İmâmın Yanılması

İmâmın yanılması, kendisinin ve arkasında bulunan cema­atin, sehiv secdesi yapmasını gerektirir. Muhiyt'te de.böyledir.

İmâma uyan kimse, bu esnada kendisi bir hata yapsa, bun­dan dolayı sehiv secdesi yapması gerekmez.

İmâma uyan kimse, imâmla birlikte sehiv secdelerini yapar. Hatta, bu kimse, imâma, imâm yanıldıktan sonra uyumuş olsa büe, yine onunla birlikte sehiv secdesi yapar; ona tabi olur.

Bu kimse, sehiv secdelerinden birini yaptıktan sonra, imâma uymuş olsa, imâma tabi olarak ikinci secdeyi de yapar; birinci sec­deyi ise kaza etmez. Bu kimse, sehiv secdesinin her ikisini de yap­tıktan sonra imâma uymuş olsa, sonradan bu iki secdeyi de kaza etmez. Tebyin'de de böyledir.

İmâma uymuş olan kimseye, imâmla kıldığı müddetçe, se­hiv secdesi gerekmez. İmâm, sehiv secdesini terk etmiş olsa bile, imâma uyan kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Muhiyt'te de böylldir.

«Mesbûk, (=imâma sonradan uyan kimse) sehiv secdele­rinde imâma tabi olur; sonra da, imâma yetişmemiş oiduğu kısmı kaza eder.

Lâhık, imâmla birlikte kılarken, sehiv secdelerini yapsa, bu sayılmaz; sehiv secdelerini kindi namazından sonra yapar.

Mesbûkun, imâmın selam vermesinden sonra, az bir müddet beklemesi uygun olur. Böylece, imâmın üzerinde sehiv secdesi var ise, kendisinin de onları yapması caiz olur. Serahsi'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Mesbûk, şayet imâma tabi olmayıp, imâmla birlikte sehiv secdelerini yapmazsa, o secdeler, üzerinden sakıt olmaz, fdüşmez.

Bu durumda, mesbûk, sehiv secdelerini, namazının sonunda ken­disi yapar.
0 îmâm selam verince, mesbûk hemen ayağa kalkar, imâm da biraz sonra, üzerinde sehiv secdeleri bulunduğunu hatırlayıp sec­deye varır ve bu durumda da mesbûk rek'atini secde ile kayıtlama­mış bulunursa, imâmın ardından, ona tabi olarak secdeye varır. İmâm selam verincede, kalan namazını kılmaya kalkar. Bu arada kıyam, kıraat, rüku' gibi fillerden yapmış oldukları hesaba katılmaz. Sonra, namazının kalan kısmını kılmaya devam eder. tmâma tabi o'arak kıldığı bölümü kaza etmez.

Şayet, imâma tabi olup, onunla birlikte sehiv secdelerini yap-mamışsa, namazı caiz olur; namazın sonunda sehiv secdelerini ya­par. Bu müstahsendir.

Eğer, imâm, sehiv secdelerini, mesbûk, rek'atini secde ile kayıt­ladıktan sonra yaparsa, mesbûk, dönüp imâmla birlikte o secdeleri yapamaz. Bu durumda, dönüp imâmla birlikte sehiv secdelerini ya­parsa namazı bozulur. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Bir imâm, korku namazında, sehiv secdesi yaparsa, bu du­rumda kendisine ikinci cemaat tabi olur. Birinci cemaat ise, namaz­larının tamamlanmasından sonra, o sehiv secdelerini yaparlar. Bah-rü'r-!Râık'ta da böyledir.

Lâhık, kendi yanılmasından dolayı, sehiv secdesi yapmaz.

İmâm yanılmış olsa da, mesbûk onunla birlikte sehiv secdeleri­ni yapmasa; mesbûkun kendisi de, namazının yetişmemiş olduğu kısmım kaza ederken yanılsa, bir defa sehiv secdelerini yapması ki­fayet eder. Misafire uymuş bulunan mukîmi bu durumdaki hali de-mes.bûk gibidir.

Bir imâm yanılsa, sonra da abdesti bozulmuş olsa ve yerine bir mesbûku geçirse; bu mesbûk namazı tamamlar. Yalnız, selam vermesi için yerine bîr müdriki (imâma ilk rek'atten itibaren uymuç olan kimseyi) geçirir. Bu müdrik de selâm verir ve sehiv secdelerini yapar. Mesbûk da, onunla birlikte o secdeleri yapar. Şayet, hiç bir müdrik yoksa, hepsi de ayağa kalkıp, yetişemedikleri reVatleri kaza ederler ve namazlarının sonunda da sehiv secdelerini yaparlar. Se-rahsî'nîn Muhıyt'inde de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını beş vakit kılsa da dördüncü rek'-atte, teşehhüd miktarı otursa; eğer beşinci rek'ati secde ile kayıüla^ mamışas, durumu hatırlar hatırlamaz, oturur ve selam verir. Bu ya­nılmasından dolayı da sehiv secdesi yapar.

