11- Nesebi Başkasına Ve Ona Münasip Olan Bir Şahsa İzafe Etmek


Bir adam, "ölmüş olan babasından, nesebinin sübûtünü" isterse; bu durumda hakim, onun şahitlerini dinlemez. Ancak, varisleri veya ölenin üzerinde hakkı olan alacaklısı yahut ölen de hakkı olan birisi veya ölenin kendine vasiyyet eylediği bir kimse dava ederse, o zaman onları dinler. Eğer, bu çocuk, bir adamı getirip,  "onda, babasının hakkı olduğunu" iddia eder; davalı da (= iddia olunan da) o hakkı ikrar veya inkar ederse, bu durumda bu çocuğun nesebini tesbit gerekir. Hakim, onun huzurunda şahitleri dinler ve nesebini tesbit eder. Edebü'1-Kâd! Şerhı'nde de böyledir.

Bir adam, "diğer bir şahsın, baba ve ana bir kardeşi olduğunu" iddia ettiğinde, eğer bunu miras veya nafaka sebebiyle iddia ediyorsa; davası dinlenir ve onun kardeşi olduğuna hükmedilir.

Bu hüküm kardeşlik ve veraset hususunda bir hükümdür.

Eğer kardeşlik esbabı mümkün olmayan mal sebebiyle iddia ederse; iddia olunan bunu ikrar etse bile; bu dava sahih olmaz.

Şayet ' 'oğlunun oğlu olduğunu; oğlunun ise, hazırda bulunmadığını" iddia eder veya "...oğlunun öldüğünü" söylerse; bu dava sahih olmaz.

Keza, "babasının babası olduğunu ve babasını gaib veya ölü olduğunu" iddia ederse, yine bu dava sahih olmaz.

Şayet, nafaka veya benzeri bir şey gibi mal cihetinden iddia ederse; o takdirde gaibin yerine bir davacı nasbedilir. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Bir adattı, "diğer bir şahsın kendisinin amcası olduğunu" veya bir kadının,    "kendisinin   bacısı   olduğunu''   yahut   ' 'babasının   bacısı olduğunu" iddia eder de, miras, veya bir hak iddia etmezse, davası sahih olmaz. Sirâciyye'de de böyledir.

Bir kimse, bir adam hakkında "onun, kendi babası..." veya "onun, kendi oğlu olduğunu" yahut bir kadın hakkında, "Onun, kendi karısı olduğunu" veya bir kadın, bir adam hakkında, "onun, kendi kocası olduğunu" veya bir köle, efendisine hakkında, "onun, kendini azad eylediğini" yahut bir efendi, bir kimse hakkında, "onun, kendi kölesi olduğunu" iddia eder ve bu davacı, bu hussularda beyyine ibraz ederse; iddiası kabul edilir. Bu iddia ister, mal sebebiyle; ister başka bir sebeble olsun fark etmez. Hulâsa'da da böyledir.
Bir kadın iddia ederek: "Bu adam, oğlumdur." der veya iddia olunan şahıs "Bu kadın anamdır." diye iddia eder ve beyyine de ibraz ederlerse; hakim onu kabul eder ve oğlanın nesebi, o kadından sabit olur. Edebü'1-Kâdî Şerhı'nde de böyledir.

Bir adamın elinde bulunan bir sabi (= küçük çocuk) onun nef­sinde ta'bir olunmaz ve hür bir kadın da —beyyine ikame ederek— "onun, baba ve ana bir kardeşi olduğunu" iddia ederse; bu çocuk, ona kardeş kılınır. Beyyinesi hükme bağlanarak, o sabî, bu kadına verilir.

Keza, eğer bir kimse, başka bir adamın yanında bulunan sabiyi "kölem." diye iddia ederse; baki mes'ele hali üzeredir. O kadının kardeşi olarak hükmolunur ve onun azad edildiğine de hükmedilir. .

Şayet bir adam hakkında, "onun, oğlunun oğlu olduğunu" iddia ederse; bu kardeş, kardeş olduğunu iddia etmek gibidir.

