4- Ortak Şahısların Cariyenin Çocuğunu İddiası

Bir cariye, iki kişinin ortak mülkü olur ve doğum yapar; ortak­lardan biri de, çocuğu iddia ederse, neseb sabit ve bu cariye, onun ümm-ü veledi olur. Zengin olsun, fakir olsun; ortağının hissesini ve mehrinin de yarısını ona öder. Çocuğun kıymetinden bir şey ödemez. Havî'de de böyledir.

Eğer davacı (= müddeî), arkadaşına: "Bu cariye, senden doğum yaptı. Sen, bunu daha önce iddia eyledin ve cariye senin ümm-ü veledin oldu." der,* arkadaşı da onu doğruladığı halde cariye bunu yalanlarsa; bu durumda onlar, cariyeye inanmazlar. Sabit olan haklan batıl olmaz. Da'vacının (= müddeinin) tazminat yapması da batıl olmaz. Fakat, ikrar edene cariyenin kıymetinin yarısı tazmin edilir.

Alimlerimizden bazıları: "Bu, İmâmeyn'in kavlidir." demişlerdir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, ikrar eden, ikrar olunan şahsa bir şey Ödemez."Hayır, bu hepsinin kavlidir." diyenler de vardır.

Önceki kavil doğruya daha yakındır.

Eğer bu cariye, bir kazanç elde eder veya kendisi yahut çocuğu öldürülürse; bunların tamamı ikrar edene aittir.

Şayet bu iddiacı için: "Sen, onu azad eyledin." der; ortağı da onu doğrularsa, cariye azad olmuş olur. Ona cima' eden şahsın kıymetinin yarısını   ödemesi   gerekmediği   gibi,   mehrinin   yarısını   da   vermesi gerekmez.

Ortak oldukları bir cariye hakkında, bu iki ortaktan birisi: "Bu, benim ümm-ü veledimdir; senin de ümm-ü veledindir." veya "...iki­mizin ümm-ü veledidir." der ve arkadaşı bunu doğrularsa, bu cariye ikisinin de ümm-ü veledi olur. Bu durumda birinin, diğerine bir şey ödemesi gerekmez.

Eğer, arkadaşı, bunu yalanlarsa; ikrar eden ortak, diğer arkadaşına, bu cariyenin kıymetinin yarısını —ister zengin, ister fakir olsun— öder. Keza, mehrinin yansını da öder. Sonra, bu cariyenin yarısı, onun ümm-ü veledi olur; yarısı da ümm-ü veled yerinde bekletilir.

Eğer ortağı tasdike dönerse, ümm-ü veled aralarında müşterek olur ve aldığını geri verir. Eğer tasdik cihetine dönmezse, ümm-ü veledin bedelinin yarısını ikrar ediciye öder.

Ve bu durumda o ümm-ü veled, ikrar edene, bir gün hizmet eder; bir gün de durur.

Eğer onlardan birisi ölürse, tasdik babında ölene karşı azad edilmiş olur; kalan sağ için, cariyeye karşı genişlik yoktur.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

tmâmeyn'e göre ise, genişlik vardır.
Tekzib (= yalanlama) faslında ise, yine böyledir. Yalanlıyan için5 cariyeye karşı bir genişlik yoktur.

Eğer yalanlayan ölürse, cariye azad edilmiş olur ve o cariyeye karşı ikrar eden için, bir genişlik yoktur.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

tmâmeyn buna muhalifdir. Muhıyt'te de böyledir.

Üç, dört, veya beş kişinin ortak olduğu bir cariyenin, doğurduğu çocuğu, onların hepsi de iddia ederlerse, bu çocuğun nesebi, onlardan sabit olur. Ve bu çocuk hepsinin çocuğu olur. Cariye de hepsinin ümm-ü veledi olur.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

tmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre ise, iki kişiden fazla olursa, heseb sabit olmaz. İmâm Muhammedi (R.A.)'e göre de üç kişiden fazla olursa, neseb sabit olmaz. Bedâi"de de böyledir.

