İddetin Hükümlerinden Bazıları Şunlardır:

Kocasından başkası île evlenmenin caiz olmaması, iddet bekleyen kadının kızkardeşinin nikâhının caiz olmaması, ve kendinden başka dört kadının nikâhının caiz olmasıdır. Nitekirn sebebi daha önce geçti. Çünkü nikâhın aslı bakîdir.

İddette talâkın sahîh olması iddetin ahkâmındandır. Bunun vec-hi daha önce geçti.

Hayz gören hür kadın için talâk ve nikâhı fesh iddeti, üç tam hayz müddetidir. Nikâhı feshetmek, bulûğ muhayyerliği ile ve dengi olmamakla ve kan - kocadan biri diğerinin mülkü olmakla ve kadının ko­casının oğlunu şehvetle öpmesiyle ve karı - kocadan birinin irtidâd et­mesiyle olur. Bunlar île nikâhı feshetme suretinde hür kadın için iddet üç tam hayzdır. Hattâ kadın hayzda boşansa dördüncü hayzın bir kıs­mıyla tamamlamak vâcib olur. Çünkü hayz bölünme kabul etmeyince tamamına itibâr edilir. Nitekim Usûl kitaplarında anlatılmıştır.

Bu iddetln üç hayz ile vâcib olmasına sebeb, Allah Teâlâ' (C.C.) nın:
«Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç aybaşı hâli beklerler.» [33] kavli şerifidir.

Nikâhı fesli, talâk nıa'nâsınadır. Çünkü iddet, nikâha ânz alan ay-nlıkda rahmin çocuktan hâlî olduğunu bilmek için vâcib olmuştur. İm­di, bu talâk ve feshde gerçekleşmiş olur. Keza efendisi ölen veya âzâd edilen üıııraü veled hakkında da iddet üç hayzdır. Çünkü bunların da iddeti hür kadın gibi, eğer hayz görenlerden ise, üç tam hayzdır. Keza, şüphe ile cima edilen kadında da iddet üç tam hayzdır. Nitekim bir kimse karısından başka kadın ile zifaf edilse, halbuki o kimse o kadım bilmeyip kendi karısı zannederek cima etse, şüphe ile cima etmiş olur. Muvakkat nikâh gibi fâsid olan nikâhda cima edilen kadında iddet; ölümde ve aynlıkda yine üç hayzdır. Koca gerek ölsün ve gerekse ikisi arasında ayrılık vâki olsun.

Küçüklükten veya yaşlılıktan dolayı hayz görmeyen veya bulûğu­na yaş ile hükmedilip hayz görmeyen hür kadın hakkında talâkda id­det üç aydır. Çünkü Allah Teâlâ ,(C.C):
«Kadınlarınız içinde ay hâli görmekten kesilenler ile henüz ay hâli görmemiş olanlarda eğer şüphe ederseniz, onların îddet beklemeleri üç aydır.» [34] buyurmuştur.

Eğer kadın cima edildi ise, üç ay iddet bekler. Çünkü yukarda geç­tiği vechle cimâdan önce boşanırsa iddet yoktur.

Bu zikredilen hür kadınlar hakkında ölüm için iddet, mutlaka dört ay ve on gündür. Yâni gerek cima edilmiş olsun, gerekse olmasın mü­savidir. Çünkü Allah Teâlâ (C.C.) :
 ölenlerin bırakmış olduğu karılar kendi kendilerine dört ay on gün beklerler.» [35] buyurmuştur.

Iiayz gören cariyenin talâk ve fesh için iddeti iki hayzdır. Çünkü Resûl-i Ekrem (S.A.V.) :

«Cariyenin talâkı ikidir. İddeti de iki hayzdır» buyurmuştur.

Bir de; kölelik yarüayıcı olup; hayz da bölünme kabul etmediği için hayz tamamlanıp iki hayz olmuştur. *

Hayz görmeyen cariyede talâk ve fesh için iddet birbuçuk aydır ve ölüm için iki ay beş gündür. Nitekim bilirsin ki, kölelik yanlayıcı-dır.

