22- TARLA SAHİBİ İLE ÇİFTÇİ ARASINDAKİ İHTİLÂF

Yer sahibi ile ziraatçı arasında vâki olan ihtilaf iki nevidir: Birincisi: Miizâraanm caiz veya fâsid olduğu hakkında ihtilaf. Taraflardan birisi, çıkacak olan mahsûlün yarısı, veya üçte biri ya­hut dörtte biri veya benzen şartını iddia ederse; bu dava caizdir. Bu da'vâ ortaklığın kopmasını gerektirmez.

İkincisi: Ortaklığın kopmasını gerektiren da'vânın fâsid olup olma­dığında ihtilaf.

Burada bir kaç vecih vardır:

A-) Ortaklardan birinin belirli ölçek şart koşulduğunu iddia etmesi

B-) Yarısı ile birlikte, on ölçek de fazla olduğunu iddia etmesi:

C-) Yansından on ölçek noksan olacağını iddia etmesi.

İkincisi: Ortaklardan birinin, "şartın, çıkacak olan mahsûle yarı ya­rıya veya üçte biri; yahut dörtte bir ortak olduğunu" iddia etmesi; di­ğerinin ise, buna karşılık, "belirli bir ölçek" olduğunu iddia etmesidir.

Burada da iki durum vardır:
1-) Tohumun ekici tarafından olması hâlidir.

Şayet ihtilaf ziraattan önce ise, fesadını söyleyenin sözü geçerlidir. Fesadını söyleyen ortak ister tarla sahibi olsun, isterse tohum sahi­bi olsun farketmez. Bunlar, karşılıklı yemin de etmezler.

Ve eğer iddialan ekimden önce olur ve beyyineleri bulunursa, bu durumda cevazını iddia edenin beyyinesi geçerli olur.

Şayet ihtilaf ekimden sonra ise, tohum sahibinin sözü geçerli olur.

O ister caiz olduğunu iddia etsin, ister fâsid olduğunu iddia eylesin far­ketmez. Keza ister o yerden bir şey çıksın, isterse çıkmasın farketemz.

ikisi de beyyine ibraz ederlerse, caiz olduğunu iddia edenin bey­yinesi kabul edilir.
2-) Şayet tohum, tarla sahibinin olursa; bu durumda, tarla sahi­bi, ziraatcinin önceki durumunda olur. Ve hüküm bizim, o hususta söy­lediğimiz gibidir.

Ortaklardan birisi, çıkacak olan mahsûlün yansını iddia eder de, diğeri de belirti ölçek mahsûl iddiasında bulunursa; ve yine birisi çıka­cak olanın yansını; diğeri de yansı ile on ölçek fazlasını iddia ederse; burada da iki durum vardır:

Birincisi: Tarla ve tohumun birinden olması hâlidir.

Bu durumda eğer iddiacı "yarıdan on ölçek fazlayı" iddia ediyor­sa; ekicinin sözü geçerli olur. Çünkü o, yarı yarıya iddia ediyor.

Bu ihtilaf, ister ziraattan önce olsun isterse sonra olsun farketmez.

Şayet her ikisinin de beyyinesi varsa, "on ölçek fazlayı" iddia ede­nin beyyinesi kabul edilir.

Eğer iddiacı, "on ölçek fazlayı" iddia ettiği hâlde, tohum kendi tarafından değilse; işte o çiftçinindir.

Şayet ekimden önce iddia ediyorlarsa, bu durumda, caiz oldu­ğunu iddia edenin sözü geçerli olur. Bu da tohum sahibi olan şahıstır. Eğer ziraattan sonra iddia ediyorlarsa tohum kendisinden olmayanın sözü geçerli olur. O da çiftçidir.

Şayet her ikisinin de beyyinesi varsa, fazla ölçek iddia edinin bey­yinesi geçerli olur.

Bu, tohum tarla sahibinden olduğu zaman böyledir.

Eğer tohum çiftçi tarafından ise, bu takdirde çiftçi yer sahibinin durumunda olur. Onu daha önce söyledik. Yer sahibinin hükmü ne ise, bunun hükmü de odur.

