7- Mehrin Fazlalaştırılması Veya Noksanlaşt1rılması

Nikâh akdi esnasında,    mehir m'iktannın,   fazlalaştırılması, imamlarımızın üçüne göre de caizdir. Muhiyt'te de böyledir.

 Nikâh akdinden sonra, koca tarafından    artırılmış olsa; bu

fazlalık da sahih olur ve kadına verilir. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böyle­dir.

Bu hüküm, kedinin, metıirdeki bu fazlalığı, kabul etmesi ha­lindedir.

Bu fazlalığın, meîtfr cinsinden olup olmaması ile koca veya onun velisi tarafından verilmesi hallerinde de, hüküm aynıdır. Nehru'I ^âık'ta da böyledir.

Fazlalaştırılan mehn'n teekküdü :
1- Tekârüp (= yakınlaşma =cima')
2- Halvet-i sahîha
3- Karı - kocadan blrîsinîn ölmesi ile, meydana gelir.

Şayet, bu üç sebebin dışında, karı - koca arasında bir ayrılık mey­dana gelirse; fazlalık, geçersiz oiur. Bu durumda, asıl mefıir ikiye bö-'Onür ve yarısı kadına verilir. (Fazlalık ise geçersizdir.) Muzmarat'ta dfc böyledir.

Şsyhu'l - İmâm Ebû'l - Leys'in Fetvâlan'nda : «Bir kimsenin karısı, mefirini, kendisine hfbe ettikten sonra, —şahitler huzurunda — "** mehrin miktarım fazlalaştırması, sahih olur.

Şeyhu'I - İslâm Hâherzâde'ye göre : Ayrıldıktan sonra, mehri ar­amak bâtıldır; (= geçersizdir.)

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) dan Beşfr'in rivayetine göre: Bir kimse, Kâısmı, cimâ'dan önce veya sonra; üç talâk ile boşarsa; bundan son-ra- mehrini fazfalaştırması sahih olmaz.

Keza, taiâk-ı rlc'î sona erdikten sonra da, mehri fazialaştırmak sahih olmaz.

Küdürî'de : «Kadının ölümünden sonra, mehrinin artırılma­sı, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre caizdir; İmâmeyn'e göre ise, caiz değildir.» denilmiştir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir kimse, talâk-ı ric'î ile boşamış bulunduğu karısına, — mik­tar belirtmeden — : «Senin me'hrini    fazi al aştırdı m.- dese, bu sahih olmaz; çünkü, burada, miktar meçhuldür. Fakat, bu kimse, karısına; «Bin dirhem me'hirle, sana rücû' ettim [= döndüm)» dese ve bunu kadın da kaıbul etse; bu caiz olur; kadın kabul etmezse, caiz olmaz. Çünkü, mehirdeki fazlalığın sah'ih olması, kadının, kabul etmesi şar­tına bağlıdır. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kadın, mehrini kocasına hibe etmiş olsa da bu duruma da koca şahitlik etse; âlimlerin bu hususta muhtelif kavilleri vardır; bu kaviller içinde Ebû'I - Leys'in seçtiği kavil: «Bu durumda, koca­nın şahitliğinin, —kadın, kabul ettiği zaman— caiz oiduğu»dur. Hu-lâsa'da da böyledir.

Eşbeh (=en uygun) olan ise, bunun caiz olmamasıdır. Bir şey, fazlalaştırma kasdı olmadan, fazlalaştırılmaz. Kerderî'nin Vecîzİ'-nde de böyledir.
Bir kadını, bin dirhem mehirle nikahlayıp, sonradan bu nikâ­hı, iki bin dirheme yenileyen kimsenin durumu hakkında ihtilâf edil­miştir: Şeyhu'I - İmâm Hâherzâde, Kitâbü'n - Nikâh'ında : «İmâm Ebû Hanîfe CR-A.) ve İmâm Muhammed [R.A.)'in kavillerine göre, bu kadı­na, metıir olarak, ikinci bin dirhemin verilmesi gerekmez; bu kadının mehri, bin dirhemdir. İmâm Ebü Yûsuf (R.A.)'a göre ise, bu kadına, —'Sonradan artırılan bu— ikinci bin dirhemin de, verilmesi gerekir.» Bazı âlimlerimiz, birinci kavli, bazıları ise, İkinci kavli benimsemiş­lerdir. Zahîriyye'de de böyledir.

