11- İZİNLİ KÖLENİN İŞLEDİĞİ VE ONA KARŞI İŞLENEN CİNAYETLER

İzinli bir köle, hür veya köle bir adama karşı, hatâen cinayet iş­lemiş olur ve kendisi de borçlu bulunursa; efendisine: "Cinayeti sebe­biyle, onu ver. Değilse, cinayet bedelini öde." denilir.

Eğer efendisi, fidyesini vermeyi seçerse, bu köle, cinayetten temize çıkar. Önceki alacaklılarının hakkı, onun üzerinde kalmış olur ve bu köie, borçlan için satılır.

Şayet efendisi, onu, cinayetine karşılık olarak verirse; artık alacak­lılar onu cinayet sahibinin elinde takip ederler. Alacakları için sattırır­lar değilse, onun dostları fidyesini öderler. Mebsût'ta da böyledir.

Köle, cinayet karşılığı verildikten sonra, alacaklıları için satılır­sa, bu durumda cinayet yakınlarının, kölenin efendisine hiç bir şeyle mü­racaat haklan yoktur.

İzinli köle, cinayeti borçlanmadan önce yaptı ise; hüküm buna muhaliftir.

Eğer efendisi, borcu için, o köleyi £attı da, alacaklılarına verdi ise, cinayetin yakınları kölenin bedeli için, efendisine müracaat ederler. Mu-hiyt'te de böyledir.

Şayet cinayeti, izinli kölenin kölesi yaptı ve hür veya köle bir adamı hatâen öldürdü ise, bu takdirde, köleyi vermeye muhatap, İzinli köledir. Bu izinli köle,.onun fidyesini verir. Onun efendisi müstesnadır. Muğ-nî'de de böyledir.

İzinli kölenin, ticâretten bîr cariyesi olur ve o, hatâ ile bir adam Öldürürse; izinli köle, isterse, cinayet bedeli olarak, o cariyeyi verir; is­terse, fidyesini verir. Köle, ister borçlu olsun, isterse olmasın farketmez.

İşlenen cinayet, bir âdâm öldürmek; cariyenin kıymetide bin dir­hem olur ve izinli köle, ona bedel olarak onbin dirhem fidye vermiş bu­lunursa; bu caizdir.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyâsıdır. İmâmeyn'e göre ise, caiz değildir.

Cinayet kas den yapılmışsa; cariyeye kısas gerekir.

Şayet izinli köle, cinayet yakınları ile anlaşma yaparsa; bu da caizdir.

İzinli köle, kendisi katil olur ve nefsine karşı anlaşma yaparsa, —üzerinde borç olsun veya olmasın— bu sulh (= anlaşma) caiz olmaz. Mebsût'ta da böyledir.

İzinli kölenin, nefsine karşı yapmış olduğu anlaşmayı hâkim boz­duğu zaman, ölenin yakınları köleyi öldüremezler. Sulhları için, —o köle azâd edilene kadar— bir mürâcaatda da bulunamazlar. Muhıyt'te de böyledir.

Bir köle, kasden bir adamı ölüdürdüğünde, o kölenin üzerinde de borç bulunur; kölenin efendisi de cinayet ehli ile cinayet hakkında anlaşma yaparsa; bu caiz olmaz ve ehli cinayetin, bu köleyi öldürme hakkı da olmaz; kısas düşer. Köle borcu için satılır; fazla bir şey kalır­sa, ehli cinayete verilir; değilse onlara bir şey yoktur. Muğnî'de de böyledir.

İzinli kölenin, ticâretten bir evi olur; onun içinde de, ölü bir adam bulunursa; —bu izinli köle, borçlu olsun veya olmasın-   diyet, efendi­sinin baba taraf akrabasına düşer.

Bu, İmâmeyiTe göre böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre ise, eğer köle, kendi kıymetini içine alacak kadar borçlu değilse, böyledir. Şayet, o şekilde borçlu ise, efen­disinin âkilesine birşey gerekmez. Fakat, "köîeyi veya fidyesini vermesi" söylenir.

Bu, kıyâsdır.

İstihsânda ise, diyet efendinin akîlesine aittir. Bundan dolayıdır ki, izinli köle, bu evin duvarında dururken, bir insanın üzerine düşerek, onun ölümüne sebeb olsa, işte bu durumda diyet efendisinin akîlesi üzerinedir.

