Ezan Ve Kametin Kelimeleri, Özellikleri Ve Müezzine İcabet:


Ezan 15 cümledir. Bize göre, onun son cümlesi ise «lâ ilahe illallah» cümlesidir.

AHahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber Eşhedü en lâ ilahe illallah, Eşhedü en la ilahe illallah Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah, Eşhedü enne Muham-meden Resûlullah

Hayya'ale's - Selâh, Hayya'ale's - Salâh Hayya'ale'l - felah, Hayya'ale'l - felah Allahu ekber, Allahu ekber Lâ ilahe illallah.
Kamet ise, 17 cümledir. 15 cümlesi ezan cümlelerinin ay­nıdır. Fazla olan 2 cümlesi de:

Kad kâmeti's - salah, Kad kâmeti's - salah.) cümlesidir. Fe-âyi Kâdihân'da da böyledir.

Birde, sabah namazında  (=hayya'Ie'l felah) cümlelerinden sonra, iki defaes-salâtû hayrunmine'n-nevm) denir. .

Ezan, arabca'nm dışında  fârisî veya diğerleri gibi  hiç bir lisanla okumaz. Fetâvâyi Kâdİhân'da da böyledir. Açık ve sahih olan da budur. Cevheretü'n - NeyVire'de de böyledir.

Ezanı ve kameti açıktan ve sesi yükselterek okumak sünnet"tir. Yalnız," kametin sesi, ezandan biraz aşağı olmalıdır. Nttıâye'de de, Bedâi'de de böyledir.

Ezam, minarede veya mescidin dışında okumak, .mescidin içinde okumaktan daha muvafıktır. Kâdîhân'da   da böyledir

Ezanda sünnet olan: Onu, yüksek bir yerde okuyup sesi de yükselterek, komşulara duyurmak ve kendine de meşakkat verme­mektir. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.

Ezan okuyan müezzinin, sesini, gücünün yettiğinden daha fazla yükseltmeye çalışması mekruhtur, Muzmarat'ta da böyledir.

Müezzin kameti, yerde ve mescidin içinde getirir. Gunye'de de böyledir.

Ezanda terci' yoktur. Yani: İki sehadeti, iki defa alçak ses­le okuyup, sonra geri dönerek yüksek sesle okumak yoktur. Ki-fâye'de de böyledir.

Ezanda acle etmeyip, harflerine, mahreçlerine, medlerine (uzatmalarına) riayet etmek, kamette ise, acele etmek müstehabtır. Hidâye'de de böyledir.

Ancak, her ikisini de acele veya her ikisini de, yavaş yavaş, uza­tarak; veyahut da, kameti uzatarak ve ezanı ise, kısa kısa ve acele okusa, bu da caiz olur. Kâfî'de de böyledir. Fakat, bazıları: «Böyle okumak mekruhtur» demişlerdir ki, doğru olan da, bu sözduür.

Teressül: «Allahu Ekber, AH ahu Ekber» deyip, biraz dur­mak, sonra yine «Allahu Ekber, AİIahu Ekber» demek... Böylece, ezanm sonuna kadar, her iki cümleden sonra, biraz durmaktır.

Hadr İse: Kelimeleri, birbirlerine bitiştirerek, sür'atli okumak­tır. Yenâbî'den naklen Tatarhânîyye'de de böyledir.

Ezan ve kametin, her ikisinde de, durulduğu zaman, keli­melerin son hareketleri sakin kılınırlar. Bu hâl, ezanda hakikaten, kamette de, durmaya niyyet edildiği zamandadır. Tebyîn'de de böyledir.

Tekbirin baş harfini, yani «Allah» lafzının elifini, uzatmak küfürdür.

«Ekber» kelimesindeki be'yi uzatmak ise, fahiş hatadır.
Ezan ve kametteki cümlelerin ve kelimelerin arası, meşru1 olduğu gibi tertîb edilir. Yâni, okunurlarken, sıraya riâyet edile­rek okunurlar. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Ezan ve kamette kelimelerin bazısı, bazısına tekaddütm etse (yani) biri diğerinin önüne (geçse); mesela : «Eşhedü en lâila­he illallah» d -^eden önce, «Eşhedü enne RSuhammeden Resûlıâlafe»

dense, bu c ida efdal olan, sırası gelmeden okunanı saymayıp, (okumamış ıv^ûui edip), önceki cümleyi yerinekoymak ve normal sıra üzerine, ezanı okumaya devam etmektir. Fakat, bir kimse, böyle yapmayıp da, öylece ezanı bitirmiş olsa bile, yine ezan caiz olur. Muhıyt'te de böylldir.