Kâdî el-İmâm'ın Fetvâsı'nda : «İkinci akidden dolayı, kadı­na — ilâveten— bir şey verilmesi gerekmez. Ancak, mehri artırmak maksadı ile ikinci akid yapılmışsa; bu durumda, kadına, bu ikinci me-hir —yani iki bin dirhem— verilir.» denilmiştir. Huİâsa'da da böyle­dir.

«Kadın, mehrini, kocasınd bağışladıktan sonra, kocası, bu kadının mehrini yenilemiş o!sa; bu ikinci mehrln, ödenmesi gerekme­yeceğinde ittifak vardır.» denilmiştir.

Bazıları ise: «Bu mes'ele üzerinde fhtiiâf vardır.» demişlerdir. MlVâcü'd - Dirâye'de de böyledir.

Nikâh, ihtiyaten yenilense; bu durumda metırin artırılması lazım gelmez. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.

O İbrahim, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle dediğini naklet-miştfr: Bir kimse, belli bir mefoirle, cariyesini bir kimseye nikahla­dıktan sonra, bu cariyeyi azâd etse; bundan sonra da, cariyenin ko­cası, onun mehrini belli bir miktarda artırsa; mehre ilâve edilen bu miktar, cariyenin efendisine ait olur.

Ibn-i Semâ Vn in. İmâm Ebü Yûsuf (RA.)'dan naklettiğine göre İse, artırılan bu miktar, kadına aittir. Koca, bu fazlalığı, kadının efen­disine vermesi hususunda zorlanamaz.

Efendi, 'bu cariyeyi satarsa; mehre ilâve edilen bu fazla'lrk, müş­teriye âit olur. Bu durumda da, kadının kocası, bu fazlalığı; efendisine vermeye zorlanamaz.

İmâm Muhammed (R.A.), Cam i'ete şöyle demiştir: «Hür bir kimse, bir cariyeyi, efendisinin izni olmaksızın, yüz dirhem mehirle nikâhlasa; sonra da cariyenin efendisine «Nikâh için izin ver.» dedi­ğinde, efendi: «Mehri elli dirhem artırman şartı ile, izin verdim.» de­miş oisa; koca da bu duruma razı olursa; bu nikâh safıi'n, fazlalık da, sabit o!ur. Koca, buna razı olmazsa, iz*fn sabit olmaz.
Keza, bu şekilde nikahlanmış bulunan bir câriye azâd edilmiş ol­sa; muhayyerdir: Bu cariyenin kocası: «Beni istersen, senin mehri­ni elli dirhem artırdım.» derde, câriye, bunu isterse; bu ihtiyar sahih; artırılan miktar ise, sabit olur. Bu fazlalık, cariyenin efendisine aittir. Bu cariyenin kocası: «Senin için, beni ihtiyar etmene karşılık ola­rak, yanımda1 eiii dirhem var.» dese; câriye de böyle yapsa; bu durum­da, cariyeye bir şey verilmez; reyi de geçersiz olur.

Müntekâ'nin Nikâh Bölümünde : Bir kimse, bir kadınla, nikâhlı olduğunu iddia, kadınsa, bunu inkâr etse; sonradan da, bu karı - koca, bin dirhem şartı ile sulh olsalar; bu durumda, kadın; kocasının iddiası özerine, nikâha izin verse: bu nikâh caiz olur.

KezS, bu durumda koca, karısına ; «Nikâh akdi esnasında kararlaş­tırılan mehri, yüz dirhem artırıyorum.» dese; kadın da bunu kabû! etse; bundan sonra, koca, esas nikâhın aktine, bir beyyine bulsa; bu durumda, bu yüz dirhem (i vermek) ten geri dönemez. Çünkü, bu faz­lalık, mehirdeki fazlalık menzilindedir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kadının, mehrinin noksaniaştrrıhp, aşağı düşürülmesi de caizdir. Hidâye'de de böyledir,

Bir kadının, mehrinden  düşürülmesinin    sahih oiması  İçin, onun, buna rızasının bulunması gerekir. Şayet kocası,    zorlama so­nunda, mehri düşürürse, bu sahih olmaz.

Kocanın, maraz-ı mevtinde, (= ölüm hastalığında) yaptığı düşür­me de sahih değildir. Bahru'r - Bâık'ta da böyledir.

