Helâl Olan İçecekler :

Helâl olan içeceklere gelince; musannif onlardan birinci içeceği şu sözü ile açıklamıştır: Müselles, yâni üzüm suyundan üçleikisi gidip, geriye üçtebîri kalıncaya kadar pişirilen içecek, her ne kadar kaynayıp ve şiddetlenip ve kayııamakdan sâkinleşse de, helâldir. Bu, İmâm A'zaın (Rh.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göredir. İmâm Muhammed, İmâm Mâlik ve İmâm Şafii' (Rh. Aleyhim) ye göre; azı da çoğu da ha­ramdır.

Ebû Hafs el-Kebîr' (Rh.A.) e bu, yâni müselles sorulmuş: O da, «O'-nu içmek helâl olmaz.» diye cevâb vermiştir. O'na, «Sen İmâm A'zam ile İmâm Ebû Yûsuf'a muhalefet ettin.» denilince; «Yok, muhalefet etme­dim. Çünkü onlar, yemek boğazdan kolay geçsin diye helâl sayarlar. Bi­zim zamanımızda insanlar ise; günâh işlemek, eğlenmek ve coşmak için içerler.» diye cevâb vermiştir. Bundan anlaşılır ki, hılâf içilmesi ile kuv­vetlenmek kasd olunduğu zamandır. Fakat onun içilmesi ile coşup, eğ­lenmek kasd olunduğu zaman ittifakla helâl olmaz.

Pişirmekle üçteikisi gittikten sonra üzerine su dökülüp, durulduk­tan sonra pişirilen müsellesin hükmü, yine müselles hükmüdür. Çünkü üzerine su dökmek, onun şiddetini artırmaz, ancak zayıflatır. Şayet üzüm suyu (asır) üzerine dökülüp, ondan sonra hepsinin üçteikisi gi­dinceye kadar pişirîlse, zikredilenin aksine olur. Çünkü, latîf olduğu için önce su gider. Ya da sudan ve şirâ'dan gider. Böyle olunca giden, üzüm suyunun (şirâ'nın) üçteikisi olmaz.

Helâl olan içeceğin ikincisini, musannif şu sözle açıklamıştır: Ku­ru hurmanın ve kuru üzümün şirâsı az pişirilmiş olursa, her ne kadar kaynayıp, şiddetlenip, kaynaması dindikten sonra bile olsa, İmâm A'zam ile İmâm Ebû Yûsuf (Rh.,Aleyhimâ) a göre, helâl olur. İmâm Muhan> nıed ve İmâm Şafiî' (Rh. Aleyhimâ) ye göre; haramdır. Bu husustaki söz müsellesde zikredilen söz gibidir.

Helâl olan içeceğin üçüncüsünü, musannif şu sözü ile açıklamıştır: Bu iki karışım, —ki kuru hurmanın suyu ile kuru üzümün sularını az pişirmekle bir araya katarak kükreyinceye kadar bırakmaktır. — da­hî yukarıda zikredilen gibi, eğlenip, coşmaksızm içildikde, sarhoşluk vermedikçe helâl olur.

Helâl olan dördüncü içeceği, musannif şu sözü ile açıklamıştır: Balın» incirin, buğdayın, arpanın ve darının şıraları, her ne kadar pi-şirilmese de, helâldir.

Bu zikredilen içeceklerde, şayet sarhoşluk verse ha d d lâzım gelir mi? Bazıları: «Hadd lâzım gelmez.» demişlerdir.
Fakîhler: «Esâh olan kavle göre; zikredilen içecekleri içip, sarhoş olan kimseye, pişirilmiş ile çiğini ayird etmeksizin hadd uygulanır. [88] Çünkü zamanımızda fâsıklar, diğer haram kılman içkileri içmek için toplandıkları gibi, onun üzerine de toplanırlar. Belki ondan daha çok içerler.» demişlerdir.

