8- MEZUN BİR KÖLE İLE EFENDİSİ ARASINDAKİ İHTİLAF VE BU HUSUSTAKİ DA'VÂLAR

Kendisine izin verilmiş bir kölenin yanında bir miktar mal bu­lunduğunda; bu kölenin efendisi: "Bu mal benimdir." der; köle de: "O benimdir." derse, kölenin borçlu olması hâlinde, bu kölenin sözü ge­çerli olur.

Şayet, kölenin borcu yoksa, efendisinin sözü geçerli olur. Zehıy-re'de de böyledir.

Şayet, bir kısım mal kölenin elinde; bir kısmı efendinin yanında olursa; yine bu kölenin borçlu olması hâlinde, ikisinin yanındakine de ortak olduklarına hükmedilir.

Şayet kölenin borcu yoksa,  o zaman,  efendinin elinde olan» efendinindir.

Eğer bu mal, kölenin, efendinin ve bir yabancının yanında bulu­nur ve onlardan her birisi de malın,.kendisinin olduğunu iddia eder ve bu durumda da köle borçlu olmazsa; o takdirde, efendi ile yabancı, o mala yarı yarıya ortaktır.

Şayet köle borçlu ise bu mal aralarında üçte bir nisbetleri ile ortak bir mal olur.

Hür Bir kimse ile izinli bir kölenin yanında, bir elbise olur ve bu elbiseyi, her biri, "benim." diye iddia ederse; yansı birinin, yarısı da diğerinin olur.

Veya ortak oldukları bir hayvana birisi binmiş; diğeri de gemini çe­kiyor olursa; bu hayvan binicinin   olur; elbise giyenin olur.

Şayet hayvana binmemiş diğeri de ona yapışmişsa; bu hâl tercih hak­kı olmaz.

Şayet, birinin daha müstehak olduğunu gösteren sebeplerden birisi var; diğerinin yoksa; o şeyin öncekinin olması evlâ olur. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet, bir me'zun köle veya mükâtep ve hür bir şahıs, kendisiyle birlikte terzilik yapsın veya ticâret yapsın diye, birini icarlar; icarlaya-nm elinde de bir elbise olur ve ecîr: "Bu benimdir." der; icarcı da: "Bu benimdir." derse; eğer nefsini kiraya veren, müste'cirin dükkânında veya evinde ise; bu durumda müste'cirin sözü geçerli olur.

Eğer ücretle çalışanın evinde ise onun sözü geçerli olur.

Şayet, elbiseyi ücretle çalışan giymişse mes'ele aynıdır ve onun sö­zü geçerlidir. İster, müste'cirin evinde olsun; ister, dükkanında olsun farketmez.

Şeyhû'I-İnıâmü'I-Celil Ebû Bekir Muhammed bin Fadl'ün şöyle buylur-duğu rivayet edilmiştir: Bir iş âletinde münazaa olursa, ecîrin sözü, — ister ecîr müste'cirin dükkanında olsun, isterse, evinde olsun— geçerli­dir Marangozon keseri, testeresi ve benzerleri gibi.. Muğnî'de de böyledir.

İzinli bir köleyi, efendisi bir iş için icarladığında, onun elinde, bir elbise bulunur ve müste'cir: "Bu benimdir." der; efendisi de: "Be­nimdir." derse; müste'cirin sözü —o, ister müste'cirin evinde olsun, is­terse dükkanında olsun— geçerlidir. Yani: Şayet efendisi, izinli köleyi —alış verişin dışında— bir iş için icarlarsa; o mahcur kalır. Fakat, ahm-satım için icarlarsa, o, ticârette me'zun olarak kalır.

Şeyhû'I-İslâm şöyle buyurmuştur:

Şayet mahcur, bir elbise giymişse; efendisinin sözü geçerli olur.

Şu mes'ele bunun hilafınadır: Eğer mahcur bir hayvana binmiş; müs­te'cir ile efendi arasında o hayvan hakkında ehtilaf çıkmışsa; nerde olursa olsun, müste'cirin sözü geçerli olur. Muhiyt'te de böyledir.

İzinli köle, efendisinin evinde olur ve elinde bir elbise bulunur; müste'cir: "Bu benimdir." der; efendisi de-: "Benimdir." derse; o efen­dinindir. Mebsûl'ta da böyledir.

İzinli köle ticâret yapmakta iken, yanında elinde eşya tutan bir kö­le bulunur ve bunlar efendinin evinde olursa, o köle kimindir?

Bu hususda İmâm Muhammed (R.A.), bir şey zikretmemiştif.

Fakyh Ebû Bekir el-Belhî, şöyle buyurmuştur:

"Efendinin," demek, uygun olur.

