Açıklama

Yetimin malını koruyup işletmesine ve yetimin çeşitli hizmetlerinde bulunmasına karşılık, bir ücret olmak üzere, velînin,yetimin malından makbul bir ölçü içerisinde ihtiyacını giderecek kadar yiye­bileceğini ifade eden bu hadis-i şerif, Hz. Ibn Abbas (r.a.) ile Ahmed b. Hanbel'in delilidir. Bu iki ilim adamına göre, vasi ya da veli, yetime hizmet et­mesine yahut da malını korumasına karşılık, onun malından makul ölçüler içerisinde yiyebilir.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte, bir velinin ya da vasinin, ye­timin malından yemesinin caiz olabilmesi için şu üç şartın bulunması gerekir:
1. Alınan malın miktarı, ihtiyaç miktarım geçmeyecek; bir başka ifa­deyle israf derecesine varmayacak.
2. Yetimin malı sermaye yapılarak kar temin edip, yetim buluğ çağına erince sermayesini verip,  ticaretine ise sahiplenme yoluna gidilmeyecek.
3. Yetim buluğ çağına ermeden, fırsatı ganimet bilerek menfaatlenme yoluna gidilmeyecek.
Hadis-i şerifte zikredilen bu üçüncü maddede "... Büyüyecekler diye mal­larını israfla acele yemeyiniz. Zengin olan çekinsin, yoksul olan da m a Yuf veçhile yesin..."[55] âyet-i kerimesine işaret vardır. Tefsir âlimleri bu âyet-i kerimede geçen "ma'ruf veçhile** kelimesinin tefsirinde ve buna bağlı ola­rak âyetten çıkartılan hüküm konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Bu görüşleri şu şekilde özetlemek mümkündür.

"Hz. Ömer, îbn Abbas, İbn Cübeyr, Ebü'l Âliye, Ubeyde es-Selmâni, Ebû Vâil, Mücâhid ve Mukâtü'e göre; fakir veli veya vasi, zarurî ihtiyaç duy­duğu miktarı ödünç olarak yetimin malından alır. Ödünç aldığı mik­tarı, ödeme gücüne kavuşunca ödemesinin gerekli olup olmadığı yolun­da, bunlar arasında da ihtilâf vardır. Mücâhid, Saîd b. Cübeyr: Veli ya da vasi, yetimin malından kendi ihtiyacına harcadığı miktar, bir ödünç mâhi­yetinde olduğu için ödeme imkânını bulunca ödemesi gereklidir. Âyette ge­çen "Maruf" kelimesi ödünce manasınadır, demişlerdir. Ömer (r.a.)'ın kavli de bu merkezdedir. Diğer arkadaşları: Sonradan ödenmesi gerekmez. Veli veya vasinin yediği miktar, onun bir ücreti mahiyetindedir, demişlerdir, el-Hasan, Şa'bi, Nahaî ve Katâde böyle hükmedenlerdendir. Şa'bî: Veli veya vasi çok zor durumda kalmadıkça, yetimin malından hiç bir şey yiyemez. Ama açlıktan murdar hayvan etini yemeye mecbur kalacağı derecede bir za­ruret doğarsa, o zaman yetimin malından tehlikeyi giderecek miktarda yiye­bilir, demiştir.

Âyette geçen "Maruf bîr vecihle yemek" ifadesinin yorumlanması me­selesine gelince; âlimler bu hususta Özetle şu görüşleri ve yorumlan beyan etmişlerdir.
Atâ ve ikrime'ye göre; açlığı giderecek kadar yiyebilir. Avret yerlerini örte­cek kadar giyebilir. el-Hasan da: Yetimin hurmalığındaki hurmalardan yiyebi­lir, sağım hayvanların sütünden içebilir. Fakat yetimin altınından, gümüşün­den hiç bir şey alamaz. Bir şey alırsa derhal iade etmesi gereklidir. Aişe (r.anh) ve ilim ehlinden bir cemaata göre; "Maruf" tan maksad; veli veya vasinin gördüğü hizmet, bakım ve çalışması nisbetinde bir ücret alabilir.[56]
Bir önceki hadisin şerhinde açıkladığımız gibi, Hanefi alimleri, vasinin, ister zengin, ister fakir olsun, yetimin malından yiyemiyeceği, hatta borç bi­le alamıyacağı görüşündedirler.[57]


Eser: Ebu Davud

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Ebu Davud

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..