Açıklama

Metinde görüldüğü üzere, Ebû Süfyân'ın hanımı Hind, Hz.Peygamber (s.a)'e gelerek, kocasının cimriliğinden bahisle, onun kendisinin ve çocuklarının ihtiyacını karşılayacak malı vermediği için şikâyette bulunmuştur. Ebû Süfyân'ın cimriliğini de "şahîh" sözü ile ifade-lendirmiştir. Arapçada cimri için kullanılan esas kelime "bahîP'dir. Ancak "şahîh", "bahîl"den daha geneldir. "Bahû" malı vermeyen kişiye denilir. "Şahîh" ise her halükârda hiçbir şey vermeyen kişidir.

Hind, Hz. Peygamber (s.a)'e kocasının, nafakasını vermekte kusur gös­terdiğini şikâyet ettikten sonra, onun haberi olmadan malım alıp alamaya­cağını sormuş,-Efendimiz de örf mikdarınca kendisine ve çocuklarına yete­cek mikdarı alabileceğini söylemiştir.
Aliyyü'1-Kârî, buradaki örften maksadın şer'î örf olduğunu ve bunun da orta halli bir nafaka olduğunu söyler. Fethu'l-Bârî'de ise, hadisteki örf­ten maksadın halkın örfü olduğu ifade edilmektedir.

Hâttâbî, bu hadisin ihtiva ettiği fıkhî hükümleri şu şekilde beyan et­mektedir:
1- Kadınların nafakaları, kocalarına aittir.,
2- Çocukların nafakaları, babaları tarafından temin edilecektir.
3- Kocaya veya babaya borç olan nafaka ihtiyaca yetecek miktardır.
4- Hâkimin bildiği bir konuda, delile ihtiyaç duymadan kendi bildiği ile hükmetmesi caizdir.
5- Mahkeme meclisinde bulunmayan bir kişi aleyhine hüküm vermek caizdir.

Hanefîlere göre; bu caiz değildir. Hz. Peygamber'in yaptığı hüküm ver­mek değil, fetva vermektir.
6- İhtiyaç halinde, bir kimsenin bazı kusurlarının söylenilmesi caizdir.
7- Bir kimse, kendisine borcu olan kişi borcunu vermekten imtina ettiği takdirde; yanında borçlunun malı bulunursa, o maldan hakkını alabilir. Bu malın alacaklının alacağı olan mal cinsinden olması şart değildir. Çünkü cimri olan birisinin, kişinin ihtiyacı olan her türlü malı toplayıp biriktirmesi mümkün olmaz.

Hattâbî'nin belirttiğine göre; bazı âlimler bu hadisin ifade ettiği mana­dan istifade ile, kadının hizmetçisinin nafakasının da kocasına ait olacağı hükmüne varmışlardır. Çünkü Ebû Süfyân bir kavmin reisidir. Onun duru­munda olan birisinin, ne kadar cimri olursa olsun ailesinin nafakasını te­minde ihmal göstermesi mümkün olmaz. Bu yüzden hadiste sözkonusu edi­len nafaka, Hind'in hizmetçisinin nafakasıdır. Hizmetçi, kişinin kendi zım-nına dahil olduğu ve onun cümlesinden sayıldığı için Hind: "O bana ve ço­cuklarıma yetecek şeyi vermiyor" demiş, hizmetçiyi sözkonusu etmemiştir.

Hattâbî'nin bu hadisten çıkardığı hükümlerden yedincisi âlimler arasında ihtilaflıdır. Hattâbî'nin vardığı sonuç, İmam Şafiî ve bir grup âlimin görü­şüdür. Hanelilerden sâhibeyn de bu görüştedir. İbn Âbidin: "Bugün İmam Şafiî ve sâhibeyn'in görüşüne göre fetva verilir" demektedir.

İmam Ebû Hanîfe'den gelen bir rivayete göre; alacaklı borçlunun izni olmadan hakkını alamaz. Diğer bir rivayete göre ise, eğer kendi alacağı cin­sinden mal bulursa alır, aksi halde alamaz. Ancak altın yerine gümüş veya gümüş yerine altın alabilir.

imam Mâlik'ten, yukarıda geçen her üç görüş de rivayet edilmiştir.
Ahmed b. Hanbel'e göre de; alacaklının, borçlunun izrii'olmadan ala­cağını tahsil etmesi caiz değildir.[592]
3533... Hz.Âişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre;

Hind, Rasûlullah (s.a)'a gelip:

Ya Rasûlallah! Ebû Süfyân sıkı bir adamdır. Onun izni olma­dan, ailesi için malından harcamamda bana vebal var mı! dedi.

Rasûlullah (s.a):
"Hayır, örf mikdarınca harcamanda sana günah yoktur" buyurdu.[593]


Eser: Ebu Davud

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Ebu Davud

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..