Şayet o elbiseyi, me'zun köle giymiş veya o hayvana, o binmiş ve efendi ile bu köle arasında ihtilaf çıkmışsa; —ister ticâret malı olsun, isterse olmasın— köleye hükmedilir. Muhiyt'te de böyledir.

Câmî'de şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, birisinin kölesine, bîr bağışta bulunduktan sonra, o ba­ğıştan dönmeyi murad eder; kölede: "Ben, mahcurum; efendim olma­dıkça sen dönemezsin." der; bağış yapan da: "Hayır, sen izinlisin." derse bu köle de mahcur olduğunu belgelerse; belgesi makbuldür. Tatarhâniy-ye'de de böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Bir köle ahş-veriş yapar; bu esnada da: "Ben, izinliyim." veya *'Mahcurum." demez ve kendiside borçlanır; sonra da: "Ben mahcu­rum. Bana izin verilmedi." der; alacaklıları da: "Hayır, sen izinlisin." derlerse; bu durumda, istihsânen, alacaklıların sözü geçerli olur. Onla­rın sözü geçerli olunca da, köleyi me'zun kılarız.

Veya köle, açıktan açığa ikrar ederek:. "Ben izinliyim." derse; kı-yâsen, elinde bulunan şey, —efendisi hazır olmasa bile— borcu için satılır.

İstihsanda ise, borcu için, onun kazancı satılır; kendisi satılmaz.

Efendisi hazır olmadıkça, köle borcu için satılmaz.

Bu, hem kıyâsen, hem de istihsânen böyledir.

Alacaklılar isbat ederek, kölenin me'zun olduğunu açığa çıka­rırlar; efendisi yok iken köle de bunu inkâr ederse; bu durumda alacak­lıların beyyinesine itibar edilmez ve köle satılmaz.

Eğer köle, "izinli olduğunu" söylerse; hâkim, onun malını satıp borcuna verir. Sonradan, efendisi gelip; onun iznini inkâr ederse; ö takdirde hâkim, alacaklılardan "kölenin me'zun olduğuna dâir" beyyine isîer.

Şayet beyyine ibraz edebilirlerse; alacaklarını alırlar; değilse, köle efendisine bütün varlığı ile teslim edilir.

Bu, köle: "Ben mahcurum; izinli değilim." dediği zaman böyledir.

Müşteri, kölenin mahcur olduğunu iddia ederek satılanı sana ver­mem. Çünkü, sen azâd olana kadar hakkım.sende kalır." der; köle de: "Ben izinliyim." derse; bu durumda, yeminsiz olarak kölenin söylediği söz geçerli olur. O takdirde, satıcı, sattığını teslim etmeye cebredilir ve parası köleden alınır.

Bir kimse, bir^köleden, bir şey satın aldıktan sonra, o müşteri: "Kölemahcurdur." der; kölede: "Ben izinliyim." derse, yeminsiz ola­rak kölenin sözü geçerli olur.

Şayet müşteri: "Ben, senin mahcur olduğunu isbat ederini." der­se; sözü kabul edilmez. el-AsTda böyle zikredilmiştir. Bazı âlimler, bu mes'elde iki rivayet vardır veya kıyâs ve istihsân vardır demişlerdir. Muğ-nî'de de böyledir.

Eğer satış sırasında, köle, hâkimin huzurunda kendisinin mah­cur olduğunu ikrar ederse; artık hâkim, onun satışını reddeder. Sonra­dan, efendisi gelir de köleyi yalanlar ve: "Ben, ona izin verdim." der­se, önceki nakz (= bozma) geçerli olur.

Şayet bundan sonra izin verirse; önceki ahm-satım bâtıldır.

Eğer hâkim, kölenin, "ben, izinsizim." dediği zaman satışı boz­maz ve efendisi gelince, ona izin verirse önceki ahm-satım da geçerli olur. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer köle, müşteri ise, satıcı da: "Ben, sana bir şey teslim etmem; çünkü sen, izinsizsin." der; köle de: "Ben izinliyim." derse; kölenin sözü geçerli olur.

Şayet satıcı, kölenin daha önce "ben izinsizim." dediğine dâir bey­yine ibraz eder ve bunu satıştan sonra hâkime haber verirse; bu beyyi-nesi kabul edilmez.

Şayet, adam satın alır ve Satar; ona borç isabet eder; onun köle mi, hür mü olduğunu bilmez; sonra da: "Ben filanın kölesiyim." der; o.filan da onu doğrular ve: "Evet, o benim kölemdir ve izinsizdir." der; alacaklılar ise: "O hürdür. O adam da hür olduğunu söyledi." derler­se; bu durumda o zat filanın kölesidir. Alacaklıların sözleri doğrulan­maz. Alacakları, o köle azâd edilinceye kadar tehir edilir.

Sonra, İmâm: "O köle satılır; alacaklıları, onun parasından alacak­larını alırlar."-demiştir. Muğnî'de de böyledir.

