Burada Cebretmenin Şekli

Eğer ortak muvafakat etmez ise, o masrafını yapar; sonrada harcadığının yarısını, ortağından alır. Bunun için, onun temel taksimi kabul etmemesi gerekir. Hulâsa'da da böyledir.

İki kişi, ortak bulundukları duvarı yıkarlar; sonra da bu ortak­lardan birisi, kendi parasıyla, onu tekrar yaptırır, diğeri de masrafını vermez ve: "Ben, bu duvarın üzerine bir ağırlık koymayacağım." derse; her ne kadar, koymasa bile, yine de masrafın yarısı için ona müracaat edilir. Ve bu masraf ondan alınır. Fetâvâyi Suğrâ'da da böyledir.

Bir duvarın yıkılacağı korkusuyla, ortaklardan biri, onu yıkarsa, bunun ortağı, onu yapmaya mecbur tutulmaz.

Eğer duvar sağlam olur ve onu, diğer ortağının izniyle, bir ortak yıkarsa, bu durumda da onu yıkan ortak, yapmaya cebredilmez.

Eğer diğeri yapmak istese, (Meselâ: Duvarı ikisi beraber yıkmış olsalar veya eğer ortağının izni olmadan diğeri yıksa ve toprağın kıymeti bulunmasa ve duvarın yapılmasiyle o yer de kıymet bulmayacak olsaydı) işte o zaman, ortağının hissesini tazmin edip öder.

Eğer toprağın kıymeti varsa; toprağın kıymetini, ortağının hissesine düşen miktardan kaldırır.

Eğer o duvarın yapılmasıyla, o yerin de değeri fazlalaşacaksa, temelini yapar; geride kalan kısmın yapımı için ortağının hissesini tazmin eder. (= Öder.) Halasa'da da böyledir.

İki kişinin ortak bulunduğu bir duvarın üzerinde, ikisinin de hamulesi bulunur ve ortaklardan birisi, o ağırlığı kaldırarak, duvarı kendi malından yapar ve ortağını da ağırlığını onun üzerine koymaktan men ederse; Fakıyh Ebû Bekir el-İskâf: "Duruma bakılır: Eğer duvarın yeri aralarında taksim olunca, herbirine düşecek hisseve duvar yapmak mümkün ve aslında üzerine konan ağırlığa da tahamülü olursa; ortağını ağırlık koymadan men edemez.

Eğer duvarın yeri taksim edilince, böyle olmayacaksa, o zaman ortağını "duvara harcanan paranın yarısını verene kadar ağırlığını koy­maktan men edilir." demiştir.
Şeyhu'1-İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl el-Buhârî: "Eğer hakimin emriyle yapmışsa, masrafının yarısı için ortağına başvurur. Eğer izinsiz yapmışsa, duvarın kıymetinin yarısı için başvurur.'' demiştir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.                                     

Şurutu Nevazil'de Ebû Bekir şöyle buyurmuştur:

İki kişinin ortak olduğu bir duvar yıkıldığından ortaklardan birinin evi aşağıda, diğerinin evi ise bir-iki zir'a (= arşın) yukarda olur ve evi yukarda olan ortak evi aşağıda olana: "Evimin hizasına kadar, benim için yap; sonra da birlikte yaparız." demeye hakkı yoktur. Bilakis en aşağıdan yukarıya kadar beraber yaparlar.
Fakıyh Ebû'1-Leys şöyle buyurmuştur:

Eğer onlardan birinin evi, dört arşın (veya benzeri) aşağıda olur ve yapma imkanı bulunursa, onun ıslahı, —diğerinin evinin hizasına gelene kadar— evi aşağıda olana aittir. Çünkü o, aşağıdan yukarıya kadar iki duvar menzilindedir,

'Tamamını birlikte yaparlar." da denilmiştir.

Bu da, Ebû Kasım'm kavlidir. Sonra o, bu sözünden dönerek: "Mülkü nisbetindeyapar." demiş; bundan sonrada: "Ortakyaparlar." demiştir. Füsûlü'I-Imâdiyye'de de böyledir.

Evi aşağıda olan ortak, aşağıyı yıkmak isterse, ona hakkı yoktur. Halis mülkü olmasına ve aşağıyı sattığı zaman bedelinin tamamının kendisine ait bulunmasına rağmen bu böyledir. Muhıyt'te de böyledir.

