10- ALTINI, ALTIN VEYA GÜMÜŞÜ, GÜMÜŞ KARŞILIĞINDA REHİN BIRAKMAK

Dirhemleri, dinarları, ölçülen ve tartılan şeyleri rehin etmek caizdir.

Eğer cinsine karşı rehin ederse; o zayi olunca, borçtan misliyle zayi olmuş; olur.

Şayet yeniliğinde ihtilâf ederlerse yine böyledir. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A'.)'ye göre böyledir. Imâmeyn'e göre ise, cinsinin hilafı ile tazmin edilir, ve o aslın yeri­ne rehin olur.

Zayi hâli, muhalsiz ödeme hâlidir. Ödeme ise, ancak terazi ile (ağır­lıkla) tartılarak olur.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göredir.
Imâmeyn'e göre ise, zarar halî ödeme halidir. Zarar meydana gel­mez ise, yâni, bir adam, ağırlığı on dirhem olan, gümüş yağdanlığı, on dirheme karşılık rehin bırakır; o da zayi olursa; ve kıymeti ağırlığı gibi, on dirhemse; bi'1-ittifak borç düşer.
Eğer, değeri ağırlığından fazla ise, bi'1-ittifak yine borç düşer.

Eğer değeri ağırlığından noksan ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye gö­re, yine borç düşer.

Imâmeyn'e göre ise, rehin alan, onun kıymetini, cinsinin hilafından öder.

Şayet kırılırsa; kıymeti de ağırlığının misli yani on dirhemse; işte o İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, rehin bırakan muhayyerdir: Dilerse, borcunun tamamına sayar; dilerse, rehin alana, onun kıymetini cinsinin hilafından ödetir; isterse, cinsinden ödetir. Ve o tazminat, rehin alanın yanında öncekinin yerine rehin olarak kalır. Ve o rehin konulan şey, tazminat sebebiyle, rehin alanın mülkü olur.

Rehin veren de borcunu ödemeye cebredilmez.

İmâm Muhammet! (R.A.)'e göre, bu böyledir. Dilerse, borcun tama­mına karşılık tutar; dilerse, onu rehin alana, borcuna mukabil verir de, bu durumda, o alacağı karşılığı olarak, rehin alanın malı olur. Rehin veren onun bedelini Ödemez.

Eğer kıymeti tartısından az ise, (meselâ, sekiz dirhem ise) o zaman, kıymetini tazmin eder ve —ribâ korkusundan— cinsinin, gayrisindan ödeme yapar ve o, rehin alanın yanında bi'l'itüfak rehin olur.

Eğer kıymeti vezninden fazl# (Mesela: on iki dirhem ise) onunla borcunu çözer; dilerse cinsinin ğayrisiyle tazmin eder. ve o, rehin ala­nın yanında rehin olur. İmâm Ebû Yusuf (R.A.) a göre altıda beş kıymeti­ni tazmin eder ve tazminat sebebiyle altıda beş onun mülkü olur.

Şayet ağırlığı sekiz dirhem olur ve zayi olursa; borcundan sekiz dir­hem düşer. Kıymeti ister olsun, isterse çok olsun; isterse, müsavi olsun, bu İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göre böyledir. Çünkü, ona göre itibar ağırlığadır.

İmameyn'e göre de eğer, kıymeti, ağırlığı gibi ise bu böyledir.

Şayet eksilir veya artarsa; (yedi veya dokuz veya on gibi) işte o za­man, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, onunla bütün borcu çözer veya cinsinden kıymetini ödetir. Yukarıda geçtiği gibi..

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, dilerse, onunla bütün borcunu çö­zer dilerse onu rehin alana, borcundan sekiz dirheme karşılık olarak, terk eder, kırıldığı zamana itibar edilir.
Eğer değeri tartısından yedi dirhem noksansa veya dokuz on dir­hem fazla ise; dilerse, rehin veren, onunla bütün borcunu çözer, diler­se, cinsinin hilafı bi'1-ittifak tazmin ettirilir. Keza, on iki dirhem olur­sa; bu İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâm Ebû Yusuf (R.A.)'e göre böyledir. Altıda beşini tazmin ettirir veya onunla bütün borcu çözer.

