Güvenilir   (Adl)  Kimsenin Yanına Konan Rehn Babı


Adi [27] ile adlandırılmasına sebeb; rehn koyan ile rehıı alan kim­senin kanaatmca, adaleti [28] olduğu içindir. Râhin ile mürtehiıı reh-ni adi bir kimse yanma koysalar, sahih olur. İmâm Mâlik (Rh.A), bun­da ayrı görüştedir.
Râhin ile nıürtehinden biri rehni, adiden alamaz. Çünkü yed-i âdi [29] yâni adlin eli ve emînliği ile relinin korunmasında râhinin hakkı taallûk eder. Mürtehinin rehnde hakkı ise, istifadır (yâni hak­kını tam anlamiyle almaktır). Şu hâlde ikisinden biri, diğerinin hak­kını ibtâle mâlik olamaz. O adi, rehııl'ikisinden birine verirse, zararı Öder. [30] Çünkü, mal hakkında, rehin koyan kimsenin emanetçisi (mû-da'ı) dir. Maliyet hakkında ise, rehin alan kimsenin (mürtehinin) emâneteisidir. İkisinden biri, diğerine yabancıdır. Emanetçi (mûda') ise; emâneti yabancıya vermekle öder.

Rehin, mürtehin nâmına helak olur. Yâni rehin, adlin elinde he­lak olursa, rehin alan kimsenin (mürtehinin) zararına helak olmuş olur. Çünkü adlin eli, mürtehinin elidir.

Şayet ruhin, mürtehini veya adli veya ikisinden bft^ka bir kimse­yi relinin satılması için, müddet tamâm oldukda vekil.etse* vekâleti sahîh olur. Çünkü bu tevkil, rehin koyanın (râhinin) malını satmak için tevkildir. İmdi tevkil, rehn akdinde şart kılındı ise; azl ile ve râhinin veya mürtehinin ölmesiyle azl edilmiş olmaz. Ancak vekilin ölmesiyle, azl edilmiş olur. Vekil, gerek mürtehin, gerek adi olsun ve gerekse ikisinden başkası olsun müsavidir. Şayet vekil Ölse, vekilin vâ­risi ve vasisi onun yerine geçemez. Çünkü vekâlette irs câri değildir. Bir de: O'nu vekil eden kimse, O'-nun re'yine razı olup başkasına ra­zı olmamıştır.

Vekilin, relin koyanın vârislerinin gıyabında rehııi satması caizdir. Nitekim vekîiin, rehn koyanın (râhinin) sağlığında, râhinin gıyabın­da rehni satması caiz olduğu gibi. Eğer mürtehin ölürse, vekil vekâ­leti üzere kalır. Çünkü vekâlet, ıâlıin ile mürtehinin ölmesiyle bâtıl olmaz. İkisinden birinin ölmesiyle de bâtıl olmaz,

Rehn koyan kimse gâib iken eğer müddet dolarsa, mürtehin zarar görmesin diye vekil, rehni satması için zorlanır. Zorlamanın keyfiye­ti şudur: Kâdî vekili, rehni satsın diye bir kaç gün habs eder. Eğer bundan sonra ısrar edip satmazsa, kâdî rehni o borç için satar. Mü­vekkili gârb olan, husûmete vekil kimse gibi, ki o vekil, zararı savmak için husûmet üzere zorlanır. Eğer mutlaka satışa vekîl ettikden son­ra veresiye satrnakdan nehy ederse, nehy fayda vermez. Kâfî'de böyle denmiştir.
Rehni, rehn koyan veya rehn alan satamaz. Ancak diğerinin rı­zâsı ile satar.  [31] Çünkü, ikisinden her birinin rehinde hakkı vardır.

Rehn koyan için, mülk hakkı vardır. Rehn alan için ise, hakkını tam anlamiyle almak hakkı vardır.

Satışa vekîl olan adi, rehni satsa, hattâ borç rehnden çıksa, eğer mürtehin semeni teslim almamış İse; rehn in semeni, rehn yerine ge­çer. Çünkü semen, teslim almanın (makbuzun) yerine kâim olmuş­tur. Adi o semeni yitirse, mürtehin nâmına yitirmiş olur. Çünkü semen, rehn edilmiş olan nıobi'in yerine geçtiği için, rehn akdi semen­de baki kalmıştır.

Keza rehnedilen köle öldüriilse, hüküm budur. Yâni rehn olan köle öldürülüp kaatil, kölenin kıymetini ödese, o kıymet, kölenin be­deli olarak rehn olur. Keza bir köle, rehıı olan köleyi öldürüp kuat-İiin efendisi O'nu, Öldürülene karşılık verse, Öldürülen kölenin bedeli ol­duğu hâlde, katil köle de maktul gibi rehn olur.
Şayet adi, rehni satıp semenini mürtehine verse, sonra rehne ınüa-tehık zahir olsa ve rehn de müşteri [32] elinde helak olsa, müstehık râhiııe rehnin kıymetini ödetir. Çünkü râhin, onun hakkında gâsıb-dır. Satış-ve kabz yâni semenin teslim alınması şahindir. Çünkü râ-hin, ona kıymeti eda etmekle mâlik olmuştur.

Ya da miistehık, rehnin kıymetini adle Ödetir. Çünkü adi, satış ve teslim ile tecâvüz etmiştir. Bu takdirde adi, muhayyerdir. Dilerse râhine, rehnin kıymetini ödetir. Çünkü adi, rallinin vekilidir. Şu hâl­de adi, râhin yönünden olan aldanmayla kendisine lâhık olan zararı râhinden alır.

