5- BİR YERİ, ZÎRAAÎCİNİN, BİR BAŞKASINA MÜZÂRAATEN VERMESİ

Zirâatci, tarlayı, bir başkasına zirâata vermek İsterse; tohumun tarla sahibinden olması hâlinde, o tarlayı başka bir zirâatciye verme hakkı yoktur; bir başkasına zirâate veremez.

Ancak, yer sahibinin izni olursa o zaman verebilir. Bu izin, ya nas-san olacaktır veya delâleten olacaktır.

Şöyleki; tarla sahibi, bidayette: "Bildiğin gibi yap." derse; o da o takdirde müzâraat ameli için, —bizzat kendisinin çalışmasını şart ko­şulmadı ise,— bir başkasını icarlayabilir.

Şayet, izrâatci, bir başkasına yarı yarıya vermiş ise, buna da tar­la sihibinin nassan (= söz ile) veya delâleten izni yoksa; önceki müzâ-raa ikisinin arasında caizdir.

Bu durumda, ziraatçının, arazi sahibine, tohumunun bedelini ödet­meden başka yapacağı bir şey yoktur. Onu da tarla sahibi, dilediğine ödetir: îster önceki ortağına ödetir; isterse, sonraki adama ödetir.

Eğer öncekine ödetirse, o ikinci adama müracaat edemez.

Şayet ikinci adama ödetirse; o, önceki adama müracaat öder.

Şayet o yerde, bir noksanlanma oldu ise, o noksanlığı ikinci adam öder. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un son kavline göre böyledir. Zehiyre'de de böyledir.

Sonra da duruma bakılır: Önceki zirâatciye, yarıdan, ne kadar hisse düşmüş olduğu araştırılır. Onun için, tarla sahibine verdiği kadarı helâldir. Fazlasını, tasadduk etmesi gerekir. Çünkü, o fazlayı haksız olaTarla sahibi ise, yarısını alır. Onun de, nefsi için şart koştuğu odur. Mahsûlün tamamının altıda biri de, birinci ziraatcinin olur.

Bir adam, diğerine, tarîasını ve tohumunu "Allah ne verirse yarı yarıya olmak üzere, bir seneliğine verir ve ona:*'Bildiğin gibi yap."der; o adam da bir başkasına, yarı yarıya verirse; işte bu caizdir.

İkinci adam, çıkanın yarısını alır. Geride kalanı da tarla sahibi ile birinci adam aralarında yarı yarıya taksim ederler- Çünkü tarla sahibi, çıkacak olanını yansım şart koşmamış; ancak, Allahu Teâlâ'nin ona ve­receğinin yarısını şart koşmuştu, tşte böylece çıkanın yarısını ikinci zi­raatçı aldı; yarısını da tarla sahibi ile Önceki adam taksim eylediler.

Şayet bidayette tarla sahibi, "çıkacak olanın yarısını, nefsine" şart koşmuş olsaydı; o zaman tam yansını alırdı.

Ve eğer:"Bildiğin gibi yap." demeseydi; mes'ele yine önceki gibi olurdu. Ve tarla sahibi; dilediğine; tohumunu ve tarlasını noksanlık be­delini ödetirdi.

Kalan mes'ele beyan ettiğimiz gibidir.

îkinci ziraatçı, tohum elinde zayi olana kadar, onu ekmez veya su basar ve yer fesada gider ve oraya noksanlık gelirse; onlardan hiç birine tazminat gerekmez. Çünkü birinci adam, ikinciye vermekle mu­halif olmadı.

Görmüyor musun ki: Bir adam, diğerine tarlasını, tohumunu ve­rip, ziraat işlerinde de ona yardım eylese veya ücretli tutsa; muhalif ol­muş olmuyor. Mebsût'ta da böyledir.