Asıllar muhtelif olursa, çocuk hakkında ihtilaf olmaz. Fakat çocuk isteme hususunda, onların her birinin hissesi (hakkı) sabittir. Havî'de de böyledir.

Çocuk davası taazzur ettiği zaman, tahrir davasına itibar olunur. İmâm  Muhammed  (R.A.)  Ziyâdât'da  şöyle  buyurmuştur:   İki kişinin ortak oldukları bir cariye iki kişi ona sahip olduktan altı ay veya daha fazla bir müddet sonra bir çocuk doğurur sonra da Önceki çocuktan altı ay sonra bir çocuk daha doğurur ve efendilerinden birisi: "Küçük çocuk benim; büyük çocuk arkadaşımındir." der ve arkadaşı onu doğrularsa; küçük çocuğun nesebi, onu iddia edenin olur. Cariye de onun ümm-ü veledi olur. Ve o iddiacı, —zengin olsun,'fakir olsun— bu cariyenin kıymetinin yarısını ortağına öder. Mehrinin de yarısını, ona Öder. Çocuğun kıymetinden bir şey ödemez.

Büyük çocuğun nesebi de, diğerinden sabit olur. Ve büyük çocuğun müddeîsi, onun kıymetinin yarısını —zengin ise— ortağına öder. Eğer zengin değilse kalır. Cariye ise, onun ümm-ü veledi olmaz. Mehrinin yarısını, büyüğün iddiacısı, küçüğün iddiacısına öder. Bu hal, ortağın, diğerini doğruladığı zaman böyledir.

Ancak yalanlarsa; o zaman cevap küçüğü iddia eden-hakkında söylediğimiz gibidir.

Fakat bu durumda büyük çocuğun nesebi, onların hiç birinden sabit olmaz.

Ancak o, azad edilmiş olur. Ve hükmü, iki kişinin ortak bulunduğu kölenin hükmü gibi olur.

Onlardan biri, diğerinin onu azad eylediğine şahitlik yapar; arkadaşı da onu inkar ederse, yine söylediğimiz gibidir.

İki efendiden biri: "Küçük benimdir. Büyük de ortağımındır. der diğeri de aynı şeyi söyler ve eğer ortağı onu doğrularsa; büyüğün nesebi ortağından sabit olur. Cariye de onun ümm-ü veledi olur.

Küçüğü iddia edene, cariyenin yarı kıymeti ile mehrinin yarısını Öder. İster zengin, ister fakir olsun, çocuk için bir şey ödemez.

İstihsanda ise, küçük çocuk, onu iddia edenin olur. Ve küçük çocuğu iddia eden ortak, onun kıymeti ile, cariyenin mehrinin tamamını ortağına tazmin eder. (= öder.)

Dava kitabında şöyle zikredilmiştir:

Gerçekten o, nısıf mehir öder. Şayet ortağı yalanlarsa, küçük çocuğun nesebi onu iddia edenden sabit olur. Cariye, onun ümm-ü veledi olur. Ve ortağına, bu cariyenin kıymetinin yarısı ile mehrinin yarısını tazmin eder. Çocuğun kıymetinden bir şey ödemez. Büyük çocuğun nesebi de, ortağından sabit olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

İki adam bir cariye satın alır ve bu cariye altı ayda doğum yapar ve ortaklardan birisi çocuğu; diğeride anasını iddia ederse; bu durumda çocuğun sahibinin iddiası makbul olur. Cariye de onun ümm-ü veledidir. Çocuk da hürdür. Mehrin yarısı ile cariyenin kıymetinin yarısını, bu şahıs ortağına öder.

Şayet bu cariye, satın alındıktan sonra, altı aydan az bir zamanda doğum yaparsa, mes'ele hali üzredir. Herbirinin iddiası sahih olur.

