2- Bayi Ve Müşteri Da'vâsı

Bir adam bir cariye satsa, oda müşterinin yanında doğursa, eğer çocuk, satış vaktinden sonra altı aydan az bir müddet içinde doğdu ise, satıcıda çocuğu iddia ederse veya iki şahit satıcının onu ikrar eylediğine şahitlik yaparlarsa, çocuğun nesebinin ondan olduğu sabit olur ve o cariye onun ümmü veledi olur ve satış bozulur. Satıcı cariyenin parasını müşteriye geri verir.

O çocuğu, müşteri iddia ederse, iddiası sahih olur. Ve nesebi, ondan sabit olur.  Bu cariye de, onun ümm-ü veledi olur. Ve bu müşterinin davası, tahrir davası olur. Hatta müşterinin o çocuğa karşı vela hakkı olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir çocuğu, satıcı ve alıcı birlikte iddia ederlerse; satıcının iddiası evla olur.

Bunlar bir biri ardınca iddiada bulunurlarsa, önce iddia eden evla olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Eğer cariye, çocuğu satış vaktinden altı ay sonra veya —iki sene içinde— daha çok zamanda doğurmuş ve bu böylece bilinmekte ise, bu durumda satıcının, yalnız başına çocuğu iddia etmesi halinde, davası sahih olmaz. Ancak, müşteri onu doğrularsa, davası sahih olur. Eğer müşteri çocuğu iddia ederse, yalnız başına davası sahih ve bu davası "çocuk isteme davası" olur.

Bu durumda çocuk aslen hür olur. Ve müşteri için, ona vela hakkı yoktur. Muhıyt'te de böyledir.

Satıcı ve alıcı beraber (aynı anda) iddia eylerler veya arka arkaya iddia ederlerse; bu durumda satıcının değil de, müşterinin davası sahih olmaz. Ancak, müşteri onu doğrularsa, davası sahih olur.

Eğer cariye, çocuğu iki seneden fazla bir müddette doğurursa, bu durumda satıcının davası sahih olmaz. Ancak, müşteri onu doğrularsa davası sahih olur.

Şayet müşteri onu doğrularsa, neseb ondan sabit olur. Bey' ( = satış) bozulmuş olmaz. Cariye de, onun ümm-ü veledi olmaz. Çocuk ise, mülk olarak,  müşterinin yanında kalır.  Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Eğer çocuğu müşteri iddia ederse, yalnız başına iddiası sahih olur. Davası ise, çocuk isteme davası olur. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer çocuğu beraber (aynı anda) veya ard arda iddia ederlerse, bunların hepsinde de, müşterinin iddiası sahih olur.

Bunların tamamı, doğum müddetinin bilinmesi halinde geçerlidir.

Fakat doğum müddeti bilinmez ve müddette ihtilaf ederlerse, satıcının iddiası sahih olmaz. Ancak, müşteri onu doğrularsa, o zaman sahih olur.

Eğer birlikte iddia ederlerse, onlardan ikisininde iddiaları sahih olmaz.

Eğer müşteri önce iddia etmişse, bu sahih olur.

Eğer satıcı önce iddia etmişse, ikisininki de sahih olmaz. Satıcı ister zimmi, ister mükâtep olsun; müşteri de ister hür, ister müslüman olsun müsavidir.

Doğumdan önceki satıcının iddiası bekletilir. Eğer sağ doğarsa, iddia geçerli olur.

Şayet hamileliğin aslı, satıcının yanında olmaz ise-(Meselâ: Onu müşteri hamile olarak satın alır sonra da satarsa) iddiası sahih olmaz. Bu durumda satıcının sözü geçerlidir ve onun yanında hamile kalmıştır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir cariye, bir adamın mülkünde hamile kaldığında adam onu satar; bu cariye de müşterinin yanında altı aydan aşağı bir zamanda doğum yapar; satıcı da onu iddia eder; müşteri de, o cariyeyi azad eylemiş bulunursa; bu durumda o çocuk, satıcınındır ve hürriyetine hükmolunur. Bu cariye, ümm-ü veled olamaz.