Hâmile olan hür kadında veya cariyede iddet, her ne kadar ölen kocası sabî olsa da, hamilenin çocuğunu doğurmasıdır. Çünkü Allah Teâlâ' (C.C.) nın:
uGebe olanların iddeti, doğurmaları ile tamamlanır.» [36] kavli şe­rifi mutlak olarak zikredilmiştir.

Sabî olan kocasının ölümünden sonra hâmile olan kadında iddet, ölüm iddetidir. Çünkü o kadın, sabî olan kocasının ölümü vaktinde hâ­mile olmadı ise -de, ölüm iddeli teâyyün etmiştir. Sabinin ölümünden önce ve ondan soma hâmile olan kadının çocuğunda neseb yoktur. Çün­kü sabinin menisi yoktur. Şu halde ondan ulûk (gebe bırakmak) ta­savvur olunmaz. Nikâh, tasavvur edilebilen yerde meninin yerine ge­çer.

Talâk-i bâîıı ile boşunan iâır'm (miras kaçıncının) Karısı için id-det; talâk iddeti ile ölüm iddeiinin en uzun olanıdır. Şayet talâk idde ti bitse —_ ki o meselâ üç hayz olsa — ve ölüm iddeti bilmese, ölüm idde-ti bitinceye kadar mutlaka beklemek ve durmak lâzımdır. Eğer ölüm iddeti sona erip talâk iddeti sona ermese, talâk iddeti bitinceye kadar beklemek gerekir.

Ric'î talâk için, ölüm iddeti vardır. Çünkü ric'î talâk ile boşanıl-mış olan kadın vâris olunca nikâh vefata kadar hükmen devam etmiş sayılır. Çünkü ona mîrâs ancak nikâh ile vardır. Keza iddet hakkın­da da Öyledir. Hattâ evlâdır. Çünkü iddet şüphe ile vâcib olur. Mîrâs şüphe ile vâcib olmaz. İmdi o kadın ric'î talâkla boşanmış gibi olur. Ric'î iddette âzâd edilen câriye hakkında iddet hür kadının iddeti gi­bidir. Çünkü ric'î talâkda nikâh bakîdir; Onun iddetinin hür kadın­ların iddetine intikâl etmesi vâcibdir. Bâîn talâk iddetinde veya Ölüm iddetinde, âzâd edilen câriye hakkında iddet câriye iddeti gibidir. Çün­kü eksik mülkde boşama hür kadınların iddetini gerektirmez. Şu hal­de onun iddeti intikâl etmez.

Hayzdan kesilmiş bir kadın aylarla iddet bekledikten sonra kan görse, iddetine hayzla yeniden başla?. Yâni, kadın hayzdan kesilir de aylarla iddet bekler, sonra eski âdetine göre hayz görürse, geçirdiği id­deti bozulur. îddete yeniden hayzla başlaması îcâb eder. Çünkü kanın dönmesi hayzdan kesilmenin hükmünü ibtâl eder. Sahih olan kavi bu­dur. Bundan anlaşılır ki; hayzdan kesilmek halef olmamıştır. Zira ha­lef olmanın şartı hayzdan kesilmenin gerçekleşmesidir. Bu ise şeyh-i fânî hakkında fidye gibi ölüme kadar aczin devam etmesiyle olur. Bu Szâhtan anlaşüıri ki: Sadru'ş-Şerîa' (Rh.A.) nın ibaresinde olan. «Aylar­la bitmezden önce» sözü kitabın kopyasını çıkaranın yaptığı yanlışlık­tır. Doğrusu «Aylarla iddet bitlikten sonra» dır.

