14- KÖLELERE KARŞI İŞLENEN CİNAYETLER

Bir adam, hatâ ile kölesini öldürürse; onun kıymetini öder. Şayet kıymeti, on bin dirhem veya daha fazla olursa; o on bin dirhemdir. Ve bu da âkilesine aittir. Üç sene içinde ödenir.

İmâm EbÛ Hanîfe (R.A.) ve İmâm Mnhammed (R.A.) böyle buyurmuşlardır.

Cariyenin kıymeti beş bin dirhemden fazla bile olsa; diyeti beş bin dirhemdir.

Bu, zâhirü'r-rivâyedir. Sİrâcü'J-Vehhâc'da da böyledir.

Bir adam, kıymeti yirmi bin dirhem olan bir köleyi gasbeder ve bu köle elinde zayi olursa; bi'l-icma, kıymetinin tamamını tazmin etmesi gerekir. Hİdâye'de de böyledir.

Efendisi, hatâ ile, izinli bir köleyi katlederse; ancak, kıymetinin karşılığı gerekir. Sonra da o kıymeti efendisi kölenin alacaklılarına verir. Kâfî'de de böyledir.

İbnü Semâa'nm Nevâdiri'nde şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, diğer bir adamın kölesinin üzerine biner; başka birisi de ikisinin üstüne yüklenir; bunların hepside efendisinin izni olmadan bu işi yaparlar ve bu yüzden Üçüde ölürse; üçüncüye, kıymetinin üçte birisi; diğer ikisine Üçte ikisi icabeder.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavli budur. Muhıyt'te de böyledir.

Kölenin azalarını telefe gelince:

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Hür olanın kıymeti ne ise, köle olanınki de aynısıdır.

Hür olanda, yan diyet gerektiren; köle de de yarı diyet gerektirir.

Ancak, kıymeti on binden veya beşbinden fazla olursa işte o, on bin veya beş bin olarak kabul edilir.

İmâmeyn'e göre ise, fazla noksan, iki kıymet arası kabul edilir. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)*den rivayetidir.

Bu hâl, menfaat zayi olduğu zaman böyledir. Göz gibi, el gibi... Fakat, güzelliğini gideren bir cinayet olursa; (kulak, kaş ve benzeri gibi...) ona bir diyet takdir edilmez; noksanlığının karşılığı verilir. Muhıyt'te de böyledir.

Kölenin eli, beş bin dirhemi geçmemek üzere- kıymetinin yarısıdır. Hİdâye'de de böyledir.

Bu, zâhirü'r-rivâyeye muhalifdir.

Mebsnt'da: "Tam kıymetinin yarısıdır." denilmiştir.

Sahih olan cevap da budur. Kifâye, Nihâye ve Kâfî'de de böyledir.

Hür hakkında erş (=diyet) gerekmeyen hallerde, köle hakkında da gerekmez.  Kıymetinin noksanlığı tazmin edilir.  Sirâdyye'de de böyledir.

Hişâm, şöyle demiştir:

Ben, İmâm Muharamed (R.A.)'den sordum:

—  Kölesinin göz kapağının uçlarını yaran bir kimseye ne gerekir? Bana haber ver."

İmâm şöyle buyurdu:

— İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavline göre, kölenin göz kapağı ve kulağında olan cinayetler için, noksanlığının karşılığını tazmin atmek gerekir. Bu, benim ve İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'un da kavlimizdir.

Ve, İmâm şöyle buyurdu:

— Sakal hakkında, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den bir şey muhafaza edemedim.   Fakat,   başmın  saçı  hakkında,   muhafaza  eyledim  ( = hatırımda tuttum).  Onun efendisi, dilerse onu cânîye teslim edip, kölenin kıymetini alır; dilerse, köleyi vermez; noksanını alır.

d-Ad'da şöyle zikredilmiştir:

Bir kölenin, saçı ve sakalı hükümeti adi gerektirir. Bu, imâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin son kavlidir,

Kudûrî, Hasan bin Ziyad'dan, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

Bir kölenin kulağı, burnu ve sakalı hakkında, bunlar yeniden çıkmazlarsa; ekall-i kıymeti vardır.

İmâm Muhammed (R.A.)'de böyle buyurmuştur.

Bu durumlarda ihtilaf vardır.

İmâmeyn'e göre, kıymetinin noksanı karşılığında erş vardır.

Keza, İmâm Muhammed (R.A.), (İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) île bir­likte Mücerred'de böyle buyurmuşlardır.

Fetva da bunun üzerinedir. Zetaıyre'de de böyledir.

Bir adam, diğerinin kölesinin kıvırcık saçını tıraş eder; onun yerinde de beyaz saçlar biterse; noksanlığını tazmin etmesi gerekir. Bu durumda, onun nosanlığım bilmenin bir yolu yoktur. Duruma bakılır: Köle saçlı iken, kıymeti nedir? Saçsız iken kıymeti nedir? Ancak bunun yolu, saçı beyaz olmayanla, beyaz olanın kıymeti arasında olan fark ne ise, işte odur. Zahtriyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerinin iki gözünü kör ederse; eğer efendisi onu verirse, tam kıymetini alır.