Ölen bir şahıs, üç tane mevâli (= azad edilmiş köle) bîr de ev ter-keder; azadlı köleleri de —beyyine ibraz ederek "onun kendilerini azad ettiğini ve onun,   kendilerinden  başka varisinin  olmadığını"  iddia ederler; hakim de evin, aralarında üçe taksim edilmesine hükmettikten sonra,' onlardan birisi ölür; bir adam da beyyinesiyle gelip "ölenin kardeşi ve öz kardeşi olduğunu" iddia ederek, "kendinden başka da varisinin olmadığım" söylerse; hakim, ona hissesini hükmeder ve ona verir. Taksim olunmaksızın, evin tamamı onun olur.

Bu kardeş, o evi bir adama satar; onu müşteriye teslim ettikten sonra da, müşteri bir adama o evi emanet bırakır ve ortadan kaybolur; bir başka adam da gelerek,—beyyinesiyle— "kendinin, ikinci adamın, ölen efendinin oğlu olduğunu ve onun varisi olup kendinden başka da varis bulunmadığını" söyler, diğer ortaklar da onu doğrularlarsa; bu durumda hakim, onun neseben oğul olduğuna hükmederse; ölenin tere­kesinden kardeşe isabet edenin üçte birisi, oğlana hükmedilir mi?

Yanında oğul davası görülmüş bulunan ve ölenin nasibini kardeşine hükmeden hakim, —bu durumda bu oğlana hükmeder. Muhıyt'te de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

Kötürüm bir adam, başka bir adam hakkında iddia ederek: "Onun, kendi babası olduğunu; nafakasının onun üzerine olduğunu" söyler ve bu hususta beyyine de ibraz eder ve nesebi de o iddia eylediği adamdan sabit olursa; bu kötürümün nafakası o şahsa vacip olur. Bu durumda, başkasının beyyinesine iltifat edilmez. Zehiyre'de de böyledir.

Bazı fetvalarda şöyle denilmiştir:

Nesebi meçhul olan bir kimse, bir adama karşı iddiada bulunarak: "Ben, senin oğlunum." der; davalı (= iddia olunan) da bunu ikrar ederse; bu davacının nesebi, ondan sabit olur.

Eğer davalı onu yalanlar ve o da beyyine ibraz ederse; yine nesebi ondan sabit olur.

Ancak, iki kişi: "Bu davacı (= iddia eden) başkasının oğludur." diye şehadette bulunursa, bu durumda oğlanın beyyinesi batıl ( = geçersiz) olur.

Fakat, o filana da (yani şahitlerin söylediği şahsa da) hükmedilmez.

Bazı kitaplar ve bu arada Müntekâ'da buna muhalifdirler. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam,  —beyyine ibraz ederek:  "Bu, benim ölen filane karımdan oğlumdur. Ve, benim onun mirasında hakkım vardır." der; oğlan da,  —beyyinesiyle—:  "Başka birisinin karısından doğma ve başkasının oğlu olduğunu" iddia eder; diğeri de, onu inkar ederse, miras iddia edenin beyyinesiyle hükmedilir ve neseb de ondan sabit olur. Serahsî'nin Mi'hıytı'nde de böyledir,

Muhtaç bir adam, zengin bir şahıs hakkında "oğlumdur." diye iddia ederek nesebinin ondan sabit.olmasını ve nafakasının, onun üze­rine vacib olmasını ister; bu hususta da beyyine ibraz eder; o adam da bunu inkar ederek, —beyyinesiyle— başka bir adamın ismini verip, "onun, onun oğlu olduğunu" iddia eder; o adam da bunu inkar ederse; bu durumda babanın beyyinesi geçerli olur. Ve bu zengin "onun oğlu olarak" hükmedilir. Muhtaç babanın nafakası da ona vacib olur. Bu oğlanın, diğerine karşı iddiası ve beyyinesi batıl olur. Zehıyre'de de böyledir.