Alt kat birinin, üst kat başka birinin olduğunda alt katın sahibi, üst katın sahibinden izin almadan, duvarı delemez.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir. İmâmeyn'e göre ise, yukarı kata zarar vermedikçe, ne isterse yapar. Kâfi' de de böyledir.

Üst kat birinin, alt kat da başka birinin olursa; İmâm Ebû Hanîfe  (R.A.): "Üst katın sahibi, bu evin üstüne» bina yapamaz. Ancak, alt katın sahibinin rızası ile yapabilir.

Fetvada muhtar olan, eğer alt kata zarar verirse, men olunur. Şek ve şüphe edilmesi halinde men olunmaz. Fetâvâyi Kâdîhâu'da da böyledir.

Alt kat, da, üst kat da yıkıldığında, alt katın sahibi yapmaya cebredilmez.

Bu durumda üst katın sahibi de alt katı yapmaya cebredilmez.

Alt katın sahibi, alt katı yaparsa, üst katın sahibini kıymetini verene kadar men edebilir. O kıymetini verince, üst katı yapabilir. TahâvFnin: "Alt katın masrafını verene kadar men dediği nakledilmiştir.

"Bunu, müteahhirîn âlimlerinden bazıları güzel görmüşlerdir." denilmiştir.

Bu hususta alimler: "Alt katın sahibi, eğer hakimin emri ile yapmışsa, harcadığını almak için başvurur. Eğer hakimin emri olmaksızın yapmışsa, binanın kıymetine başvurur." demişlerdir.

Fetva da bunun üzerinedir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Üst kat sahibi, alt kat sahibim ona binanın kıymetini verene kadar faydalanmadan men eder; ^zahiri rivayeye göre— alt kat sahibi de onu vermekten kaçınırsa, cebredilmez. Remlî şöyle demiştir: Üst kat sahibi, duvarı, hakimin izni olmadan yaparsa, cebrolunmaz. Eğer izn ile yaparsa, alt kat sahibi hissesini vermesi hususunda cebredilir. Ve bunu vermezse, bundan dolayı hapsedilir. Muhiyt'te de böyledir.

Eğer duvarı üst kat sahibi yıkmişsa, diğeri ona, iadesini teklif eder.

Eğer bir yabancı alt katı yıkmişsa —bunun hilafına— onu yapması icbar edilmez. Bu durumda ona, duvarın kıymeti ödettirilir.

Üst kat ve alt kat sahipleri, alt katın ağaçları veya kamış hasırı yahut çamuru hususunda münazaa ederlerse; bunlar alt kat sahibinindir. Üst kat sahibi orada durabilir.

Eğer tavanında ve tavanın üzerinde bulunan duvarda ihtilaf eder­lerse; bir kısım alimler: "Bunlar alt kat sahibinindir." demişlerdir.

Bir kısmı da: "O duvar alt kat sahibine hükmedilmez." demişler ve bununla fetva verilmiştir.

Alt katta yola açılan bir pencere bulunur; üst kat sahibinin yoluda ona karşı olur ve yola açılan pencere hususunda münazaa ederlerse, o, alt kat sahibinindir. Üst İcat sahibi de, o yoldan gelip geçer. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Alt ve üst kat —ikisi de— yıkılırsa, yerine yarı yarıya ortak olurlar.

Eğer beyyineleri yoksa, onlardan her biri yemin ederler.

Bu yeminleşmenin keyfiyyeti şöyledir:

Hîtan kitabının-sahibi şöyle demiştir:

Onlardan her biri: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, bu alt katı yapmak —üst katın yapılması için— sana gerekmez." der.

Başka alimlerimiz de: "Kendinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki* gerçekten bu yer, senin malın değildir ve onu yapmak da sana vacib değildir." der." demişlerdir.

Sadru'ş-Şehîd bu şekilde fetva vermiştir.
Buna göre sahih olan, İmâm Attabî'nin söylediğidir ki o: "Her birisi, diğerinin davasına karşı yemin ederek "alt katın üzerine, üst katı yapmak senin hakkın değildir." der. Yemin ettiklerinde onlardan her birine: "İstersen alt katı yap; istersen terket (= bırak) yapma." denilir. Füsûlü'l-Imâdiyye'de de böyledir. [29]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..