Namazın Vacibleri

Farz olan, üç ve dört rek'atii namazlarda, kıraati, ilk iki rek'ata tayin etmek vacibtir.

Hatta, bir kimse, dört rek'atii farz namazda, Kur'ân'ı unuta­rak ilk iki rek'atte değil de son iki rek'atte veya ilk iki rek'atin biri ile son iki rek'atin birinde okumuş bulunsa, o kimsenin, sehiv sec­desi yapması vacib olur. Bahrü'r - Râık'ta da böyledir.

Namazda, Fâtihâ ve zamm-ı sûre okumak vacibtir.

Zamm-ı sûre veya onun yerini tutacak üç kısa veya bir uzun âyeti, farz namazın ilk iki rek'atında ve fâtihâ'dan sonra okumak da vacibtir. Nehrül - Fâık'ta da böyledir.

Vitir Namazının ve nafile namazların her rek'atinde, kıraat (- Kur'ân okumak) vacibtir. Bahrü'r - Râıfc'ta da böyledir.

Fatihayı, sûre'den önce okumak vacibtir. Nehrül-Fâık'ta da böyledir.

Birinci veya ikinci rek'atte, Fâtihâ'yı unutup, zamm-ı sûre­yi okuduktan sonra, bu durumu hatırlayan kimse; zahirü'r- rivâyeye göre, Fâtihâ'yı okur ve arkasından yeniden zamm-ı sûre okur. Mu-hıyt'te de böyledir.

Yatsı namazının ilk iki rek'atinde, Fâtihâ'yı okumayıp zam­m-ı sûre okuyan kimse, son iki rek'atinde bunları iade etmez.

Fakat, eğer bu kimse, Fâtihâ'yı okumuş olur fakat zamm-ı sûre okumamış bulunursa, bu durumda, son iki rek'atte, Fâtihâ'yı ve zam-ı sûreyi okur. Ve o kimse, bunları açıktan okur. Sahih olan da budur. Hİdâye'de de böyledir.

Bir kimse, yatsı namazında ilk iki rek'atte, hiç bir şey okumadığı zama, son rek'atlerde Fâtihâ ve zamnı-ı sûreyi okur. Ve bunları açıktan okur. Ayrıca da sehiv secdesi yapar. FetâvâyÜ Kâdî-hân'ın, Sehiv Secdesi Bölümü'nde de böyledir,

ilk iki rek'atte Fâtihâ'yı iktisar edip, her rek'atte yalnız bi­rer defa okumak da vacibtir. Münye'de de böyledir.

îlk iki rekatte veya onların sadece— birinde, Fâtihâ'yı arka arkaya iki defa okuyan kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir.

Bir kimse, Fatihâ'dan sonra zamm-ı sûre okur ve ondan sonra da tekrar Fâtihâ'yı okursa, o kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Zahîriyye'de ve Tecnîs'de de böyledir. Esahh olan da bu­dur. Zahidî'de de böyledir.

Her rek'atta tekrarlanan fiillerin, her birinde tertibe riayet etmek de vacibtir. .Secdeler gibi... veya, bütün namazlarda rek'atle-rin sayısı gibi... Hatta, birinci rek'atteki secdelerden birini unutan kimse, o secdeyi namazın sonunda kaza etmiş olsa, caiz olur.

Keza, mesbûk (imâma sonradan uyan kimse>, imâm nama­zım bitirdikten sonra, namazının kalan kısmım kendisi keza eder. Bize göre bu böyledir. Şayet, tertib vacib değiî de farz olsaydı, o, te­hir edilmiş olurdu. Yani, imâma sonradan uyan kimsenin, yetişme­diği rek'atJeri sonradan kaza ettiği gibi, tertibe riayeti unutan kim­senin, de bunu namazın sonunda kaza etmesi gerekir.

Fakat, her rek'atte kıyam (=ayakta durmak), rükû ve her na­mazın ka'de-i ahîresiı (=son oturuşu) gibi tekrarsiz olarak meşru' kılınmış olan fiillerde; tertib farzdır. Hatta, kıyâm'dan Önce rükû' etmiş olan veya rükû'dan önce secde etmiş bulunan kimselerin na­mazı caiz olmaz

Keza, bir kimse, teşehhüd miktarı oturduktan sonra, üzerinde, secde bulunduğunu veya benzeri bir durum olduğunu hatırlasa, o oturuşu batıl olur. Tebyin'de de böyledir.