Ezan ve kametin kelimeleri birbirini takip eder.

Okumuş olduğu ezam, kamet zanneden bir kimse, bitirdikten sonra, durumu fakederse, onun için efdal olan, ezanı yeniden oku­yup, sonra tertibe riayet ederek kamet getirmektir.

Keza bir kimse, kamet getirse ve fakat ezan okudum zannet-se, sonra da bu durumu farketmiş olsa, efdâl olan, dönüp kamete yeniden başlamasıdır. Bedâi'de de böyledir.

Ezan  ve kamette   kıbleye dönülür. Kıbleye dönülmeden okunmuş olanlar da caizdir; fakat mekruhtur. Hidâye'de de böyle­dir.

Müezzin, ezan   okurken, «Kayya'ale's - Salâh» cümlesine gelince, yüzünü sağ tarafa; «Hayya 'aîe'l - feîâh» cümlesine gelince de, yüzünü sol tarafa çevirir.

Bunları söylerken, ayaklan, yerinde sabit kalır, (yani yürümez.) Yalnız olsun, cemaatle olsun, bu husus müsavidir. Sahih olan da budur. Hatta, yeni doğan çocuk için ezan okurken de, bu cüm­lelerde sağa ve soîa   dönmek, en uygun olan harekettir. Muhıyt'te de böyledir.

Bu dönüş, yukarıda tarif ettiğimiz gibi yapılır.

«Hayya 'ale's - salah» m birincisini söylerken sağa ve ikincisini söylerken sola; keza, «Hayya 'alel -.feSâh» m da, birincisini söyler­ken sağa, ikincisini söylerken sola dönülür; diyenler de olmuştur. Fakat,   doğru olan Önceki kavildir,

Bir kimse, eğer geniş olan odasında kamet yapıyorsa, bu cümleleri söylerken, sağa ve sola ıdönmesi müstahsen (güzel) gö­rülmüştür. Bedâi'de de böyledir.

Müezzin, ezanı (şerefesi olmayan ve fakat pencereli olan bir) minarede okurken, «Hayya'ale's - salâh» dediği sırada, başını sağ pencereden; Hayya'alel - felah» dediği sırada başını sol pence­reden çıkarır,

Bu, müezzin yerinde durduğu zaman, duyurunun, tamam olmadığı vakittedir. Nikâbe Şerhi'nde de böyledir.

Amma, yalnızca başını çevirdiği zaman, i'lâm tamam olursa bu hal ile iktifa eder. Ayaklarını yerlerinden ayırmaz. Şâhânda da böyledir.

Ezan ve kamette teShîn mekruhtur. Telhîn: Kelimenin bo­zulmasına sebep olacak şekilde nağme yapmak demektir. Ezam, güzel sesle okumak güzeldir. Fakat, lahn olmamak kaydıyla... Şer-hül - VÜcâye'de de böyledir.

Müezzinin, kamet getirirken, iki  şahadet   parmağım kulaklarına koyması güzeldir. Çünkü böyle yapmak, aslî sünnet de­ğildir, ancak, ilamın fazla olması için böyle yapılır.

Eğer, müezzin iki elini kulaklarına koyarsa, işte bu güzei olur. Tebyîn'de de böyledir.

Müezzinin, ellerini kulaklarına koyması kametin aksine   sesi yüseltmesi için, ezanın sünnetidir. Gımye'de de böyledir.

Tesvüb, akşam namazlarının dışındaki, bütün namazlar için yüzeldir.

Tesvîb: Müezzinin, ezan ile kamet arasında «Es -. Salâh» diye bağırmasıdır.

Tesvîb, her beldenin örf ve adetine öredir. Müezzin, tesvîb maksadı ile, yaöksürür veya «Es - salâh!... es - salâh..» der veyahut da «Kamet!... kamet...» der çünkü bu, duyurmada bir mübağladır. Bu şekillerin herhangi, biri de, örf olarak bilindiği vakit, müezzinin o şekli yapması ile maksat hasıl olmuş olur. Kâfî'de de böyledir.

Müezzin, sabah namazı için, ezan okunduktan sonra, oturur ve Kur'an-ı Kerîm'den yirmi âyet kadar okur. Ve sonra tesvîb yapar. Sonra yine oturur, biraz Kur'an okur; sonra da kalkıp kamet geti­rir. Tebyîn'de de böyledir.

