8- DİYETLER

Diyet: Cinayet sebebiyle, mecniyyün aleyhe ( = kendisine karşı ci­nayet işlenen  şahsa)  veya onun vârislerine,  —bir nevi tazminat mâhiyetinde— ödenmesi icâbeden mal'dir.

Erş: Yaralanan ve kesilen uzuvlardan dolayı verilmesi lâzım gelen diyettir. Kttt'de de böyledir.

Diyet, hatâen kati ve şibh-i amd suretiyle kati hallerinde icâbeder. Sabinin (= çocuğun) ve mecnûnun (= delinin) öldürülmeleri hâ­linde, katilin âkılesinin diyet ödemesi gerekir.

Ancak, bir bab kasden, küçük yaştaki bir oğlunu öldürürse; — âkılesine değil de— kendi malından ve üç sene içinde, diyetini ödemesi gerekir. Cevheretü'n-Neyyire'de de böyledir.

Şibh-i amd suretiyle meydana gelen öldürmelerde; diyet, katilin malından verilir.

Üzerinde anlaşmaya varılan her erş, katilin malından —üç veya dört yıl içinde değil— peşin olarak ödenir. Hldaye'de de böyledir.

Kati için vacip olan diyetler, İmim Ebû Hanife (R.A.)'nin kavline göre üç neviden ödenir:
1-) Deveden;
2-) Altından;
3-) Gümüşten. TAM Şerhî'nde de böyledir.

fanim Ebû Hınİfe (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Diyet, deveden yüz adet; altından, bin dinar ve gümüşten on bin dirhemdir.

Katil muhayyerdir: Diyeti, hangi nev'iden isterse, ondan verir. Se-rahsî'nin Mııhıyt'nde de böyledir.

İmâmeyn'e göre ise, diyet; ikiyüz sığır, iki bin koyun ve her biri iki parçadan ibaret olmak üzere, iki yüz kat elbisedir. Hidâye'de de. böyledir.

Diyet olarak verilecek develerin, hepsinin aynı yaşta olması ge­rekmez. Bunlar muhtelif yaşlarda olacaktır.

Hatâen katl'den dolayı deve cinsinden verilecek bir diyetin şu beş neviden (her birinden yirmişer adet) verilmesi gerekir.
1-) îki yaşına girmiş, yirmi adet dişi deve (= binl-i mehaz)
2-) îki yaşına grimiş, yirmi adet erkek deve(= ibn-i mehaz)
3-) Üç yaşına girmiş, yirmi adet dişi deve (= bini-i lebûn)
4-) Dört yaşına girmiş, yirmi adet dişi deve (= Hıkka)
5-) Beş yaşma girmiş, yirmi adet dişi deve (= Cezea) Muhıyt'te de böyledir.

Şibh-i amd suretiyle icâbeden diyetler deve cinsinden verilmek istendiğinde, İmim Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, şu dört neviden yüz deve verilecektir:
1-) îki yaşına girmiş, yirmi beş adet dişi deve ( = bint-ı rnahaz)
2-) Üç yaşına girmiş, yirmi beş adet dişi deve ( = bint-i lebûn)
3-) Dörte yaşma girmiş, yirmi beş adet dişi deve (== Hıkka)
4-) Beş yaşına girmiş, yirmi beş adet dişi dev ( = Cezea) Muhıyt'te de böyledir.

Müslümanın, zimmînin ve güvenceli harbînin diyetleri müsavi­dir. Kftfl'de de böyledir.

Kadının nefsi diyeti de, ersi de erkeğin yarısı kadardır.

Şayet, bir cinayet, mukadder ersi ger ektirmiyor sa; o hususta hü­kümetin adi gerekir.

Âlimler, bu hususta ihtilaf eylediler:

Bazıları: "Erşte, erkek kadın müsavidir." dediler; ba'zıları da: "Ka­dın, erkeğin yansı kadar alır." buyurdular. SerahsTnin Mubıyt'nde de böyledir.

Şayet kati, hatâ ile meydana gelmiş ve o müştereken yapılmışsa; büyük olan, nefsî hissesini, sahib hükmüyle öder. Küçük ise, velayet hük­müyle Öder.

Eğer ortak, büyük kardeş veya amca olur ve küçüğün de vasisi bu-.    Iunmazsa; büyük, yalnız kendi hissesinden öder; küçüğün hissesinden ödemez. Muhiyt'te de böyledir.