İmâmeyn:   "Bu  da,   evin   içinde  bulunan   ölü   mesabesindedir." buyurmuşlardır.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), bu husuta birşey buyurmamıştır. "Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin istihsânen cevâbıdır. Ve bu bir hay­vanın üzerine düşüpde öldürmeye muhaliftir. Onun kıymeti, öldüren kö­leye aittir. Bu köle, ya onun için satılır vtya fidyesi verilir." denilmiş­tir. Mebsût'ta da böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), İmâm Ebû Yjîsuf (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.), şöyle buyurmuşlardır:

İzinli ve borçlu olar, köle, bir cinayet işler; efendisi de, onun ala­caklıları işin, o köleyi satar ve efendisi onun cinayetini bilmekle olursa; bu durumda o muhtadır; diyeti seçer.

Eğer onun cinayetini bilmiyor ise kölenin kıymetini öder. Değilse, kıymetinin-az olanını diyet olarak verir.

Şayet efendi, köleyi borcu yüzünden satmaz ve cinayet ashabı ge­lir; bu efendisi, o köleyi onlara verir; hâkimin de bu.hususta bir hükmü olmaz ise; kıyâs, efendisinin, kölenin kıymetini alacaklılara ödemesi­dir. İstihsânda ise, alacaklılara bir şey ödemez.

Köleyi vermek caiz olunca; istihsânen de tazminat gerekmez ve d^ köle alacaklıları için satılır. Değilse, cinayet ashabına, kölenin fidyesi verilir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet alacaklılar gelir de, borcu için, kölenin satılmasını isterler köle de efendisinin yanında bulunuyor işe, o, cinayet sebebiyle, köleyi cinayet ehline veremez.

Efendi de, alacaklılar da kölenin cinayetini ikrar ederler ve bunu hâkime haber verirlerse; hâkim, o köleyi —cinayet ehli gelene kadar— alacaklılar için satmaz. Onlar gelince, bu köleyi veya fidyesini onlara verir. Sonra da alacaklıları için, —alacaklılar alacağını alsınlar diye— bu köleyi sattırır.

Şayet hâkim, kölenin satılmasını, —alacaklılar için— uygun görür, cinâycr ehli de huzurda olmazlarsa bu satış da caizdir. Cinayet ashabı-nm efendiden bir alacakları olmaz. Kölede de olmaz ve cinayet geçersiz ohn. Manî'de de böyledir.

Şayet kadı (= hâkim), köleyi, alacaklıları için veya başka bir se-bobie :,atarsa; borçlarını verir.

Şayet bir artım olursa, onu da cinayet ashabına verir.

Liğer cinayetin diyeti, kölenin kıymetinden fazla ise, yapılacak bir şey yoktur.

Şâyel kıymeti, diyetinden fazla ise, o fazlalık, kölenin efendisine verilir.

Şu mes'ele, buna muhaliftir.

Efendi, hâkimin hükmü olmaksınız, köleyi, kıymetinden fazlaya satar; onun cinayet işlemiş olduğunu da bilmeden, bin dirhem kıyme-linde olan ve ikibin dirhem borcu bulunan bu köleyi, besbin dirheme saup, bin dirhem olan borcunu verir; geride de dörtbin dirhem kalırsa; o zaman, kölenin kıymeti olan bin dirhemi, cinayet bedeli olarak verir.

Cinayet bedeli olan diyet, bin dirhemden fâzla ise, ona itibar edil­me/. Kalan üçbin dirhem, efendiye aittir.

Şu mes'ele de, buna muhaliftir.

Şayet, cinayet sahibi huzurda olur ve köle, cinayetin velisine veri­lir; sonra da hâkim, onu alacaklıları sebebiylede satar ve bu kölenin pa­rası, borcundan fazla gelirse, artan o fazlalık, cinayet ashabına verilir.

Eğer fazlalık, cinayetin diyet bedelinden de fazla olursa; işte o faz-i;Jık, efendisinin olmaz, Muhıyt'te de böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), İmâm Ebû Yfısuf (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuşlardır:

Ticârete izinli olan —borçlu veya borçsuz— bir köle, bir adamı kas-den öldürürse; o kısas yapılarak öldürülürse; alacaklılarının efendiye karşı yapacağı bir şey yoktur.

