Arz-ı Mevât:

Arz-ı mevst: "Hiç bir kimsenin temellük ve tasarrufunda bulunma­yan ve yüksek bir kimsenin sesinin işitilemiyeceği kadar beldeden (köy veya şehirden = yerleşim merkezinden) uzak olan, imâr ve ihye edilme­miş yer." demektir.

Beldenin (şehrin) dışında kalan, halkın orman ve mer'ası duru­munda olan yerler mevât değildir.

İmâm'da oraya sahib olamaz.

Keza çorak arazi, zift mahalli ve halkın faydalandığı, bunlara ben­zer yerler de arz-ı mevât değildir.

Hükümdarın, her hangi bir kişiyi, böyle bir yerden men etmesi ca­iz olmaz.

Arz-ı mevâtın ma'mur yerlerden uzak olması şart mıdır? Tahâvî, bunu şart koşmuştur.

Zâhirû-r-riyvâyede ise, bu şart değildir.

Meselâ: Bir yerin yakınında bulunan denizde, bir ada veya büyük bir meşelik bulunursa, bu yerler, kimseye mülk olmayıp, zâhirû-r-rivâyede, buralar mevat yerlerdir.

Bir rivayete göre, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un görüşü» Tahâvî'nin söy­lediği görüştür.

Fakat, sahih olan zâhirû-r-rivâyede olandır.

Gerçekten arz-i mevât, kendisinden fayda görülmeyen bir yer­dir. Bir yerdi, hiç kimsenin mülkü olmaz ve orada kimsenin husûsî bir hakkı bulunmaz ve burası hiç kimyese bir fayda vermez ise, işte bu yer, arz-ı mevâttır. Beldeye yakın veya uzak olması mühim değildir. Bedârde de böyledir.

Kudûri, şöyle demiştir:

Önceden harap olmaş, sahibi bulunmayan veya bizatihi sahibi bi­linmeyen ve köye bir insan ma'mur yerde durup çağırınca, sesi oraya duyulmayacak kadar-köye uzak olan bir yer, arz-ı mevâttır.

Kadı Fahrü'd-din de, şöyle buyurmuştur: Esahh olan, bir adam ma'mur yerin bir tarafında durup, yüksek sesle çağırdığında, sesinin ye­tiştiği yerler, o ma'mur yerlerin etrafıdır. Çünkü oralara halk muhtaçdır.

Oralar, halkın hayvanlarını otlatacakları veya başka türlü fayda-nacakları yerlerdir.

Bunun dışında kalan yerler, sahibi yoksa-arz-ı mevâttır.

Köyden, bu uzaklıkta bulunması İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) şartıdır.

İmâm Muhammed (R.A.) ise: Her ne kadara karyeye yakın olsa bile köy halkının menfaatinin kesildiği yere itibar edilir.' buyurmuştur.

Şemsü'l-Eimme: İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) görüşü ihtiyar edilir." de­miştir. Kâfi'de de böyledir.

« Hükümdar, arz-ı mevâtı, insanlara muvâkata yapmaya yetkili­dir. Şayet imâm, böyle bir yeri, bir adama verir, fakat o da burayı bıra­kır ve üç seneye kadar imar etmezse, imâm orayı başka birisine verir.

Mevatda mülküyet, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, imâmın iz­niyle, orayı ihya etmekle sabitleşir.

İmâmeyn'e göre, bir kimsenin, bizzat kendisinin ihyâsiyle, mülkü­yet sâbitleşir.(lmamın izni şart değildir.)

Bir zimmî de, bir müslüman gibi, mevâtı ihya hakkına sahipdir. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse imâmın (= devlet başkanının veya onun yetki verdiği kimsenin) izni olmaksınız, bir arz-ı mevâtı ihya etse,İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)’ye göre, bu şahıs, oraya sahip olamaz.

İmâmeyn'e göre ise, sahip olur.

Nâtifî:"Kadı, bulunduğu yerde, imam (= devlet başkanı) yerin­dedir; onun temsilcisidir.*' demiştir. Fetâvâyi Kadİhân'da da böyledir.

Bir adam, mevât bir yeri imar eder, sonra da onu bırakır ve bu yeri bir başkası ekerse: "İkinci şahıs ona hak sahibidir.' denilmiştir.

Esahh olan, o yerin önceki şahsın olmasıdır. Çünkü ihya etmek, ekmekten daha evlâdır. Ve ilk şahıs ona, ihya sebebiyle sahib olmuştur; terk sebebiyle, o yer, bu şahsm mülküyetinden çıkmaz.

İkinci şahsın, taş sebebiyle ona hakkı olmaz. Taş, alâmet olsun di­ye konulan bir işaret taşı veya çakıldır.

Ne taş, ne ot, ne diken, ne etrafını ağaçla çevirmek, ne dikenini yakmak ve ne de benzeri bir şey yapmak, buranın bu ikinci şahsın mül­kü olduğunu ifade eylemez. Üç sene geçmedikçe, bu yer sahibinin elin­den abnmaz.                                                                          

Bu diyanet yoluyla böyledir.

Hüküm ise, "diğeri bıraktıktan sonra, o yer, onu ihya edenindir." der./TebjÎB*de de böyledir.

Bir adam, mevât bir yeri minare gibi yüksek taşla işaretlese, ora­yı ihya etmiş olur. Çünkü, o taş yığını bina hlükmündedir.

Bir kimsenin, mevat bir arazinin etrafına duvar çekmesi veya su basmasın diye hendek kazması, ihya sayılır. Seraba"nin MuhıytTnda da böyledir.