Satmak ve teslim almak sahilidir. Çünkü adi, ona ödemekle mâ­lik olmuştur. Bu durumda adlin kendi mülkünü satmış olduğu anlaşı­lır. Şu hâlde mürtehin, adîden alacağını (deynini) alamaz (ona rucû' edemez).

Ya da adi, mürtehine ödediği semeni ödetir. Çünkü mürtehiniu semeni haksızlıkla almış olduğu istihkakla meydana çıkmıştır. Zîrâ adi, köleye ödemekle mâlik olmuştur. Şu hâlde, o semen adimdir. Çün­kü mülkünün bedelidir. Ancak satılan şey! (mebî*) râiıinin mülküdür zannederek, adi onu mürtehine ödemiştir. Satılan şey râhinin mülkü olduğu belli oldukda, adi Ödediği semene razı olmaz. Bu durumda, onun mürtehine rucû' etmesi hakkıdır. Mürtehin de râhine alacağı ile ru-cû' eder. Çünkü adi rucû' ederse, mürtehinin semeni teslim alması 'bâtıl olur. Bizzarûre mürtehin alacağı ile râıhine rucû' eder, (yâni alacağını râhinden alır).
Şayet rehni adi satıp, rehn müşteri elinde meıvcûd ise, müstehık onu müşterisinden alır. Çünkü müstemk, malının aynını bulmuştur. Rehni satın alan kimse de, adiden semenini geri alır. Çünkü adi, âkiddir. Akdin hukuku ise, âkide müteallik olur. Ondan sonra adi de, onun semenini râhinden alır. Çünkü râhin, adli vekîl etmekle onu mes'uliyyet altına sokmuştur. Bu durumda, rahmin adli kurtarması (tahlisi) vâcibdir. İmdi adi, râhine rucû1 edince, mürtehinin semeni teslim al­ması (kabzı) sahih olur ve mürtehin, teslim" alman şeyi (makbuzu) teslim eder.

Ya da adi, relinin semenini müıtehinden alır. Çünkü akrt bozu­lunca, semen bâtıl olmuştur. Halbuki mürtehin, semeni teslim almış­tır. Semen bâtıl olunca, biz-zarûre kabzın bozulması da vâcib olur.

Ondan sonra mürtehin de, alacağını rallinden alır. Çünkü adi, mürtehin den semeni geri alıp kabzı bozulsa, mürtehinin alacakdaki hakkı olduğu gibi geri döner. İmdi rehn akdinde tevkil şart kılınma­dı ise; belki akdden sonra tevkil etti ise, bu sebeble adi yalnız râhine rucû' eder. Yâni zikredilen tafsilât, ancak rehn akdinde tevkil şart kılındığı vakitte olur. Fakat rehn akdinde tevkil şart kılmmasa, bel­ki râhin, adli akdden sonra tevkil etse ve adle uhdeden bir şey lâhık olsa, adi râhinden ancak o şeyi alır. Yâni müntehinden alamaz. Çün­kü tevkil akdden sonra olunca, ona mürtehinin hakkı tealluk etmez. Şu hâlde, mürtehine rucû' edilmez. Nitekim, rehnden tecrîd edilmiş olan vekâlette olduğu gibi. Meselâ; bir insan, bir şeyi satıp semenin­den borcunu ödeyivermesi için bir kimseyi vekîl etse, O da, O'nun is­tediğini yaptıkdan sonra O'na mes'uliyyet lâhık olsa, teslim alan kim­seye (kâbıza) rucû' edemediği gibi. Relinde meşrut olan vekâlet bu­nun aksinedir. Şayet ona mürtehinin hakkı tealluk etse ve satış da onun hakkını ortadan kaldırsa ve mürtehine hakkı teslim edilse, ona zararı ödeme lâzım gelmesi caizdir. Gerek mürtehin semeni teslim alsın, gerekse almasın. Semeni teslim almadığının sureti şudur: Adi, râhinin emri ile rehni satıp, semen adlin elinde tecâvüzsüz zayi' ol­sa, bundan sonra rehn konan şeye müstehık zuhur etse, adle lâhık olan ödeme rehne râci olmaz.

Rehin, mürtehinin elinde helak olur da sonra müstehık çıkar ve râhin onun kıymetini öderse, borcuna karşılık helak olmuş sayılır. Yâni helak olmuş rehne, bir adam müstehık olsa, O'nun muhayyer­liği vardır. Dilerse kıymetini râhine, dilerse mürtehine ödetir. Çün­kü ikisinden her biri müstehık hakkında teslim veya kabz ile tecâvüz-kârdırlar.. Eğer râhine ödetirse, râhinin borcuna karşılık helak olur. Çünkü o, borcu ödemekle ona mâlik olmuştur. Şu hâlde, ödemesi sa-hîhdir.
Eğer müstehık rehn i mürtehine ödetirse, mürtehin râhinden reli­nin Ödediği kıymetini alır. Mürtehin, alacağım da alır. Mürtehinin, rehnin kıymeti ile rucû' etmesine sebeb; râhin yönünden teslim ile aldandığı içindir. Borç ile rucû' etmesi ise, teslim alması bozulduğu içindir. Binâenaleyh, hakkı olduğu gibi geri döner. [33]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..