Eğer müşteri çocuğu azad ederse; iddiası çocuk ve anası.hakkında sahih olmaz..

Eğer anasını azad ederse; İmâmeyn'e göre, ona hissesi geri verilir.

İmâm Ebû Haııîfe (R.A.)'ye göre, parasının tamamı geri verilir.

Sahih olan da budur.

Mebsût'ta: "Çocuğun hissesi iade edilir. Cariyenin değil." denilmiştir.
Bu, bi'1-ittifak böyledir. Kâfî'de de böyledir.

Müşteri, cariyeyi mudebbere veya ümm-ü veîed eyledikten sonra, satıcı iddia eylerse, çocuk onun olur ve çocuğun hissesini bedelinden geri verir. —Hilafsız olarak— anasının hissesini geri vermez.

Eğer mudebbere kılmışsa, bu iddia sahih olmaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Ana ölür, sonra da satıcı çocuğun nesebini iddia ederse, bu iddiası sahih olur ve saücı bedelin tamamını müşteriye geri verir. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

Şayet müşteri, anasını satar veya bağışlar yahut rehin bırakır veya ic"ara verir veya onu mükâtebe ederse, bunların tamamım ibtâl eder ve o cariye satıcıya iade edilir. Mebsût'ta da böyledir.

Eğer çocuk, müşterinin yanında ölür veya öldürülür ve müşteri onun kıymetini alır; satıcı da iddia ederse, bu durumda iddiası batıldır.

Keza, eğer müşteri çocuğu mülkünden çıkarır ve onu azad eder veya müdebber eyler yahut çocuk yanında ölürse; satıcının davası geçersiz olur.

Şayet, müşteri onu satar veya rehin bırakır yahut icara verir veya onu nıükâtep ederse, bunlar bozulur ve neseb —satıcının o çocuğu iddia etmesi sebebiyle— sabit olur. Hâvî'de de böyledir.

Eğer çocuğun eli kesilir ve müşteri onun kıymetinin yarısını aldıktan sonra, satıcı onu iddia ederse, bu iddiası sahih olur.

Fakat bu durumda diyet, müşterinin yanında kalır. Cariye, çocukla birlikte satıcıya iade edilir. Satıcı, müşteriye bütün parasını geri verir. Yalnız diyet parası müstesnadır.

Ananın eli kesilmiş olsaydı, o da böyle olurdu. Mebsût'ta da böyledir.

Eğer iki gözü çıkarılır ve onu müşteri verip, kıymetini alırsa; dava sahih olur ve parası geri verilir. Bu durumda, gözünü çıkaran müşteriye kıymeti için müracaat eder. O şahsa diyet yoktur. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir cariye, bir adamın yanında hamile kalır; o adam da bu cariyeyi satarak bedelini teslim alır ve bu cariye, müşterinin yanında altı aydan önce doğum yapar-; ve bu durumda satıcı, onu iddia eder; müşteri de onu yalanlar; bundan sonra da çocuk öldürülür veya kasden yahut hataen eli kesilirse, caniye, hürlere karşı yapılan cinayetin diyeti vardır.

Eğer bu cinayet, anaya karşı yapılmışsa, caninin üzerine ümm-ü veiedlere yapılan cinayetin diyeti vardır.

Şayet cinayeti çocuk yaparsa, onun da cinayeti, hürlerin cinayeti 'gibidir. Anasının cinayeti ise, ümm-ü veledlerin cinayeti gibidir.

Eğer hakim yok ise böylece hükmedilir.

Şayet onlara yapılan cinayet, davadan önce ise, bu satıcıya karşıdır; müşteriye değildir.

Muhtar olan budur. Havî'de de böyledir.

Satılan bir cariye, müşterinin yanında altı aydan az bir müddet içinde doğum yapar, o büyür; bu cariye müşterinin yanında, bir doğum daha yaptıktan sonra, önceki doğan ölür; bundan sonra da satıcı, ikinci çocuğu iddia ederse; bu iddiası sahih olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Satın alınan cariye, altı aydan az bir müddet içinde doğum yapar; iki şahitte de şahitlik yaparak: "Satıcının doğum zamanı", onun nese­bini iddia eylediğini" söyleseler, satıcı da bunu inkar eder; müşteri de böyle iddia ederse; bu durumda şahitlerin şehadeti kabul edilir.