Müezzin, ezanı ile kamet arasını, iki rek'at veya dört rek at namaz kılacak kadar ayırır. Buradaki reVatÜarin ölçüsü, her bir rek'atte, on âyet okuyacak kadar uzun olmalıdır. Zahidi'de de böy­ledir.

Ezanla kametin arasım bitiştirmek, görüş birliği ile mek­ruhtur. Mî'racü'd - Dirâye de de böyledir.

Müezzinin, farz namazdan önce, sünnet veya müstehab olarak kılınacak fazla namaz var- ise  ezan ile kamet arasında namaz kılması evlâdır.

Şayet, bu arada  namaz kılmaz ise, ezanla kamet arasında oturur. Ve fakat, akşam namazı olduğu vakit, müstehab olan, ezanla kamet arasında üç kısa okuyacak kadar, bir süre susmasıdır. NK hâyelde de böyledir.

Akşam namazında, ezanla kamet arasında, fasıla yapmanın lazım geldiği hususunda, görüş birliği vardır, Itâbe'de de böyledir.

Ancak bu fasılanın miktarında görüş ayrılığı vardır, Ebû Hânlfe (R.A.) ye göre müstehab olan: Ezanla kamet arasında, ayakta durarak bir müddet sükût etmek ve sonra kamet getirmektir. Sükût miktarı, Ebû Hajıîfe (R.A.) ye göre, üç kısa veya uzun âyet okuya­cak kadardır.

İmâmeyn'e göre ise, ezanla kamet arasındaki fasıla, hatibin iki hutbe arasında, oturduğu kadar az bir müdder oturmakla olur.

İmâm Halvâni : «İhtilâf, fasiin, hangi şeklinin daha fazilet­li olduğundadır. Hatta, Ebû Hantfe (R.A.) indinde, şayet müezzin oturmuş ol .a, buda caiz olur; fakat efdal olan oturmamasıdır, - tmâ-meyne g< ; ise, efdal olan oturmasıdır.» buyurmuştur. Nihâye'de de böyles r.

Ezan ile kamet arasında duâ etmek müstehabtır. Sirâcül -Vehhâc'da "da böyledir

Müezzin, insanların haline bakarak onların, işi acele olan­larının ve zâif bulunanlarının durumunu göz önüne alarak  acele  kamet yapar. Yoksa mahallenin başkanının veya büyüklerinin hatm için, hemen kamet getirmez. Mi'râcü'd - Dirâye'de de böy­ledir.

Müezzine lâyık olan, vaktin evvelinde ezan okuması ve   ihtiyacı olanın kazai hacetini yapması, abdest almakta olanın ab-destini tamamlaması namaz kılanın namazını bitirmesi için vak­tin ortasında kamet getirmesidir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Kamet yapılırken içeri giren kimsenin, ayakta beklemesi mekruh olur. Bu kimse, oturur, ve müezzin «Hayya alel - felah» a gelince ayağa kalkar. Muzmarât'ta da döyledir.

Bir mescitte, müezzin ve imâmdan başka, cemaat da bu­lunmakta ise, müezzin «Hayya'alel - felah» demeye başlayınca, imâm ve cemaat ayağa kalkar. Bu imamlarımızın üçüne göre de böyledir. Sahih olanda budur.

îmâm, mescidin dışında olduğu zaman, eğer mescide safla­rın bulunduğu taraftan girerse, her safı ileri geçtikçe o saf ayağa kalkar. Şemsül - eimme Halvâni, Serâhsî ve Şeyhü I - İslâm Haher Zade bu görüşe yönelmiştir.

Eğer, îmâm, mescide ön taraftan girerse, cemaat, imâmı gör­düğü zaman, hep birlikte ayağ kalkarlar:

Eğer, imâm ile müezzin, aynı şahıs olur ve mescidin içinde ka­met yaparsa, kameti bitirmedikçe, cemaat ayağa kalkmaz.

Eğer, mescidin dışında kamet etmiş ise, bu imâm mescide gir­medikçe, cemaatin ayağa kalkmıyacağı hususunda, âlimlerimiz it­tifak etmişlerdir.
îmâm, müezzin.«kad kameti's - salâh» derken tekbirini alır. Şeyhül -İmâm Şemsü'l - eimmeti - Halvâni: «Sahih olan budur.» demiştir, Muhıyt'te de böyledir. [11]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..