Şayet, beşinci rek'ati secde ile kayıtlamış ise, oturup sellam vermez. Bilakis, bir rekat daha kılarak, o tek rek'ati de çiftler; otu­rur; teşehhüdü ve duaları okur ve selam verir. Güzel olsun diye de, sehiv secdelerini yapar. Hidâye'de de böyledir. Muhtar olan görüş budur. Kifâye'de de böyledir. Muhiyt'te ise : «Sonra teşehhüd yapar ve selam verir.» denilmiştir,

îlâve edilmiş bulunan o iki rek'aıt nafile, sahih olan kav­le göre, öğle namazının sünnetine sayılmaz. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

«İkindi namazında rek'at ilave edilmez.» denilmiştir. Bu hususta «... edilmez.» diyenlerin değil de «... edilir.» diyenlerin gö­rüşü esahhtır. Tebyîn'de de böyledir, itimat bunun üzerinedir. Çün­kü, ikindiden sonra, dileyerek nafile kılmak mekruhtur. Kendi isteği ile kılınmayınca da mehrûh olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyle­dir.

Bir kimse, sabah namazında, oturduktan sonra, üçüncü rek'ate kalkarsa ve onu da secde üe kayıtlarsa, dördüncü rek'ati ilâ­ve eylemez. Tebyîn'de de böyledir.

Tecnîs'de : «Fetva, Hişâm'ın şu rivayeti üzeredir : İlave yapmada kerahat olmaması bakımından, ikindi namazı iîe sabah na­mazının arasmda fark yoktur.» şeklinde bir açıklama vardır, Bafo-rü'r - Râık'ta da böyledir.

Fakat, sabah namazında, teşehhüt miktarı oturmamış olan şahıs, farz olan ka'deyi (~ oturuşu) terk etmiş olacağından, bu şah­sın kıldığı namaz mekruhtur. Çünkü, sabah namazında, farzdan ön­ce, iki rek'at sünnetten başka, nafile namaz kılmak mekruhtur.

İkindinin dördüncü rek'afcmda, oturmadan kalkma ise, böyle değildir. Çünkü, bu beşinci rek'ate, alltincı rek'ati ilave etmek caiz­dir. Ve, ikindi namazından Önce, nafile kılmak da mekruh değildir. Tebyîn'de de böyledir.

İkindi namazında, dört rek'ati, tamamladıktan sonra attır­mayan kimse, bu durumu, beşinci rek'atin secdesine varana kadar hatırlarsa, hemen oturur. Muhıyt'te de böyledir.

Hulâsa'da : «Bu durumda, teşehhüd yapar; selam verir ve sehiv için de secde eder» denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bîr kimse, son oturuşu yapmadan kalkar ve beşinci rek'ati secde ile kayıtlarsa, bize göre, o kimsenin Öğle namazı bozulur; Mu­hıyt'te de böyledir.                                                         
Bu durumda, İmâm Ebû Haisife (R.A.) ve İmâm Eîbu Yûsuf (RA.3 'a göre, bu şahsın namazı nafileye dönüşür. İlave yapmasa bi-îe, o kimsenin üzerine bir şey lazım gelmez. Hidâye'de de böyledir..

Namazın ne zaman fesada gideceği hususunda, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.) görüş ayrılığında bulun­muşlardır. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «O kimse, başını secdeye kor komaz namazı fasid olur.» demiş : İmâm Muhammed (RA.Î ise : «Bu kimse, başını secdeden kaldırmadıkça namazı fesada gitmez.» demiştir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, secdenin farzı, başı yere koymakla başlar. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, secdenin farzı, başı yere koymak ve kaldırmakla başlar. Muhıyt'te de böy­ledir.

Fahrü'l - İslâm, CâmHi's - Sağir'de : «Fetvada muhtar olan İmâm Muhammed (R.A.)'m kavlidir.» demiştir. Nflıâye'de de böyle­dir.

Bu ihtilafın faydası şurada açığa çıkmaktadır :

Bir kimsenin abdesti bozulduğu zaman, İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'a göre, o kimsenin namazının ıslahı mümkün olmaz; İmâm Mu­hammed (R.A.)'e göre ise, namazının ıslahı mümkün olur; bu kim­se gidip abdest alır; oturur, teşehhüdünü okur ve selam verir. Fet-hti'I - Kâdir'de de böyledir. Esahh olan kavle göre, bu durumda sehiv secdesi yapmaz. Nihâye'de de böyledir.