Bir kimse, bir köleyi veya cariyeyi yahut belli bir şeyi me-hîr göstererek, bir kadını nikahladıktan sonra kadın    mehrini alma­dan mehri artırsa; bilâhare, cima' etmeden bu kadını boşamiş olsa; mehirdeki fazlalaştırma, mehirden türeme veya ona bitişik; yahut da, ondan türemiş olmasına rağmen, mahirden ayrı ise; bu durumda, bil ittifak mehrin aslı da, fazlalaştırılan kısım da, ikiye bölünür ve yarış» kadına verilir.

Mehrin, aslından türeme ve ona 'bitişik olma hallerine, şu misal­ler verilebilir: Büyüme, etlenme, güzelleşme, güzlerin birinde önce­den bulunan boz'un kaybolması, dilsiz (= ahrasl iken konuşur olma; sağır iken duyar olma: hurma ağacının mahsul vermesi veya bir tar-İanın ekilmesi,

Mehrin aslından türemiş olmasına rağmen, ondan ayrt olan şey­ler İse : Doğan çocuk; yaralama diyeti; koyundan ksrpılmiş olan yün; keçiden kırpılmış olan ki!; toplanılmış hurma veya hasat edilmiş her hangi bir mahsul gibi şeylerdir. Tahâvî Şerhî'nde de böyledir.

Bu kadın, asıl ile birlikte, türemiş olan fazla mehri de aldık­tan sonra; cimâ'dan önce boşanırsa; mehrin aslı da, ziyâdesi de, ikiye 'bölünür; yarısı kadının olur; diğer yarısı ise ger! alınır Mebsöt'ta da böyledir
Eğer kadının teslim aldığı me'hir ve fazlalık boyanmış elbise veya ilâve yapılmış ev gibi ası[ mehirden türemiş olduğu halde, ondan ayrılmış bir şey değilse; bu şey, ilciye bölünmez. Bu şeyin, ka­dının teslim aldığı gündeki kıymeti ikiye 'bölünür.

Bu şey, eğer, me'hnn aslından türemiş olmayıp ondan ayrı bulu­nan; bağış, kazanç veya ganimet gi;bi bir şey ise; bu durumda, asıl melhir ikiye bölünür; fazlalığın ise, tamam* 'kadının olur. Bu kavil, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir. İmâmeyn'e göre ise, bu durum­da, ıhem mehrin aslı, hem de fazlalık ikiye bölünür. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.

Koca, meftir olarak verdiği şeyi, kiraya vermisse, aldığı kira bedeli, kendisine ait olur ve bunu tasadduk eder. Serahsî'nîn Muhıyt'-inde de böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.AJ'un ka­villerine göre, mehirdeki fazlalık, kadının teslim almasından sonra asıl mehirden türemiş ve onunla birlikte ise, bu durumda .meihîr ve fazla­lığı ikiye bölünmez. Kocanın, o mefırl verdiği zamandaki kıymetinin yarısı, kadına verilir. İmâm Muhemmed (R.A.)'e göre, bunların ta­mamının İkiye bölünmesi men «dilmez. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.

Mehirdeki fazlalık, asıl mahirden türemiş olmaz, fakat onun­la bitişik bulunursa; 'bu ikiye bölünmez. Kadına, asıl mehrin kıymeti­nin yarısı verilir. Bedâi'de de böyledir.

Mehirdeki fazlalık, me'hnn aslından türemiş olduğu halde, ondan ayrı ise —bitişik değilse—-bil-tema' ikiye bölünmez.

Bu fazlalık, asıl mehirden türememiş olur ve ondan ayrı bulunur­sa; bu fazlalık, kadına ait olur. Asıl mehir ise, karı - kocanın arala--nnda taksim edilir.

Yukarıda geçen hükümlerin tamamı, fazlalık söylendikten sonra, fakat cimâ'dan önce, kadının boşanması halindedir.

Fakat, kadın boşandıktan sonra, möhirde faızlalık yapılır ve bu da; kocanın, mehrin yarısını ödemesine büküm verildikten sonra veya bu hükümden ve kadının metırini teslim almasından önce olursa; meh­rin hem aslı, hem de fazlalaştırılan kısmı ikiye bölünür.

Mehrin, yarısının ödenmesine hüküm olsun veya olmasın, meh­rin fazlalaştırılması, kadının mehrini almasından sonra olursa; durum yine böyledir.