Şayet müşteri, böyle iddiada bulunmaz ve çocuk da kız olursa, yine şahitlerin şehadetleri kabul edilir.

Eğer çocuk erkek ise, cevap yine aynıdır.

Bu, İmâmeyn'e göre böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre ise, uygun olan, şehadetin kabû-ledilmemesi ve çocukda hakkının olmamasıdır. Çünkü şehadet, ona göre kölenin azad olması hakkındadır; davanın haricindedir. Cariye de de hakkı yoktur. Zira bu babda, cariyeye hak tebâandır.

Bazı alimler, bu görüşe meyletmişlerdir.

Bazıları da: "Hayır, bilakis bu şehadet, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre makbuldür." demişlerdir. Çünkü, eğer kölenin azadı üzerine beyyine olursa, ancak fercin hürmeti tazammun eder. Hatta, eğer ana ölmüşse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu şehadet makbul olmaz.

Hâher-Zâde de buna meyletmiştir.

Bazı alimler ise: *'Hayır, bilakis bu şehadet, İmâm Ebü Hanîfe (R.A.)'ye göre de makbuldür. Eğer ana ölmüşse, o takdirde maksud, çocuğu azad değildir. Ancak maksûd, nesebin sübûtudur-. Azad ise, ona binâendir. Da'vasız şehadetle de nesebin sübûtu caizdir." demişlerdir.

Buna, Şemsül-Eimme Halvânî'de meyletmiştir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir cariye, bir adamın yanında hamile kalır, o adam da onu satar; sonra da  —doğumdan önce— hamileliğini iddia eder, müşteri de: "Hamile değildir," derse; satıcı, onu kadınlara gösterir. Onlar da: "Hamiledir." derlerse; bu kadın doğum yapana kadar, davaya icazet yoktur.

Keza, eğer müşteri, satıcının "hamile" sözünü doğrular; fakat: "O, senden değildir." derse; bu cariye doğum yapana kadar dava tasdik olmaz.

Eğer bu cariye, altı ay olmadan doğum yaparsa, bu durumda o satıcının çocuğudur.

Eğer altı aydan sonra doğum yaparsa, satıcı doğrulanmaz. Havî'de de böyledir.

Cariye altı aydan noksan bir zamanda doğum yapar; müşteri de: "Hamlin aslı, senin mülkünde olmadı." der; satıcı da: "Hayır, o benim mülkümde hamile oldu." derse bu durumda satıcının sözü geçerlidir.

Eğer, her ikisi de beyyine getirirlerse; şüphesiz satıcının beyyinesi makbuldür.

Bu, İmâm Kbfı Yûsuf (R.A.)'un kavlidir.

Alimler, İmâm Muhammed (R.A.)'in kavli hususunda ihtilaf eyle­diler. Onlardan bir kısmı: "Bu, böyledir." bir kısmı da: "Müşterinin beyyinesi makbuldür." dediler.

Eğer satın alma tarihinde ihtilaf ederler ve cariye müşterinin yanında, satıştan bir gün sonra doğum yapar; bu durumda satıcı çocuğu iddia eder ve müşteri: "Senin yanında hamile olmadı. Sen onu bana satmadan bir ay önce satın aldın." der; satıcı da: "Hayır, ben onu bir sene önce satın aldım." derse; bu durumda satıcının sözü geçerli olur.

Bu durumda her ikisi de beyyine ibraz ederlerse,, satıcının beyyinesi kabul edilir.

Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, müşterinin beyyinesi mute­berdir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam; cariyesini sattığında, bu cariye müşterinin yanında doğum yapar; satıcı: "Onu, sana bir ay önce sattım. Çocuk benimdir." der; müşteri de: "Onu bana, altı aydan fazla bir zaman önce sattın. Çocuk, senin değildir." derse; bil-ittifak müşterinin sözü geçerli olur.

