Dişte Kısas

Dişte kısas gerekir. Cani, hangi dişi kırdı ise, onun karşılığı kırı­lır. Hidâye'de de böyledir.

Fâzla olan dişi kıran şahsa kısas gerekmez. Ona hükümeti adi ile muamele gerekir. Cevhertü'n-Neyyire'de de böyledir.

Diş kıran şahsın, dişininin çokluğuna, azlığına; büyüklüğüne, kü­çüklüğüne bakılmaz; kırdığı kadar dişi kırılır. Yarısını kırdı ise yarısı; üçte ikisinin kırdı ise, üçte ikisi; dörtte birini kırdı ise, dörtte biri kırılır. Kerdeif nin Vedzi'nde de böyledir.

Sağ tarf diş için, sol tarafı, sol taraf içinde sağ taraf kırılmaz. Ön dişler için, ön dişler; büyük diş için, büyük; azı dişi için, azı dişi kısas yapılır. Üst dişler için, alt dişler; alt dişler için de, üst dişler kısas yapılmaz. Cevheretü'n-Neyyire'de de böyledir.

Bir adam, diğerinin dişlerinin yansım veya üçte ikisinin yahut dört­te birini kırdı ise, kırdığı kadar, kendi dişi kırılır.

Eğer kırdığı dişin yerine kendinde öyle bir diş yoksa; onun diyet ödemesi gerekir. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerinin dişini sökse, onu yapanın dişi sökülmez. Fa­kat etine varana kadar, dişi iğelenir. Fetâvâyi Suğrâ'da da böyledir.

Bir adam, diğerinin bazı dişlerini kırdığında; diğerleri de kararır veya kızarır yahut yeşillenir veya bir kusur vâki olursa; onlara karşılık kısas gerekmez; ancak diyet gerekir. Hulâsa'd a da böyledir.

Şayet, kendisine karşı cinayet işlenen zat: "Ben, kırılan dişlerin için kısas istiyorum; diğerleri için bir şey istemiyorum" derse; buna hakkı yoktur. Fetfivâyi Kâdihan'da da böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

Bir topluluk, bir adamın dişini kırarsa; dişin etrafına bakılır. Şa­yet etrafı sağlam ise, —bir değişiklik yoksa— ona karşı kısas gerekir. Doktor isterse, onu iğe ile düzler ve ona: "Dişini kim kırdı", diye soru­lur. Eğer söylerse, onun dişi de o hâle getirilir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinin bazı dişlerini kırdığında; diğer dişlef de ken­diliğinden düşseler; meşhur olan kavle göre, o düşenler için kısas yapıl­maz. HızânehVI- Müftîfl'de de böyledir.

Âdet olduğu veçhile, oyun yerinde iki kişi kalkıp, bir birine yum­ruk atar, ve biri, diğerinin dişini kırarsa; kırana kısas gerekir.

Bu mes'ele fetvada vâki olmuştur. Fetvalarda, bu hususta görüş bir­liği vardır.

Şayet, onlardan her biri, diğerine: "Vur, kır." der ve biri, diğerine vurunca; onun dişi kırılırsa, sahih rivayete nazaran, bir şey gerekmez. "Elimi kes." deyip de, elini kesdirene bir şey gerekmediği gibi.. Zahîriy-ye'de de böyledir.

Bir adam, kasden, diğer bir şahsın ön dişini sökse; onun da ön dişi sökülür. Dişi çıkaran şahsın, çıkarılan dişinin yerinden, tekrar diş çıksa; artık o yeniden sökülmez. O ikinci defa bitmiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adanı, diğerinin dişini sökse, dişi sökülen de —kısas olarak— onun dişini söker. Sonra, Öncekinin dişi tekrar çıkarsa; ikinci söken şah­sın, önce dişini sökene beşyüz dirhem ödemesi gerekir. Şayet diş eğri biterse; hükümeti adi ile hükmedilir. Diş yarım biterse, diyetin yarısı gerekir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Bir adam, diğerinin dişine vurduğunda; diş düşerse, bakılır: Di­şin yeri iyi olana kadar etrafına bakılmaz.

Yalnız, Mücerred'in, şöyle bir rivayeti vardır. Sahih olan ise, öncekidir. Zira buluğa erişmiş kimsenin dişi tekrar bitmez. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir sabinin (= çocuğun) dişi çıkartıldığında, acele edilmez; bu­sene beklenir. Sirâciyye'de de böyledir.

Uygun olan, caniden tazminat almakdır.

Eğer o dişin yerine aynısı gelirse, bir şey gerekmez. Şayet, sabinin dişi bitmez ve o, bir sene olmadan öncede Ölürse, cânîye (= suçluya) bir şey gerekmez.

İmâm Ebfi Hanîfe (R.A.)'nin kavli budur.

İmâm Ebft Yûsuf (R.A.)'a göre ise, hükümeti adi ile hükmedilir. Za­hîriyye'de de böyledir.

Bir adam diğerinin dişine vurduğunda; diş yerinden oynayıp o yüzden sallanırsa; el-Asl'da: "Bir sene beklenir; ister sabi olsun ister ba­liğ olsun.. Şayet o zamana kadar düşmez ise, vurana bir şey gerekmez. Eğer o vurmadan dolayı düşerse; kasden vurmuşsa, kısas gerekir; hatâ-en vurmuşsa, diyet gerekir" denilmiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Hâkim, sallanan dişi tehir eder; vurulan şahıs da, bir seneden önce gelerek, hâkime: "Dişim vurulduğu için düştü," der; vuran da: "Ona, başkası vurdu, o yüzden düştü." derse; bu durumda vurulanın sözü ge­çerli olur.

Şayet bir sene sonra gelir ve böyle söylerse, o zaman vuranın sözü geçerli olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Hasan bin Ziyâd, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Bir adam, diğerinin dişini çıkardığında; onun dişi yarı çıkarsa; ya­rım diyet alır. Ona kısas yapılmaz.

Sökülen dişin yerine beyaz ve tam olarak bir diş çıkar ve onu da bir başkası çıkarırsa; önceki çıkarana kısas gerekmez.

Şayet, o diş küçük biterse, hükümeti adl'le hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinin, bir dişini çıkarır; bu cânînin de o dişin ye­rinde olan dişi siyah (çürümüş) veya sararmış, yeşillenmiş olursa; ken­disine cinayet işlenilen şahıs dilerse, o dişi çıkarır; dilerse, beşyüz dir­hem bedel alır.

Şayet arıza dişi çıkarılan şahsın dişinde ise, hükmeti adi gerekir.

Zahîriyye'de de böyledir.

Kendisine karşı suç işlenen şahıs bir şey arzu etmez; diğerinin si­yah dişi çıkar, yerin de beyaz bir diş biterse; öncekinin hakkı batıl ol­muş olur. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, diğerinin dişini söktüğünde, diş söken şahsın dişi dö­külmüş olur ve onu söktükten sonra tekrar çıkarsa; kısas gerekmez; di­şi sökülen şahsa diyet öder. Muhiyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinin elini ısırır; eli ışınlan elini sallayarak, elini ısıranın dişini sökerse; İmâm Ebû Hatife (R.A.)'ye göre, bu durumda taz­minat gerekmez. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

İmâm Muhammet! (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Bir adam, zulmen senin dişini insanların olmadığı bir yerde sök­mek isterse; senin, onu öldürme hakkın vardır.
Bir adam, zulmen, senin dişini iğe île iğelemek isterse; sen , onu —her ne kadar orda kimse olmasa bile— öldüremezsin. Zahîriyye'de de böyledir. [20]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..