Eğer yanında tutarsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, noksan karşılığı almak yoktur. İmâmeyn ise: "Dilerse kör köleyi yanında bırakıp, noksanını alır; dilerse, köleyi verip kıymetini alır." demişlerdir. Hidâye'de de böyledir.

İmâm EbÛ Hanîfe (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Bir adam, birisinin kölesinin gözünü çıkarır; köle de -o yüzden değil de- başka bir sebebden dolayı ölürse; bir şey gerekmez. Serahsî'nin Muhıyü'nde de böyledir.

Bir adam, bir kölenin iki gözünü de kör ettikten sonra, biri gelip, elini keserse; gözünü kör edene, noksanlığı vardır; elini kesene de; iki gözü kör olanın, elini kesme karşılığı vardır.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.): "Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kav­line göre, istihsandir." buyurmuştur. Zehıyre'de de böyledir.

Semerkant Ehlinin fetvalarında şöyle denilmiştir:

iki adam birlikte, bir kölenin, birisi sağ elini; diğeri ise sol elini keserse; onlardan herbirinin, o kölenin yan kıymetini tazmin etmeleri gerekir.

Bu mes'ele, başka mes'eleye de hüccettir.

Bir adam, bir köleye ok atar; o ok isabet etmeden önce de, onu birisi öldürüverirse; katilin, o kölenin kıymetini tazmin etmesi gerekir. Muhıyt'te de böyledir.

Eli kesilmiş bir köleyi bir adam aynı taraftan ayağını keserse; eli kesilmiş kölenin kıymetinin noksanını tazmin eder.

Şayet, diğer taraftan ayağını keserse; eli kesik kölenin kıymetinin yarısını öder.

Buna göre, satıcı kölenin elini keserse, parasından yarısını düşer.

Eğer, o köle, eli kesik birisi olmuş olaydı da, aynı eli biraz daha yukardan keseydi; müşteriden noksanı kadarını düşerdi. Hatta üçte bir kıymeti noksan oluyorsa; üçte bir parasından düşer. El kesme yerinde, göz olsa; o da aynıdır. Timurtâşî'de de böyledir.

Eli kesik bir kölenin, diğer elini de birisi keserse; ikinci kesen şahıs, kölenin noksanının karşılığını öder. Zahîriyye'de de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Bir adam, birisinin kölesinin sağ elini keser; ikinci bir adam da sol elini keser; o köle de, o yüzden ölürse; önceki kesenin, kölenin yarı kıymetini tazmin etmesi gerekir.

Sonraki kesenin ise, noksanı nisbetinde tazminat etmesi gerekir.

Geride kalanı müşterek tazmin ederler.

Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un da kavlidir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, kıymeti bin dirhem olan bir kölenin elini kestikten sonra, eli iyileşmeden, kıymeti iki bin dirheme çıkar; sonra da birisi -ters taraftan-aynı kölenin» ayağım keser; daha sonra da, köle bu yüzden Ölürse; önceki elini kesen, altı yüz yirmi beş dirhem öder; diğeri de yedi yüz elli dirhem öder. Şayet, her iki hâlde de kıymeti iki bin dirhem olmuş olsaydı, ayağını kesene bin beş yüz dirhem; elini kesene de altı yüz yirmi beş dirhem tazminat gerekirdi. Serahsî'nin Mumytı'nde de böyledir.

Reşidin Nevadiri'nde şöyle zikredilmiştir;

Bir adam, bir kölenin elini keser; aradan bir yıl geçer ve kesen ile, efendi araşma kölenin elin kesildiği günkü kıymeti hususunda ihtilâf çıkar ve kesen: "O gün, kıymeti bin dirhem idi ve benim beş yüz dirhem vermem gerekir." der; kölenin efendisi de: "O gün, kıymeti iki bin dirhem idi." derse, eli kesenin sözü geçerli olur. Onu, ister borçlanmış olsun, isterse borçlanmamış olsun farketmez.

Kölenin yaralanmasının ersi (=  diyeti) onun, değerinin osds birinin yarısıdır. Ancak, bu, hür şahsın ersinden, yarım dirhem de olsa, fazla veya noksan olmaz. Müzmerât'ta da böyledir.

tbnü Semâa'nın Nevadiri'nde, İmâm Muhsmsneâ (R.A.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Bir adam, diğerinin kölesinin elini keser veya onu yaralar; sonra ete, o köleyi, efendisi satar; bilâhare de kusuru sebebiyle ve hâkimin hük­müyle geri çevrilir yahut bu köleyi, sahibi bir adama hîbe eder; sonra da bu bağışından hükümlü veya hükümsüz, geri döner; kölede o yara sebebiyle ölürse; işte bu durumda, kölenin efendisi, onun tam kıymeti için yaralayana müracaat eder.