Ancak, «mehrin yarısı kocaya aittir.» hükmü verilmeden önce ve mehir kadının elinde bulunurken bu fazlalaştırırla vâki olursa; bu du­rumda, kadının elinde bulunan şey; «nikâhın fâsid olduğuna» hüküm veriimiş olduğu zaman: kadının elinde bulunan şey gibidir. Tahâvî Şer­hi'nde de böyledir,

Eğer, bir kadının mejıri f^zlalaştınldıktan sonra, bu kadın dinden çıkar-veya kocası cima' etmeden önce, onun oğlunu öperse ve bu durumdr. da mehir, kadının elinde bulunmakta ise; mehir kadına bırakılır. Bu kadın, bu mehrin aslının —kocasından aldığı gündeki — kıymetini, kocasına iade eder. BedâPde de böyledir.

Mehir kocanın elinde noksanlaşır ve koca, cima' etmeden önce, karısını boşarsa; bu durumda bir kaç şekil vardır:
1- Mahirdeki  noksanlık, semavî bîr âfet sebebiyle meydana geiebiür. Bu durumda ;

a) Mehirdeki rroksanlaşma —miktarı— az ise; bu halde, ka­dına — fazladan — bir şey verilmez,

b) Mehirdeki noksanlaşma —miktarı— fazla ise, bu durumda kadın, muhayyerdir: İsterse, —nikâh akdi esnasındaki kıymetinin ya­rısını, kendisine vermek üzere— mehrini kocasına bırakır ve kocası bunu, bu kadına öder; isterse, kıymeti noksanlaşan (köle, hizmetçi vs. gibi) mehrinin bedelinin yarısını alır ve noksanlaşan kısmını kocasına ödetmez.
2 - Möhirdeki noksanlaşma, kocanın, bir fiilinden dolayı olabi­lir. Bu durumda da :

a) Noksanlık az olursa, kadın, me'hrinin yarısını alır. Meselâ: Mehir olarak,  kadına,  bir köle verilmiş ve onun kıymeti, —az bir miktarda— noksanlaşmış olsa, bu durumda, koca, karısına, bu meh­rinin değerinin yarısını öder

b) Noksanlaşan miktar çok olursa, bu durumda kadın, mehrinin. nikâh akdi esnasındaki değerinin yarısını alır. Meselâ : Kadın, mehrİ olan kölenin, —nikâh akdi esnasındaki— kıymetinin    yarısını alıp, köleyi kocasına bırakır; veya, kölenin yarısını alır ve bu durumda de­ğerde meydana gelen noksanlığın yarısını da kocası bu kadına tazmin edip, öder.
3 - Mehirdeki noksanlaşma ,kadının bir fiilinden dolay», mey­dana gelmiş olabilir.
8u durumda, noksanlık az olsa da, çok olsa da, kadın muhayyer değildir. Ancak, mehrinin yansını alır. Meselâ : Mehir, bir köle olsa ve kadının bir fiili sebebi ile, kıymeti noksaniaşmiş bulunsa: bu du­rumda, kölenin mevcud haldeki değerinin yarısını alır.
4- Bir ahbabın, yaptığı bir işten doiayı mehrîn kıymeti  nok-ssnlaşirsa; zâhirü'r-rivâyeye göre, bu durumdaki hüküm, mehrin kıy­metinin semavî bir âfet se'be'bi ile noksanlaştığı, zamandaki hüküm gi­bidir.
5- Mehrin kıymeti, yabancı bir kimsenin    fiilinden dolayı da noksanlaşa'bilir. Bu durumda da :

a) Noksanlık az olabilir. Böyle oiunca, kadın mehrinin (meselâ : Mehir olarak verilen kölenin) yarısını alir. Yansından noksanlaşmış bulunan  kısmının değerini de, o yabancı tarafından, kadına tazmin edilir. Yapılacak başka bir şey yoktur.

b) Noksanlık fazla olabilir. Bu durumda kadın, muhayyerdir: Di­lerse, kölenin yarısını alır ve bu yarının noksanlaşmış 'bulunan de­ğerini, yabancıya ödetir; dilerse, bu köleyi kocasına bırakıp, onun, — nikâh akdedildiği sıradaki değerinin, yarısını alır. Koca ise, köle' ran kıymetinde meydana gelmiş olan noksanlığı, o yabancıya ödetir.

Bu hüküm, noksanlığın kocanın yanında meydana gelmesi halin­dedir.