Her ikisi de beyyine getirirlerse, müşterinin beyyinesi kabul edilir. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, satıcının beyyinesi makbuldür. Kafî'de de böyledir.

Bir adam, bir cariye satın alır; günler sonra, cariyenin hamli açığa çıkar ve müşteri, satıcıyı, dava eder; satıcı da ona: "Onu yanında tut; eğer hami sabit olursa, o bendendir." der ve ğulamına: "Parasını ver; cariyeyi ondan teslim al." diye emreder; bu cariye de —bu sözden sonra, dört aylık bir zaman içinde (yüz yirmi gün) hilkati tam bir düşük yaparsa, bu çocuk satıcıdandır. Ve ona reddedilir, (geri verilir) Ve, bu cariye   de   onun   ümm-ü   veledidir   ye   o   da   satıcıya  geri   verilir. Vâkıâtü'l-Hüsâmiyye'de de böyledir.

Satılan bir cariye, satıldığı günden itibaren, altı ay geçmeden, bir kız doğurur; sonra da o kız, bir oğlan doğurur; müşteri de, o kızın oğlunu azad eder; sonra satıcı, o kızın nesebini iddia ederse, işte bu dava gerçekten sahih olur.

Bu kız hakkında dava sahih olunca, onun oğlu hakkında da, dava sahih olur. Böylece müşterinin hakkı batıl olur. Muhıyt'te de böyledir.

Keza o kız, bir kız doğurursa, hüküm yine böyledir. Mebsût'ta da böyledir.

Bir cariye, satıcının yanında bir kız doğurur; sonra o kız da bir oğlan doğurur; bilahare de, onu (o oğlanı) satar; müşteri de onu azad eder; sonra da satıcı, kızı iddia ederse, satış da, azad da batıl olur.

Şayet kızı satar, müşteri de onu azad eder; sonra da satıcı kızı iddia ederse; iddia sahih olmaz ve yanındaki kızın oğlu azad olur. Her ne kadar, neseb ondan sabit, olmasa bile, bu böyledir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Hamile bir cariye efendisinin yanında doğurur, sonra da efendisi, onu satar; müşteri de onu kölesine nikahlar ve bu cariye bir çocuk doğurduktan sonra bu köle ölür ve müşteri o çocuğu ister; bilahare de satıcı kendi yanında bulunan çocuğu iddia ederse; bu çocuğun ondan olduğu (nesebi) sabit olur.

Kölenin oğlu, bedelden hissesi karşılığında ona iade edilir.

Şayet müşteri, çocuk yapmasaydı, ikisi birden iade edilirlerdi.

Taksimde itibar, satış zamanındaki kıymetinedir.

İkinci çocuğun kıymeti ise, ayrılma vaktinin kıymetidir. Satıcının ölümüyle, onun-bütün malından azad olmuş olur.

Eğer satıcı, kölenin oğluna iddia ederek: "O benim oğlumdur." derse; ona karşı azad edilmiş olur. Ve nesebi ondan sabit olmaz. Mebsût'ta da böyledir.

Hamile olarak satılan bir cariye, satıştan birgün sonra, müşterinin yanında doğum yapar; sonra, —kocasız— bir sene de bir doğum daha yapar ve satıcı da, alıcı da, her iki çocuğu iddia ederlerse bu durumda, bu çocuklar satıcınındır.

Eğer müşteri, ikinci çocuğu iddia ederse; o çocuk onun olur. Bu cariye de, ümm-ü veledi olur.

Bundan sonra da satıcı, önceki çocuğu iddia ederse; nesebi ondan sabit olur. Parasını da onun hissesi kadar öder.

Onlarda, hiç birisini iddia eylemez ve eğer satıcı hassaten ikinci çocuğu iddia ederse; o doğulanmaz.

