Müsâkât     Bölümü


Müsâkât,. lügat yönünden, «Saky» den mufâaledir. Şer'an, ağacı meyvesinden bir cüze karşılık muslinine (bakıp yetiştirene) vermek­tir. [26] Bu da, İmâm Ebû Hanîfe' (Rh.A.) ye göre; bâtıl olmakda mü­zâraa gibidir. Imânıeyn (Rh. Aleyhimâ) ,ayn görüştedir. Fetva; sahih olduğuna göredir. [27]

Müsâkât'm şartları; müzâraa'nm burada mümkün olan şartlan gi-Coidir, ki iki âkidin hür ve mükellef olması, âmilin payım beyân ve ağaçlar ile âmilin arasını tahliye ve çıkacak meyvede ortaklık gibi şey­lerdir. Mezkûr şartlardan başkası burada carî olmaz.

Müsâkât, müddet zikretmeksizin sahîh olur. Kıyâsa göre, sahîh olmaması gerekirdi. Çünkü bu —müzâraa gibi— ma'nen icâre'dir. Müsâkât, müddet zikretmeksizin, istihsânen, sahîh olur.

Müsâkât, o yıl çıkan ilk meyve üzere vâki olur. Çünkü meyvenin yetişmesi için belli vakit vardır. Birbirinden farklı olması azdır. Eğer meyve o yılda çıkmazsa, müsâkât akdi fâsid olur. Çünkü akd, o sene­den başkasını kapsamaz. Sanki ikisi de birinci yıl üzerinde nassan it­tifak etmiş gibidirler. Bunu, Tâc'uş-Şerîa (Bh.A.) zikretmiştir.

Müsâkât akdi, müddet zikretmeksizin sahîh olur. Ancak, eğer iki âkidden biri, bir yerde dikilmiş olup henüz o yıl meyvesi yetişip ol­gunlaşmamış ağaçların dallarını ve budaklarım temizleyip ıslâh et­mek şartiyle verirse,  çıkan meyve  ikisi arasında yarıya  pay  edilir.

Çünkü belli bir kaç yıl zikredilmediyse, o zaman müsâkât akdi fâsid olur. Bunu Kâdîhân (Rh.A.) zikretmiştir.

Yâhûd, müsâkât yerindeki yaş yonca köklerini verse de, vakit belirtmese, bu müsâkât da fâsid olur. Çünkü yaş yoncanın kökleri de dikilmiş  ağaç  gibidir.   Yoncanın   kendisi, bunun  hilâfınadır.   Çünkü altı ay gibi bir gayeye kadar kalır. O vakit müsâkât akdi caiz olur. Müsâkât, o yoncanın hâsıl olan ilk kesimine vâki olur. Sonrasına geç­mez.

Bir adam biçilmesi sona ermiş yoncayı, tohumu çıkıncaya kadar bakıp yetiştirmek ve tohum ikisi arasında yan yarıya pay edilmek şartiyle bir kimseye verse; bu müsâkât akdi, vakit zikretmeksizin is-tihsânen caiz olur. Çünkü tohumun olgunlaşması için müzâri'ler (or­taklar) katında ma'îûm vakit vardır. Tohum ise, ancak âmilin (çalı­şanın) işi ile hâsıl olur. Şu hâlde onda yan yarıya paylaştırmanın şart kılınması sahîh oiur. O taze yonca, mahsûl sahibinindir. Çünkü âmi­lin işinin onda eseri yoktur.

Eğer iki âkid, yaş mahsûlün yan yarıya paylaştmlmasım şart eyleselerdi, müsâkât'dan önce hâsıl olan şeyde ortaklık şart kılındığı için müsâkât fâsid olurdu.

Yeri bağ yapıp, bir yıla veya iki yıla kadar çıkan mahsûlün bir kısmını vermek gibi, içinde meyve yetişmez bir müddet zikretse — hal­buki kesinlikle bilir ki, bağ o kadar zamanda meyve vermez — o müd­detin zikredilmesi, müsâkâtı ifsâd eder (bozar). Çünkü müsâkâttan maksûd olan, çıkan mahsûlde ortaklıktır. Halbuki bu şart maksûdu meneder ve akdi bozar.

Barzan meyve çıkan ve ba'zan çıkmayan bir ımüddet zikretse, mak­sûdun meydana gelmemesi bilinmediği için müsâkâtı bozmaz. Belki maksûdun meydana gelmemesi, her müzâraa ve müsakât'da tevehhüm edilir. Ekine veya meyveye semavi âiet inebilir. Eğer meyve belirtilen vakitte çıkmış olursa, şart edilen vech üzere akd sahili olur. Eğer be­lirtilen vakitte gecikmeksizin meyve çıkmazsa, akd fâsid olur (bozu-lur). Çünkü iki âkidin, içinde meyve yetişmeyen bir müddet belirttik­leri ortaya çıkmıştır. Eğer başlangıçta bunu bilseydi, akd fâsid olurdu. Sonradan anlaşılınca da hüküm budur. Akd fâsid olunca, âmil için ecr-i misil lâzım gelir. Nitekim daha önce müzâraada geçti.