Nitekim, bir hayz "görüp sonra hayzdan kesilen kadın hayzını yeni baştan aylarla bekler. Yâni mu'tedde olan bir kadın bir veya iki hayz görüp ondan sonra kesilse, yâni kanı kesilmiş olsa, ve o kadın hayzdan kesilme yaşında olsa, bedel ile mübdelin bir araya gelmesinden kaçın­mak için aylarla iddet bekler. Hidâye'de böyle zikredilmiştir. Çünkü aylarla iddet beklemek hayzla iddetten bedeldir. Eğer o kadının hayzdan kesilmezden önce gördüğü hayz iddetten sayılmış olsun diye. vakte şâ­mil kılımrsa, memnu olan cem' lâzım gelir.

Sadru'ş-Şeria' (Rh.A.) ya şaşılır ki: Hidâye'nin ibaresi bizim nak­lettiğimiz gibi vâki olmuş iken nasıl olmuş da «Yeniden başlaması müş-kildir» diyebilmiştir. Çünkü o, o kadının iddeti boşama vaktinden iti­baren aylarla olduğu meydana çıkarsa, hayzdan kesilmezden önce gör­düğü hayz da v^kte şâmildir. İmdi vakt olması bakımından iddetten sayılmış olması vâcib olur. Boşanmakla iddet bekleyen kadın şüphe ile eimâ olunsa — bunun açıklaması geçti — o kadın için diğer bir iddet lâzım gelir. Çünkü sebeb yenilenmiştir.

İki iddot birbiri içine girer ve kadının gördüğü her iki iddetten olur. Yâni, iki iddet birbiri içine girince, şüphe ile cimâdan sonra kadı­nın gördüğü hayz her iki iddetten sayılır. Birinci iddet tamam olup ikinci iddet tamamlanmasa ve ikinci iddetin bir kısmı bitse, kadının onu tamamlaması g-erekir. Eğer kadına iki iddet vâcib olursa ya bun­ların ikisi de iki adamdandır, yâhûd bir adamdandır. Bir adamdan olursa, meselâ; karısını üç kere boşayıp «Ben onu benim için helâl sandun.» dese veya kadını kinaye lâfzlarla boşayıp iddeti içinde cima etse, şüphesiz iki iddet birbiri içine girer. Eğer iddetler iki erkekden ve iki cinsden olurlarsa; meselâ, kocası ölmüş olan kadının şüphe ile cima olunması gibi. Nitekim yakında açıklaması gelecektir, Ya da İkisi bir cinsden olursa; meselâ, boşahılmış kadının, iddet içinde evlenip ikinci kocanın cinsî münâsebette bulunması gibi, ki araları ayrıldığın­da bize göre, iki îddet birbiri içine girer. Kadının gördüğü hayz her ikisinden sayılır. Şayet birinci îddet bitip ikinci iddet tamâm olmasa, o kadının ikinci iddeti tamamlaması gerekir. Bunun sureti şudur: İkin­ci cima kadın bir hayz gördükten sonra olursa, ikinci cimâdan sonra onun üç hayz görmesi gerekir. Birinci hayz birinci iddettendir. Ondan sonra olan iki hayz her iki iddetten olur. Birinci iddet tamâm olur. İkinci iddetin tamâm olması için dördüncü bir hayz vâcib olur. Eğer cima, kadın hayz görmezden önce olursa kadına yalnız üç hayzdan başka bir şey lâzım gelmez. Bu üç hayz altı hayz yerine geçer.

Kocasının ölümünden dolayı iddet bekleyen kadın şüphe ile cima edilse, aylarla iddet bekler ve o aylar esnasında gördüğü hayzi da he­saba katar. Mebsût'ta denilmiştir ki: Eğer kadın vefat iddetinde evle­nip ikinci koca ile cinsî münâsebette bulunsa, aralan ayrılır. Birinci kocadan beklediği iddeti dört ay ön gün olarak tamamlaması icâb eder. O kadının diğer koca için de üç hayz beklemesi lâzımdır. Ayrıldıktan sonra gördüğü hayz mümkün olduğu kadar birbiri İçine girmeyi tahakkuk ettirmek için vefat iddetinden de sayılır. İdde t in bu şekli, Vi­kaye ve Kenz'de zikredilmemiş tir.