Eğer önceki çocuk ölür de, sonra da satıcı ikisini de iddia ederse, tasdik olunmaz. Havî'de de böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.) Cami* kitabında şöyle buyurmuştur: Bir adamın, hamile bir cariyesi olur ve onu bir adama satar; bu cariye müşterinin yanında, bir çocuk doğurur ve bu çocuğu da, satıcının babası iddia eder; müşteri onu yalanladığı halde, satıcı doğrularsa (veya yalanlarsa) işte bu iddia, batıldır. Ve çocuğun nesebi, ondan sabit olmaz.

Eğer müşteri doğrular da satıcı yalanlarsa, iddiası sahih olur.

Fakat müşteri bedelinden vaz geçmez. Tasdiki sebebiyle, satıcının babası da, cariyenin kıymetinden bir şey ödemez. Ve müşteri için de, satıcının babasına karşı, cariyenin ve çocuğun kıymetinden bir şey gerekmez.

Şayet her ikisi de tasdik ederlerse, cariye onun ümm-ü veledi olur. Ve çocuğun nesebi de ondan sabit olur.

Bu durumda müşteri, parası için satıcıya başvurur. Ve baba da cariyenin kıymetini satıcıya öder. Muhıyt'te de böyledir.

Bir cariye, bir batında iki çocuk doğurur, efendisi de onlardan birisini satar ve bu satıcının babası bu iki çocuğu da iddia ederse, bu durumda satıcı da, müşteri de onu yalanlasalar bile iddiası sahih olur. Ve bu iki çocuğun nesebi de ondan sabit olur. Oğlanın elinde bulunan çocuk, bedelsiz olarak, azad edilmiş olur.

Müşterinin elinde olan ise, hali üzre köledir. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Eğer bir satıcı, iki çocuğu ile birlikte bir cariyeyi sattıktan sonra, bu satıcının babası, çocukların nesebini iddia ederse,' müşteri ve satıcı —ikisi de— onu yalanlasalar bile, İmâm Muhammed (R.A.)'e göre babanın iddiası batıldır.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre ise, babanın cariye hakkındaki iddiası batıldır. O cariye, onun ümm-ü veledi olmaz. O .iki çocuk hakkındaki davası ise sahihtir. Ve sabi (= çocuk) kendindendir.

İki çocuğun hürriyeti hakkındaki davası sahih değildir. Ve o satılan çocukların hürriyetlerine hükmedilmez. Bilakis onlar, satın alan şahsın köleleridir. Geride kalan çocuk, kıymetiyle hürdür.

Eğer onu, müşteri doğrular da satıcı yalanlarsa; bu durumda cariye, ümm-ü veled olur.

Bunda hilaf yoktur.

Onun kıymetini, baba, oğluna verir. Ve iki çocuğun nesebi de babadan sabit olur.

Bunda da hilaf yoktur. O satılan çocuk bedelsiz olarak hür olur.

Bunda hilaf yoktur. Fakat kalan çocuk bedeli karşılığında hürdür. Kıymeti babasına aittir. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir.

İmâm Muhammed (R. A.)'e göre ise o da bedelsiz hür olur.

Eğer satıcı, babasının iddiasını doğrular da, müşteri yalanlarsa; bu durumda, her iki çocuğun nesebi de, satıcının babasından olduğu sabit olur. ,    İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un görüşü budur.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre iki çocuğun nesebinin sabit olmaması gerekir.

İmâm Muhammed (R.A.), kitabda bu fasılda, çocuğun hükmünü zikreylemiş; ananın hükmünü söylememiştir.

Kadî İmâm Ebû Hazm ve Kâdî İmâm Ebû Heysem, şöyle buyurmuşlardır:

Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyasına göre satıcı, cariyenin kıyemtini tazmin eder. (= öder.) Bu.cariye, babanın ümm-ü veledi olur. Baba, satıcıya tazminat öder. Satıcı ise, oğludur.

Ekseri alimler: "Baba ve oğul hiç bir Ödemede bulunmazlar." buyurmuşlardır. Muhıyt'te de böyledir.

Satılan bir cariye, bir batında iki çocuk doğurur ve doğumu altı aydan az bir zamanda yapar ve satıcı, o çocuklardan birini iddia ederse; bu davası kabul edilir ve çocukların ikisinin nesebi de, ondan sabit olur.

