9- REHİN HAKKINDA İHTİLAF VE BU HUSUSTAKİ ŞEHADET

Borç bin dirhem olur ve rehin veren ile alan, rehin konulan şey hakkında ihtilaf ederler ve rehin veren: "O, beşyüz dirheme karşılık." der; rehin alan da: "Bin dirheme karşılık." derse; —yeminle birlikte— rehin verenin sözü geçerli olur.

Şayet rehin veren: "Ben, sana olan bütün borcuma bedel olarak rehin bıraktım." der; o borcu da bin dirhem olur; rehin de bin dirheme müsavi bulunur ve mürtehin: "Sen, onu beşyüz dirheme karşılık rehin bıraktın." der ve bu rehin durmakta olursa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin: "Bu durumda rehin verenin sözü geçerli olur, Karşılıklı yeminleşirler. Eğer yeminleşmeden önce, rehin zayi olursa; mürtehinin dediği gibi olur. Eğer ittifak ederler ve "rehnin, bin dirhem olduğunu" söylerler; fakat cariyenin kıymetinde ihtilaf ederlerse; bu durumda, rehin alanın sözü geçerli olur.

Her ikisi de beyyine ibraz ederlerse, rehin verenin beyyinesi geçer­lidir. Çünkü, bu, tazminatın fazlasını tesbittir." buyurduğu rivayet olunmuştur.

Eğer rehin iki elbise olup, birisi zayi olur ve zayi olanın kıymetinde ihtilaf ederlerse; Helak olan elbisenin kıymeti hakkında rehin alanın sözü geçerli olur. Beyyine getirirlerse; kıymetinin fazlalığı hususunda rehin verenin beyyinesi geçerli olur.

Eğer rehnin kıymetinde ihtilâf ederler ve mürtehin: "Sen, bu iki elbiseyi bin dirheme karşılık rehin bıraktın." der; rehin bırakan da "Bi­risini bıraktım", derse; her ikisi de birbirine yemin verir.

Eğer beyyine ibraz ederlerse mürtehinin beyyinesi tercih edilir.

Rehin veren, rehin alana: "Rehin, senin yanında zayi oldu." der; rehin alan da: "Sen, onu rehin bıraktıktan sonra, benden geri aldın. Ve senin yanında zayi oldu." derse; bu durumda rehin verenin sözü ge­çerli olur. Çünkü rehnin verildiğinde ittifakları vardır. Mürtehin beraa­tını iddia eyüyor. Rehin veren de onu inkâr ediyor. Bu durumda onun sözü geçerli olur.

Beyyine ibraz ederlerse; bu durumda rehin verenin beyyinesi geçer­lidir. Mürtehinin beyyinesi, müntefidir; müsbite olan beyyine evlâdır.

Şayet, rehin alan: "Ben, teslim almadan rehin verenin yanında zayi oldu." derse; onun bu sözü geçerli olur. Çünkü, rehin veren taz­minata dâhil olduğunu iddia ediyor; o da inkâr ediyor.

Eğer beyyine ikâme ederlerse, rehin verenin beyyinesi tercih edilir. Çünkü o, tazminatı tesbit ediyor. Bedai'de de böyledir.

Bir adam, bir ay vadeli bin dirhem borca karşılık, bin dirhem değerinde bir cariyeyi rehin bırakıp, başka bir adamı da onu satmaya yetkili kılar; müddet de tamam olur; rehin alan şahıs, o cariyeyi adi sa­hibine getirerek, onu satmasını ister. Rehin veren de: "Bu, benim cari­yem değildir." der ve bu durumda rehin veren ve alan "rehin bırakılan cariyenin kıymetinin bin dirhem olduğunu" doğrulayıp, borcun da bin dirhem olduğunu kabul ederler; rehin verenin getirdiği cariyenin kıy­meti de bin dirhem olursa; mesele tamamdır.

Yalnız rehin veren, "onun, kendi cariyesi olduğunu" inkâr ederse, bu durumda rehin alanın sözü geçerli olur.

Bundan sonra adi sahibi de inkâr eder ve: "bu câriye, rehin bırakı­lan câriye değildir." derse; veya: "Ben bilemiyorum." derse; —yeminle beraber— onun sözü geçerli olur.

Eğer yemin ederse; onu satmaya zorlanmaz.

Eğer yemin edemez ise, o zaman onu satmaya zorlanır. Çünkü sahi­bi adlin satması,başkasının hakkına taalluk eder. O da rehin alandır. işte bunun için, satmaya cebredilir.

Yed-i adi cariyeyi satınca, rehin verene müracaaat eder. Eğer adi sahibi yemin ederse; satışa zorlanmaz. O zaman, hâkim rehin verene "Onu satmasını" emreder.

Eğer o da kaçınırsa, cebredilmez. Fakat, onu hâkim kendi satar.

Adi sahibi ölse de hâkim satsa; uhde rehin verene karşıdır.