Kadın boşandığım ve ölümü bilmese bile bu iddetlet geçer. Hattâ koca gâib olsa ve kocasının boşadığı haberi üç hayz gördükden sonra ulaşsa veya ölüm haberi dört ay on gün geçtikden sonra ulaşsa; iddeti bitmiş olur. îddetin başlangıcı boşamanın ve ölümün ardından olur. Boşama ve ölümü öğrenmenin ardından olmaz. Çünkü Allah Teâlâ (C.C.), boşanmış ve kocası Ölmüş olan kadına iddeti vâcib kılmıştır. Bu kadınlar boşama ve ölümün ardından iddetle vasıflanırlar. Fâsid ni­kâhın iddetinin başlangıcı kâdînin ayırmasının peşjsıradır. Ya da cimâı terketmeye kocanın azmetmesinin ardısıcadır. Âzm, kocanın «Ben seni terketüm» veya «Yolunu serbest bıraktım» gibi sözleri Ue olur. Yoksa sâdece azm ile olmaz. Bunu Zeylaî (Rh.A.) zikretmiştir. Kan, «Benim iddetim geçti.» dedikde, koca onu yalanlama, kadına yemin ettirilir. Çünkü yemîni ile söz karınındır. Zira kadın haber verdiği şeyde emîn-dir. Tahkiki «Ric'at Babı» nın sonunda geçmişti.

Bir kimse talâk-ı bâînden id.det bekleyen karısını nikâh, etse, yâni karısını üç talâkdan aşağı bâînle boşayıp sonra iddet içinde tekrar alsa ve cimâdan Önce boşasa tam mehir vermesi vâcib olur, kadının da yeni iddet beklemesi gerekir. Çünkü o kadın ilk cima ile elinde sayılır. Bunun eseri kalmıştır. O da iddettir. Kadın elin­de olduğu hâlde nikâh yenilenince, bu elinde olma keyfiyyeti ni­kâhla vâcib olan teslim alma yerini tutar. Misâli, kendi elindeki gasbe-dileni satın alan gâsıb gibi. İmdi ö gâsıb yalnız akd İle teslim almış olur. Şu halde o talâk cimâdan sonra talâk olur.

İki ülkenin dînen birbirine zıd olması sebebiyle kocasından ayrı­lan esîr kadına iddet yoktur. Çünkü iddet vâcib olması bakımından ancak kul hakkı olarak vâcib olur. H»rbî ise cemâd* (cansız şeyler) a ve hayvanlara mülhaktır. Hattâ temellük için mahal olmuştur. Onun fi-râşına (nikâhına) hürmet yoktur. Ancak hamileye iddet vardır. Çünkü karnında nesebi, sabit çocuk vardır.

Zimmînin boşadığı zimmî kadın için de, şayet iddetin yokluğuna inanırlarsa, iddet yoktur. Çünkü iddet şeriatın hakkı için vâcib ola­maz. Zira o kadın şeriatın hukuku ile muhâtab değildir. Kocanın hak­kı için de vâcib olamaz. Çünkü kocanın İnancına aykırıdır. İmdi biz

onları dinleri ile başbaşa bırakmakla me'mûruz.

Bizim ülkemize Müslüman olduğu halde çıkan harbiyye veya zimm!yye yâhûd müste'mene sonradan İslâmı kabul eder veya zimmîyye olursa yine iddet yoktur. Çünkü Allah Teâiâ (C.C.) kayıtsız şartsu:
«Onlarla evlenmenizde size bir günâh yoktur.»  [37] buyurmuştur.
Yine bilirsin ki, harbî cansızlara ve hayvanlara katılmıştır. Onun firâşına hürmet yoktur. Ancak hâmile olursa iddet bekler. Çünkü bi­lirsin ki, kadının ka'rnında nesebi sabit çocuk vardır. [38]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..