Bu durumda alım-satım akidleri, azad etme, hepsi de batıl olur.

Keza, cariye çocuğun birisini, altı aydan önce diğerini de, alti aydan sonra doğurduğunda, satıcı, birini iddia edince, ikisinin nesebi de ondan sabit olur.

Şayet çocukları, önce müşteri, sonra da satıcı iddia ederse; satıcı doğrulanmaz. Çocuklar, müşterinin olur.

Eğer bu çocuklardan birine karşı, bir cinayet işlenir; müşteri de diyetini aldıktan sonra, satıcı onları iddia ederse, diyet sahih ve müşterinin olur.

Eğer birisi öldürülür ve müşteri onun kıymetini alırsa; ölenin kıymeti varislerinin olur. Diyete tahvil edilmez. Şayet müşteri, onlardan birini azad eder; sonra da o azad edilen öldürülür ve miras da terk ederse; vela yoluyla müşteri diyetini aldıktan sonra, satıcı onları iddia ederse, bit sahih olur; ve diyeti de mirası da müşteriden alır. Bu durumda müşterinin velası da batıl olur. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.

Bir cariye, bir adamın yanında, bir batında iki çocuk doğurur, onlardan birisini o adam satar; müşteri de "satın aldığı çocuğun kendi çocuğu" olduğunu iddia ederse; bu iddiası sahih olur ve çocukların iki­sinin de nesebi, ondan sabit olur. İkinci çocuk azad edilmiş olmaz. Cariye de onun ümm-ü veledi olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Çocuğun birini sattıktan sonra, ikinci çocuğun nesebini iddia ederse; ikisinin de nesebi sabit olur.

Eğer onu satın alan şahıs azad ederse, bu azadı batıl olur. Bu, ana rahminin kendi mülkünde olduğu zaman böyledir. Eğer, ana rahmi kendi mülkünde olmazsa, mes'ele, hali üzerinedir ve çocukların nesebi satıcıdandır. Kâfî'de de böyledir.

Bir adam başkasının milkinde doğmuş iki çocuğu satın aldıktan sonra, onlardan birisini satar; sonra da onların nesebini iddia ederse; ikisinin nesebi de ondan sabit olur. Fakat diğeri hakkında satış batıl olmaz.

Eğer müşteri, ikisini de iddia ederse, nesebleri ondan sabit olur. Satıcının yanında olan, onun kölesi olarak kalır. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adamın cariyesi yanında hamile olup, doğum yapar ve çocuk onun yanında büyür, bu adam, ona cariyesini nikahlar; ondan da bir oğlan doğar; sonra efendi, o oğlanı satar; müşteride onu azad eder; sonra da satıcı çocuğun nesebini iddia ederse; nesebi sabit olur. Azad etme ve satış muameleleri ise batıl olur ve bedelini öder.

Şayet satıcı, neseb iddiasında bulunmaz; sonra da ikinci çocuğun nesebini iddia ederse; iddiası dinlenmez. Hızânetü'I-Müffîn'de de böyledir.

Bir adam bir cariye ve onun çocuğunu veya hamile bir cariyeyi satın alır: sonra onu satar; sonra da aynı adamdan veya başkasından satın alır ve çocuğu iddia ederse, iddiası caiz olur.

Eğer iddia zamanı çocuk kendinin mülkinde ise, satışlardan hiç birisi bozulmaz.

Şayet hamileliğin aslı, onun yanında olmuş ise; ahm-satım akidle-rinin tamamı batıl olur. Havî'de de böyledir.

Bir adam, bir köle satın alır; onun babası da, o kölenin kardeşini satın alır ve bu baba oğuldan birisi, yanında olanı iddia ederse; ikisinin nesebi de, ondan sabit olur. Diğerinin elindeki ise, karabet (= akrabalık) sebebiyle azad olmuş olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir adam muhayyer olarak, bir cariye satın aldığında, bu cariye müşterinin yanında doğum yapar; müşteri de çocuğu iddia ederse; iddiası sahih olur.