Şayet katıl, çok veya az kan bedeli olarak, dinarlar, dirhemler ve­ya arazi karşılığı anlaşma yaparsa; bu caiz olur. Verdiği şeylerle borcu ödenir.

Eğer arazi ve köle karşılığı sulh yapılırsa; borcu için bunlar satılır; değilse efendisi fidyesini verir.

Bu, me'zun kölenin bir adamı kasden öldürmesi hâlinde böyledir. Bu köle, ister borçlu olsun, isterse olmasın, farketmez.

İzinli köle adam öldürmez de, izinli kölenin kazanmış olduğu köle adam öldürürse, şayet izinli kölenin üzerinde borç yoksa, kısas, efendi için yapılır; izinli köle için yapılmaz. Muğaî'de de böyledir.

Şayet izinli köle, kısas, için, mal mukabili anlaşma yaparsa; bu caiz olur mu?

İmâm Muhammed (R.A.), bu hususta bir şey söylememiştir.

Fakıyh Ebû Bekir el-Belhî şöyle buyurmuştur:

Bu mes'elede iki rivayet vardır: Bir rivayette "caiz olmaz." denil­miş; bu kıyâs üzeredir. İkinci rivayette ise, "izinli köle tarfından yapı­lan sulh caizdir." denilmiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Amma izinli köle borçlu olursa; —borcu ister az; ister çok olsun— gerçekten maktulün kıymeti, katilin üzerinedir ve o, onu kendi malın­dan, üç seneye kadar verilecektir.

Yalnız ölenin kıymeti onbin dirheme ulaşırsa, o takdirde, onda bi­ri düşürülür ve o, alacaklıların olur. Mebsût'ta da böyledir.

İmâmeyn, şöyle buyurkuştur:

Bir adamın, kölesi, cinayet işleyip, hatâen bir'adam öldürdükten sonra, efendisi, —cinayetini bildiği— hâlde veya bilmeyerek ona ticâ­ret izni verir ve o, bir köle karşılığında, başka bir köle satın alıp onu da satar; bilâhare de borçlu düşerse; bu, efendisi tarafından bir fidye olmaz.

Onun efendisine: "Ya köleyi, veya fidyeyi verirsin" denilir. Şayet, cinayet ehline fidyeyi verirse, o zaman köle, diğer borçluları için satılır.

Eğer fidye vermeden köleyi verirse; o takdirde alacaklılar, o köleyi takip ederlers ve alacakları için onu Sattırırlar.

Ancak cinayet ashabı, onların alacaklarını verirse; o müstesna...

Şayet, kölenin borcunu öderlerse ne ala...

Ödemezlerse, alacaklılar, efendisine alacakları için müracaat ederler.

Şu mes'ele buna muhaliftir.

Eğer efendi, köleyi çalıştırır ve köle bundan dolayı ölürse; efendisi için tazminat yoktur. Ve cinayet ehline bir şey vermesi gerekmez. Mu-hıyt'te de böyledir.

Efendi; kölesinin cinayetten sonra, ahm-satim yaptığım gördü­ğü hâlde, onu men etmez ve susarsa; onun susması, ticâret için izin ver­miş olduğuna açık (= sarih) bir delildir. Mebsât'ta da böyledir.

Şayet bir efendi, kıymeti bin dirhem olan kölesine ticâret izni ve­rir; o da tam bir dirhem borçlandıktan sonra, bir cinayet işler; efendisi de o köleyi cinayet bedeli olarak verir; o verilince de alacaklıları, bu köleyi sattırırlarsa; bu durumda cinayet ehli kölenin kıymeti için efendisine baş vuramazlar.

Bu mes'ele şuna muhalifdir:

Cinayet borçdan önce işlenirse; o takdirde, cinayet sahipleri efen­diye müracaat edip kölenin kıymetini ondan alırlar. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer, köleye, bin dirhem borç cinayetten önce; bin dirhem de ci­nayetten sonra isabet eder; bu kömenin kıymeti de, bin dirhem olur; sonra da efendisi, o köleyi cinayet bedeli olarak verir ve bu köle, bütün borçları için satılırsa; —hangisi için satılırsa, satılsın;— alacaklılar, kö­lenin kıymetinin yarısı için, efendisine müracaat ederler. Mebsût'ta da böyledir.