önceki ziraatçı, birisinden ariyet olarak alır; çıkacak olan da ön­ceki ziraatçı ile tarla sahibinin arasında olursa ve şayet bu önceki zira­atçı, ikinci ziraatcîye ariyet olarak,"kendi nefsi için ekmek üzere" ver­di ise, bu ariyet caiz olur.

Ariyet alan şahıs, onu eker; çıkanı da ona teslim ederse, önceki zi­raatçı, arazi sahibine, yerinin tamamının ecr-i mislini tazmin eder. Çünkü, ondan kendisi o yeri çıkanın yarısını vermek üzere icarîamıştı; çıkan­dan ise bir şey vermedi.

Bununla, başkasına ariyet olarak verilmeyen yer arasında fark var­dır. Şayet nefsi için bir şey ekdirmez veya.âriyet verir de, alan bir şey ekmez ise, birinci zirâatci, yer sahibine bir tazminatta bulunmaz. Ve ye­rinin ecri mislini vermez. Çünkü, o yer ekilmemiştir. Zehiyre'de de böyledir.

Bir adam, bir yerini, birisine bir sene ekmesi şartıyle verdiğinde, ona çıkacak olana ortak olmak üzere, tohumunu da vererek: "Re'yince hareket et." der veya bunu demez, ve o adam da, o tarla ile tohumu yarı yarıya bir başkasına ortağa verirse; işte bu caizdir.

Mahsul çıkınca, ameline karşılık, yarısını ziraatçı alır; yarısını da tarla sahibi şartına uygun olarak alır. Tohum sahibine bir şey yoktur.

İkinci zirâatci için, üçte birini şart koşmuş olsaydı, yine her iki mes'ele de caiz olurdu. İkinci zirâatciye üçte bir vardır; tarta sahibine yarı hisse vardır. Birinci adama da altıda bir hisse vardır. Ve bu, onun için helâldir. Çünkü, tohumu iş görmüştür.

Bir adam, tarlasını; tohumunu diğeri ekmek üzere, yarıya verir; birinci zirâatcide, ikinciye tohumunu ekmek ve üçte ikisini, diğer ada­ma vermek üzere verirse; üçte biri, birinci zirâatcinin; üçte ikisi, ikinci ziraatcinin olur.

Tohumunun çoğaldığından dolayı; başkasının onun üzerinde bir hakkı olmaz; Ancak"çı_kacağm üçte biri, birincinin olacak; üçte biri tarla sa­hibinin olacak; "diye şart koşarsa; o takdirde, tarla sahibinin, birinci zirâatcide —eğer tohum, bu birinci zirâatcinin ise— tarlanın üçte biri­nin ecr-i misli vardır. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, diğerine, tarlasını ve tohumunu mezrûat için; çiftçi-ye"yirmi ölçek verilmesi, geri kalanın da tarla sahibinin olması"şartıy-le vererek, ona:"Bildiğin gibi yap."der veya öyle bir şey söylemez; zi­râatci de o yeri ve tohumu, bir başkasına yarı yarıya verir; bu ikinci şa­hıs da çalışırsa; çıkan mahsûl, yer sahibi ile ikinci zirâatcinin olur. Ön­ceki adama, çalıştığının ecr-i misli verilir.

Keza, o yerden hiç bir şey çıkamazsa, hüküm aynıdır.

Bir adam, diğerine tarlasını ve tohumunu yarı yarıya vererek ona:"Bildiğin gibi yap."der veya böyle demez; o adam da, onu bir başkasma müzaraa olarak ve"ona, yirmi ölçek vermek üzere "verirse; işte bu müzaraa birinci ile ikinci arasında fâsiddir. ikinci adam, birinciden, çalıştığının ecr-i mislini alır. Çıkan mahsûlü, birinci zirâatci ile tarla sa­hibi, yan yarıya taksim ederler.