Şayet muhayyerlik satıcıya ait olsaydı ve müşteri de çocuğu iddia eyleseydi, bu durumda satıcı, satışa izin verirse, neseb müşteriden sabit olurdu.

Eğer satıcı, satışı bozarsa; müşterinin davası da batıl olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kimse, başka bir şahıstan, muhayyer olmak ve hangisini dilerse, bin dirheme onu alıp diğerini geri vermek şartıyle, iki cariye satın alır ve bunların ikisi de, müşterinin yanında doğum yaparlar; müşteri de "ikisinin de kendinden olduğunu" ikrar eder; ancak, "önce hangisine cima eylediğini" belirtmezse; bu durumda o çocukların birisi hakkında ikrarı sahih olur. Bu çocuk ise, müşterinin ihtiyar ve ta'yin eylediği çocuğudur. Ve bu durumda müşteriye,  "sağ olduğu müddetçe, bu çocuğu açıklaması" emredilir.

Eğer, bu müşteri, açıklama yapmadan ölürse; bunu açıklama hakkı varislere ait olur.

Eğer varisler: "Babamız, önce şu cariyeye cima eyledi." derlerse, o çocuğun nesebi, ölen müşteriden sabit olur. Ve bu çocuk da, diğerleri gibi varis olur. Bu çocuğun anası da ölen zatın ümm-ü veledi olur. Ve onun ölümüyle, azad olmuş olur.

Varislerin, onun bedelini satıcıya ödemeleri gerekir. Bu durumda varisler, bu bedeli terekeden öderler.

Diğer cariye ise, satıcıya mehri ile birlikte iade edilir ve cariye, satıcının olur.

Şayet ölenden açıklama hasıl olsaydı, böyle olurdu.

Eğer varislerden bazıları: "Babamız önce, şuna cima eyledi." der; bazıları da: "Hayır şuna, önce cima eyledi." derlerse, önceki söyleyen­lerin söylediği cariyeye, cima ettiği cariye kabul edilerek, diğeri iade edilir.

Eğer varisler, öleiı zatın hangisine Önce cima eylediğini bilmedikleri hususunda ittifak ederlerse, o takdirde, çocukların hiç birinin nesebi sabit olmaz.

Fakat, bu durumda o çocuklardan her birinin yansı azad edilmiş olur. Ve bu durumda cariyelerinde yarıları azad edilmiş olur. Bu iki cariye ve iki çocuğun, her birerlerinin kıymetlerinin yarısı satıcıya iade edilir.

Cariyelerin mehirlerinin yarısı da terekeden ödenir.

Şayet müşteri ölmeden bu iki çocuğun da nesebim iddia eder; satıcı da aynı şekilde ikisinin de nesebini iddia ederse, işte bu durumda, şu iki vecih söz konusu olur:

Birincisi: Satıcının davası, müşteriden sonra olursa, işte bu vecihde, satıcının davası, kendine red edilen çocuk ve onun anası hakkında, satıştan sonra, altı ay geçmeden önce, veya altı ayda olması halinde sahih olur.

İkinci vecih: Eğer ikisi bir iddiada bulunmuşlar ve cariyeler de altı ayda doğurmuşlarsa; satıcının iddiası sahih ve kendisi için iddia eylediği, kendisinin olur. Müşterinin iddia eylediği hakkında ise, sahih olmaz.

Eğer doğumlar altı aydan noksan bir zamanda yapılmışsa; işte o zaman satıcının iki çocuk hakkında da davası evladır. Muhiyt'te de böyledir.

Müşteri, satıcının ümm-ü veledi olduğunu bilerek, o cariyeyi satar, kadın da bir çocuk doğurur; müşteri de onu iddia ederse; bu sahih olmaz.

O çocuk, satıcınındır.

Eğer satıcı kabul etmezse, istihsanen nesebi, müşteriden olarak tesbit edilir.
Eğer müşteri, "onun, satıcının ümm-ü veledi olduğunu bilmezse, satıcı kabul etmez, müşteri de iûdia ederse, çocuk hür olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir. [46]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..