Rükû'dan doğrulma sırasındaki kıyamda, itidalin farz ol­madığında icma' vardır. İmâm Ebû Hanife İRA.) ve İmâm Muham-mede lR.A.)e göre böyledir. Zahirîyye'de de böyledir.

İki secde arasındaki oturuşta da durum aynıdır. Yani, tama-ninet farz değildir. Kâfi'de de böyledir.

Rükû'da, secdelerde ve bütün rükünlerde itidal farzdır. Bunlarda, itidal, binefsihi farzdır. İmâm Kerhî'de, İmâmı A'zam (RA) ve İmâm Muhammed CR.A.) 'in sözleri üzerine, bunların farz olduğunu söylemiştir. Zahîriyye'de de böyledir. Sahih olan da bu­dur, îbnî Emirul - Hac'm Mtinye Şerhİ'nde de böyledir.

Ta'dil-i erkân: Bütün azaların sakinleşmesi, mafsalların (= bedendeki eklem yerlerinin^ muHamin olması (= yani her uz­vun bütün hareketlerinin durması) demektir.

Ta'dil-i erkân'm en az miktarı ise, bir defa «Sübhânallah» di­yecek kadar durmaktır. Ayni Şerhül - Kenz'de ve Nehrü'l - Fâık'ta da böyledir.

Ka'deiûlâ (—birinci oturuş) da, teşehhüd miktarı oturmak da vaoibdir. Bu, dört ve üç rek'aîüi namazlardadır. Ve müddet, iki­nci secdeden, başın kaldırılması ile başlar. Esahh olan da budur. Zâhîrtyye'de de böyledir.

Ka'de-i ûlâ'da olduğu gibi, ka'de-i ahire'de de teşenhütde bulunmak (=et - Tahiyyat'ı okumak) vaciptir. Sirâcül VehhAc'a göre, sahih olan budur. Serâhsî'nin Muhıyt'ine göre ise, bu esahhtır. Teşehhüd, et- Tahiyyat'ı okumaktır, ki şöyledir.

Zahidî'de de böyledir.

Bu, teşehhüd, bize, Abdullah bin Mes'ûd tarafından nak­ledilen teşehhüddür. Bu teşehhüdü okumak, Ibn'i Abbâs'm (R-A*~ hümâ) naklettiği teşehhüdü okumaktan evladır. Hidâye de de boy-

Teşehhüd'ün lafzı ile, elbette, teşehhüd'de olan manaları kasdetmek gerekir. Sanki, o kimseyi AİIahu Teâlâ diriltiyor o da, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'e, kendi nefsine ve evliyaıülaha lAi-lah Dostlarına) selam veriyor... Zâhîdfde de böyledir.

Selamın lafzı da (yani: «es-selâmü aîeyküm ve rahmetul-lah» demek) vacibtir. Kenz'de de böyledir.

Vitirde Kunut Dualarını okumak vaciptir. Bayram Namaz-Ianndaki tekbirler de vacibdir. Sahih olan dâ budur. Hatta, bunların îerkedilmesi halinde, sehiv şeddeleri vacib olur.

Aşikar okunacak yerde, açıktan okumak; gizliden okuna­cak yerlerde, gizli okumak da vacibdir. Tebyin'de de böyledir.

Sabah namazının iki rek'at farzında, akşam namazının ilk iki rek'aünde ve yatsı namazının da ilk iki rek'atinde, imâm açıktan okur. îlk iki rek'atten sonraki rek'atlerde İse, imâm gizlice okur. Zâhidi'de de böyledir.

Öğle ve ikindi namazlarında, imâm Arafad'da olsa bile  gizli okur. Cum'a ve Bayram Namazlarında ise, imâm açıktan o-kur. Hîdâye'de de böyledir.

İmâm olan kimse, ramazanda, terâhvih ve vitir namazların­da açıktan okur.

Ancak, yalnız başına namaz kılan kimse, kıldığı namaz gizli oku­nacak bir namaz ise, onun gizli okuması vacibdir. Sahih olan da bu­dur.

Fakat, eğer namaz açıktan okunacak bir namaz ise, bu durumda tek başına namaz kıüan kimse   muhayyerdir. Dilerse, açıktan okur ki bu daha efdâldir. Ancak, bu durumda, da açıktan okuması, imâm gibi mübâlağlı olmalıdır. Çünkü, onu dinleyen biri bulunma­maktır. Tebyîn'de de böyledir.