Bişr'in Nevâdiri'nde» îmâm Ebû Yûsuf (R. A.) şöyle buyurmuştur: Bir cariyenin hatâ ile eli kesilir; ve onu efendisi, kendisi muhayyer olma şartıyle veya müşteri muhayyer olma şartıyle satar; sonra da bu satış bozulup, o câriye, geri efendisinin yanına gelir ve elinin kesilmesi sebebiyle de Ölürse; onun elini kesen şahıs, tam kıymetini tazmin eder.

Şayet, el kesimi kasden olmuş olursa; istihsânen, kısas yapılır. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, iki kölesine hitaben: "Biriniz hürsünüz." dedikten sonra; o ikisi yaralanırlar; sonra da efendileri, hangisini azâd eylediğini açıklarsa; o ikisi yaralandıktan sonra, onların ersi, efendileri içindir. Yaralanmaları hakkında, her ikisi de köledirler.

Şayet ayni vakitte onları bir adam öldürürse; hürrün diyeti ve diğerinin de kıymetini tazmin etmesi gerekir.

Her ikisi de, efendileri ile, vârisleri arasında yan yarıya olurlar. Eğer kıymetlerinde ihtilaf çıkarsa; her ikisinin de diyeti ile kıymeti birleşir ve aralarında yan yanya taksim ederler. Önceki gibi...

Şayet onlar arka arkaya öîdürülürlerse; önce öldürülenin efendisi için, kıymeti; sonraki öldürülenin de vereseleri için, diyeti icâbeder.

Onların ikisini, bir adam, bir anda öldürürse; her iki kölenin de kıymetleri icâbeder. Yarısını efendileri, yarısını vârisleri alırlar. Arka arkaya öldürülürlerse; öncekini öldüren, efendisine, kıymetini tazmin eder. İkinciyi öldüren, vârislere diyet verir.

Hangisinin önce öldürüldüğü bilinmiyorsa; her birinin kıymeti alınır. Onlardan herbirinin yarısı, efendinin olur. Tebyîn'de de böyledir.

Bir adam, bir kölenin iki gözünü çıkarır; diğer birisi de elini veya ayağını keser; o da iyileşir veya cinayeti, bir köleye, birlikte yaparlarsa; onun kıymetini üçte birli tazmin ederler. Köleyi de alarak, ona ortak olurlar.

Müşterek yaralamalar hep böyle olur.

Müdebbere karşı, hür şahsın cinayeti, köleye karşı olan cinayet gibidir.

Bir hür, bir müdebberi öldürse; âkilesi, onun kıymetini öderler.

Şayet elini keserse; kıymetinin yansını öder.

Ancak, bunlar bir haslette ayrılırlar: Bir hür, bir müdebberin elini veya ayağını keser veya gözünü çıkarırsa; köle hakkında da tam diyet icâbeder. SerahsPnin Muiuytı'nde de böyledir.

Bir adam, bir müdebberin elini keser; onun da kıymeti bin dirhem olur; eli iyileşir ve kıymeti de artar ve hatta kıymeti iki bin dirheme çıkar; sonra da bir başkası, onun bir gözünü kör eder ve kıymeti eksilir; gözü de iyileşir bundan sonra da ölür ve bu müdebber iki kişinin ortak malı olur; onlardan birisi, elini ve ondan meydana geleni affederse; gözünü çıkaranın âkilesi, yedi yüz elli dirhem diyeti Öderler. Eğer, hatâ ile, çıkardı ise, kendi malından ödenir.

Gözünü çıkaran affederse; elini kesenin, kendi malından, üç yüz on iki buçuk dirhem; kasden ise, kendi malından ödenir. Hatâ ise, âkilesi tarafından, ersi verilir. Mebsftt'ta da böyledir.

Bir adam, diğerinin kölesinin başını yarar veya yaralar; efendisi de onu müdebber eder; sonra, önceki yaralayan, bîr daha yaralar; sonra da efendisi, onu mükatep yapar; yaralayıcı bir daha yaralar; bilâhare o kitabet bedelini ödeyerek, azâd olur; bu defa da bir başkası yaralar; yaralanan zat da, bu yaraların tamamının te'siriyle ölürse; onda birinin yarısını (= yirmide birini) önceki yaralayan -noksamyla- borçlanır. Onda birinin yansını da ikinci defa yaraladığı için borçlanır. Onda birinin yarısını da üçüncü defa yaraladığı için borçlanır ve kıymetinin üçte birisini zimmetine geçirmiş olur.

Dördüncü yaralayan da diyetin üçte birini tazmin eder. Azadından sonra, yaralayan erş'in ekalli ile borçlanmaz. Kâfî'de de böyledir.

Bunun aslı, cinayetten sonra tedbir (= müdebber etmek) sirayeti heder etmez. Taksim, canilerin zımmında kalır.

Azâd ve kitabet, cinayetten sonra olursa, paylaşmayı heder eder. Hatta, caniye taksim tazminatı gerekmez. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
En doğrusunu ancak Allahu Teâlâ bilir. [36]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..