Açıklama

Humjiş, hudûş ve kudûh eş anlamlı kelimelerdir. Hepsi tırmalama ve yaralama izleri anlamlarına gelir.Buna göre aralarındaki “veya" kelimesi, râvinin tereddüdüne delâlet eder. Yani hadiste bu üç kelimeden birisi buyurulmuş, ama râvi hangisi­nin rivayet edildiğinde şüphe etmiştir.

Bazıları da kelimesi, tereddüd ifâde etmez. O, dilencilerin az dilenenler, çok dilenenler ve aşırı derecede dilenenler diye derecelerine işa­ret etmektedir. Şöyle ki; yüzdeki tırmalama ve yaralama izi olan humûş aşırı derecede dilenenler için, yüz dışındaki yaralama izi olan hudûş, çok dilenenler için, yüz dışındaki çizik olan kudûh da az dilenenler içindir, demişlerdir."

Bu hadis elli dirhem gümüş veya bu değerde altını olan kimsenin, ihtiyacına yetecek kadar malının olduğuna, uolayısıyle dilenmenin ve ze­kât almanın ona haram olduğuna delâlet eder. Hz. Ali, Abdullah b. Me-sûd, Sevrî İbnü'l-Mübârek, İshak ve bir rivayete göre Ahmed b. Hanbel bu görüştedirler.

Diğer âlimler ise: "Bu hadis elli dirhem gümüş veya o değerde akını olan kimsenin dilenmesinin haram olduğuna delâlet eder. Ama zekât al­masının haram olduğuna delâlet etmez" demişlerdir. Bundan dolayı Mâ­lik ve Şafiî: "Zenginliğin muayyen bir ölçüsü yoktur. Bu konuda kişinin burumuna bakılır, şayet elindeki malla geçinebiliyorsa, onun zekât alması haramdîrr Geşinemiyorsa, helâldir," demişlerdir.                                  __

Hanefîlere göre cesedini örtecek elbise ile o günün azığına mâlik ola­nın dilenmesi, helâl değildir. Onlara göre zenginliğin ölçüsü ise, nisâb mik­tarıdır ki, iki yüz dirhem gümüştür.
Bu konu ile ilgili geniş bilgi 1634 no'lu hadisin açıklamasında gelecektir.
Sevrî'nin talebesi Yahya b. Âdem'in dediğine göre, Şu'be'nin arkada­şı Abdullah b. Osman, Süfyân'a Şu'be'nin Hakîm b. Cübeyr'den, zayıflı­ğından dolayı hadis rivayet etmediğini söylemiş. Süfyan da bu hadisi aynı zamanda Zübeyd b. el-Hâris'in Muhammed b. Abdurrahman'dan rivayet ettiğini, dolayısıyle hadisin bununla kuvvet kazandığı cevabını vermiştir.[199]
1627. ...Atâ b. Yesâr, Esed oğullarından bir adamın şöyle dedi­ğini rivayet etmiştir:

Ben ve ailem Bakî el-Garkad'a inmiştik. Ailem bana: "Re-sûlullah (s.a.)'a git de ondan yiyecek bir şey iste" dedi ve ihtiyaçla­rını saymaya başladı. Bunun üzerine R'esûlullah (s.a.)'a gittim. Ya­nında kendisinden (bir şeyler) isteyen bir adam gördüm. Resûlullah (s.a.), ona:

"Sana verecek bir şey bulamıyorum" diyordu. Bunun üzerine  şöyle söyleyerek kızgın bir halde döndü.

Hayatıma yemin ederim ki sen, dilediklerine veriyorsun.

Resûlullah (s.a.):

"Ona verecek bir şey bulamadığım için bana kızıyor. Sizden biri­niz bir ukiyye gümüşü veya bu değerde malı olduğu halde dilenirse, haddi aşarak dilenmiş olur" buyurdu.

Esed'li (adam devamla) şöyle dedi: Kendi kendime, sütlü deve­miz bir ukiyyeden daha değerlidir, dedim ve hiçbir şey istemeden geri döndüm.

Bir ukiyye, kırk dirhem gümüştür.Ondan sonra Resûlullah (s.a.)'a arpa ve kuru üzüm geldi de Aziz ve Celîl olan Allah, bizi zengin edene kadar gelenlerden Resûlullah (s.a.) bize pay ayırdı.
Ebû Dâvûd dedi ki: Mâlik'in dediği gibi, (Süfyan) Sevrî de bu hadisi böyle rivayet etti.[200]


Eser: Ebu Davud

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Ebu Davud

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..