Açıktan okurken, imâm kendisini yormaz. Bahrü'r - Raik'ta da böyledir.

İnsanların duyma  ihtiyacından fazla sesini yüksel­ten imâm günahkar olur. Çünkü, imâmın açıktan okumasının sebe­bi, ancak, dinleyen cemaatin kalplerinde huzur hasıl olması, tedeb-bür ve tezekkür meydana gelmesidir. Sirâcül - Vehhâc'da da böy­ledir.

Namaz için lüzumlu olan zikir de açıktan söylenir. İftitah tekbiri gibi  ...iftitah   tekbiri, farz olmamasına rağmen, namazın başladığına bir alamet olsun diye vaz' olunmuştur.

İntikâl tekbirleri de böyledir. İmânı olan kimse, bu tekbirleri her eğriliş ve .doğruluşfa, açıktan getirir. Fakat, namazı yalnız kılan kimselerle, bir imâma uymuş olan kimseler, bu tekbirleri açıktan almazlar.

Bayram namazlarındaki tekbirler gibi bazı namazlara mah­sus olan tekbirler açıktan söylenir. Irak ulemâsının mezhebinde, kunut tekbiri de açıktan alınır. Hidâye Sahibi ise, bu tekbiri gizli söylemeyi İhtiyar etmiştir.

Teşehhüd okumak, «âmin» demek ve teşbihleri söylemek gibi, yukarıda söylediğimiz zikirlerin dışında kalan şeylerse, açıktan okunmaz. Bahrü'r- Râık'ta da böyledir.

Gece kılacağı bir namazı unutarak terk eden kimse, onu gündüz kaza etmek için, imâm olur ve gizli okursa; sehiv secdesi yapması gerekir.

Fakal, bu kimse, gündüz kılınacak bir namaz için, imâm ola­rak kıidınrsa, gizli okur; açıktan okumaz. Şayet ununtur da açıktan okursa, sehiv secdesi yapması lazım gelir Fetâvây* Kâdlhân'ın, sehiv Secdeleri Bölümü'nde de böyledir.

Münferidin, bu namazları kaza ettiği zaman, açıktan okun­ması gereken namazlarda, nasıl okuması gerektiği hususunda me-sâyih arasında ihtilaf doğmuştur. Esahh olan ise, bu gibi namazlarda açıktan okumanın ehdal olduğudur. Muhıyt'te ve Kâfi'de de böy­ledir. Şemsü'I - eimme ve Farü'l islâm da bunu ihtiyar etmiştir. Kâdihân da: «Sahih olan budur.» demiştir. Zehıyre'de de: «Bu esah-hdır..» denilmiştir. Tebyin'de de böyledir.

Hulâsa'da, Asıl'dan naklen: «Bir kimse, yalnız başına na­maz kılarken, Fâtiha'yı veya zamm-ı sürenin bir kısmını okuduktan sonra, bir başka şahıs gelir ve o kimseye uyarsa, imâm Fatihâ'yı ikinci defa ve açıktan okur.» denilmiştir. Bahrü'r - Râık'ta da böy­ledir.

Fakat, gündüz kılman nafilelerde, gizli okumak vacibdir.

Gece nafile kılan kimse ise, muhayyerdir. (Dilediği gibi okur.) Zâbidi'de de böyledir.

Açık ve gizili okumanın hududunda da itilaf edilmiştir. Fakıyh Ebû Ca'f er ve Şeyhü'l - İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl: «Açık okumanın en aşağı derecesi, başkasına duyurmak; gizli okumanın en aşağı derecesi ise kişinin kendi duyacağı kadar oku-masıdır.» demişlerdir. İtimatta bu kavledir. Muhıyt'te de böyledir. Sahih olan da budur. Vikaye'de ve Nikâye'de de böyledir. Alimle­rin ekseriyetinin almış olduğu görüş debudur. Zahidi'de de böyle­dir.
Bir kimsenin, dudakları oynasa ve bir başka kimse de ona iyice yaklaşıp, kulağını onun ağzına tuttuğu halde, onun sesini an­cak işitiyorsa fakat onun okuduğunu anlamasa, buna, Mücemcek ( = pek anlaşılmayan söz, açıklık kazanmıyan haber,) denir. [28]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..