Bir adamın başının kılları tıraş edilir ve bir daha da bitmezse; tam diyet gerekir. Kılları tıraş edilen şahsın erkek, kadın, büyük, kü­çük olması farketmez. Ancak, tıraş zamanı diyetiyle muhatap olmaz, bu diyetin uygulanması bir sene ertelenir.

Şayet, bir sene ertelenir de kendisine cinayet işlenen adam, sene için­de saçıda bitmemiş olarak, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) göre caniye bir şey gerekmez. İmâm Ebâ Yûsuf (R.A.)'a göre ise, hükümetin adi gerekir. Ze-hıyre'de de böyledir.

Kaşlar tıraş edilip veya yolunup, onların bittiği yer bozulduğu vakit, her kaş için nısıf (= yarım) diyet gerekir. Mebsût'ta da böyledir.

Kipriklerin her biri için, dörtte bir diyet; bir gözün kirpiği için, yarı diyet gerekir.

Bütün kirpikler için de diyet-i kâmile (= tam diyet) gerekir. Mu-hıyt'te de böyledir.

Bir erkeğin sakalı tıraş edilir ve yerinde sabit kalmazsa; tam di­yet gerekir. Zehıyre'de de böyledir.

Başın ve sakalın tıraş edilmesinde, kasıd da, hatâ da müsavidir.

Sakalın ve başın yarısının tıraş edilmesi hâlinde, bazı âlimlerimi­ze göre yarı diyet; bazılarına göre de tam diyet gerekir. Serahsî'nin Mu-hıyl'nde de böyledir.

Şayet sakalın yarısı tıraş edilir, ve onun yarısının tıraş edildiğini bilirse, yarı diyet gerekir.

Eğer bilmez ise, hükümetin adi gerektirir.

Fetâvâyi FadB'de şöyle zikredilmiştir:

Bir erkeğin sakalını yolan bir caniden, yolunanla kalan hesap edi­lerek, taksime tabi tutulur ve gidenin hissesi kadar diyet alınır. Hulâsa'-da da böyledir.

Bir kösenin hakkında çeşitli kaviller vardır. Bu hususta esahh olan, Ebû Ca'fer el-Hindüvânî'nin şu tafsilatıdır.

Eğer, o kösenin çenesinde, sayılacak kadar mahdud kıl varsa; onu tıraş etmekte bir beis yoktur.

Şayet fazla ise, o müstesna; (diyete tâbidir.) Çene ile, yanakda olan kıllar birdir. Fakat, muttasıl değil ise, yâni yüzdeki kıllar, çenedeki kıl­larla birleşmemişler de aralarında açıklık varsa; bu hususta hükümeti

ald gerekir.

Şayet muttasıl (bitişik) ise, tıraş edilmesi hâlinde tam diyet öden­mesi gerekir.

Kösenin, tıraş edilen sakal kılları biter ve eski hâlini alırsa; bir şey gerekmez. Fakat, kesen şahıs buna karşılık te'dib edilir. Mebsût'ta da böyledir.

Tıraş edilen sakalın yerinde, beyaz kıllar biterse; zâhirü'r-rivâyede bu durumun hükmü söylenmemiştir. Başka rivayetlerde, bu husustaki hüküm zikredilmiştir. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavli üzerine eğer hür ise, ona bir şey gerekmez; köle ise, hükümeti adlı gerekir.

İmâmeyn: "Her iki durumda da hükümeti adi gerekir.'' buyurmuş­lardır. Muhıyt'te de böyledir.
Fakıyh Ebû'1-Leys: "Fetva İmâmeyiTin kavli üzerinedir." buyurmuş­tur. Hulâsa'da da böyledir.

Şemsü'l-Eimme el-Halvânî, İmameyn'in şöyle buyurduklarını rivayet etmiştir: Bu meselede hükümeti adi celisi uygulanır. Hür ıslanan sakalı­nı beyaz; köle olanın sakalını, siyah olarak kıymete tâbi tutar ve arala­rındaki noksanlığı tazmin ettirir. Muf-yt'te de böyledir.

Bir adamın sakalı tıraş edildiğinde; bir kısmı noksan bitse, bu husustada hükümetiadl uygulanır. Fetâvâyi Kftdihân'da da böyledir.

NitafTnin Ecnâs isimli kitabında şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, karısının veya başkasının karısının tırnağını kesse, uy­gun olan, hâl-i hazırda bir şey gerekmemesidir.

