4-) İhtilâfı Dar (= Ülke Ayrılığı)

İhtilâf-ı dâr: Muris ile vârisin ayrı ayrı ülkelerde (memleketler­de, başka başka ülkelerin tâbiiyetinde) bulunmaları, başka başka ül­kelerin ahâlisinden olmaları, müslüman olmayanlar arasında teva­rüse mânidir.

Görüldüğü gibi, bu hüküm gayr-i müslimlere aittir. Müslümanlar için geçerli değildir. İslam tabiiyetinde bulunan gayr-ı müslimlerle, ecnebi tabiiyetinde bulunan gayr-i müslimler arasında tevarüs câri olmadığı gibi, iki gayr-i müslim devlet tebaasından olan, gayr-i müs-limler arasında da veraset cereyan etmez.

İhtilâfı dâr, meriea denilen orduların ihtilafı ile meydana ge­lir. Yani aralarında yardımlaşma ve savunma anlaşması bulunma­yan iki gayr-i müslim milletin darları (=. ülkeleri), muhtelif (= ayrı ayrı) ülke sayılır. Böyle ülkelerin halkı, birbirlerini düşman tanırlar.

Halbuki bir vâris, müverrisi bulunduğu şahsın terikesine mülk ve tasarruf cihetiyle halef olur. Bu ise, musuniyet ve velayete bağlı­dır. Bu gibi ayrı beldelerde ise, bu velayet ve masumiyet kalmamış­tır, kesilmiştir.

Fakat, iki ayrı ülke arasında savunma anlaşması ve yardım­laşma bulunur ve müşterek düşmanlarına karşı aralarında bir birlik olursa, o zaman, o iki memleket bir dâr (= ülke) sayılır ve gayr-i müslim halkı arasında tevarüs câri olur.

İki gayr-i müslim millet arasındaki ihtilâf-ı dâr, şu üç şekilde olabilir:       
1-) Hakikaten ve hükmen ihtilaf:

Dâr-i İslâm'da, İslâm tabiiyetinde olan bir gayr-i müslim ile ec­nebi bir memlekette ve ecnebi tabiiyetinde -bulunan bir gayr-i müs­lim arasındaki ihtilaftır.

Bu durumda olanların hiç biri, diğerine vâris olamaz.
2-) Hükmen İhtilaf:                    .

Bu, dâr-i İslâm'da İsîâm tebaasından bulunan bir gayr-i müs­lim ile yine dâr-i İslam'da müste'min olarak bulunan bir gayr-i müslim arasındaki ihtilaftır.

Bu durumda da, bu şahıslar arasında mîras cereyan etmez.
3-) Hakikaten İhtilaf:

Bu, başka başka memleketlerde, müste'min olarak bulunan ve aynı devletin tebaasından olan gayr-i müslimler arasındaki ihtilaftır.

Bu durum, bu şahısların birbirlerine vâris olmalarına mâni değildir.

İslâm tabiyetinde bulunan bir gayr-i müslim ahdini bozarak, bu tabiyeti terk edip, ecnebi memleketlerinden birine iltihâk ederse, İslam tabiyetinde bulunan yakınları ile aralarındaki tevarüs kesilir. Fakat, ticaret gibi bir maksatla, geçici bir süre için, bir ecnebi mem­lekete gider ve orada ölürse, İsîâm tabiyetindekı vârisler, onun teri-kesine müstahik olurlar.

İttihâd-ı dâr (= aynı ülkede bulunmak) şartıyle, çocuklar, dî­nen, hayru'l-ebeveyne (- ana ve babasından hayırlı olana) tabidirler.

Meselâ: Gayr-i müslim olan ana ile babadan biri, islâmiyet! ka-bûî ederse, duruma bakılır: Eğer müslüman olan, çocuğu ile bera­ber dâr-i İslâm'da veya dâr-i harbde bulunduğu zaman, aralarında hakikaten ve hükmen ittihad-ı dâr.(- ülke birliği) bulunduğundan, çocuk da müslüman sayılır.

Keza, kendisi dâr-i harbde kalıp, çocuğu dâr-i İslâm'da bulunur­sa, aralarında hükmen ittihâd-ı dâr bulunduğundan, çocuk, yine müs­lüman sayılır.

Ve dolayısiyle, aralarında tevarüs cereyan eder.

Fakat, kendisi dâr-i İslam'da bulunduğu hâlde, çocuğu dâr-i harbde olursa, aralarında hakikaten ve hükmen ittihad-ı dâr bulun­mayacağından, çocuk müslüman sayılmaz.

Bu durumda ise, aralarında tevarüs cereyan etmez.

İhtilâf-ı dâr (= ülke ayrılığı), rftüslümanlar arasında verâse-: te mâni değildir. Çünkü müslümanlar arasındaki İslâm hükmü, top­layıcı bir cihettir. Bu hâl, İslâm birliğinden dolayı, ihtilâf-i dâr ( = ülke ayrılığı) hükmüne mânidir. Hükümdarın ve askerlerin ayrı olu­şu, bu birliği bozamaz.

Bundan dolayı, bir İslâm hükümetinin tabiyetindeki bir müslü­man ile diğer bir İslâm hükümetinin tabiyetindeki diğer bir müslü­man arasında veraset câri olabileceği gibi; bir islâm hükümetinin ta­biyetinde bulunan bir müslüman ile bir ecnebi hükümetin tabiyetin­deki bir müslüman arasında da tevarüs câri olur.

Keza, başka başka iki gayr-i müslim hükümetin tabiiyetinde bu­lunan müslümanlar arasında da veraset câri olur.

Keza, bir gayr-i müslim hükümet tabiiyetindeki müslümanlar arasında da veraset câri olur.

Bir müste'min dâr-i İslam'da öldüğü zaman, malı kalırsa, onun bu malının, vârislerine gönderilmesi gerekir.
Bir zimmî ölür ve onun vârisi bulunmazsa, malı bey.tü'1-mâle kalır. el-İhtiyâr Şerhü'I-Muhtâr'da da böyledir. [64]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..