23- SÖZLEŞME OLMADAN, BİR ARAZÎYİ EKMEK

Bir adam, diğerine, bir seneliğine, bir yerini müzâraa için verip, tohum da o adamdan olacak olur ve o adam, orayı o sene eker; diğer sene de izinsiz olarak eker ve ziraat bittikten sonra veya bitmeden önce, yer sahibinin haberi olur; ancak, ona razı olup izin ^rmezse; âlimleri­miz: "O yerde, böyle bir âdet varsa; halk bu şekilde üstü üstüne akdi yenilemeden ekiyorlarsa, caizdir. O yerden çıkacak olan mahsûle yine aynı minval üzre ortak olurlar.
Şeyhû'1-İmâm İsmail ez-Zâhid'in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Kitab'da(el-Asl'da) bu mes'ele zikredildi ve İmâm buyurmuştur: "Bu caiz olmaz. Ve ziraatciye amelinin ve tohumun bedeli verilir. Geri kala­nını, —gasb gibi— tasadduk eder."

Bazı âlimlerimizde kitabın cevabıyla fetva vermişlerdir.

Ancak ben bazı kitaplarda bunun caiz olduğunu gördüm.

Meselâ: Bir kimse, bir yerini, bir adama vererek: "Sana, bu yeri önceki sene filana verdiğim gibi verdim." demişse, işte bu caiz olur. Eğer o yer, beldenin halkının yanında ma'lum olduğu gibi, çıkacak mahsûl­den, âmilin alacağı belli bir şekilde, müzaraa olarak verilmeşse bunun caiz olduğunda ihtilaf yoktur. O adam o yeri ekerse, istihsanen caiz olur. Eğer yer müddetli olmaz ve müzaraa için vermiş olur veya âmilin hisse­si çıkacak olan mahsûlün bulunmaz; o yerin halkı arasında böylece ya­pan da yoksa ve aralarında ihtilaf çıkıyorsa; bu caiz olmaz. Ziraat gasbedilmiş olur. Âdete bakılır: Eğer öyle yapan yoksa, o yer, gasben ekil­miş olur.

Şayet yer sahibi, onun gasben ekildiğini bilir de, çiftçi ziraat zama­nı ona kendi için ektiğini ikrar eder ve "müzaraa olarak ekmediğini" söylerse; veya yer sahibi, onu, ondan müzaraa olarak almaz ise, bu gasp olur. Ve çıkan muhsûl ekenin olur. Gâsıp, o yerin noksanını öder.

Ektikten sonra: "Gasben ektim." derse; onun sözü geçerli olur. Çünkü, o başkasına, o yerden çıkacak mühsûlü vermeyi inkâr etmiş ol­maktadır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bazı fetvalarda şöyle zikredilmiştir:

Mevkûfe veya memlûke olan köylerdeki arazileri onlar, adetleri veç­hile, izinsiz olarak ekiyorlar; evkafın mütevellisine veya o yerin sahib-lerine söylemiyorlar. Onlar da ziraatçıları —gelirini getirene kadar— men etmiyorlar. Zirâatciler ekip biçiyorlar ve onlar, onları men etmiyorlar. Bu gibi araziler —böyle âdet olan yerlerde- izinsiz, müzaraa yapılıyor.

Fakat, mâlikinden veya mütevellisinden izin almadan ekilmeyen bel­delerde de, ekildiği zaman, onlar men ediliyorlar veya yeni bir akidle müzaraa yapılıyor.

Şayet onlardan birisi memâlikten veya mütevelliden izinsiz olarak ekerse, o takdirde çıkan mahsûlü memalik veya mütevelli alıyor. Ve Zi-râatciye ecr-i misil veriliyor. Muhıyfte de böyledir.

Çiftçi mahsûlü kaldırdığında, onun yerinde taneler kalır ve on­lar tekrar biter ve yetişirlerse; işte o da, çifci ile tarla sahibinin olur. Her­kes, ondan hissesi nisbetinde hakkım alır. Çünkü, o mahsûl, ortak olan tohumdan meydana gelmiştir.

Uygun olanı çiftçinin onu tasadduk eylemesidir.

Şayet o yeri tarla sahibi suladı ise ve ona o baktı ve hasad eyledi ise, bu durumda o mahsûl yalnızca onun olur. Çünkü sulayıp bakmasa idi, zayi olacaktı.

Şayet o tanelerde bir kıymet varsa, onun tazminatı gerekir; değilse bir şey gerekmez.

Şayet onu bir yabancı suladı ve baktı ise, onun yaptığı nafile olur. Çıkan mahsûle, yine ekici ile tarla sahibi ortak olur. Fetâvâyi Kâdfoân'da da böyledir.              
Bir adamın yerinde, bir ağaç veya nebat, ekmeden, dikmeden ken­diliğinden biterse; o yerin sahibinin olur. Çünkü o, o yerden meydana gelmiştir; o yerden bir parça sayılır ve o yerin sahibinin olur. Muhıyt'te de böyledir.[39]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..