İkrarın Hükmü

İkrarın hükmü:  İkrar olunan şeyin, zahir (=   açığa çıkmış olmasıdır. Yani bu şeyin (malın, hakkın) bidâyeten sübûtu değildir. Kâfî'de de böyledir.

Bunun içindir ki, bir kimse: "Bu içki filan müslümanındır." diye ikrar etse (yani, içkinin "bu ikrardan önce, o müslümana ait olduğunu" haber verse, bu ikrarı sahih olur. Bu kimse, bu ikrarı ile, o zata yeni bir mülkiyet isbat etmiş olmaz.

Görüldüğü gibi burada ikrar, ihbardır; (= haber vermedir.); temlik (= mülkiyet bildirme) değildir. Temlik olsaydı, bu ikrar sahih olmazdı.

Keza, zor (= ikrah) karşısında yapılan talâk (= boşama) ve ıtak (— köle azad etme) ikrarı sahih olmaz.

Bunlar, ikrar değil de, inşa olsaydı; ikrah ile yapılmış olsa bile, sahih ve geçerli olurdu. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, "elinde bulunan bir malın, başkasına ait olduğunu" ikrar eder", kendisi için ikrar vaki olan şahıs ise, ikrar eden şahsın, bu hususta yalan söylediğini, bilirse; bu ikrar, diyanet yönünden helal olmaz. Ancak, ikrar eden şahıs, nefsini temizlemek için, o malı, ikrar ettiği şahsa teslim eder. Ve bu malı, o şahsa bağışlamış olur. Künye'de de böyledir.

Bir kimsenin, ikrar zamanında, kendi elinde bulunmayan bir şey hakkında "Bendeki bu şey filanındır." diye ikrarda bulunması halinde, bu ikrarı mu'teber (— geçerli) olur.

Ve bu ikrarından dolayı, o şeyin kendisinin mülkiyetinde olduğuna hükmedilir. Ve, mukarrün leh (= kendisi için ikrarda bulunulan şahıs), bu ikrarı tasdik ederse (= doğrularsa), beklenilmeden bu ikrar yerine getirilir.

Bu durumda, mukarrün leh'in reddetmesi halinde, —hîbe gibi— bidâyeten mülkiyete (o şeyin baştan beri ikrar eden şahsın, müliyetinde bulunması haline) itibar edilir.

Dolayısıyle, mukarrün leh'in (= kendisi için ikrarda bulunulan şahsın) reddetmesi halinde, bu ikrar, batıl (= geçersiz) olur.

Bu durumdan sonra, mukarrün leh, —reddinden dönerek— bu ikrarı tasdik etse (= doğrulasa) bile, bu tasdiki ile amel olunmaz.

Mukarrün leh, ikrarı reddederse, bu durumda, bu ikrar ibtal edilir. (= geçersiz kılınır.)

Ancak, bu durumda ikrarın ibtal edilmesi, sadece mukarrün leh için geçerlidir.

İbtal başkasının hakkı hususunda olursa, mukarrun leh'in reddet­mesi ile amel edilmez.

Meselâ: Bir- kimse, ikrarda bulunarak: "Ben, şu köleyi, filan adama, şu kadar bedelle sattım." dediğinde, kendisine karşı ikrarda bulunulan şahıs, ikrar eden şahsın, bu ikrarını reddederek: "Ben, senden hiç bir şey satın almadım."der; bundan sonra da: "...satın aldım." der; fakat, bu durumda da satıcı: "Onu, sana satmadım." derse; bu satıcının, sattığı ve ifadesi ile belirlediği köleyi, müşteriye vermesi lazım gelir.

Çünkü o, satış tamamlandıktan sonra, bu alış-verişi inkar etmiş olmaktadır.

Akid yapan iki kişiden birinin o akdi inkar etmesi, akde bir zarar vermez.

Ancak, müşteri: "Ben, satın almadırh." dediği zaman, satıcı da, onun bu sözünü doğrulayarak: "Evet, satın almadın." der; sonra da: "Hayır, satın aldın." derse; bu durumda satış sabit olmaz. Bu durumda, satışın sabit olduğuna dair beyyine getirse, bile hüküm böyledir. Çünkü bu satış feshedilmiş olmaktadır.

Ve bu satışı, taraflardan ikisi de inkar etmiş olmaktadırlar.

Sonra, bu ikrar, her mevzide, mukarrun leh'in reddetmesinden dolayı, batıl (= geçersiz) olmuştur.
Şayet ikrar eden şahıs, ikrarına döner; ikrar olunan şahıs da, onu tasdik ederse; o zaman, o mal, —ikrar sebebiyle— mukarrun leh'in ( = kendisine ikrar olunan şahsın) olur. Ve bu şahıs, o malı alır. Bu, istih-sandır. Muhıyt'te de böyledir. [4]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..