Şayet tohum çiftçi tarafından ise, iddia da "birisinin, yansım" iddia etmesi; diğerinin de "on ölçek fazlasını" iddia etmesi veya "on ölçek noksanını" iddia etmesi ise, bu da iki hâldedir:

A-) Tohumun, tarla sahibi tarafından olma hâli.

Bu da önceki gibi iki durumdadır.
1-) İhtilafın ziraattan sonra olma durumu. Eğer, o yerde, bir şey çıkarmış; müddei de yarıyı iddia ediyor ve tohum da kendi cihetinden değilse (ki o çiftçidir) yer sahibinin sözü geçerli olur.

Her ikisinin de beyyinesi varsa, çiftçinin beyyinesi kabul edilir.

Fakat, o yerden bir şey çıkmamışsa; tohum sahibinin sözü geçerli olur ki, bu da yer sahibidir.

Her ikisi de beyyine ibraz ederlerse, çiftçinin beyyinesi kabul edilir.
2-) ihtilaf Ziraattan sonra ise bu böyledir. Fakat, ihtilaf ziraat­tan önce olursa, burda da iki cevih vardır:
1-) İddiacı, tohum sahibidir. Ve akdin sahih olduğunu iddia etmektedir.

Bu durumda, tohum sahibinin sözü geçerli olur.

Her ikisi de beyyine ibraz ederlerse, yine onun beyyinesi kabul edilir.
2-) Eğer sıhhatini iddia eyleyen zirâatci ise, tohum sahibi olanın sözü geçerli olur.

Her ikisi de beyyine gösterirlerse; çiftçinin beyyinesi geçerli sayılır. Zehiyre'de de böyledir.

Bu söylediklerimiz, tarafların akdin caiz veya fâsid olduğunda ihtilaf ettikleri zaman söz konusu olan hususlardır.

Akdin cevazında ittifak ederlerde, şart koşulanın mikdarında ihti­laf ederler ve tohum sahibi, diğerine: "Ben, sana üçte birini şart koş­tum." der; diğeri de: "Hayır, bana yansım şart koştun." derse; bura­da da iki durumda söz konusudur:

Birincisi: Tohumun tarla sahibinden olması, hâli.

Bu durumda, eğer ihtilaf ziraattan önce olur ve ikisininde beyyine­si bulunmaz veya birinin beyyinesi olmazsa, bu takdirde, karşılıklı ye­min ettirilir. Alimlerimize göre, ziraatçı yemin eder. Bazı âlimlerimiz: "Bu İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un Önceki kavlidir. Fakat, o, sonradan; ye­min, önce tarla sahibin-: ettirilir; buyurmuştur. Bu kavilde, İmâm Mu-hammed (R.A.)'in kavlinin aynısıdır." demişlerdir.

Taraflar, karşılıklı yemin ederlerse;.hâkim, aralarındaki akdi bo­zar. (= fesh eder.) Feshi, ister birisi istesin; isterse ikisi de istesin, farketmez. Şayet, onlardan birisinin, yeminlerini yaptıktan sonra, beyyi­nesi olursa ve hâkim akdi bozmuşsa; bu durumda o beyineye iltifat etmez. Şayet, akid bozulmamışsa, beyyine kiminse ona hükmedilir; da'-vâyı o kazanır.

Her ikisinin de beyyinesi bulunursa zirâatcinin beyyinesi kabul edilir.

Bu, ihtilaf ziraattan önce olursa böyledir.

Şayet ihtilaf ziraattan sonra çıkar ve onlardan birisi, beyyine geti­rirse; o beyyine kabul edilir.

İkisi de beyyine getirirse, çiftçinin beyyinesiyle hükmedilir.

Her ikisinin de beyyinesi yoksa, karşılıklı yemin ettirilmez.

Bu, tohum tarla sahibinden olduğu zaman böyledir.

Fakat, tohum çiftçi tarafından ise, bu takdirde, çiftçi önceki du­rumdaki tarla sahibinin yerinde olur.

