Bazı Hükümler


1. Hamile iken kocası ölen bir kadının iddeti çocugunu  doğurunca  sona erer.  Hanefî ulemasıyla İmâm Mâlik, Şafiî, Ahmed, Süfyân es-Sevrî, Ömer, Abdullah b. Ömer ve İbn Mes'ûd (r.a.) bu görüştedirler. Delîlleri ise mevzûmuzu teşkîl eden Ebû Dâvud hadîsidir. Bu hadîs aynı zamanda "Sizlerden vefat edip de geride karılarını bırakanlar yok mu? O kadınlar bizzat dört ay on gün iddet beklerler."[636] âyet-i kerîmesinin hükmünü tahsîs ederek, hamile ka­dınların iddet süresini bu âyet-i kerîmenin kapsamının dışında bırakmakta ve hamile iken kocası ölen kadınların hükmünün "Hamile kadınların bek­leme süresi, yüklerini bırakmalarına kadardır."[637] âyetinin şümulü içeri­sine girdiğini açıklamaktadır.
Görülüyor ki -tercümesini, sunduğumuz bu iki âyet-i kerîmenin genel olan ifâdeleri arasında zahirde bir tearuz vardır. Usûl-ı fıkıh ve usûl-ı tefsîrde açıklandığı üzere bu gibi durumlarda iki âyetten birinin hükmünü tahsis edecek bir muhassıs aranır. Burada muhassıs Sübey'a hadîsidir. Çün­kü bu hadîs boşanan kadınların iddet süresinin yüklerini bırakmalarına kadar devam ettiğini ifâde eden âyet-i kerîmenin hamile kadınlara mahsûs olduğunu ortaya koymaktadır.[638]
Hz. Ali ile Hz. îbn Abbâs (r.a.) iki âyetten birini diğerine tahsis etme yoluna gitmeden önce iki âyetin arasını te'Iîf etme gerektiği esâsından ha­reket ederek ve her iki âyette birden amel etmiş olmak için "Hamile iken kocası ölen bir kadının kendisi için iki iddet süresinden en uzunu hangisi ise ona göre iddet beklemesi gerektiğini, binâenaleyh söz konusu kadının, kocası öldüğü andan itibaren çocuğunu doğurması için geçecek olan za­man dört ay on günden fazla ise doğuruncaya kadar, kısa ise dört ay on gün iddet bekleyeceğini" söylemişlerdir. Fakat bu görüş, Talak sûresi­nin dördüncü âyeti Bakara sûresinin 234. âyetinden sonra indiği için ve mevzûmuzu teşkîl eden hadîsin, kocası ölen kadınların dört ay on gün iddet beklemesi gerektiğini ifâde eden Bakara sûresinin 234. âyetinden sonra vukua gelen bir hadîse ile ilgili bulunduğu[639] ve icma'dan sonra meydana gelmiş bir hılâf olduğu[640] gerekçesiyle reddedilmiştir. Nitekim 2307 nu­maralı hadîs-i şerîf de bu görüşü desteklemektedir.
2. Hamile iken kocası ölen bir kadın çocuğunu dünyaya getirdiği an­dan i'tibâren nifâs kanı henüz kesilmemiş bile olsa evlenebilir. Fakat nifâs kanından temizlenmedikçe kocasıyla cinsî münasebette bulunamaz. Halef ve seleften cumhuru ulemâ bu görüştedirler.
Metinde geçen, "Bana doğurduğum andan i'tibâren evlenmemin he­lâl olduğunu söyledi" cümlesi, "hamile iken kocası ölen bir kadın nifâs-tan temizlenmedikçe evlenemez" diyen eş-Şa'bî, en-Nehaî ve Hasan el-Basrî aleyhine bir delildir.[641]
3. Sahâbe-i kiram, Rasûl-i Ekrem hayatta iken fevtâ verirlerdi.
4. Bir müfti kendi arzusu istikâmetinde fetva vermekten son derece sakınmalıdır.
5. Kocası ölen bir hamile kadın çocuğunu, organları tam ve diri ola­rak dünyaya getirirse evlenmesi caizdir. Çocuğunu, organları belirmemiş, et veya kan pıhtısı halinde dünyaya getirmiş olmasıyla da evlenmesi caiz olur. Çünkü Rasûl-i £krem söz konusu kadının evlenebilmesi için çocuğu­nu organları tam olarak dünyaya getirmiş olmasını şart koşmamıştır. Za­ten iddetten maksat da kadının rahminin temizlenmesidir. Kadının yükü­nü canlı veya ölü olarak bırakmasıyla bu maksada erişilmiş olur.[642]
2307. ...Abdullah İbn Mes'üd'dan; demiştir ki; Kim isterse onun­la Kısa Nisa (Talâk) sûresinin (kocası ölen bir kadının iddet süresi­nin) dört ay on gün (olduğunu ifâde eden) âyetten[643] sonra indiğine da­ir haksıza lanet okuma yarışına girebilirim.[644]


Eser: Ebu Davud

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Ebu Davud

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..