6- BAŞKA BİR KİMSENİN, BİR KÖLEYİ MÜKÂTEP YAPMASI

Hür bir kimse, bir kölenin efendisine: "Filan köleni, bin dirhem karşılığında mükâtep eyle. Ben, sana bin dirhemi ödeyim." der; efen­disi de bu şart üzerine, o köleyi mükâtep ederse, bu köle hür olur. Söy­leyen adam da, bin dirhemi öddr.

Şartın vücut bulması hâlinde, —köle bunu kabul etmese bile— azâd edilmiş olur.

Haber köleye ulaşınca, köle kabul ederse, mükâtep olmuş olur.

Şayet köle: "Ben, o adamın, benim için bir şey vermesini kabul et­miyorum." derse; bu durumda kitabet caiz olmaz. Çünkü, bu akid, kö­lenin reddetmesi ile reddedilmiş oldu.

Şayet adam tazmin ettirirse, bir şey gerekmez.

Eğer adam: "Benim, bin dirhemi ödemem karşılığında, o hürdür." der ve bin dirhemi de Öderse; bu durumda, o köle kıyâsen de, istihsânen de azâd olmuş sayılmaz.

Eğer hür olan zat, onun yerinp bin dirhem öderse, onu almak için, köleye müracaat hakkı olmaz. Çünkü, bu teberru' olur. Tebyîn'de de böyledir.

Bu hür şahıs, efendiye ödediğini geri almak isterse, onu geri ala­bilir mi?

Meselâ: Bir adam, diğerine: "Köleni, bin dirhem karşılığında mü­kâtep yap; gerçekten ben onu ödetirim." derse; bu durumda, ona mü­racaat edebilir; tazminat bâtıldır (= geçersizdir). Çünkü, vacip olma­dan şeyi, tazmin etmek yoktur.

Tazminatsız öderse, müracaat edemez. Çünkü o teberru'dür. Şayet, bir kısmını öderse; —ödediğinden hariç— kalanı için müra­caat edebilir.

Fakat, bunu kölenin izni olduktan sonra yaparsa; müracaat ede­mez. Çünkü, orada başka maksûd hasıl olmuştur. O da, kölenin bede­linin bir kısmının beraatıdır.

Bu, köle izin vermeden, efendiye müracaat edilirse böyledir.

Eğer müracaatı kölenin izninden sonra yapar ve bunu tazminat hük­müyle yapmış olursa; müracaat eder.
Tazminatsız ödeme yapmışsa —ister tamamını; isterse bir kısmını ' demiş olsun— müracaat edeme.1. Hidâye Şerhi Aynî'de de böyledir.

Hür bir adam, diğer bir şahsın kölesini, kitabet bedelini ona taz­min ettirmek üzere, mükâtep ederse; bu caiz olmaz. Çünkü, köle karşı­lığında, hür bir kimsenin bedelini kabul etmesi vacip değildir. Bidayet­te hür şahsın kitabet bedelini kabul etmesi icabetmez. Zira, efendisinin izni olmadan bu işi yapamaz. Şayet o köle, hür olan adamın —ister kü­çük; isterse, büyük olsun— oğlu bile olsa fark etmez. Çünkü babanın onlar üzerinde velayeti yoktur. O, bir yabancı durumundadır.

Keza, bir adam, küçük bir oğlu ile birlikte birinin kölesi olursa; efendilerinin oğluna karşılık babasını mükâtebe yapması caiz olmaz. An­cak, baba oğlunun yerine kitabet karşılığını öderse, burada iki durum hasıl olur. İstihsânen, oğlu azâd edilmiş olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, huzurda bulunan bir kölesi ile huzurda bulunmayan kölesini mükâtep ettiğinde, huzurda olan bunu kabul ederse; istihsânen, ikisi için de akid sahih olur.

Kitabet bedelini bunlardan birisi öderse, ikisi de azad olmuş olur­lar ve efendileri bu durumu kabul etmesi hususunda cebredilir.

Bu durumda ödeme yapan mükâtep, diğerine müracaat edemez.

Şayet, bunların efendileri, huzurda olanın kitabet bedelini ba-Şişlarsa; her ikisi de azâd olmuş olurlar.

Eğer huzurda olmayanın kitabet bedelini bağışlarsa, ikisi de azâd olmuş olmazlar. Çünkü onunla yapılmış olan bir akid yoktur.,Bu mev­cut olmadığı için, bağış da geçerli değildir.

Hazırda olmayan köle akdi kabul ederse; bu bir lağivdir. Kitabet için huzur lazımdır.

Efendi de, hazırda olmayan köleden bir şey alamaz. Çünkü, onu iltizam eden bir şey mevcut değildir. Bilakis o, hazırda olan kölenin ak­dine —mükâtebin çocuğu gibi— tâbidir.