İhya: Bir mevât arazinin Üzerine bina yapmak veya içine ağaç ya­hut bağ dikmek veya orayı sulamaktır, Hall&a'da da böyledir.

Maverâinnehr ve Havarizm arazisi taksim edildiğinden, buralar mevât arazi değildir. Sahibi onu satabilir ve vârislerine bırakır. Eğer bu yerlerin sahibi bilinmiyorsa, oranın tasarrufu hâkime aittir. Kerderî*nin-Vecîzt'nde de böyledir.

Araziyi Memlûke: Ehli inkıraza uğrayan yerdir.

Arazi-i memlûke, buluntu gibidir. "Mevat gibidir..." diyenler de olmuştur. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, böyle bir yere bina yapar veya ekin eker yahut etrafı­na sınır, çekerse, İşte bu yerler o adamın olur. O yerin dışında kalan, o adamın olmaz.

İmam EbÛ Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Bir adam, bir yerin yarısından fazlasını ihya etmişse, geride kalan­da onun olur. Şayet yarısını imar etmişse, geride kalan yarı onun ol­maz. Gerçekten itibar ekseredir. Serafeâ'nin MnhıytTnde de böyledir.

İmâm Muharamed (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Eğer mevât, imar edilen yerin ortasında kalırsa, tamamı ihya edil­miş sayılır.

Şayet mevat, imar edilen yerin bir tarafında ise, geride kalan yer ihya edilmiş sayılmaz. Tatartıaniyye'de de böyledir.

İbnü Semâa, İmâm EH Hanife (R.A,)’ rûn şöyle buyurduğunu etmiştir: Bir adam mevat bir yere, kuyu kazıp, ona su akıtırsa, ziraat yapsın veya yapmasın o yeri ihya etmiş olur.

Şayet bir ark yaparsa, o ihya sayılmaz. Ancak o arktan su akıtırsa, o takdirde ihya sayılır.

Bir kimse, nievât arazinin içinde ot yakmaklada orayı ihya emiş ol­maz. Seraha'nin MnhıytTnde de böyledir.

Bir kimse odunlu ve meşelikti bir yerin ağaçlarını kesip, orasını düzlese, işte bu bir ihya olur. Gıyâsiyye'de de böyledir.

Bir adam, diğerini, bir yerin imarına vekil yapar ve o da o yeri ihya ederse, o ihya edilen yer müvekkilin olur. Eğer, imam müvekkile izin vermişse bu böyledir. Gunye'de de böyledir.

Bize göre, bir kimse tarafından imar edilmiş olan bir yerin he­men yanını ihya etmek caiz olmaz Kenz'de de böyledir.

Fırat veya Dicle yolunu (yatağını) değiştirir ve geri aynı yatağa dönmesi muhtemel olursa, yerlerini ihya caiz olmaz. Şayet terk ettikleri yere dönmeyeceklere, orayı ihya caiz olur; Bu yer mevât arazi sayılır. SirâcüT-Vehhâc'da da böyledir.

Bİr yer, suya batıp deniz olur, sonra da oradan su çekilir ve bu yer tekrar meydana çıkarsa veya bir yer başka bir cihetten harap olduk­tan sonra, bir kişi gelip, orayı i'mar eylese "orası önceki sahibine ait olur." denilmiştir,

"İhya edenin olur." diyenler de olmuştur. Gunye'de de böyledir.

İmâm, (= devlet başkanı) bir adama, ölü bir yeri imar etmesini, ordan faydalanması için emrederse; oranın mülküyeti ihya edenin ol­maz. Çünkü, bu şart sahihdir.

Bu İmâm Ebft Hanîfe (R.A.)*ye göre böyledir. Çünkü ona göre, îmâm'-ın izni olmaksızın, bir ölü yere sahip olunmaz. îmânı, mülküyetini ver­meyince de, bir kimse mâlik olamaz. Müzmerât'ta da böyledir.

Bir adam, bir mevât araziyi ihya ettikten sonra, başka bir adam gelerek o yerin etrafını ihya eylese ve sonraki ihya öncekinin dört bir yanını sarsa, bu durumda ortada olan zat, ihya ettiği yere, dilediği ci­hetten yol açabilir.

Şayet, bu yerin etrafını dört tarafından ayrı ayrı dört kişi sarsalar, yine bu şahıs istediği taraftan yolunu açar. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, mevât bir yere, bir kuyu kazdığında, su ile o kuyunun arasında ekilecek yer kalır; sonra da oraya başka birisi, bir kuyu kazar­sa; o yere önceki adam haklıdır.

Ancak önceki adam o yerden vaz geçerse; o müstesnadır. Müddeti de bir aydır.

Bir arşın kadar bir kuyu kazmak, o yeri ihya olmaz. Gıyââyye'de de böyledir.

Dicle gibi bir nehrin içinde, boş bir yer, (mer'a) bulunuyorsa; orası onu ihya edenin olur.

Ancak, o yer bir karyenin (= köyün) kenarı ise, o zaman, vali o adama mâm olur.

Vali, müslümanlara zarar veren caddeyi kesebilir.

İmâm: Bu hak, hâlife ve onun velâsına aittir." buyurmuştur. Mu-hıyt'te de böyledir.
Bir adam, bir tepenin yanına bir kuyu kazarsa, bu şahıs, o tepe­nin üzerine sahip olur. Gıyâsiyye'de de böyledir.[1]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..