İbnii   Rüslem,   İmâm   Mu ham m ed   (R.A.)'in  şöyle  buyurduğunu nakletmiştir:

Bir kimse, cariyesinin saçını tıraş ederse; bu bir noksanlıktır; bir ^ey gerekmez. Fakat, o, te'dib edilir. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, bir erkeğin zekirin kesip, erkekliğini yok eder ve onun sakalı da dökülürse, sakalının döküldüğü için, tam diyet gerekir. Mu-hıyt'te de böyledir.

Bir adamın bıyığı tıraş edilir ve o tekrar bitmezse, hükümeti adi gerekir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Esahh olan budur. SerahsTnîn Mubıyt'nde de böyledir.

Güzelliği giderme suçlarında; sakal, bıyıkla birlikte tıraş edilse; bıyık, sakalın tazminatına dahil olmaz. Muluyf te de böyledir.

Hanı nü isimli kitabda şöyle zikredilmiştir.

Saçı bulunmayan, kel bir adamın başı, tıraş edilir ve onun çok az yerde saçı olursa; tıraş eden şahsın tahminine göre diyet gerekir.

Köse alanın sakalı da böyledir.

Keza, kaşlar ve kipriklerde de, onu koparana yemin verilir. Aksi takdirde, kendisine karşı bu cinayet işlenilen şahıs, onların sıh­hatli olduğuna dâir beyyine ibraz eder. Serahs'nin Mutuyt'nde de böyledir.

îki kulak için tam diyet; birisi için ise, yarı diyet gerekir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın kulağına vurulduğunda, onun duyma gücü kaybo­lursa diyet gerekir. Kulağının duymadığını bilmenin yolu; onun haberi yok iken, ona çağırmakdır. Eğer cevap verirse, kulağının duyma gücü gitmemiştir. Zahîriyye'de de böyledir.

îki göz hakkında hüküm; hatâ ile, ikisi de çıkarılırsa (= kör edi­lirse) tam diyet gerekir.

Birisi kör edilirse, yan diyet gerekir.

Kaza, göz çikanlmasada, onlar görmez hale getirilse, hüküm yine aynıdır.

Bunlar kulak kesme yerindedirler. ikisi için tam, birisi için yan di­yet gerekir. Zehîre*de de böyledir.

Gözünün biri kör olan bir şahsın, ikinci gözü de kör edilirse yarı diyet gerekir. Zthiriyye'de de böyledir.

Göz kapaklan, kiprikleriyle birlikte kesilirse; bir diyet lâzım olur. HidiyeJde de böyledir.

Kipriği olmayan göz kapağı kesilse; hükümeti adi gerekir.

Şayet cinayet işleyen şahıs, bir göz kapağı ile birlikte, kirpiklerin birini de kesmişse; kirpikler için tam diyet; göz kapakları için de hükü­meti adi gerekir. Mnhıyt'te de böyledir.

Burun kesmek, nefs diyetidir.

Keza, burnun kemiğinin önündekini keserse; tam diyet gerekir. Burun kemiğini kesene de —kısas değil— diyet cezası verilir. Ve bu tam diyettir. Fetâvftyi KMihln'da da böyledir..

Mfiatekl'da şöyle zikredilmiştir:

Bir kimse, Öyle bir suç işlese ki, kendisine karşı suç işlenen şahıs, nefesini burnundan alamıyor da, yalnız ağzından alıyor olsa; onun ce­zası hükümeti adPdir. Zrtryre'de de böyledir.

Tâhİvî ŞeAÎ'nde şöyle zikredilmiştir:

Bir kimse, önce burnun ucundaki eti, sonra da burnu kesse, tek diyet gerekir.

Şayet, önceki cinayetinden beraat etmişse (Yani sahibi, diyetten vaz geçmişse) hükümeti adi cezası verilir. Mniuyt'te de böyledir.

d-Ad'da şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, diğerinin burnunu kırsa, ona, hükümeti adi cezası veri­lir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adamın burnuna vurulduğunda; o adam, güzel veya fena ko­kuyu koklayamaz ve koku duyamaz hâle gelirse; ona hükümeti adi ce­zası gerekir.

Keza, İbni Rüştem'in Nevadiri'nde, İmâm Muhammed (R.A.)'in de böy­le buyurmuş olduğu nakledilmiştir. .

Buruna vuran şahıs, vurduğu şahsın koku alma duygusunu kendi­sinin giderdiğini ikrar ederse; bunda da diyet vardır ve bu, kulak duy­maması gibidir.

Kudûr'de böİe buuı muştur.

I etvâ da bununla verilir.