İzinli veya izinsiz bir köle, hatâen bir cinayet işledikten sonra, "efendisine borçlu olduğunu" ikrar ederse; bu durumda efendisi, onu cinayete fidye olarak veremez.

- Eğer ikrar eylediği zaman onun cinayetini biliyorsa, efendiye: "Ya köleyi, veya kıymetini ver." denilir.

Şayet efendi, kölenin kıymetini cinayet bedeli olarak, verirse; bu köle, diğer alacaklıları için satılır. O takdirde, hiç kimsenin efendiye bir diye­ceği kalmaz.

Şayet cinayet ehline fidye vermez de, köleyi verir kölenin alacaklı­ları da, bu köleyi —alacakları için— sattırıhrlarsa; o takdirde, cinayet ashabına fidye vermeleri gerekir. Muğnî'de de böyledir.

Şayet kölenin efendisi, "onun, hatâen bir cinayet işlidiğini" ken­disi ikrar eder; sonra da bir başka cinayet ikrarında bulunur; önceki ci­nayet ashabı da, sonraki cinayet ikrarını yalanlarlarsa; o zaman, efendiye: "Köleyi, iki cinayet ehline teslim et veya fidyelerini ver." denir.

Şayet efendi, köleyi ikisine teslim ederse; önceki cinayet ehli, efen­diye, kölenin kıymetinin yarısı için müracaatta bulunurlar.

Bununla, kölenin diğer borcu arasındaki fark nedir?

Şayet efedi, kölenin cinayeti ile diğer borcunu ikrar eylemiş olur­sa; o takdirde, ikrarı sahih olmazdı; fark budur. Muhıyt'te de böyledir.

Borçlu bir köle, kasden bir adam öldürdüğünde; efendisi cina­yet ehli ile, köleyi onlara vermek üzere anlaşma yaparsa; bu sulh, diğer alacaklılara karşı geçerli değildir.

Yalnız, kan sahibi bu durumda köleyi öldüremez.

Sonra, bu köle borcu için satılır. Borçtan bir şey artarsa; oda cina­yet sahiplerinin olui.

Şayet, bir şey artmaz ise, bu durumda cinayet sahiplerinin, efendi­ye karşı yapacağı bir şey yoktur. Köleye karşıda köleliği veya azâd edil­diği zaman —yapacakları bir şey yoktur.

Şayet anlaşma yapmasalar da; kan sahibinin birisi hakkını af-feylemiş olsa; o takdirde, efendi, kölenin yarısını diğerine verir; veya fidyesini verir; sonra da bu köle, diğer borçlan için satılır.

Borçlu bir köle, kasden bir adam öldürdüğünü ikrar eder ve bu­nu da efendisi tasdik veya tekzip eder ve şayet velilerden biri hakkını affederse; bu durumda cinayet tamamen bâtıl olur; köle, diğer borçlan için satılır. Aksi taktirde; efendisi, borcunun tamamım kendisi öder.

"Eğer köle cinayeti doğrular ve kendisi, bu cinayete karşılık, fidye olarak verilirse; efendiye kölenin yarısını o af etmeyen kimseye ver." denilir.

Şayet efendi, cinayeti yalanlıyorsa; kölenin tamamı, onun olur. Yal­nız fidyesini öder. Mebsût'ta da böyledir.

Ticârete izinli ve borçlu bir köle, bir adam öldürse, alacaklıları da, diyet sahihleri de gelseler, hâkim, bu köleyi cinayet sahihlerine ve­rir; alacaklılar onu takip ederler ve köleyi sattırıp, alacakları kadarım alırlar; artan olursa, oda cinayet ehlinin olur.

Bu, her iki taraf da hazır olduğu zaman böyledir. Eğer, önce cinayet ehli gelir; efendi de köleyi onlara verir; diğer alacaklıları beklemez ise yine böyledir.

Şayet önce alacaklılar gelir; hâkim de, cinayeti bilirse; bu köle, on­ların alacakları için satılmaz.

