18- MÜZÂRAA VE MUAMELEDE VEKÂLET

Bir adam, diğerine, "arazisini veya hurmalığını, müzaraa veya muamele olarak vermesini" emreder ve fazla bir şey de konuşmazsa; eğer o yeri ve hurmalığı tayin eylemişse, bu vekâlet caizdir ve nafizdir. (= geçerlidir.)

Müddetini açıklamamışsa, vekâlet, o seneye âit sayılır. Çıkacağın durumunu açıklamamışsa, İmâmeyn'e göre örfe uyulur. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre de böyledir.

Bu hâl, tohum yer sahibinden olduğu zaman böyledir.

Hurmalık muamelesi de böyledir.

Şayet tohum, âmil tarafından ise, vekilin az hisse veya çok hisse ile vermesi İmam Ebfi Hanîfe (R.A.)'ye göre, caizdir.

tmâmeyn'e göre ise, Örfe göredir.

Muhalefet ederlerse gasp olur; muvafakat ederlerse, çıkacak mah­sûlden müvekkilin alması —eğer tohum kendisinden ise— hak olur.

Ağaçlar muamelesinde de böyledir.

Eğer tohum âmil tarafından ise, vekilin, mahsûlden alma hakkı var­dır. Talarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerine, "bir yerini, müzâraa için vermesini" söyler; o da birine verip, "buğday ekmesini veya arpa ekmesini yahut susam ekmesini, veya başka şeyler ekmesini" şart koşarsa; müvekkil için, bun­ların tamamı caizdir.

Bir adam, diğerini, "kendisinin müzaraa yapması için, bir yer almak üzere" vekil ettiğinde, o da müvekkili için, birisinden bir yeri, oraya buğday ekmek veya arpa ekmeyi şart koşarak yahut başka şey ekmeyi söyleyerek alırsa; oraya o şart koluşan şeyin haricinde bir şey ekilemez. Şart koşulan ne ise, ancak o ekilir.

Bir adam, diğerini, "bir yerini, bir seneliğine müzaraa olarak vermeye" vekil eder; o da, orta halli olmak üzere bir kür buğday veya arpa yahut susam veya pirinç veyahutta benzeri bir hububat karşılığın­da, orayı icara verirse; bu istihsânen caizdir. Kıyâsda ise ihtilaf vardır. Çünkü müvekkil, çıkan mahsûle ortak olmaya razı olmuştur; bu iş onun rızasının hilafına yapılmış olur.

Fakat, yapılan işi güzel görür de : "Maksud hasıl olmuştur." der­se, bu durum da güzel olur. Çünkü, menfaati vardır.

Şayet ortağa vermiş olsa ve o da bitmeseydi veya bitse de bir âfete maruz kalıp yok olsaydı, bu durumlarda, tarla sahibine hiç bir şey ve­rilmeyecekti. Şimdi ise, icarı bellidir. Şartlar ne olursa olsun, bir kürü­mü alacaktır.

Vekilin, müvekkilin faydasına iş yapmış olduğu hâllerde, ona mu­halefet yapılmaz. Muhalefet olmayınca da, yapılan akid, aynen müvek­kilin akdi gibi olur.

Müstecir, icarladığı yere —müzaraanın hilafına— istediğini eker. Şart koşulan icar da, her ne ise, onu öder. Eğer icar para ise, para Öder; elbise (ve benzerleri) ise, onları öder.

Müzâraada, cinsinin haricinde Ödeme yapılmaz. îcâre böyle değildir. Vekil ahm-satımda olduğu gibi, —şartı olmadığı zaman— müvek­kilin yerindedir. Mebsut'ta da böyledir.

Bir adam, diğerine: "Müzâraa için, şu yeri al." deyip; başka bir şey söylemese vekil de onu bir kür buğdaya icarlasa; işte bu caiz olmaz. Ancak, tohum, tarla sahibinden olursa, caiz olur.

Şayet vekil, "çıkacak olan mahsûlün yer sahibine ait olmasını; âmile de bir kür buğday vermesini" şart koşarsa; caiz olur.

Şayet vekil, yer sahibine "dirhemler veya elbiseler verileceğini" söylerse; —emreden razı olmadıkça— bu caiz olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerine "üçte biri kendisine (yer sahibine) olmak üzere, müzaraa yeri olmasını" söylediğinde; bu vekil "üçte biri, zirâatciye, üçte ikisi yer sahibine olmak üzere" bir yer alırsa bu çiftçi açısından caiz ol­maz. Çünkü, bu durumda, netice ona söylediği söz gibi değil; tam tersidir.

Şayet, bu şahıs, vekile "üçte birle" demese de, yalnız "üçte bir" demiş olsaydı; mes'ele hâli üzerine kalır ve caiz olurdu. Çünkü, burda ma'kûdün aleyh âmilin amelidir; o da çıkacak olan mahsûlden ameli­nin karşılığını alacaktır. Üçte bir şart koşulduğna göre, başka yapıla­cak iş yoktur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, diğerine, bir yerini, bir seneliğine, bir kür —orta halli— buğday karşılığında icara vermek üzere vekil tayin eder; bu vekil de o yeri, müzâraa olarak buğday ekmek şartıyla yarıya verir ve o çiftçide ekerse; bu durumda vekil müvekkilime muhalefet etmiş olur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Bir adam, diğerine, "müzaraa olmak üzere, bir yerini üçte bir karşılığında vermeye" vekil eder; vekil de, üçte biri yer sahibine olmak üzere verirse, bu caiz olur.

Şayet yer sahibi: "Ben üçte birle, ziraatciyi kasdeyledim" derse; bu sözüne inanılmaz. Ancak tohum kendisinden ise, o takdirde inanılır ve onun sözü geçerli olur. Mebsât'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Allâhu Teâlâdır. [34]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..