O ',yhsin koko almadığını öğrenmenin yolu; onu, çok fena bir ko­ku ile imtihan etmektir. O, bu kokunun hiç farkında değilse, burnu ko-itı ahnıvor "demektir.Zahîrivve'dc de bövledir.

Dudakların ikisi birden kesilirse; tam diyet; birisi kesilirse yan diyet gerekil.

Dudağın üstü, altı fark etmez; müsavidir. Mahıyi'te de böyledir.

Kulak veya burun hilkaten küçük de olsa tam diyet gerekir. Sirâcnl-Vehhâc'da da böyledir.

Her bir diş için, o şahsın tam diyetinin yirmide birisi kadar diyet Ödenir. Bu yirmi diş şunlardır:
1-) Enyap: tki Üst, iki de altta olmak üzere, dört sivri diş.
2-) Davahık: Köpek dişi denilen, parçalayıcı dört diş.
3-) Nevâcid: Azı dişlerinin arkasındaki dört diş.
4-) Tavahfa: Ağzın iki tarafında üçeri altta; üçeri üstte olmak üze­re, azı dişleri denilen on iki diş. Mebsût'ta da böyledir.

insanın dişlerinin diyetinden başka, hiç bir azasının diyet, tam diyetten fazla olmaz. Hızânetül-Müftîn'de de böyledir.

Hatta, bir adamın yirmi sekiz dişi olursa; onlara karşılık diyet yekünü ondörtbin dirhem eder. Şayet otuz dişi olursa, diyet on beşbin dirhem tutar. Zahîriyye'de de böyledir.

Şayet, bir adamın otuz iki dişi varsa; onların toplam diyetleri, on altı bin dirhem eder. Diyet, üç sene İçinde, üç taksitte Ödenir.

Bu on altı bin dirhem üç taksitle ödenir. Birinci senede, altı bin al-tıyüz altmış altı dirhem ödenir, bu, tam diyetin üçte ikisidir. İkinci se­nede, altıbin Üçyüz otuz üç dirhem Ödenir. Üçüncü senede ise, üç bin dirhem ödenir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğerinin dişini söktüğünde, onun yerince, yeni bir diş çıkarsa; erş (diyet) sakıt olur.

Bu İmâm EbÛ Hanîîe (R.A.)'ye göre böyledir. İmameyn'e göre ise, tam erş (diyet) gerekir. Cevheretü'fl-Neyyire'de de böyledir.

Şayet yeni biten diş, siyah olarak çıkmış olursa; diyet, hâli üzre kalır. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, başkasının bir dişini söker ve onu geri sahibine verip, yerine koyar ve onun üzerinde et çıkarsa; onu sökene, tam diyet gerekir.

Şeyhö'l-İslâm şöyle buyurmuştur.

Eski hâlini alır ve menfaatini, güzelliğini kazanırsa; bir şey gerek­mez. Bu sökülen dişin yerine, aynının çıkmış olması gibi olur. Kâfî'de de böyledir.

Bir adamın dişine vurulup o diş sallandığında; şayet, o yeşilleşir veya kırmızılaşır sa, beşyüz dirhem, diş diyeti icab eder.

Eğer saranrsa, ihtilaflıdır. Bu hususta sahih olan kavilh, diyet gerekmemesidir.

Şayet, bu diş karanrsa, diyet gerekir.

Çiğneme kuvvetini kaybederse; yine böyledir.

Çiğneme gücünü kaybetmeyip, dişlerin arasındaki güzelliği kaybetse; yine diyet gerekir. Bunlardan hiç biri bulunmaz ise; burda iki rivayet vardır. Sahih olan rivayet, diyetin gerekmemesidir. FetâYâyi Kâdihân'da da böyledir.

Şayet vuran adam: "O siyahlık ben vurduktan sonra meydana geldi." der; vurulan da onu yalanlarsa; kendisine vurulan kimsenin ye­minli olarak söylediği söz geçerli olur.

Ancak, vuran adamın beyyinesi olursa, o müstesnadır. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kölenin dişi sararsa, hükümeti adi icab eder. İmâm Ebû HanSfe (R.A)'in kavlu budur.

İmameyn ise: "İster hür, isterse köle olsun, vurulan şahsın dişi sa-rarırsa; hükümeti adi gerekir." buyurmuşlardır.
Bir adamın dişine vurulduğunda; o diş bu vurulma sebebiyle si­yahlanır; sonra da başka birisi gelerek, onu sökerse; birinci caniye, tam diyet; ikinci caniye ise, hükümeti adi gerekir. Muhıyt'te de böyledir. [27]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..