Açıklama

Kafiz,  Iraklılar'ın, mûd'de Şamlıların ağırlık ölçüleridir. İr-debb ise, Mısırlıların bir hacim ölçüsüdür. Iraklıların ve de­ğerlerinin kendilerinden istenileni vermelerinden maksadın ne olduğu husu­sunda iki meşhur görüş vardır.
1. Iraklılar müslüman olacak ve kendilerinden cizye ödeme mükellefi­yeti kalkacak bu sebeple de kendilerinden istenmekte olan cizyeyi vermeye­ceklerdir. Nitekim bu olmuştur.
2. Ahir zamanda acemlerle Romalıların bu memleketleri istila etmeleri ve müslümanların bu işine mani olmalarıdır. Bu ikinci görüş daha meş­hurdur...

İmam-ı Nevevî, "Bu bizim zamanımızda Irak'ta olmuştur. Şimdi mev­cuttur." diyor.
Bazı âlimlere göre, hadisten murad ahir zamanda Iraklılarla diğerleri­nin dinden dönerek zekatlarının vermemeleridir. Bazıları da "Ahir zaman­da küffar kuvvet bulacak ve ödemekte oldukları cizye, haraç gibi vergileri vermekten imtina edileceklerdir." demişlerdir.[342]

Metinde geçen "sonra başladığınız yere döneceksiniz" cümlesiyle kıya­mete yakın müslümanlığın zayıflayacağı, müslümanlarınsa azalacağı ve çe­şitli meşakkatlara maruz kalacağı anlaşılmaktadır.
Nitekim yeryüzünde "Allah Allah diyen kalmadıkça kıyamet kopmaz." buyurulmuştur.[343]

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte, Irak'ın, Şam'ın ve Mısır'ın ileride müslümanlar tarafından fethedilip cizyeye bağlanacağım, fakat za­manla oralardan cizyenin tekrar kalkacağının haber verilmesi ve bu haberlerin bir bir ortaya çıkması cihetiyle bu hadis Hz. Peygamberin mucizelerin­den birini teşkil etmektedir..
Bezlii'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre, mevzumuzu teşkil eden bab başlığında geçen Sevad kelimesiyle müslümanların Hz. Ömer zamanında fet­hettikleri Irak kasdedilmektedir. Sevad kelimesi burada "yeşil" anlamında kullanıldığından bu kelimeyle burada kasdedilen Irak'ın yeşil ve verimli olan kasabaları kasdedilmektedir. İbn Abidin'de şöyle diyor: "Burada kasdedi­len arap Irak'dır. Acem Irak'ı değildir."[344]

İbn-el Munzîr: Hz. Ömer'in: fethedilen Irak'ın bu verimli topraklarını gazilere dağıtmayıp hazineye bırakması konusunda şöyle diyor: "Aslında fet­hedilen bir arazi onu fetheden gazilerin hakkıdır. Bu böyle olduğu için Hz. Ömer onu gazilere rağmen hazineye vermiş değildi. Ancak gazilerin gönlü­nü yaparak, onu hazineye vermiştir. İmam Malik'e göre fethedilen bir arazi vakıf arazidir." İbn Kayyım el-Cevziyye de şöyle diyor. "Sahabe ile tabi'-in'in ve mezheb imamlarının çoğunluğuna göre, fethedilen bir arazi ganimet değildir. Bu arazi devlet başkanının tasarrufuna tabidir. İsterse onu gazilere bölüştürür. İsterse hazineye bırakır." Hanefi âlimlerinin görüşü de budur.

Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Arap Irak'ı toprakları haraç topraklarıdır. Nitekim Bedayıus-sanayi'de de böyle denilmektedir.
Bu hadis-i şerif, "Bir topraktan haraç alınması, o topraktan öşür alın­masına engel değildir. Çünkü öşür kafiz olarak, haraç ise para olarak alı­nır." diyenlerin delilidir.[345]
3036... Ebü Hüreyre RasûlüUah (s.a)ın (şöyle) buyurduğunu ha­ber vermiştir: "Herhangi bir memlekete varır da orada ikamet eder­seniz, hisseniz oradadır. Hangi belde de Allah'a ve Rasûlüne isyan ederse o beldenin beştebiri Allah'a ve Peygambere aittir. Sonra o (geri ka­lanı da) sizindir."[346]


Eser: Ebu Davud

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Ebu Davud

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..