İki kardeşten biri zengin olarak ölür; diğeri de kötürüm, muhtaç olur ve bir adam gelerek "onların babaları olduğunu" —miras almak için— iddia eder; kötürüm de başka biri hakkında iddia ederek, "baba­ları olduğunu" söyler ve nafaka isterse; ikisinin de belge ibraz etmeleri halinde,  o iki oğlanın nesebi, bu iki babadan tesbit edilir; tercih yapılmaz. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Bir kadın, bir adama hakkında, —beyyinesiyle— "onun, kendi­sinin amcası olduğunu ve ondan nafaka istediğini" iddia eder; amca da —belgesiyle— başka bir şahıs hakkında, "bu, onun kardeşidir." derse; bu durumda amca, nafakadan beri olur. Bu kadının nafakası, —eğer kadın  isterse— kardeşinin  üzerine farz  olur.   Tatarhâniyye'de  de böyledir.

Buluğ çağma giren bir genç, bir adam, ve kadın hakkında iddiada bulunarak, "kendisinin, onların oğlu olduğunu" belgeler; başka bir adamla, bir kadın da, —belgeleriyle— "onun, kendi oğullan olduğunu" iddia ederlerse; bu durumda oğlanın beyyinesi evla olur. Ve bu çocuğun nesebi, iddia eylediği adam ve kadında sabit olur.

Keza, eğer oğlan nasrani olur ve nasrani olan erkek ve kadına karşı, "onların oğlu olduğunu" iddia ederse; öylece hükmedilir. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.

Bu, ana ve baba asılda müslüman olurlarsa böyledir.

Şayet aslen kâfir oldukları halde müslüman olmuşlarsa ve oğlan da küçük ise, öldürülmez. Eğer İslâm'dan kaçınırsa, müslüman olmaya cebredilir. Muhıyt'te de böyledir.

Oğlan, "filanın oğlu olduğunu" iddia ederek "onun cariyesinden, onun yatağında doğduğunu" söyler; o adam da: "O, benim kölemdir; cariyemdendir. Ben, o cariyeyi kölem filana nikahladım." der; köle de hayatta bulunur ve: "Evet, o köle oğludur." derse; işte bu çocuk o kölenin oğlu olur.

Eğer çocuk, "kendinin, köle oğlu olduğunu iddia ederek beyyine de ikame eder; efendisi de, "onun, kendi oğlu olduğunu" iddia ederse; o çocuk hakkında "köle oğlu olarak" hükmedilir ve efendisinin ikrarı sebebiyle, azad edilmiş olur. Hâvî'de de böyledir.

ö Eğer köle, —beyyine ibraz ederek: "O, benim oğlumdur. Şu cariyedendir. O da benim nikahhmdır." der; efendi de —beyyinesiyle—: "Onun, o cariyeden oğlu olduğunu" iddia ederse; bü durumda, kölenin beyyinesi geçerli olur. Ancak, çocuk efendinin ikrarı üzere azad olmuş; cariye de ümm-ü veled menzilinde bulunmuş olur. Mebsût'ta da böyledir.

Köle, —ölü olsun sağ olsun— o çocuğun nesebini de, nikahı da iddia etmez; cariyenin efendisi de —ölü olur; çocuk da ölenin mirasını iddia ederek bu hususta beyyine de ibraz ederse, işte bu durumda, bu çocuğun efendinin oğlu olduğuna ve diğer varislerle birlikte malının varisi bulunduğuna hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir  adam   ölmüş  ve  mal  bırakmış  olduğunda  bir  oğlanda —beyyinesiyle— gelerek," ölenin, filane cariyesinden oğlu olduğunu ve onun mülkünde doğduğunu" iddia eder ve böylece ikrar da bulunur; bir başkası da, —beyyinesiyle— "o çocuğun, kendi kölesi; anasının da cariyesi olduğunu; onu, kölesine nikahladığını ve bu oğlanın, onun yatağında doğduğunu" söyler; köle de sağ olur ve aynısını iddia ederse; o çocuk köleye hükmolunur ve neseben onun oğlu olur. Ve, eğer sağ ise, o anaya hükmolunur. Mebsût'ta da böyledir.
Köle diri veya ölü olur ve yalnız nikahı inkar eder ve o oğlan, Ölen ve oğlum diye iddia eden adama neseben sabit olmuş bulunursa, ona varis olur. Cariye ona hükmolunur ve onun ümm-ü veledi olur. Ve azad olduğuna hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir. [55]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..