zannederse, onu tasdik etmesi caiz olur. Çünkü, bu ya muamelât­tandır zira cima sırasında bud' kıymeti hâizdir. Veya helâllik teallûk et­tiği için diyânattandır. Bunların ikisinde de (gerek muamelâtta ge-t rekse diyânatta) bir kişinin sözü makbuldür. [8]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..