Öldürülen Veya Sakatlanan Köle   Hakkında Bir   Fasıl


Erkek veya kadın kölenin diyeti, kıymetleri kadardır. Şayet kö­lenin kıymeti hürrün diyetine — ki onbin dirhemdir — ulaşsa veya ca­riyenin kıymeti, hür kadının diyetine — ki beşbin dirhemdir — ulaş­sa» kölenin derecesi hürden aşağı olduğunu göstermek için, erkek köle ile cariyenin her birinin diyetlerinden onar dirhem eksiltilir. Bu on dirhem eksUtiimesi, Abdullah İbn-i Abbâs' (R.A.) in [51] eseri [52], yâni hükmü iledir.
Eğer erkek kölenin kıymeti onbin dirhemden daha çok olup; ca­riyenin kıymeti de beşbin dirhemden daha çok olursa; İmâm Ebû Yû­suf ile İmâm Şafiî' (Rh. Aleyhimâ) ye göre, ne kadar çok olursa olsun,  kıymeti vâçtb olur. Gasbda [53] her birinin kıymetleri ne kadar çok olur­sa olsun, ona i'tibâr edilir İmdi bir kimse, kıymeti yüz altın eden bir köleyi gasb edip, elinde helak olsa O'nun yüz dînâr ödemesi gerekir.

Hür insanın takdir edilen diyeti, kölenin kıymetinden takdir edilir. Zîrâ kölede kıymet, hürrün diyeti gibidir. Çünkü, kanın bedelidir. Şu hâlde ikölenin elinde, yâni eli telef edildikde, kıymetinin yansı öden­mesi gerekir. Nitekim hürrün elinin telef edilmesinde, diyetinin yarısı ödenmesi gerektiği gibi.

Kölenin kıymeti ne kadar olursa olsun, sahîh olan kavle göre, yarısı Ödenmesi gerekir. Ancak İmâm Muhammed' (Rh.A.) den bir rivayette, kölenin elinin kesilmesinde beşbin dirhem ödenmesi gerekir.

Bir kölenin eli kasden kesilip ardından âzâd edilse, sonra o kesik sirayet edip ölse, şayet O'na yalnız efendisi vâris olursa, yâni âzâdh kölenin vârisi ancak efendisi olursa, İmâm A'zam ile İmâm Ebû Yû­suf (Rh. Aleyhimâ) a göre, O'nun (kölenin) elini kasden kesen kimse kısas olunur. İmâm Muhammed' (Rh.A.) e göre, kısas olunmaz. Çünkü kısas, yaralama vaktine dayanmış olduğu hâlde ölüm sebebiyle vâcib olur. Eğer yaralama vaktine i'tibâr olunursa, velayet sebebi mülktür. Eğer ölüm sebebine i'tibâr olunursa, velayetin sebebi, velâya veraset­tir. İmdi, istihkak sebebinin bilinmemesi kısası meneder. Müstehıkkm 'bilinmemesi gibi.

İmâm A'zam (Rh.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) un deMli şudur: Hak sahibi yüzde yüz bilindiği zaman sebebin bilinmemesine i'tibâr olunmaz. O kölenin vârisi, yalnız efendisi olmayıp belki başka vârisi var ise, o kölenin kaatili ittifâ-kla, kısas olunmam. Çünkü mu'teber olan, şayet yaralama vakti olursa, müstehık efendidir. Eğer mu'teber olan Ölüm vakti olursa, o vâris'olur. Ya da, efendisi ile beraber, o vâris olur. İmdi lehine hüküm verilecek kimsenin bilinmemesi, hükmü meneder.

Efendi iki kölesine: «İkinizden biriniz hürdür.» dese, sonra bir kim­se tarafından ikisinin de başlan yarılsa, efendi; hürriyet için, «Şunu niurâd ettim.» diyeTek birini ta'yîn etse, ikisinin de diyetlerini (erşle-rini) efendi alır.

O köleleri bir adam öldürürse; efendi, hürrün diyetini ve kölenin kıymetini alır. tkisî arasındaki fark şudur ki: Beyân, mahal hakkında inşâdır, efendi hakkında izhârdır. Bundan dolayı, şayet efendi beyân­dan önce Ölse, âzadlık ikisi arasında şayi olur. Yaralanmadan sonra, beyân için mahal bakî kalır. Ve her ikisi hakkında, inşâ mu'teber olur. ölümden sonra beyân için mahalli bakî kalmaz ve hâlis izhâr sayılır Halbuki ikisinden biri, yakînen hürdür. Bu durumda, kölenin kıymeti ve hürrün diyeti- ödenmesi gerekir.

Şayet iki köleden her bilini bir adam öldürse, o iki kölenin kıymet­leri lâzım gelir. Zîrâ biz, her birinin hür olarak öldürüldüğünü kesin olarak bilmiyoruz. İki kaatilden her biri de öldürdüğü kölenin hür ol­duğunu inkâr etse, bu durumda o iki kaatilin, o iki kölenin-kıymetle­rini ödemeleri gerekir.

Şayet bir adam, "bir kölenin iki gözünü çıkarsa; o kölenin efendisi dilerse köleyi, o gözünü çıkaran kimseye verip ondan kölenin tamamen kıymetini alır. Ya da, dilerse köleyi alıkor. Kölenin kıymetinden eksileni alamaz. Bu, înıâm A'zam' (Rh.A.) in sözüdür. İmâmeyn (Rh. Aleyhirriâ) demişlerdir ki; Efendi köleyi verip, kıymetini almak ile noksâmnı alıp, köleyi tutmak arasında muhayyer kılınır. Çünkü maliyetin ma'nâsı bil-ittifâk mu'teber olunca,.efendinin mezikûr vech üzere muhayyer olması gerekir. Nitekim, diğer mallarda olduğu gibi. Zîrâ bir kimse, başkası­nın'giysisini parçalâsa, yâni çok yırtsa, o giysinin mâliki, giysiyi yırta­na verip kıymetini ödetmek ile giysiyi alıp, noksanını ödetmek arasın­da muhayyerdir.                    
İmâm A'zam' (Rh.A.) m delili şudur: Maliyet, eğer zâtta mu'teber olursa, onda insanlık boşa gitmez ( heder olmaz). Maliyet etraf da (yâ­ni el, ayak, göz ve kulak gibi cüzlerde) da heder değildir. Bundan dola­yı, eğer bir köle, başka bir kölenin elini kesse; efendisi, köleyi vermek, ya da fidye ödeyip kurtarmakla emrolunur. Halis mal olsa, satılmak vâcib olurdu. Sonra, zararı ödemenin (zemânın) cüzlere ayrılmaması ve bedenin temellük olunmaması da insanlığın ahkâmmdandır. Zararı ödemenin cüzlere ayrılması ve bedenin temellük olunması ise maliyet ahkâmmdandır. Böylece biz, iki benzer şeyin hükümlerini tamâmiyle vermiş olduk. [54]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..