İzinli bir kölenin, bir adamda, sattığı maldan veya icâreden, borç vermekten, onun malım zayi etmekten dolayı alacağı olur; veya bir ada­mın yanına bir emânet bırakmış olur; sonra da, onu, efendisi ticâretten men ederse; o köle, onların hepsiyle hasım olur. (yani da'vâlaşır.)

Eğer boçlular, borçlarını verirlerse; o köleye olan borçlarından be-rî olurlar. İster köle, borçlu olsun; ister, olmasın...

Eğer efendisine verirlerse; bu durumda, o kölenin, kimseye borcu bulunmaması hâlinde, borçlular istihsanen, borçlarından kurtulurlar.

Eğer köle borçlu İse, onun parasından (borcundan) berî (- kur­tulmuş) olamazlar. Muhıyt'te de böyledir.

Köle, ticâretten men edildikten sonra ölürse; onun alacakları hak­kında, efendisi da'vâcı olur.

İster köle borçlu ölsün; isterse borçsuz ölsün, efendisi, onun alaca­ğını alabilir mi?

Şayet kölenin borcu yoksa alır; eğer varsa alamaz.

Aslen me'zun olan da böyledir. Vekâlet bölümünde: "Alır." di­ye yazılmıştır.

Bazı âlimlerimiz de: "Bu mes'eiede ihtilaf yoktur." demişlerdir. Müşteri olan köle, azâd edildikten sonra kendi davasını kendi hal­leder. Muğnî'de de böyledir.

Bir köleye ticâret izni verildiğinde; o, bir adama, bir köle satar; adam köleyi satıcıdan teslim alıp, parasını da verir; sonra da efendisi, o köleyi, izinden men eder; müşteri de, satın aldığı kölede bir kusur bu­lursa, bu durumda hasmı (= da'vâ edeceği şahıs) o men edilmiş köle olur.

Şayet müşteri beyyine ile kusuru isbat ederse; köleyi ona reddeder. Müşteri için, kölenin parası geri verilene kadar, o köleyi yanında tutmak hakkı vardır.                                                    

Şayet men edflmiş kölenin yanında parası bulunmaz; borcu da olur­sa; önce o köleden başlanır; o satılarak, parası önce müşteriye verilir. Eğer fazla kalırsa, o da diğer alacaklılarına verilir.

Şayet noksan kalırsa, o müşteri de diğer alacaklılarla ortak olur. Kölenin kendisi satılır. Eğer müşteri satın aldığı köleyi habsetmez de geri verir; sonrada gelip parasını isterse; işte o da mahcur kölenin diğer ala­caklıları ile beraber olur. Her iki köle de satılarak, mahcurun borçları­na verilir.

Şayet müşterinin kusur hakkında beyyinesi yoksa, mahcurdan ye­min etmesini ister. Hâkim de mahcura "kusurlu mu sattı, kusursuz mu sattı" diye yemin veeir. Muhıyl'te de böyledir.

Şayet köle, sattığı kölenin aybını (= kusurunu) inkâr etmez bi­lakis hâkimin huzurunda ikrar eder ve kusur, misli olmayan kusurlar­dan ise, hâkim onu reddeder.

Şayet misli olan kusurlardan ise, ikrarı sebebiyle hakim onu reddetmez.

Köle kusuru ikrar eyledikten sonra, artık müşteri olanla mahkemesi biter. Müşteri efendiye da'vâ eder ve kusurlu köleyi ona iade eder. Muğ~ nî'de de böyledir.

Eğer müşterinin beyyinesi olmaz da, efendinin yemin etmesini isler; o da yemin edemez ve kusurunu söylerse; bu köle, efendiye geri verilir.

Bundan sonra duruma bakılır: Eğer kusur, misli olmayan bir ku­sur ise, red sahih olur.

Eğer kusur, misli olan kusurlardan biri olur ve men edilen kölenin alacaklilarıda onu yalanlar; efendisi ise doğrularsa; o köle satılarak, pa­rası müşteriye verilir; diğer alacaklılara verilmez. Eğer bir şey artarsa, onlara verilir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet, satılan kölenin parası noksan olursa; izinden men edilen köle satılır ve önce kölenin alacaklılarına verilir; artan olursa, sonraki müşteriye verilir.

Şayet artım olmaz ise, müşteri için bir şey olmaz.

Eğer mahcur kölenin borcu yoksa; her iki köle de müşterinin ala­cağı için satılırlar.

Şayet efendi, "kölede kusur olmadığına dâir" yemin ederse; o tak­dirde, o köle reddedilmez; mahcur köle azâd edilince, köle ona geri ve­rilip, parası ondan alınır. Muğnî'de de böyledir.
En doğrusunu Allahu Teâlâ bilir. [11]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..