Eğer, her ikisi de beyyine ibraz ederlerse, o takdir de tarla sahibi­nin beyyinesi geçerli olur.

Şayet her ikisinin de beyyinesi yoksa, ihtilaf da ziraattan sonra ise, karşılıklı yemin verilmez.

İhtilâf ziraatten önce ise, her İkisine de yemin ettirilir. Ve yemine önce yer sahibi başlar. Âlimler: "Hangisinin önce yemin edeceği, ki-lap'da yazılı değildir." demişlerdir.

Bu mes'ele,tohum sahibinin:"Ben,müzâraayı bozmuyorum." de­mesinin üzerine hamledilir.

Fakat: "Ben, müzâraayı bozuyorum." derse; yeminleşmeye ma'-na yoktur.

Söylediğimiz bu hususlar, tohum sahibi ile tarla sahibinin aynı gö­rüşte oldukları zaman böyledir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet onlardan birisi veya ikisi de ölmüş olurlar ve vârisleri his­seleri hakkında ihtilafa düşerlerse, bu durumda yer sahibinin varisleri­nin sözü geçerli olur. Diğerlerinin beyyine getirmeleri gerekir.

Şayet, tohumda ihtilaf ederlerse; zirâatcinin ve onun varislerinin sözü geçerli olur. Diğerlerinin beyyine getirmeleri gerekir.

Tohumdaki şartta ihtilafa düşerlerse; yer sahibinin vârislerinin beyineleri geçerli olur.

Bir adam, bir başkasının yerini ekip, ziraatı da hasad ettiğinde, yer sahibi: "Sen, benim ücretlimsin. Tohumumu sen ektin." der; zirâ-atci de: "Ben çiftçiyim; kendi tohumumu ektim." derse; bu durumda çiftçinin sözü geçerli olur. Çünkü, ekildiğine ittifak edilmiştir ve o çift­çinin elindedir; elinde olanın sözü geçerli olur. Fetâvayi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, bir yerini, iki adama verip, tohumunu da vererek, "bir sene ekmelerini ve yüce Allah'ın vereceğine biaynihi üç hisse olmak üzere, iki hissesi kendisine, bir hissesi diğerine; öbür şahsa da yer sahibinin yüz dirhem vermesini" şart koşarsa; bu caizdir. Çünkü, onlardan biri­ni belirli bir miktar karşılığı icarlıyor; bu icârenin müddeti de ma'lum; diğeri de çıkacak mahsûlün üçte birini alacaktır. Onun da müddeti be­lirlidir. Bu "durumda, bunların aralarında yaptıkları anlaşma (=' akid) caizdir. Bu akid, ayrı ayrı yapsalar da, hep bir arada yapsalar da câizdii Eğer, o yerden çok mahsûl çıkar ve iki âmil de ihtilâf edeler de. onlardan her biri: "Üçte biri benimdir." derse; bu durumda tarla sah binin sözü geçerlidir.

Onlardan her ikisi de beyyine ibraz ederlerse, "üçte birim kendi­ne âid olduğuna" dâir yer sahibinin ikrarda bulunduğu âmil, üçte bi>. alır; diğeri de beyyinesi sebebiyle üçte birini alan. Bu durumda, ona tk ret yoktur. Çünkü o, yer sahibinin ikrarıyla daha da fazla faydalanmışiiı

Şayet o yerden hiç bir şey çıkmamış olsa da, onlardan her birisi: "Dirhemler benimdir." diye iddia etseler; yine yer sahibinin sözü ge­çerli olur.

Onlardan her ikisinin de beyyineleri bulunursa; birisi, yer sahibi­nin ikrarı üzerine, yüz dirhemi, alır; diğeri yer sahibinin ikrarını isbai etmesini isterse; bu durumda, yer sahibinin ikrarına iltifat edilmez. Bu, önceki gibi değildir.