Anayı iddia eden, ortağına birşey ödemez. Cariye de ona teveccüh etmez. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

Imâmeyn'e göre ise, cariyenin kıymetinin yarısını —eğer gücü yeterse— öder. Cariye ona teveccüh eder.

Eğer gücü yetmez ise, mehrinin yarısını ödemez. Önceki iddiacıda, çocuğunun kıymetini, cariyenin kıymetini ve mehrini ödemez.

Eğer cariye, altı ayda bir kız doğurur, sonra da o'kız doğum yaparsa, o iki ortaktan birisi önceki kızı iddia eder; diğeri de ikinci çocuğu beraber iddia ederse; —büyük anne sağ olsun veya ölü olsun— her ikisinin de davası sahih olur. Büyük anne, önceki iddiacının ümm-ü veledi olur ve onun bu kadının kıymetinin yarısı ile. mehrinin yansını ödemesi gerekir. Çocuğun kıymetini ödemesi gerekmez.

Küçüğün müddeîsi, büyük için mehrinin yarısını öder.

Esahh olan budur.

Büyük kızın müddeîsi, büyük annenin kıymetinin yarısı ile mehrinin yansını öder. Kız için bir şey ödemez.

Eğer büyük anne iddiadan Önce öldürülürse, onun kıymetini iki ortak, müşterken alırlar.

Sonra da ikisi de iddia ederlerse, büyük annenin kıymetinden bir şey ödemezler.

Büyük kızı iddia eden, diğer arkadaşına, —cimayı ikrarı sebebiyle—mehrinin yarısını öder ve annenin kıymetinden bir şey ödemez.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

İmâmeyn'e göre ise, —eğer zengin ise— ananın kıymetinin yarısını öder.

Küçüğün müddeîsine, tazminat yoktur. Büyük kız, iddia edenin olur. İkincinin iimm-ü veledi olmaz.

Eğer büyük anne, altı aydan az bir zamanda doğum yaptıysa, mes'ele hali üzeredir. Büyük kızın davası batıl olur. Küçük kızın davası ise, sahih ve onun anası ümm-ü veled olur. Ve büyük kızın kıymetinin ve mehrinin yarısını ortağına öder. Ve onun ümm-ü veledi olur.

Büyüğün müddeîsi, büyük annenin kıymetinin yarısını ortağına öder. Ve o, onun ümm-ü veledi olur. Bu, o sağ ise, böyledir. Şayet ölmüşse ümm-ü veledi olmaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

İki kişi bir cariye satm alırlar ve bu cariye, onların mülkünde, altı ay olmadan doğum yapar; onlardan birisi, bu çocuğu iddia ederse, bu iddiası sahih; carîye de onun ümm-ü veledi olur. Onun kıymetinin yarısını, —iddia eylediği günkü kıymetten— ortağına öder. İster zengin olsun, isterse fakir olsun; mehrinden bir şey ödemez.

Bu çocuk hakkındaki cevap, iki kişinin ortak bulunduğu ve bun­lardan birinin azad etmiş bulunduğu köle gibidir. Mühiyt'te de böyledir.

İki kişinin ortak bulunduğu bir cariye iki tane de çocuk doğurur ve ortaklardan her birisi, onlardan birini iddia ederse; eğer cariye onları bir batında' doğurmuş ve ortaklardan ikisi de bir anda iddia eylemişlerse, onların ikisinin nesebleri de, ikisinden, sabit olur.

Fakat birinin iddiası önce ise, bu durumda çocukların ikisinin de nesebi ondandır. Ve ikisi de azad olmuşlardır. Anaları da ümm-ü veled olmuştur.

Bu ortak, cariyenin kıymetinin ve mehrinin yarısını ortağına borçlanır.

Eğer iki çocuk, ayrı ayrı batınlarda doğmuşlar ve ortaklardan birisi büyüğünü, diğeri de küçüğünü iddia ederler; söz de aynı anda ağızlarından çıkarsa; büyük çocuk onu iddia edenin nesebindendir ve azad edilmiştir. Cariye ise, onun ümm-ü veledidir. Cariyenin kıymetinin ve mehrinin yarısını, küçük çocuğu iddia edene borçlanır.