İmam Muhammed (R.A.)'e göre, eğer iki dirhemden fazla noksanla-şırsa; rehin veren borcu çözmekle zorlanmaz.

Eğer vezni borcundan onbeş fazlaysa; o da zayi olursa; onun üçte ikisiyle borcunu öder; üç dirhem de emânet olur. Değeri az olsun çok olsun böyledir.

Yine, İmameyn'e göre, eğer vezni gibi ise veya az ise yahut benzeri ise, cinsinin hilafından onu tazmin eder.

eğer on iki dirhem ise, kıymetinin altıda beşini ödetir. Önce geçtiği gibi..

Eğer kırılırsa; isterse onunla borcunu çözer; dilerse, borcunun üç­te ikisini tazmin ettirir. İster az olsun, isterse çok olsun, bu, İmâm Ebû Hanife (R.A)'ye göre böyledir.

İmânı Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, eğer kıymeti vezni kadar olursa; İmâm Muhammed (R.A.)'e göre dilerse borcunun tamamım çözer; dilerse bor­cuna karşılık üçte ikisini terk eder. Ve ondan (rehin alandan) üçte birini alır.

Şayet yirmi dirhem fazla ise, Smâm Ebû Yûsuf (R.A.) göre: dilerse, bütün borcunu çözer; dilerse, rehnin kıymetinin yansını ödetir. Çünkü yansının değeri borcuna baliğdir. İmâm Mnaammed (R.A.)'e göre, eğer, kırılmak suretiyle beş dirhem noksânlaşırsa; işte o zaman borcunu ta­mam ödemesi cebredilir.

Eğer daha fazla noksânlaşırsa, muhayyerdir: Dilerse, borcun ta­mamını çözer; dilerse, borcuna karşılık üçte ikisini bırakır ve üçte biri­ni alır.

Eğer kıymeti on iki dirhem ise, onunla bütün borcunu çözer; diler­se altıda beşinin kıymetini ödetir.

Bu, İmameyn'e göredir.

Eğer kıymeti, borcun misli kadar (on dirhem) ise; veya borçtan az İse, (dokuz dirhem gibi) dilerse, borcunun tamamını çözer: dilerse, cin­sinin hilafından, değerinin tamamım tazmin ettirir.

Bu İmameyn'e göre böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.) Asi kitabında şöyle buyurmuştur: Bir adam, diğerine bir dirhem ağırlığında gümüş bir yüzüğü rehin bırakır ve bu yüzükte dokuz dirhem değerinde bir kaş bulunur; bu yü­züğü de on dirheme karşılık rehin bırakmış olur; o da zayi olursa; İmim Ebû Hanıfeye (R.A.)'ye göre, o, hâli üzerine helak olmuştur.

İmâmeyn'in kavline göre, halkanın kıymeti bir dirhem veya daha fazla ise, cevap böyledir. Yüzükteki gümüş bir dirhemden az olabilir. Eğer, o yarım dirhem ise, kaşın zayi olmasıyla dokuz dirhem borçtan düşer ve rehin veren, yüzükte bulunan gümüş için, muhayyerdir. İster­se borcuna sayar; isterse yarım dirhemin kıymetini ödetir. Sonra da re­hin alan, rehin verene müracaat ederek, bir dirhemim alır. Fakat, hal­ka durur da, kaş kırılırsa; kaşın karşılığı olan noksan dirhem borçdan düşer. Bu, bi'Mcma böyledir. Eğer halka kırılırsa, rehin veren bi'I-ittifak muhayyerdir. Eğer halkanın kıymeti bir, dirhem veya daha az olur ve onu terk etmek isterse; buna hakkı vardır.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)fnin kavlidir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre onu, kıymetiyle, rehin alana bırakır.