Rehin alan, cariyeyi getirir ve o cariyenin kıymeti beşyüz dirhem olursa; rehin veren de: "Bu, benim cariyem değildir." der; rehin alan ise: "Bu o câriyedir." derse; bu durumda rehin verenin sözü geçerli olur. Yalnız, yemin eder.

Eğer yemin ederse, câriye borca mukabil zayi olmuş olur. Sonra da adi sahibine müracaat eder.

Eğer adi sahibi, rehin alanın sözünü doğrularsa; ona: "Bunu, re­hin alan için sat" denilir. Satınca da parasını rehin alana verir.

Eğer onda noksanlık olursa; geride kalan borç için, rehin alan, re­hin verene müracaat edemez.

Ancak rehin alan, söylediği sözün doğruluğuna delil getirirse; o za­man, kalan borç için rehin verene başvurur.

Bu, her ikisi de rehin bırakılanın kıymetini doğruladıkları ve onun bin dirhem olduğunu söyledikleri zaman böyledir.

Şayet ihtilaf ederler de rehin veren: "Cariyenin kıymeti bin dirhemdi. Bu, o câriye değildir." der; rehin alan ise: "Senin, bana verdiğin cari­yenin kıymeti beşyüz dirhemdi." derse; bu durumda rehin alanın sözü geçerli olur.

Sahib-i adi de onu doğrularsa; artık, onu satmaya cebredilir. Şayet parası, borçtan az olursa; rehin alan kalan borç için, rehin verene müracaat eder.

Eğer, adi sahibi, onu satmadan imtina ederse; rehin veren onu sat­maya zorlanır. Veya, onu hâkim satar. Kalan borç, rehin verene aittir. Fetâvâyi Kâdibân'da da böyledir.

Eğer rehin köle olur ve rehin veren de, alan da onda ihtilaf eder­ler de, rehin veren: "Rehin günü değeri bin dirhemdi; gözünün birinin kör olmasıyla, yarı kıymeti gitti." der; rehin alan ise: "Hayır, rehin gü­nü kıymeti beşyüz dirhemdi; bundan sonra, kıymeti arttı ve benim hak-kımdan ikiyüz elli dirhem gitti." derse; rehin verenin sözü geçerli olur. Çünkü, o hâl ile maziye delâlet ediyor ve zahir, onun şahidi oluyor.

Şayet beyyine getirirlerse, yine rehin verenin beyyinesi geçerli olur. Çünkü, o tazminatın fazlalığını tesbit ediyor, kabulde evlâ olan odur Bedâi'de de böyledir.

İsâ bin Ebân, İmâm Muhamraed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

Rehin, iki elbise olur; rehin veren de giymesi için rehin alana izin verir; o da giyer ve onu zayi eder; sonra da aralarında "giyerken zayi oldu."; "Yok, çıkardıktan sonra zayi oldu." diye ihtilâf çıkarsa; bu du­rumda, rehin alanın sözü geçerli olur. Çünkü, ikisi de onun rehinden çıktığında ittifak eylediler. Bu durumda rehin verenin, onun rehne dön­düğüne dair olan iddiası doğrulanmaz.

Bir kimse, bin dirhem karşılığında, bin dirhem değerindeki bir köleyi, birine rehin verdiğinde; rehin alanı, onu satmaya yetkili kılar ye rehin alan: "Onu, beş yüze sattım." der; rehin.veren de: "Sen, onu satmadın; fakat, o senin yanında öldü." derse; bu durumda rehin ve­ren, "rehin alanın, onu beş yüz dirheme sattığını bilmediğine dâir" Al­lah adına yemin eder. O takdirde, onun sözü geçerli olur. Ondan, rehin verenin yanında öldü.'" diye yemin etmesi istenilmez. Zehıyre'de de böyledir.

R^hin veren, rehin alanın rehin elbiseyi, belirli bir gün giymesi­ne izin verir; rehin alan da, onu yırtılmış hâlde getirerek: "Dediğin gün giyerken yırtıldı." der; rehin veren de "Hayır sen o gün giymedin ve o gün yırtılmadı." derse; bu durumda rehin verenin sözü geçerli olur.

Eğer, rehin veren, onun giydiğini ikrar eder; fakat: "Giymeden önce veya giydikten ve çıkardıktan sonra, yırtıldı." derse, bu durumda rehin alanın sözü geçerli olur. Çünkü, onun rehinlikten çıktığında ikisinin de ittifakı vardır. Ve rehin alanın sözü geçerlidir. Kerderî'nin VecizPnde de böyledir.

Rehin, köle olur; rehin veren de, beyyine ile onun, rehin alanın yanından kaçtığını söyler; rehin alan da beyyinesi ile rehin verenin ya­nından kaçtığını söylerse; İbnü Semâa, İmâm Mu hara m ed (R.A.)'in "Rehin alanın beyyinesi kabul edilir." buyurduğunu nakletmiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Rehin veren: "Sana bu elbiseyi verdim; sen de benden teslim al­dın." der; rehin alan da: "Sen, bana şu köleyi rehin olarak verdin. Ben de onu teslim aldım." der ve her ikisi de beyyine ibraz ederler ve eğer elbisede kölede rehin alanın yanında duruyor ise rehin alanın beyyinesi-ne itibar edilir. Şayet, her ikisi de zayi olur ve rehin verenin iddia eyle­diğinin kıymeti daha fazla olursa, bu durumda rehin verenin beyyinesi geçerli olur, Zahîrriyye'de de böyledir.