Bir kimse, üzerinde sehiv secdesi olduğu halde, namazını kes­mek niyyeti ile selam vermiş olur ve bu durumda da, sehvi için sec­de ederse, hala namazdadır; sehiv secdesi yapmazsa namazda değil­dir. Bu, İmâmı A'zam (R.A.) ile İmâm Züfer (R.A.)'e göre ise, bu kimse sehvi için secde etmemişse, namazdadır. İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, selamdan sonra, bu şahsa, bir kimse iktidâ etse, ikti-dası mutlaka sahihtir. Diğer iki imâma göre de sahihtir.

Bir kimse, sehvi için secde ettiği sırada gülse, İmâm Muham­met! (R.A.)'e göre abdesti bozulur. Diğer imamlar buna muhaliftir­ler. Bu kimsenin namazı ise, bil-icmâ' tamdır ve bu kimseden sehiv secdeleri düşer. Şayet, ikâmete niyyet ederse, İmâm Muhammed'e (R.A.) göre, farzı dört rek'ate dönüşür ve namazın sonunda da —se­hiv için— secde eder.. Diğer iki imâma göre ise, namazı dörde dö­nüşmez ve ondan sehiv secdeleri düşer. îcabet eylediği zaman bu kimsenin namazı batiî olur. Nihâye Şerhi'nde de böyledir.
0 Bir kimse, iki rek'at nafile namaz kılsa ve namazda yanılsa, sehvi için secde eder. Sonra iki rek'at daha nafile kılmak istese, bu namazı Önce kilmiş bulunduğu, o namazın üzerine bina edemez. Hi-dâye'de de böyledir.

Bu kimse, bina etmiş olsa yine namazı sahih olur. Çünkü, bu durumda, tahrîme (= iftitah tekbiri almak) bakidir, (devam et­mektedir.) Muhtar olan görüşe göre, bu kimse, sehiv secdelerini iade eder. Misafir de böyledir; ikamete niyyet etmiş olsa, sehiv secde­lerini yaptıktan sonra, kendisine dört rek'at kılmak lazım geför. Ve, sehiv secdelerini iade eder. Tebyîn'de de böyledir.

Bir kimse, yatsı namazını kılarken yanılıp, Tilâvet secdesi olan bir ayeti okusa ve bu secdeyi de yapmasa, rek'atlerden birinin de secdesini yapmamış olsa, sonra selam verse, bu durumda mes­ele, şu dört vecih üzerinedir.

Bu kimse, bunların tamammı, ya unutarak yaptı veya kasden yaptı.. Veya, tilâvet secdesini unutarak, rek'atin secdesini kasden yaptı. Veyahut da, bunun tersini yaptı. Birinci durumda ise, bîl-itti fak namazı bozulmaz. Çünkü, bu selam sehiv selamıdır.

İkinci ve üçüncü vecihler de namazı, ittifakla fesada verirler. Çünkü, kasden selam vermek, o kimseyi namazın hürmetinden dı­şarı çıkarır. Dördüncü vecih ise, Zâhirü'r - rivâyeye göre namazı fa-sid olur. Muhıyt'te de böyledir.

Sehiv secdelerinde yanılmak, sehiv icab etmez- Çünkü, bu, nihayeti olmayan bir iştir. Tehzîb'de de böyledir.

Sehiv secdelerinde yanılmış bulunan kimse, taharri (araşlıı-maJ ile amel eder. Eğer, namazında defa'arca yamlmışsa, iki secde kâfi gelir. Hulâsa'da da böyledir.

Gece kılınan bir nafile namaza imâm olmuş olan kimse, kasden gidi okumuş olsa, günahkar ölür. Sehven böyle olursa, sehiv secdesi yapar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Yetîme'de : «İmâm, vitirde ve teravinde açıktan okumayı terk etmiş olsa, sehiv secdeleri yapar.» denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Sehvetmiş bulunan bir imâmın, —sonra da— abdes.ti bo­zulmuş olsa, yerine bir başkasını geçirir. İmâmın yerine geçen kim­se, selâmdan sonra sehiv secdesini yapar. İmâmın yerine geçen kim­se de sehvetmiş oîsa, önceki imâmın ve kendisinin sehivlerinden dolayı, sehiv secdelerini bir defa yapması kâfi gelir. Nitekim, ön­ceki imâm iki dsfa sehvetmiş olsaydı, sehiv secdelerini bir defa ya­pacaktı.

Önceki imâm sehvetmemiş fakat, yerine geçirdiği kimse seh­vetmiş olsa, bundan dolayı, Önceki imâm_ da sehiv secdesi yapar.

Önceki imâm, yerine bir başkasını geçirdikten sonra sehvetmiş olsa, bu sevhinden dolayı hiç bir şey gerekmez. Zehıyre'de de böy­ledir.
Asıl'da : «Bir kimse, son oturuşta, teşehhüt miktarı otur­duktan, fakat teşehhüdü okumadan önce selam vermiş olsa, teşeh­hüde döner, onu okur ve sonra selâm verir. Sehvinden.dolayı da se­hiv secdesi yapar.» denilmiştir. Muhıyt'tte de böyledir. [68]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..