Eğer noksanlık, mehir kadının yanında iken meydana gelir ve bun­dan sonra da, cimâ'dan önce, kocası kadını boşarsa; bu durumda, bir kaç şekilde olabilir:

Eğer noksanlık, semavî bir âfet sebebi ile meydana "gelmiş ve bu noksanlık —miktarca— az ise; koca, bu özürlü (noksan) mehrin ya­rısını alır; başka bir şey alamaz.

Eğar, mehirdeki —bu durumda meydana gelen-— noksanlık, faz­la ise, koca muhayyerdir: İsterse, o noksanlaşmış mehrin yarısını alıp, —noksanlaşmasından dolayı—, başka bir şey istemez; dilerse, bu mehri, olduğu gibi kadına bırakır ve kadının, onu teslim aldığı gün­deki kıymetinin, yarısını Ödetir.

Bu noksanlık, talâktan sonra fakat rnehir kadının elinde iken mey­dana gelmiş olursa, bütün âlimlere göre, koca, o noksanlaşan mehrin yansı ile bundan eksilmiş buiunan miktarın —kıymetinin— yarısını aiır. Kudurt, bu hususu,, kendi Şerhinde böylece zikretmiştir. Sahih olan da budur.

Mahirdeki —kıymet bakımından— rtoksanlaşmanın, talâk­tan önce veya sonra, kadının fiili veya semavî bir âfetle meydana gel­miş olması, müsâvîdir. Noksanlığın mehrin kendi fiili ile meydana gel­miş olması halinde de durum aynıdır.

Eğer, mehirdeki noksanlık, boşanmadan önce, bir yabancının fiili İle meydana gelmiş olursa; kocanın, mehrin kendisinin yarısını, alma hakkı ortadan kalkar. Bu durumda, metırin, teslim ettiği günkü değe­rinin yansı kocaya ait olur. Çünkü, o yabancı, diyet ödeyince, o faz­lalık da, — bu diyetle — ayrılmış olur.

Ancak, bu diyet, talâktan önce, kadının elinde bulunura; mâni­nin ortadan kalkması için mehir ikiye bölüşülür.

Hâkim eş - Şehîd'in zikrettiğine göre, mehirdeki noksanlaşmen.n, talâktan önce veya sonra meydana gelmiş olması da müsâvîdir.

Kudurt, Şerhi'rrde :  »Koca, mehrin aslının yarısını alır.» demiştir.

Su durumda, koca muhayyerdir: Mehrin diyetinin yarısını, diler­se, onu noksanlaştıran yabancıdan; dilerse, kadından alır.

Noksanlık, talâk'tan önce, kocanın fiili ile meydana gelirse; bu durumda da kadın, — yukarıdaki 'gi'bi — muhayyerdir.

Mehir, kocanın elinde iken, helak otur ve sonra da, karısını, ci­ma' etmeden önce boşarsa bu durumda .kadına; mehrîn, nikâh ak­dedildiği gündeki kıymetinin, yarısı verilir.

Eğer, mehir, kadının yanında iken zayi olur ve kocası da onu, cima' etmeden önce boşarsa; koca, o mehrin, nikâh aktedildiği gün* deki kıymetinin yarısını alır. Muhıyt'te de böyledir.

Kadın, mehre bakma hususunda muhayyer değildir.

Kadın, az bir kusurdan dolayı, mehri reddedemez. Ancak, kusur fazla olursa; kadın, mehri reddedebilir.
Fakat, mehir; ölçülebilen veya tartılabilen bir şeyden olursa; bu durumda, az bir kusurundan dolayı da kadın, mehri reddedebilir. 2a-hîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, bir câriye karşılığında, bir kadını nikâhlar ve câ­riye de, bu kadının yanında iken ölürse; sonra da, kadın, cariyenin kör olduğunu anlarsa; bu kadın, kocasına    müracaat edip cariyenin

— körlükten dolayı — noksan  olan değerini alır. Câriye, belirli bir câriye değilse; kadın,  kocasına onun, körlükten dolayı  noksanlaşan kıymetini ödettirir. Bu durumda, koca; orta halli bir cariyenin kıy­metinin yarısını,   karısına   verir.   Şayet,   bu kör cariyenin kıymeti,
— orta halli— bir cariyenin kıymetinden fazla ise, bu durumda karı -kocadan hiç biri, diğerine müracaat edip, bir şey alamaz. Serahsî'-nin Muhıyt'inde de böyledir. [58]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..