Yas   Tutma   (İhdâd)   Hakkında Bir   Fasıl

İhdâd, süslenmeyi ve kokulanmayı terk etmektir. Had ise men* ma'nâsınadır.

Bâînen boşanmış veya kocası ölmüş olan kadın, korunmasına ve rızkının kifayetine sebeb olan nikâh ni'metinin elinden gittiğine üzül­düğünü göstermek için süslenmeyi terk eder ve güzel kokular sürün­mez. Bundan dolayı ric'îyyen boşanmış kadın süsü terk etmez. Çünkü nikâh ni'meti yok olmamıştır ve nikâh bakîdir. Onun için, cima da he­lâl olur. Onun üzerine nikâhlı kadınlar hükmü cereyan eder. Yası büyük olan Müslüman kadınlar tutar. Çünkü yaşı küçük ve kâfir kadın fer't mes'elelerle muhâtab değillerdir.                                                -

Her ne kadar büyük ve Müslüman olan kadın, câriye olsa da, yas tutar. Çünkü o, efendisinin hakkı ibtâl edilmeyen yerde Hukuku Hah ile muhâtabdır. Dışarı çıkmak (hurûc) dan men etmek bunun aksinedir.

Çünkü onda-efendisinin hakkını ibtâl vardır. Kulun hakkı Allah (C.C.) hakkından ileri tutulur. Çünkü kul muhtacdır. Yas zîneti terk etmekle tutulur. Za'ferân ve usfûr ile boyanmış elbise giymek terk edilir. Çün­kü bunlardan güzel koku yayılır. Kına yakmak, güzel koku ve yağ sü­rünmek ve gözlerine sürme çekmek dahî terk edilir. Ancak özürle olur­sa terkedilmez. Çünkü zaruretler haram olan şeyleri mubah kılar. Âzâd olunduğu İçin iddet bekleyen ümmü veled ile nikah-ı fâsidden iddet bekleyen kadın* yas tutmazlar. Çünkü yas tutmak nikâh ni'metinin el­den gittiği için üzüntüsünü göstermek içindir. Bu iki nevi kadından nikâh ni'meti gitmiş değildir.

İddet bekleyen kadına evlenme teklif edilmez. Ancak üstü kapalı söylenebilir. Çünkü Allah Teâlâ (C.C.):
«Böyle kadınlara kapalı bir şekilde evlenme teklif etmenizde size sorumluluk yoktur.» (1) buyurarak;    rinden çıkarmakla veya kadın malının telef olmasından korkmakla veya ev yıkılmakla veya evin kirasını bulamamakla çıkar.

Kadının iddet beklediği evinde, bâln talâkda kocası ile kendisi ara­sında bir perde (sütre) çekmek mutlaka lâzımdır..Tâ ki yabancı İle hal­vet vâki olmuş sayılmasın. Sütre bulundukdan sonra bir evde olmala­rında mahzur yoktur. Çünkü koca o kadının haram olduğunu itiraf etmektedir. Zahir olan şudur ki: Koca kachru görmezse harama yönel-mez.

Eğer ev, kocaya ve iddet bekleyen kadına dar gelse, veya koca fâ-sık olsa, her ne kadar kadının çıkması caiz ise de evlâ olan kocanın evden çıkmasıdır.   "

İkisi araşma ihtiyaten, araya girmeye kadir güvenilir bir kadın koymak mendûb olur. Bir, kadın bâin talâkla boşanır yâhûd seferde kocası ölür ve o kadın ile şehri arası üç günden eksik olursa, kendi şehrine döner. Çünkü sefer ibtidâen çıkmak değildir. Belki binadır. Eğer kadın ile şehri arasındaki mesafe üç günlük ise gitmek ile dön­mek arasında muhayyer kalır. Gerek yanında velîsi olsun gerekse ol­masın müsavidir. Kocanın evinde iddet beklemek için geri dönmek mendûbdur. Bu şayet gideceği yere dahi üç günlük kadar mesafe olur-sadır. Eğer gidilecek olan yer üç günîükden daha az olursa, gideceği yere geçer gider. Daha önceki sözden anlaşılmış olmasına dayanarak-dan bu şıkkı musannif metinde zikretmemiştir.

Anlaşılan şudur: Kocanın evi ile gidilecek yerin eşit mesafede ol­ması suretinde hüküm, kadının muhayyer olmasıdır. İki tarafdan biri daha az olması suretinde az olana gitmek taayyün eder.

Kadının kocası o kadını şehirlerden bir şehirde bâînen boşa ısa veya Ölürse, kadın o şehirden çıkmaz. Belki o şehirde iddetinİ bekler.

Eğer mahremi var ise mahremiyle çıkar. Hiç hayz görmeyen kadın aylar ile iddet bekler. Keza bir gün kan görüp bir daha görmemek su­retiyle bir sene geçse, aylar ile iddet bekler. Çünkü bu da hiç hayz görmeyen kadın hükmündedir. İddette aylara itibâr günler iledir. Hi­lâller i!e değildir. Fetâvâyı Suğrâ'dâ da böyle zikredilmiştir.

Koca karısını boşayıp iddet nafakasını aylara göre vermek için an­laşsa lar caiz olur. Çünkü aylar muayyendir. Eğer hayz ile anlaşsaîar, hayz mechûl olduğu için caiz olmaz.

İddet bekleyen kadın hem, birinci .kocasının iddetinin ve hem de muhallü kocasının iddetinin geçtiğini haber verse, birinci kocanın zan-nı kadının doğru söylediğini kabul etse ve müddet de kadının haber verdiği mikdâra muhtemel olsa, birincisiyle onu nikâh etmesi caizdir. Yâni' kadın hayz görenlerdense iddeti geçmesiyle onu nikâh etmesi caiz olur.

Kadının tasdik edildiği müddetin en azı, tmâm A'zam' (Rh.A.) a göre İki aydır. Talâkın birinci hayzdan önce olmak ihtimâli olduğu için, İinâmeyn' (Rh. Aleyhimâ) e göre otuzdokuz gündür. Buna göre onun birinci hayzınm müddeti üç gündür. Ondan sonra onbeş gün te­miz olur. Ondan sonra üç gün hâiz olur ve onbeş gün de temiz (tâhir) olur. Ondan sonra üç gün hâiz olur. Böylece iddet tamamlanmış olur. Şeyhu'I-lsIâm (Rh.A.), yıkanma zamanı hayzdan olmasına binâen, üç saat de yıkanmak için eklemiştir.
tmâm A'zam' (Rh.A.) m delili şudur: Kadının bu şekilde kan gör­mesi nâdirdir. Binâenaleyh onun üzerine şer'î hüküm bina edilmez. Belki en umûmî ve kuvvetli olan üzerine bina edilir. Şu halde hayz müddetinin en çoğu ve temizlik müddetinin en azına itibâr edilir. Tâ ki ortalan bulunmuş ola. İmdi üç hayz onar günden bir ay olur ve üç hayzın aralarında olan temizlik de onbeşer günden bir ay olur. [39]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..