Müsâkât; bağda, ağaçta, sebzelerde ve patlıcanın köklerinde ve hurmada, velev ki içinde meyve bulunsun, olgunlaşmamak şartiyle sa­hîh olur. Eğer meyve olgunlaşmış olursa, akd sahîh olmaz. Çünkü, bu takdirde âmilin işi için eser yoktur.' Bu, müzâraa gibidir. İmâm Şafiî (Rh.A.) ye göre; müsâkât ancak hurma ağaçlannda ve bağlarda sahîh olur.

Bir adam, birine, belli yıllarda, ağaç dikmek için ve dikilen ağaç­larla yerin; ikisi arasında yarıya paylaşılması şartiyle bir yer verse; ortaklıkdan önce kendi ameliyle hâsıl olmayan şeyde —ki yerdir — ortaklık şart kıldıkları için bu müsâkât fâsid olur.

Eğer âmil, o yere kendinden ağaç diker de; ağaçlar meyve verirse, meyvenin hepsi yer sahibinin olur. Ve yer sahibinin,  ağaçlan diken âmile ağaçlann kıymetini ve işinin ecr-i mislini vermesi lâzım gelir. Çünkü yer sahibi, âmili yer sâhübinin kendi aletleriyle yerini bahçe yapmak için kiralamıştır. Şu şartla ki, ücreti kendi ameliyle meydana gelen bahçenin yarısı olacaktır. Âlet, yer sahibinindir. îmdi yasak edi­len  (menrıiyyun anh)  olan değirmenci ölçeği (kafîz'ut-tahhân)  anla­mında olur ve müsâkât fâsiddir. Sonra şu da var ki: Dikilen ağaçlar, di­ken kimsenin mülkü olur. Halbuki, ağaçlar yere bitişmiş oldukları için, yer sahibinin onları geri vermesi imkânsızdır. Öyle ise, ağaçlann kıy­metini ve âmilin işinin ecr-i mislini vermesi gerekir. Çünkü ağaçlar bizzat kıymet  taşıdıkları için,   dikilen ağaçlann kıymetinde  amelen dâhil değildir.

Müsâkât, birinin ölmesi ve meyve ham iken müddetin geçmesiyle bâtıl olur. Bu, meyvenin ham olması sözü, hem ölüm, hem müddetin geçmesi suretinin kaydıdır. Bunun bâtıl olmasına sebeb; çünkü yer sa­hibi âmili, çıkacak ürünün bir kısmı karşılığında kiralamıştır. Eğer onu dirhemler ile kirâlasa (isti'câr etse) idi, icâre ikisinden birinin ölmesiyle bâtıl olurdu. Keza çıkacak ürünün bîr kısmı karşılığında ki­ralaması da böyledir.

Eğer yer sahibi ölürse, her ne "kadar vârisleri âmili istemeseler de, âmilin,  meyve yetişinceye kadar     bahçeye bakma  hakkı vardır.

Çünkü yer sahibinin ölmesiyle akdin bozulmasında, âmile zarar ver­mek ve onun akd ile müstehık olduğu şeyi ibtâl etmek vardır. O hak da, meyveyi ağaçlarda olgunlaşmcaya kadar bırakmaktır.- Akd bozul­duğu zaman, oîgunlasmazdan önce meyvenin koparılması  tekeilüfün-de bulunur. Burada ise, ona zarar vardır. Zararı savmak için icârenin bozulması caiz olunca; zararı savmak için ibkâsınm caiz olması evlâ olur.

Şâyed âmil ölürse, her ne kadar yer sahibi, vârisleri istemese de, âmilin vârislerinin bahçeye bakmaya haklan vardır. Çünkü vârisler, âmilin yerine geçerler. Bunda, iki tarafa fayda vardır. Eğer ikisi de Ölürlerse, âmilin vârisleri îçin muhayyerlik vardır. Yânı bahçeye bak-makda veya terk etrnekde muhayyerdirler. Çünkü vârisler, âmilin ye­rine geçerler. Bu muhayyerlik, amilin hayâtında, yer sahibinin ölü­münden sonra vardı. Ölümünden sonra vârisleri için de vardır. Eğer biri ölmeyip; belki müsâkât müddeti biterse, âmil için muiidyyerlik vardır. Dilerse eski şekilde meyve yetişinceye kadar çalışır ve meyve ikisi arasında eşit olarak paylaştırılır. Çünkü yetişmezden önce mey­veyi toplamakla emrolunursa, ikisine de zarar verir. Zarar ise msd-ru:dur, savulmasına çalışılır. Nitekim daha önce geçti.  

ÎMüsâkât akdi; icârelerde olduğu gibi, ancak Özür ile fesh edilir.

Âmilin, amelden âciz olması da özürdendir. Çünkü-müsâkât fesh edil­mezse, âmilin kira ile işçi tutması lâzım gelir. Bu lüzum ile âmile za­rar dokunur, ki müsâkât akdi ile o, bunu iltizâm etmemiştir. Az önce geçti ki, zarar medfû'dur.
Âmilin hırsız olması da özürdendir. Yer sahibi, ağacın meyvesini veya dallarını (seaf'ını), meyve olgunlaşmazdan önce âmil çalar diye korkarsa, müsâkât fesh olur. «Seaf»; «Sa'fe» nin çoğuludur. Sa'fe; hur­ma dalıdır. Sıhâh-ı Cevherî'de böyle zikredilmiştir. [28]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..