Keza sütlerden yapılan içecek de, şayet şiddetlenmiş olursa, zikre­dilen gibidir. Bu içkiler sarhoş etmeyecek kadar içilirse, helâldirler.
Şayet onlardan biri sarhoş etse, sonuncu kadeh haram olur. Çünkü so­nuncusu, müfsittir. [89]

Helâl olmak için; eğlenip coşmaksizın içmek şarttır. Bu kayd, bu içeceklere mahsûs değildir. Belki fasıkların yaptığı biçimde eğlenip, coşarak su ve sudan başka mubah şeylerden içse haram olur.
Malûm olsun ki, sarhoşluk (sekr), yükselen buğulardan (veya bu­harlardan) insanın dimağının (beyninin) dolmasından insana ânz olan bir halettir. Sarhoşluk ile iyi ve kötü işlerin arasını ayırd eden aklı çalışmaz olur. Sarhoşluk, bi'1-icmâ' haramdır. Lâkin sarhoşluğa götü­ren yol, bâzau zikredilen gibi haram olur. Nitekim, yukarıda geçen dört şey gibi. Bâzan da, mubah olur. Nitekim onlara eklenen dört şey; şarâb içmeye mecbur kalan kimsenin sarhoşluğu, üzümden başka şey­lerden hâsıl olan devaların (ilâçların) ve gıdaların sarhoşluğu gibi.

Şayet denilse ki; «Helâl ve haram, ihtiyarı fiillerin sıfatlanndan-dır. Öyle ki, haramı terketmek vâcib olur. Sarhoşluk (sekr) ise; zikre-dildiği üzere, ihtiyarî olmak, şöyle dursun, fiil bile değildir.»

Buna cevâb olarak biz deriz ki; «Haram olmasının ma'nâsı, sarhoş­luğu elde etmeye başlamanın ve husulünün sebeplerini kazanmanın harâmlığıdır. Nitekim Fakîhler, îmânın vâeib olup, küfrün haram olması beyânında demişlerdir ki; bu ikisi, yâni îmân ve küfür nefsânî keyfiyetlerdendir. İhtiyarî fiillerden değildir. îrndi gerisini sen dü­şün!»

Şarâbın sirkesi, helâldir. Yâni şarâb, sirkeye dönerse; velev ki, içine tuz ve ekmek atmak gibi, ilâçla da olsa, helâldir.

Şarâbı, sirke yapmak mekruh olmaz. İmâm Şafiî (Rh.A.): «Şarâbı, sirke yapmak mekruh olur» demiştir. O'na göre; şarâbtan hâsıl olan sirke helâl olmaz. Eğer ona bir şey atmakla olursa, bir sözle helâl de­ğildir. Eğer bir şey atmaksızın sirke olursa, bu husûsda İmâm Şafiî' (Rh.A.) nin iki kavli vardır.

Kabak içinde nebîz (şirâ) yapmak, helâldir. Hantem, yâni, yeşil testi veya küpde, ziftle sıvanmış kapda, nakîyr de yâni oyulmuş ağaç­tan kapta da helâldir. Çünkü kaplar, (içki haram kılınmazdan önce) şarâba mahsûsdular. Şarâb (içki) haram kılınınca, Nebî-i Ekrem (S. A.V.), bu kapların kullanılmasını haram kılmıştır. Bunun sebebi: Ya bunda şarâb içmeye benzemek olduğu, ya da, onda şarâb eseri bulun­duğu içindir. Aradan bir müddet zaman geçince, Nebî-i Ekrem (S.A.V.), o kapların kullanılmasını mubah kılmıştır. Şu da var ki: İnsanlar bir defada terketsinler diye, haram kılınan bir şeyin başlangıcında mü­balağa ve şiddet gösterilir. Onu terkettikîeri ve iş yoluna girdiği zaman şiddet ortadan kalkar, .

Şarâbın tortusunu içmek, onunla saç ve sakal taramak mekrûhdur.
Burada, kerâheten haram ma'nâsı kasdedümiştir. Çünkü onda, şarâ­bın cüzleri vardır. Bu husûsda kesin Nass bulunmadığı için, musannif mekruh demiştir. Nitekim «Kerâhiyyet ve îstihsân Bölümü» nün baş­langıcında geçmiştir. Bu tortuyu içen sarhoş olmazsa, hadd vurulmaz. Çünkü şarâbın azında haddin vâcib olması, çoğuna götürücü olduğu içindir. Tortu ise, böyle değildir. Şu hâlde sarhoşluğun hakîkatma i'ti-bâr edilmiştir. [90]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..