Şayet, adam yerini, ikisine, kendilerinin tohum ekmeleri üzerine vermiş olsa (Şöyle ki: "bu yerden çıkacak olanın yarısı, belirli birisine verilecek; yer sahibine yüz dirhem verilecek; diğeride üçte bir alacak; altıda birini de yine yer sahibi alacak) işte bu şekilde yapılan akid de caizdir. Çünkü, adam onlara yerini icara veriyor; birine, çıkacak olan mahsûlün yarısı verilecek, diğer birisine üçte biri verilecek.

Bu akidlerin ikisi de sahihdir. ayrı ayrı yapılsa da sahihdir; toplu hâlde yapılsa da sahihdir.

Şayet o yerden hiç bir şey çıkmazsa; onlardan her birisi de, yer sa­hibine: "Ben, seninle çıkacağın altıda birine şart koştum." derse; eğer beyyine ibraz ederlerse, yer sahibinin beyyinesi kabul edilir. Eğer o yer­den çok şey çıkar ve o iki kişiden her birisi, ücret iddiasında bulunur­lar; yer sahibi de, "birine ücret, diğerine altıda bir" olduğunu söylerse; ikisinin de doğrulaması sebebiyle, o ücretim alır. Diğer hak sahibi için, yer sahibi bir iddiada bulunsa da, o da bunu inkâr eylese, onun sözü geçerli olur. Ve yer sahibine: "Ona karşı, altıda bir iddianı isbat eyle." denilir.

Her ikisi de beyyine ibraz ederlerse, yer sahibinin beyyinesi kabul edilir.

İki kişi, bir adama, bir yer verip "tohumunu ekmesini ve çalış­masını, çıkacak olan mahsûlün üçte ikisinin onun olacağını" söylese­ler; ve "üçte biri mal sahibinindir. Yüz dirhem diğerinin hissesidir." de­seler; işte bu da caizdir.

Şayet mahsûl çok bol çıkar ve o iki kişinin her biri, mal sahibine* iddia ederek "kendisinin üçte bir hissesi olduğunu" söylerse; ziraatei-nin sözü geçerli olur.

Her birisi beyyine ibraz ederlerse; onlardan herbirine, üçte biri ve­rilir. Ziraatcinin beyyinesine —onların beyyinelerinin yanında— itibar edilmez.

Bir adam, iki adama tohumu ile birlikte bir yer verir ve "onlar­dan birisine, çıkacak mahsûlün üçte biri; diğerine ise, yirmi ölçek veri­lecek; kalanı yer sahibinin olacak." der; o ikisi de, o yeri ekerler; o yer­den de çok mahsûl çıkarsa, üçte biri, üçte bir sahibine, üçte ikisi tarla sahibine; diğerine ise, ecr-i misil verilir.

O yerden ister mahsûl çıksın, isterse çıkmasın bu böyledir. Çünkü, yapılan akid tarla sahibi ile üçte bir sahibi hakkında sahih; diğeri hak­kında ise fâsiddir.

Şayet atıf harfi ile.akid yapılmış ve aralarında da ihtilaf çıkmışsa, onlardan birine üçte bir şart koşulmuş olması hâlinde sahibinin sözü ge­çerli olur.

Her ikisi de beyyine getirirlerse, çıkacak olan mahsûlden, her biri­si, —yer sahibinin ikrarı üzerine— üçte bir alırlar. Diğerinin beyyine ile isbatı gerekir.

Şayet, o yerden hiç bir şey çıkmazsa, yine yer sahibinin sözü geçer­li olur. Ve onlara (ikisine) ecr-i misil verilir, onlardan her biri, iddiala­rının doğruluğuna beyyine ibraz ederlerse, akdin sıhhatinin şartı sabit olur.
Şayet yer sahipleri iki kişi olurlar ve aynı şart üzerine yerlerini verirler; tohum da zirâatciden olursa; bu durumların tamamı, bizim "to­hum kendisinden olduğu zaman, yer sahibi hakkındaki" hükmümüzün benzeridir. Ma'nalan ve durumları aynısıdır. Mebsot'ta da böyledir. [38]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..