3- İKRARIN TEKRARLANMASI

Bir adam, kendi nefsi üzerine, "yüz dirhemi ikrar eder; iki de şahit edinir; sonra da başka bir yerde, aynı adama, yüz dirhem daha ikrar eder, ona da iki şahit tutar ve bu durumda ikrar eden: "Bu yüz dirhem" der, diğeri de: "İki yüz dirhem." derse; bu mes'elenin bazı yönleri vardır:
1) Bu şahıs ikrarını bir sebebe izafe eder.
2) Bu şahıs, ikrarını muhtelif sebeblere izafe eder.

Eğer bir sebebe izafe ederse, (Şöyle ki: "Onun, bende şu kölenin bedeli olarak, bin dirhemi vardır." der bundan sonra da, ya aynı mecliste, veya ayrı mecliste, yine, "Şu kölenin bedeli olarak, bende filanın bin dirhemi vardır." der; bu durumda bahsedilen köle de bir ise) yalnız bir mal (= bin dirhem) lazım olur.

Bütün alimlerimizin görüşü budur.

Şayet, sebebler ayrı ayrı ise, (Meselâ: "Filan adımın, şu cariyenin bedeli olarak, bende bin dirhemi alacağı vardır." der ve sonra da: "...Şu kölenin..." derse) bu durumda, ikibin dirhem lazım olur.

Bu ikrarı, bir yerde (mecliste) yapması ile, iki yerde yapması arasında fark yoktur.

Eğer ikrarını bir sebebe izafe etmez, fakat nefsine karşı yazıya bağlarsa; eğer yazı bir ise, bütün alimlere göre mal birdir.

Eğer yazı iki olur ve her yazıda bin dirhem yazılmış bulunur ve bun­ların her birine de ayrı ayrı şahitleri olursa, her durumda iki mal lazım olur.

Yazının ihtilafı, yerin ihtilafına sebeb olur.

Eğer yazıya nefsine bağlı olmaz da, mutlak ikrar olur; önceki ikrarı da başka bir hakimin yanında ve iki şahit huzurunda olur; sonra da ikinci hakimin huzurunda ikrar ederse; bin dirhem ikrar etmiş olur ve bin dirhem öder. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Keza, eğer önce bir hakimin önünde ikrar eder; sonra da başka bir mecliste, başka bir hakimin yanında ikrar ederse; yine bin dirhem olarak ödeme yapar. Hulâsa1 da da böyledir.

Keza, hakimin yanında, önce bin dirhem ikrar eder; hakim onu karara geçtikten sonra da, başka bir mecliste, aynı hakime, bin dirhemin ikrarını iade eder, veya önce bir hakimin, sonra da diğer bir hakimin huzurunda ikrar ederse; eğer, her iki hakimin huzurunda bulunan şahitler de aynı kimseler iseler, tek malı ikrar etmiş olur.

Bu durumda, her ne kadar talip iki mal iddia ederse etsin, matlubun iddiası tek mal olursa, bu durumda matlubun sözü geçerli olur. İster ikrar yeri bir olsun; ister ayrı ayrı yerler olsun, fark etmez.

İster önceki ikrarı bir şahit, diğer ikrarı iki şahit doğrulasın yine bir fark yoktur.

Bu, İmâmeyn'e göre böyledir.

Alimler, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nm görüşünde ihtilaf eylediler: Zahir olanı, bir malın ikrarıdır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Eğer, önceki ikrarına iki şahit tutar ve ikinci mecliste iki şahit tutarsa; İmâmeyn'e göre yine mal bir olur. Her ne kadar, ikinci mecliste iki şahit olursa, İmâmeyn'e göre, ister ikinci ikrarın şahidi iki olsun, ister bir olsun mal bir olur.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre ise, eğer Önceki ikrarın şahidi iki olur da, diğerlerinki bir olursa, iki mal lazım olur.

Zahirü'r-rivaye de böyledir. Hassâf da böyle söylemiştir.

Cassâs ise, bunun aksini zikretmiştir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Şayet, ikrar bir yerde yapılmışsa, İmâmeyn'e göre, her halü karda tek mal gerekir.

Fakat, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, eğer önceki ikrar üzerine iki şahit şehadette bulunmuş; ikinci ikrar da ise bir şahit şehadette bulunmuşsa veya fazla şahit şahitlik yapmışlar ise; burda kıyas ve istihsan vardır.

Kıyas, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin görüşüdürki iki mal gerekir.

İstihsan ise, tek mal gerekir.

İmâm Serahsî de bu görüştedir. Edebü'l-Kâdî'de de böyledir.

Eğer, bin dirheme karşılık iki şahit getirir; sonra da bin dirhem üzerine başka iki şahit getirirse; bu da bir yerde veya iki yerde olur ve şahitler malın miktarını unuturlar, ancak bir yerdekini hatırlarlarsa, bu durumda bir mal gerekir; değilse iki mal gerekir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İbnü Semâa'nın Nevâdiri'nde İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Bir adam, diğerine karşı bin dirhem ve yüz dinar iddia ettiğinde, bin dirhem yazılı olur ve bu yazıda, "bundan başka yoktur." diye de yazılmış bulunur; vakti ise, aynı veya ayrı ayrı olursa, malın tamamı lazımdır. Yani, hem bin dirhem, hem de yüz dinar'ı Ödemesi gerekir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet iki şahit, "siyah dirhem olan bin dirheme" iki şahit de "bin beyaz dirheme" şahitlik yaparlarsa, bu durumda iki bin dirhemi de ödemesi gerekir.

Eğer bir mekanda bin dirhem ile yüz dinarı ikrar eder; sonra da aynı makamda, bin dirhemi ikrar ederse, İmâm Züfer (R.A.) ve İmâm Yâkub (R.A.) ihtilaf eylediler. Hem bin dirhemi, hem de yüz dinarı ikrar etmiş olur.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavlidir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Hişam'in   Nevâdiri'nde, . İmâm   Muhammed   (R.A.)'in   şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:

Bir adam, nefsi üzerine iki şahit tutarak, bir aya kadar, bir adama bin dirhem vereceği olduğunu" söyler; başka iki şahit tutularak da, "iki aya kadar, başka birine bin dirhem vereceği hususunda onlar nefsi üze­rine şahitlik yaparlarsa,—müddetleri ayrı olduğu için— ikisine de ayrı ayrı borçlu olmuş olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, ikrar ederek: "Filanın kölesini öldürdüm." deyip o kölenin adını söyler veya söylemez; yahut "Filanın oğlunu..." veya "kardeşini öldürdüm." deyip onun adını söyler veya söylemez; sonra da aynı şekilde bir daha ikrar eder; talip de: "Sen, benim iki kölemi, veya iki oğlumu, veya iki kardeşimi öldürdün." derse; işte bu, bir köle veya bir oğul, veya bir kardeş ikrar etmiş-ve öldürmüş olur. İki kişi öldürmüş olmaz.

Ancak talip ayrı ayrı iki isim söylerse, o takdirde, iki kişi öldürmüş olur.
İmâm Kâdî Ebü'l-Hasan Ali bin Hüseyn es-Sağdî bu mes'ele ihti­laflıdır. Eğer, bir yerde olursa bi'1-ittifak caiz olur." buyurmuştur. Edebü'1-Kâdî Şerhî'nde de böyledir. [6]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..