Bir adam, diğerine, tariasinı"cıkacak olandan kendisine yirmi öl­çek verilmesi ve diğerinin, tohumuna ekmesi çalışması; çıkanın fazlası­nın ise zirâatcinin olması veya o kadar ölçeği zirâatci'nin olması, kala­nını ise yer sahibi alması"şartiyle verir; zirâatci de, bu yeri, öncekinin tohumuyla birlikte, yarı yarıya, bir başkasına verir veya bu durumda tohum, ikinciden olacak olur ve o adam da ekip, biçerek mahsûlü çıka­rırsa, çıkana, iki zirâatci ortak olurlar. Tarla sahibine ise, tarlasının ecr-i mislini öderler. Ve bunu, önceki adam öder.

Şayet ikinci adam, tarlanın kime âit olduğunu, akit yapana kadar bilmiyorsa; yer sahibinin yerini geri istemesi hâlinde,, bu akid bozulur.

Eğer, ikinci akidde, tohum ikinci adamın olacaksa; onların arala­rındaki akid de bozulur. Çünkü, birinin, diğerinde hakkı vardır. Bu, fesâd sebebiyle böyledir.

Eğer tohum birincinin ise, ikinciyi icarlamak akdin bozukluğa se­bebiyle fâsid olur.

Yer sahibi, yerini müzaraa için, birine, yarı yarıya vererek, ona:"Bildiğin gibi yap."der veya bunu söylemez; birinci adam da to­humunu kendisi koyarak, ikinci bir zirâatciye,' 'yirmi ölçeği çıkacak olan­dan, almak üzere*'verirse, bu akid fâsiddir.

İkinci adam, birinci adamdan ecr-i misil ahr.

Çıkan mahsûl ise, yer sahibi ile birinci ortağın arasında, yarı yarı­ya taksim edilir.

Şayet tohum, ikinci ziraatçının ise, çıkanın tamamı onun olur. Bi­rinci adamla, tarla sahibine ecr-i misillerini verir. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, tarlasını, diğerine tohumunu yarı yarıya vermek, öküz de ekiciden olmak şartıyla ortaklığa verir; ekici de kendi hissesine, biri­ni ortak eder ve beraberce çalışırlarsa; bu şirket ( = ortaklık) bâtıl olur.

Bu durumda, çıkan mahsûl, herkesin tohumu nisbetinde taksim edilir.

Birinci şahıs, ikinci zirâatciye ecr-i mislini verir. Çünkü onu fasid ücretle çalıştırmış oldu.

Birinci zirâatcinin, yer sahibinden, ecr-i misil almaya hakkı yok­tur. Çünkü, o onun ortağıdır; ecir gerekmez.

Önceki zirâatci, aldığı fazlalığı tasadduk eder.

Çünkü bunu başkasının yerinden, fâsid olarak yapılan icâresi se­bebiyle almış oldu. Fetâvfcyİ Klbrl’da da böyledir.

Bir adam, bir yerini, kendi tohumuyla ve öküzüyle, ziraat yap­maya verse, çıkacak olanın üçte biri tarla sahibinin,; Üçte ikiside diğeri­nin olması şartıyle, müzâraya verdiğinde; o şahıs üçte biri, onun olmak üzere, bir başkasını çahştırsa; işte bu yer sahibi ve birinci adam hakkın­da, sahihtir. Fakat, ikinci adam hakkında fâsiddir.

Bu durumda, çıkanın üçte birini tarla sahibi alır; üçte ikisini ise, birinci ziraatçı alır. İkinci çalışan şahsa, birinci zirâatci,ecr-i misilini verir. En uygun olanı ise. bu müzaraa, cümlesinin hakkında da fesada git­miştir. Çünkü, tohum sahibi, birinci ziraatçıdır; bu yer ile âmili birlikte icarlamış oluyor.

Bu mes'elede, tohum yer sahibinin olmuş olsaydı, müzaraa tama­mının hakkında da sahih olurdu. Çıkacak olan mahsûl de —şartlarına göre— aralannda taksim edilirdi. Redâi'de de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [20]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..