Eğer, rehin alan: "Sen, ikisini birden bana rehin verdin." der, rehin alan da: "Hayır; ben sana yalnız bunu rehin verdim." der ve her ikisi de beyyine ikame ederse; bu durumda rehin alanın beyyinesi itibar görür.

Rehin alan: "Sen, bu köleyi, bana bin dirheme karşılık rehin ver­din. Ben de senden teslim aldım. Benim sende bundan başka ikiyüz di­narım daha vardır. Sen, bana, ona karşılık rehin vermedin." der; rehin veren de: "Sen, bu köleyi benden gasbeyledin. Ve senin bende, rehinsiz olarak bin dirhemin vardır. Gerçekten senin ikiyüz dinarına karşılık ben bir câriye rehin bıraktım." der ve devamla: "Onu, sen teslim aldın ve ona fülane derler." der; rehin alan da: " Ben, senden teslim aldım. Be­nim sende bundan başka ikiyüz dinarım daha vardır. Sen, bana, ona karşılık rehin vermedin." der; rehin veren de: "Sen, bu köleyi benden gasbeyledin. Ve senin ikiyüz dinarına karşılık ben bir câriye rehin bı­raktım." der ve devamla: "Onu, sen teslim aldın .ve ona fülane derler." der; rehin alan da: "Ben, senden filâneyi rehin almadım. O senin câri-yendir." der ve köle de, câriye de rehin alanın yanında olursa; rehin alanın da'vasına karşj, rehin veren yemin eder. Çünkü, rehin sözleşme­si rehin veren ve alan tarafından lüzumuna taalluk eyliyor. Eğer ikrar ederse ne âla., inkâr ederse, yemin etmesi istenir.

Eğer yemin ederse, köle hakkında rehin bâtıl olur.

Eğer yeminden kaçınırsa, köle bin dirheme karşılık rehin olur.

Rehin alana gelince; câriye hakkında yemin etmez; fakat onu re­hin verene İade eder. Çünkü rehin sözleşmesi, rehin olan tarafından lâ­zım değildir.

Artık onun câriye hakkındaki inkârı, rehni reddi menzilindedir ve onu rehin verene geri verir.

Eğer rehin bırakılan şey yanında ise, yemin vermekte bir fayda yoktur.

Eğer ikisi de beyyine getirirse, rehin verenin değil, alanın beyyinesi nafiz olur. rehin verenin olmaz. Hükümde ma'nâ yoktur.

Ancak, câriye rehin alamn yanında ölmüşse; işte o takdirde, rehin verenin beyyinesiyle hükmedilir. Mebsût'ta da böyledir.

Rehin verenle, alanın arasına, rehin olan çocuk hakkında ihtilaf düşer ve rehin alan: "Benim yanımda doğdu" derse, onun sözü geçerli­dir. Çünkü yanındadır; başkasından aldığını ikrar etmemiştir.

Şayet, rehin alan: " Sen, anasını da çocuğunu da beraber rehin bı­rakın." der; rehin veren de: "Hayır, ben yalnız anasını rehin bıraktım." derse, bu durumda rehin verenin sözü geçerlidir. Çünkü o, rehin alanın iddiasını reddediyor, burhanı, ikisi hakkında da makbuldür. Eğer yal­nız rehni iddia ederse; makbul olmaz. Çünkü mücerred sözleşme lâzım değildir.

Eğer rehin alan, rehni inkâr ederse; rehin hakkında, rehin verenin beyyinesi dinlenmez. Çünkü, rehin alan tarafından lâzım değildir.

Şahitlerin teslim alma hususundaki şehâdetleri müsavidir veya re­hin verenin ikran üzerinedir. Bu İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göre böyledir.

Sonuncu ise İmftmeyn'in kavlidir. Kerderî'nin VecîzFnde de böyledir.

Rehin veren, "rehin bıraktığı kölenin değerinin ikibin dirhem ol­duğuna ve onu bin dirheme karşılık rehin bırakılmış bulunduğuna dâir" beyyin getirir; rehin alan da onu inkâr eder ve köleye ne yaptığı da bi­linmez ise; kölenin bedelini öder. Alacağı kadarını hesaplar, kalanını rehin verene iade eyder.
Şayet rehnin alan, rehni ikrar eder ve o, yanında ölürse; rehin ola­rak ölür; fazlasını tazmin eylemez. Çünkü o, fazla hakkında emindir; inkâr bulunmadığı için, o fazlalığı tazmin etmez. (= ödemez). [20]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..