İmâm Mnhammed (R.A.)'e göre, onu, borca karşılık bırakır. Eğer bir dirhemden fazla ise (birbuçuk dirhem gibi) dilerse; tam kıymetini tazmin ettirir, (birbuçuk dirhem olarak..)

Bu İmâm Ebû Hanîfe (R.A)'nin kavlidir.

Yüzük Altından olursa yine böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, halkanın üçte ikisinin kıymetini, al­tından olarak rehin alana terk eder.

İmâm Muhammed (R.A.) ise: "Eğer, kırık yarım dirhem noksanlık icap ettiriyorsa; bir şey gerekmez. Rehin veren, borcunu ödemeye zor­lanır. Kendisi de muhayyer olmaz. Şayet, yarım dirhemden fazla nok­sanlık yapmışsa; rehin veren muhayyerdir; kıymetiyle değil de, borcu­na mukabil, onu terkedebilir." demiştir. Muhiyt'te de böyledir.

Ziynetlenmiş ve elli dirhem değerinde olan bir kılıcı; rehin bıra­kır bu kılıcın gümüşünün değeri de elli dirhem olur ve onu yüz dirheme karşı rehin bırakılır; sonra da bu kılıç zayi olursa; işte o, olduğu gibi zayi olmuş olur. Çünkü, onun maliyetinde borcu ödemek vardır.

Şayet kabzesi kırılırsa, noksanlığı kadar borçtan düşülür. Mebsût'-ta da böyledir.

Bir kimse, paralarını rehin bırakır ve o zayi olursa; borca karşı­lık zayi olmuş olur. Piyasa, onu ucuzlatsa; buna itibar edilmez.

Eğer kırılırsa, kıymeti kadar borçtan düşülür.

Bu İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir.

Rehin alan, onu tazminatla değiştirdiği zaman baki kalan rehin olur tazminat da onunla beraber rehin olur.

Ancak, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.): Yanında, borç para olur ve o da ucuz-larsa; buna itibar edilmez." buyurmuştur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

EI-AsJ kitabında şöyle zikredilmiştir:

Bir adamın yanına, bir dirheme karşılık bir leğen veya küp, kazan rehin bırakılır ve bu rehin helak olursa; kıymetiyle helak olur.

Eğer kırılır ve tartılmayan bir şey olursa; hissesi kadar borçtan düşürülür.

Fakat o, tartılan bir şey ise, rehin veren muhayyerdir: Dilerse, onunla borcun tamamını çözer; dilerse, kıymetiyle terkeder.

Bu, İmim Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

İmam Mnhammed (R.A.)'e göre, borca karşılık terkeder.

Bu hususta, İmam Yûsuf (R.A.)'un kavli, İmâm Ebû Haoîfe (R.A.) gibidir.

Şerasü'l-Eimme Serahsf: " Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavli, bu mes'elede Ebû Hanîfe (R.A.)*nin kavüyle beraber zikredilmiştir. Böyle rivayeti zâhirü'r-rivâyeye göre doğru değildir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, diğer birine yüz dirheme karşılık bir kür buğday rehin bırakır ve bu buğdayın değeri İkiyüz dirhem olursa; ve şayet, bu buğ­day zayi olursa; yarısına mukabil borç ödenmiş olur.

Eğer su isabet eder ve ıslanıp şişer ve kokarsa; rehin bırakan mu­hayyerdir: Dilerse, borcun tamamını çözer; başka bir şeyi olmaz; diler­se, onun yansı kadar taze buğday ödetir; geri kalan yansı İmâm Ebû Ha-nife (R.A.) ile İmim Ebfl Yûsuf (R.A)'a göre, tazminatla birlikte, rehin olur.

İmim Mnhammed (R. A.)'e göre ise, bu buğday sahibinindir; onu tasadduk eder.
Hızânetü'l-EkmeTde de böyledir. En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [21]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..