Şayet cinayeti bilmeden satılırsa, bu satış, cinayet ehli hakkında bâtıl olur; efendiye de tazminat gerekmez. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.

İzinli köle, efendisinin evinde bir ölü bulduğunda bu kölenin borcu olmazsa, oiuın kanı heder olmuştur.

Eğer borcu varsa, hali hazırda efendinin malından, —kıymetinin azı kadar— diyet verilir. Efendi kendi eliyle öldürmüş olsa; onu da kö­lelerinden birisi, efendisinin evinde ölmüş olarak bulsa; bu izinli köle­nin üzerinde borç yoksa, onun kanı hederdir.

Şayet, izinli kölenin kıymetini ve kazancını içine alacak kadar bor­cu varsa; üç seneye kadar, efendi kendi malından ödeme yapacaktır.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyâsı budur.

İmâmeyn'e göre ise, hâli hazırdaki kıymetini öder.
Eğer borcu, bütün kıymetini içermiyorsa ve köleyi, efendi kendi eliy­le öldürmüşse bi'1-ittifak hâli hazırdaki kıymetini öder. Mebsût'ta da böyledir.

İzinli bir köleyi, düşman esir alıp götürdükten sonra, müslümanlar zafer bulup, onu kurtarırlarsa; onu, efendisi alır.

Bu kölenin üzerinde, cinayet veya başka şekilde bir borç bulunur­sa; ayni borçlar avdet eder.

Keza, onu bir başkası satın alır; ondan da efendisi, bedelini vere­rek tekrar alırsa; hüküm yine aynıdır.

Şayet efendisi satın almazsa; —cinayet borcu hariç— diğer borçlar avdet eder.

"Bu köle, borcu için satıldığında* baki kalan borcu, beytü'l-mâlden verilir." denilmiştir.

"Köle müdebber veya mükâtep olursa; onun için beytü'l-mâlden ivaz (= bedel) verilmez" denilmiştir.

Cinayet borcu olan bir köle, borcu için satılıp, müşriklere teslim edilse, cinayet borcu bâtıl olur; diğer borç durur.

Keza, bir kâfir köle, güvenceli olarak bizim yurdumuza girse; bor­cu avdet eder. tiendisi onu satın alsa da böyledir. Cinayet borcunun haricindeki borç, borç olarak kalır. Muğnî'de de böyledir.

Bir efendi, izinli kölesinin evinde bir ölü bulduğunda; imâm Ebü Hanîfe (R.A)'nin kıya'sma göre, onun diyeti, -üç seneye kadar- efen­dinin âkîlesi üzerinedir; ölenin vârislerine verilir, imâmeyn'e göre onun kanı heder olmuştur. Köle kendi evinde bir ölü bulunur; üzerinde de borç olmazsa; onun da kam hederdir. Eğer borcu varsa, efendisi onun en az olan kıymetini kendi malından öder.

Şayet ölü efendinin başka bir evinde bulunursa, diyeti efendinin üzerinedir.

Kölenin alacaklısının ölüsü kölenin evinde bulunduğunda, onun diyeti, izinli olan o kölenin efendisinin akîlesi üzerinedir. Üç senede öde­me yapar.

Keza, ölü, alacaklısın kölesi olduğunda, onun kıymetini, efendi­nin akîlesi üç senede öder.

Keza, bir mükâtep, kölesine ticâret izni verir; izin verilen köle­nin evinde de bir ölü bulunursa; o kölenin üzerinde borç olsun veya ol­masın, ölenin yakınlarına diyet, mükâtebin malından, kölesinin kıyme­ti kadar verilir.

Bu, mükâtebin kazandığı bir evde bulunmuş bir ölü mesabesindedir. Şayet, ölü mükâtep olan kölenin evinde bulunmuş olsaydı, o tak­dirde, kanı —başka bir evde bulunduğu gibi— heder olurdu.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), bu hususta mükâtep ile hür arasında bir fark görmemiştir.
Şayet ölü, izinli kölenin kendi evinde bulunmuşsa, mükâtebin ken­di kıymetinden ve izinli kölenin hâli hazırdaki, kıymetinden, izinli köle­nin borçlan ödenir. Mebsût'ta da böyledir. [14]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..