Küçük çocuğun nesebi de onu iddia edenindir.

Bu istihsanen böyledir. Ve bu ortak mehrini arkadaşına borçlanır. Bu, söz ağızlarından bir anda çıktığı zaman böyledir.

Şayet önce büyüğü iddia ederse, büyüğün nesebi ondan sabit olur. Ve çocuk azad edilmiş olur. Cariye de, onun ümm-ü veledi olur. Ve cariyenin kıymetinin ve mehrinin yarısını ortağına borçlanır.

Bundan sonra da, diğeri küçük çocuğu iddia ederse, gerçekten ümm-ü veledi ve başkasının çocuğunu iddia etmiş olur.

Bu, diğer ortağının tasdikine muhtaçtır.

Eğer o tasdik ederse, neseb sabit olur. Ve ümm-ü veled gibi olur. .  Eğer yalanlarsa, neseb sabit olmaz.

Şayet onlardan birisi, önce küçük çocuğu iddia ederse, o azad edilmiş olur. Ve nesebi, ondan sabit olur. Cariye de, onun ümm-ü veledi olur.  Cariyenin kıymetinin ve mehrinin yarısını ortağına borçlanır. Büyük çocuk ise, ortak köleleri olarak kalır.

Eğer diğeri de, büyük çocuğu iddia ederse; bu durumda o, iki kişinin ortak olduğu köle gibi, yarısı azad olunmuş olur. Ve nesebi, ondan sabit olur.

Bu durumda diğer ortak, muhayyerdir: Dilerse oda azad eder; dilerse, onu azad eden şahsa —eğer o zenginse— kıymetini ödettirir. Zengin değilse, kâr ettirmekle, azad etmek arasında muhayyerdir.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R. A.)'ye göre böyledir.

îmâmeyn'e göre ise, —eğer gücü yetiyorsa— ortağına ödetir. Şayet gücü yetmiyorsa, onun için siaye'den başka bir durum yoktur. Tahâvî Şerlu'nde de böyledir.

Bir kimse, iki oğul ile bir cariye bırakarak öldüğünde, cariyede hamilelik belirir ve oğullardan birisi, "hamlin, babasından olduğunu" diğeri ise "hamlin, kendisinden olduğunu" iddia eder ve ikiside birlikte bu iddialarını ileri sürerlerse, bu durumda hami, kendi nefsi için iddia edenindir.

Nefsi için iddia eden bu oğul, o cariyenin bedelinin yansım ve meh­rinin yarısını diğer, kardeşine borçlanır.

Keza, hamli nefsi için iddia eden oğul, önce iddia etmişse, hüküm yine böyledir.

Eğer hamli babası için iddia eden oğul, önce iddia etmişse, onun ikrarı ile nesep sabit olmaz. Fakat, babasının nasibi (hissesi), anadan ve karnında olandan azad edilmiş olur. Mebsût'ta da böyledir.

Babası için iddia eden, kardeşine, anası ve çocuğu için, bir tazmi­natta bulunmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Diğerinin iddiası caizdir ve çocuğun nesebi ondan sabit olur. O da, —eğer kardeşi isterse— yalnız cariyenin mehrinin yarısını tazmin eder; başka bir tazminatta bulunmaz. Mebsût'ta da böyledir.

İki kişinin ortak olduğu bir cariyeye, bu ortaklardan birisi, kendi hissesine bir aydır; diğeri ise, altı aydır sahip olduğunda, bu cariye bir çocuk doğurur ve onu da ikisi birden iddia ederlerse; bu durumda o, mülkü   önce  olanındır.   Ve  kıymeti  ile  mehrinin   yarısını  ortağına borçlanır ve öder.

Kitap'da kime ödeyeceği söylenmemiştir. Uygun olanı, —ortağına değil de— satıcısına ödemektir. Onun da, tamamım sahibine vermesidir.