Şayet efendi, gaip olan kölenin hürriyetini verirse; o azâd olmuş olur ve kitabet bedelinden onun hissesi düşürülür.

Onun hissesi bâtıl olunca, hazırda bulunan köle, kendi hissesini ver­medikçe hür olamaz.

Şayet efendi, hazırda bulunan kölenin hürriyetini tanırsa; o azâd olmuş olur ve kitabet bedeli sakıt olmuş bulunur. Hazırda olmayan kö­le ise, ya kitabet bedelini ödeyip hür olur; veya ödemeyip köle olarak kalır. Kâfi'de de böyledir.

Eğer  gaip  köle  ölürse,   hazırda  bulunan  köleden,  bir  şey kaldırılmaz.

Amma, huzurdu olan ölürse, bu durumda efendi, gâib köleden hiç bir istekte bulunamaz.

Fakat o gaip: "Ben, kitabet bedelimin tamamını ödeyeceğim." der ve onu getirir; efendisi de: "Ben, kabul etmem." derse; kıyâsda, kabul etmem." derse; kıyâsda, kabul etmiyebilir. İstihsân da ise, kabul etme­mesi doğru olmaz; kabul eder. Gaip kölenin, kitabet bedellerini öde­mesiyle, her ikisi de hür olurlar.

Fakat o gaip hakkında, bir müddet belirtmemiş olurlar ve her ikisi de sağ bulunur; efendileri de gaip olan yani huzurda bulunmayan köle­yi satarsa, istihsânda buna hakkı yoktur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, cariyesinin nefsi karşılığında, hem onu, hem de iki kü­çük oğlunu mükâtebe yaparsa; bu kitabet sahihdir. Onlardan biri, kita­bet bedelini öderse, diğerlerine müracaat edemez. Bu istihsândır. Bun­lardan birisi ödeme yapınca, efendi kabule mecburdur.

Şayet anayı azad ederse, diğerlerinin kitabet hisseleri baki kalır ve onlar onu öderler. Efendi o bedeli analarından taleb eder; çocuklardan istemez.

Şayet oğlanları azad ederse; bu durumda da ananın hissesi baki kalır; onu aydan aya öderler. Bir kazanç temin ederlerse; efendileri, onu on­lardan alamaz. Onlardan birini de satamaz.

Şayet.alacağından vaz geçer veya onu onlara bağışlarsa; bu anaları hakkında sahih olmaz. Kadın için vazgeçer veya bağışlarsa; o azâd ol­muş olur. Onunla birlikte çocukları da azâd olurlar. Tebyîn'de de böyledir.

Bir adam, bir kölesini onun kendi nefsi ve küçük oğlu karşılığın­da mükâtep ederse, bu caiz olur.

Şayet çocuk, bunu duymadan önce veya duyduktan sonra, kitabet bedelini ödemeden âciz» kalırsa; her ikisi de köleliğe dönerler.

Şayet babalarının kitabet bedelim ödeyemediği zaman, oğulları bü­yük olmuş olsalardı yine böyle olurdu.

Eğer baba ölürse, onlar aylık taksitler hâlinde kitabet bedellerini ödemeye çalışırlar.

Eğer küçük olurlar ve çalışamazlarsa; köleliklerine dönerler.

Şayet güçleri yeter ve kitabet bedelini öderlerse; onun kız kardeşi­ne müracaatta bulunamazlar.

Eğer babanın malı çıkarsa; o mal, aralarında mîras olur.

Efendileri onlardan bazılarını azad ederse; onun hissesi —kitabet bedelinden— kaldırılır.

Şayet onların içinde câriye bulunur ve o efendisinden çocuk doğur­muş olursa; mehrini alır ve hâli üzere mükâtebe olarak kalır. Kardeşleri için nefsini aciz bırakmaz. Eğer kardeşleri kitabet bedelini öderlerse; o da onlarla birlikte azâd oluyor. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, süt kardeşinin kölesini mükâtep yaptığında, efendisi buna razı olsa bile, bu kitabet caiz olmaz.

Eğer, mükâtep, kitabet bedelini efendisine vermişse; o zaman caiz olur ve istihsânen bu köle azâd olmuş bulunur. Serahsî'nin Mnhjyü'nde de böyledir.

îki adamın birer köleleri bulunduğunda; her ikisi birlikte bin dir­heme onları mükâtep yaparlar ve onlar kitabet bedelini öderlerse; ikisi de azâd olunurlar.
îkisi de kitabet bedelini âciz kalırlarsa; köleliğe döneden Onların her birisi, diğerinin hissesi içinde mükatebdırler. Hatta bi­risi, cüğerinin efendisine, onun kitabet bedeüni öderse; o takd.de, o köle azâd olmuş olur. Mebsût'ta da böyledir. En doğrusunu bilen, Allahu Teâiâ'dır. [14]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..