Alimlerimiz şöyle buyurmuşlardır:

Uygun olanı nıehrin tamamım, arkadaşına ödemesidir. Çünkü, onun o cariyeye cima eylediği açıktır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bu, önceki sahibi ile sonraki sahibi bilindiği zaman böyledir. Ancak, bunlar bilinmez ise, çocuğun nesebi ikisinden tesbit edilir.

Cariye de, ikisinin ümm-ü veledi olur. İkisi de birbirine mehir ödemezler. İkisi birlikte, satıcıya mehrin yarısını öderler.

Bu görü şe, Şeyhu'I-İsIâ m ve alimlerimizden bazıları da meyleylemişlerdir.

Bazı alimler ise: "İkisine de, mehir tazminatı yoktur." demişlerdir.

Buna da Şemsü'l-Eimme Serahsî (R.A.) meyletmiştir.

Önceki görüş, bizim bilginlerimizin usûlüne göre, daha isabetlidir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir cariyeye, bir adamla, bir küçük çocuk ortak bulunduklarında bu cariye çocuk doğurur ve o adam da onun kendinden olduğunu iddia eder; çocuğun babası da aynı iddiada bulunursa, neseb, cariyenin sahi­binden sabit olur. Muhıyt'te de böyledir.

İki kişinin ortak olduğu bir cariye, bir çocuk doğurur ve ortak­lardan birisi, —ölüm hastalığında— o çocuğu iddia ederse; davası sahih olur. Ve, bu çocuğun nesebi, ondan sabit olur. Cariye de onun"ümm-ü veledi olur.

Bu adam Ölünce o cariye azad edilmiş oiur. Bu, çocuk zahir olduğu zaman böyledir.

Çocuk açıkda değilse, bu cariye sülüs malından (malının üçte birinden) azad olmuş olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir cariyeye baba ile oğul ortak olduklarında bu cariye bir çocuk doğurur ve her ikisi birlikte onu iddia ederlerse, bu çocuk istihsanen babanın olur. Bu durumda baba, o cariyenin kıymetinin ve mehrinin yarısını oğluna öder;

Baba öldüğü zaman, babanın babası da böyledir. Fakat kardeş, amca ve yabancı olanların hepsi birdirler. Hâvî'de de böyledir.

Bir cariyeye, dede ile torun ortak olur ve her ikisi de onu iddia ederler; baba da hayatta olursa, neseb onların cümlesinden sabit olur. Tahâvt'de de böyledir.

îbnü Semâa, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle,buyurduğunu rivayet etmiştir:

Bir adam, oğlu ile yabancı birinin ortak olduğu bir cariyeye cima eder ve bu cariye de bir çocuk doğurursa, o adamın, bu cariyenin kımyetinin yansını oğluna; kıymetinin yarısı ile mehrinin yarısını da yabancıya vermesi gerekir. Muhıyt'te de böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Oğul, baba ve dedenin ortak olduğu bir cariye, bir çocuk doğurur;

onlar da hep birden, onun kendinden olduğunu iddia ederlerse bu durumda dede, hepsinden evla olur.

Bu durumda dede, onların cariyeye cima ettiklerini doğrularsa onlara tam mehir tazmin eder.

Eğer bunu doğrulamazsa, onlara bir şey tazmin etmesi gerekmez.

Bu cariye eğer onların cima ettiğini yalanlarsa, dedeye helâl olmaz.

Bir oğul, "babasının cariyesine cima ettiğini" iddia ettiğinde babası onu yalanlarsa, bu cariye, babaya haram olmaz. Havî'de de böyledir.

Bir cariyeye, bir mükâteb ile hür kişiler ortak bulunduğunda, bu cariye bir çocuk doğurur ve mükatep, bu çocuğun nesebini iddia ederse; nesep, ondan sabit olur.

Bu mükatep cariyenin kıymetinin yansı ile mehrinin yarısını, ortağına öder.

Eğer cairyeye, hür ile köle ortak olur ve bu cariye bir çocuk doğurur; köle de onun nesebini iddia ederse; nesep ondan sabit olur. Ve köle, cariyenin kıymetinden hiç bir şey ödemez. Muhıyt'te de böyledir.

Hür ile mükateb ortak olunca, hür evlâ olur. Havî'de de böyledir.

Bir müslüman ile bir zimmînin ortak bulunduğu bir cariye, bir çocuk doğurur ve onu da her ikisi iddia ederlerse, bize göre, çocuk müs­lümanın oğlu olur.

Eğer bu zimmî, müslüman olur ve sonra da bu cariye çocuk doğurur; ikisi birden o çocuğu iddia ederlerse, bu durumda o çocuk, ikisinin de oğlu olur. Çocuk onlara, onlar da çocuğa müsavi şekilde varis olurlar.

Bu durumda, bu cariyenin rahmine, çocuğun, zimmî islam olmadan veya islam olduktan sonra düşmüş olması aynıdır; Cariyeye iki müs­lüman ortak bulunurlar ve bunlardan biri irtidat ettikten sonra, bu cariye, bir çocuk doğurursa; ikisi de iddia edince, bu durumda o, onlardan, müslümanın çocuğu olur. İster, ana rahmine irtidattan önce düşsün; ister sonra düşsün fark etmez,

Mürted, yeniden müslüman olursa, yine müslüman evla olur. Bu cariye de müslümanın ümm-ü veledi olur. Mürtede de tazminatta bulunur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir cariyeye, bir müslüman ile bir zimmî ortak olur; sonra da bu müslüman irtidat eder ve bilahare de, ikisi birden bu çocuğu iddia eder­lerse bu durumda o, mürtedin olur. Cariye de, onun ümm-ü veledi olur. Ve bu cariyenin kıymetinin ve mehrinin yarısını zimmîye öder. Zimmî de mehrinin yarısını ona öder.

Eğer, bu iki ortaktan birisi, önce iddiada bulunursa, bu durumda, o, bu bölümlerin tamamında evla olur. Havî'de de böyledir.

Bir müslüman ile bir mürted ortak bulundukları bir cariyeye cima ettiklerini, ikisi de iddia ettikleri zaman nesep, müslümandan sabit olur. Serahsî'nin Mulııytı'nde de böyledir.

Bu cariyeye, mecüsî ile kitabî ortak bulunursa, istihsanda nesep, kitabîden sabit olur. Tahâvî Şeıhı'nde de böyledir.

Bir cariyeye müslüman, zimmî, mükâteb, müdebber ve köle beraberce ortak bulunurlar ve hepsi de onu iddia ederlerse, hür müs­lüman evlâ olur. Ortaklarının her birine mehirden hisseleri kadar taz­minat yapar. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.

Bir cariyeye hür bir mecûsî ile müslüman bir mükâtep ortak olurlar ve bu cariye bir çocuk doğurunca, ikisi de iddiada bulunurlarsa, bu durumda o, hür mecûsînin olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir zimmî «ıriyesinin yarısını bir müslümana sattıktan sonra, bu cariye altı aydan noksan olarak doğum yapar ve ikisi de o çocuğu iddia ederlerse, bu durumda o, zimmînin çocuğu olur ve satış bozulur. Meb-süt'ta da böyledir.
İki ortaktan biri, rahmine çocuk düşmüş olan bir cariyedeki his­sesini, diğer ortağına sattıktan sonra ve altı ay geçmeden önce bu cariye doğum yapar ve müşteri onu iddia ederse; çocuğun nesebi, ondan sabit olur; satış ise bozulur. Parası, müşteriye iade edilir. Kıymetini ve meh-rini satıcıya borçlanır. Satıcı iddia ettiğinde de böyle olur. İkisi bir iddia ederlerse, bu çocuk ikisinin de çocuğu olur. Muhıyt'te de böyledir. [48]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..