Kâhinin Değil Merhûnun (=  Rehin Edilen Şeyin) Cinayet İşlemesi

Bu cinayet de, ya insana karşı veya insanın dışında bir şeye karşı işlenir. Bunlardan hâli olmaz.

Eğer, insana karşı olursa; o da, ya kasden; veya hatâen olur.

Eğer kasden olursa; kısas olunur. Rehin olmamış gibi., ister ya­bancıyı Öldürsün, isterse rehin vereni veya rehin alanı öldürsün müsavidir.

Eğer kısas edilirse; borç düşer.

Bu, cinayet kasden olduğuna göredir.

Fakat, cin^ayet hatâen veya hatâya mülhak olur; katil de kısasa ehil olmazsa; ya onu def, veya fidye gerekir.

Sonra duruma bakılır: Eğer, köle tamamen tazminat olursa; (şöyle ki: Kıymeti borcun kıymeti kadar veya ondan biraz az mesela: kölenin kıymeti bin dirhem; borç da bin dirhem veya kölenin kıymeti beş yüz; borcun kıymeti bin dirhem olursa;) Önce, rehin alana "fidye vermesi' söylenir.

Eğer fidyeyi verirse; gerçekten borçtan halâs olur ve cinayet işle­memiş gibi olur. Ve, rehin olarak, baki kalır. Önceden olduğu gibi.. Rehin verene de, bir şey için müracaat edilmez. Ona, def de olunmaz.

Eğer, rehin alan bundan kaçınırsa; (yani fidyeyi vermezse), onu ver­mesi, rehin verene söylenir.

Eğer, köleyi vermeyi ihtiyar ederse; rehin bâtıl olur ve borç düşer.

Eğer fidyeyi iltiyar ederse, yine rehin bâtıl olur ve borç düşer. Çünkü,

rehin alanın hakkını yerine getirmiştir. Zira, rehin alana karşı fidye, tazminatta cinayetin husulü içindir. Artık, fidyeye, kölenin kıymetine ve borca bakılır: Eğer fidye, borcun misli ise; kölenin kıymeti de borcun misli ise veya daha çoksa; borç düşer.

Eğer, fidye, borçtan noksan ise, kölenin kıymeti de borç kadar ve­ya daha çoksa; borç, fidye nisbetinde düşer ve köle kalan borç için re­hin olarak habsedilir.

Eğer fidye, borç kadar veya daha çoksa; kölenin kıymeti de borç­tan az ise; borç, kölenin kıymeti kadar düşer; ondan fazla düşmez.

Eğer bazısı, mazmun; bazısı emânet ise, (şöyle ki: Kölenin kıymeti iki bin dirhem; borç bin dirhem olursa) bu durumda fidye, ikisine karşı olur. Rehin alan tarafından hitabı defin manâsı, defe rızadır.

Eğer def olursa, bir şey gerekmez.

Eğer rehin veren ve alan, aralarında ihtilaf ederler ve biri defi biri fidyeyi ihtiyar ederse; bu durumda, şu iki ihtimal söz konusudur: Ya ikisi de hazır olurlar veya ikisi de gaip olurlar. Veya biri hazır; biri gaip olur.

İkisi de hazır olur ve def de içtima ederler ve onlara köle def edilip verilirse; gerçekten rehin alanın alacağı düşer.

Şayet, fidyede içtima ederlerse; her birine fidyenin yarısı verilir.

İkisine fidye verilince; köle cinayetten temizlenir ve olduğu gibi re­hin olur. Ve onlardan her biri, teberru etmiş olurlar; fidyeye müracaat etmezler.

Eğer ihtilaf ederler ve onlardan birisi fidyeyi ister; diğeri de köle­nin verilmesini isterse; hangisi fidyeyi isterse, o evlâ olur. Sonra da hangisi fidyeyi ihtiyar ederse; köle, bütün diyetiyle onun olur. diğeri defe sa­hip olamaz..

Fidyeyi ihtiyar eden, rehin alandır. Bedelin tamamı fidyedir. Geri­de, köle rehin olarak kalır. Çünkü kölenin rakabesi, fidye sebebiyle ci­nayetten temizlenmiştir. Sanki hiç cinayet işlememiş gibidir. Rehin alan, rehin verene, alacağı için müracaat eder.

Emânetten hissesi içinde müracaat eder mi?

Kertû, burda İki rivayet zikreylemiştir. Bir rivayette "Müracaat ede­mez. Bilakis, o, teberru olur." diğer rivayette ise: "Müracaat eder." denilmiştir.

Kadı Muhtasar Tahâvî Şarhı'nde şöyle buyurmuştur: Müracaat edemez. Ancak, sadece alacağı için müracaat eder. Ri­vayetin ihtilafı söylenmemiştir.

Fidyeyi ihtiyar eden, rehin veren olursa; fidye bedelle birlikte te­berru olmaz. Bilakis rehin alanın alacağının yarısını ödemek olur.

Sonra bakılır: Eğer fidyenin yarısı, borcun tamamı kadarsa, bor­cun tamamı düşer.

Eğer borçtan noksan ise, olduğu kadarı borçtan düşer; fazlası için alacak sahibi, borçluya başvurur. Ve, o rehni, rehin olarak habseder.

Bunlar, ikisi de hazır olduğu zaman böyledir.

Fakat, birisi hazır olursa, onun istediğini defe velayeti yoktur. Is-:er rehin veren olsun, isterse rehin alan olsun..

Eğer hazırda olan rehin alan ise, fidye bedelle beraber, fidyenin ya-ısın da teberru olmaz.

Bu İmâm Ebû Hanife (R.A.)'ye göre böyledir.

Ve o, alacağı için, rehin verene müracaat eder. Fidyenin yarısı için le müracaat eder. Fakat, o köleyi de borca karşılık rehin olarak hapseder.

Borç ödendikten sonra, fidyenin yarısı içinde rehn olarak habseder.

İmameyle göre, rehin alan, fidyenin yansını teberru etmiş olur. Reıin verene, onun için müracaat edemez. Ancak alacağı için müracaat :der.

Bu, yabancıya karşı cinayet işlediği zaman böyledir.

Cinayet rehin veren veya alana karşı olur ve rehin verenin nefsine karşı cinayet işlemiş bulunursa; bu hâl mal icabettirir.

Fakat, mala karşı cinayet işlemişse, işte o heder olur.

Rehin alana karşı cinayet işlerse; işte o da hederdir. Bu İmâm Ebû hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

İmâmeyn'e göre muteberdir; ya bedelini verir veya fidyesini verir.

Eğer rehin alan buna râzi olursa; borç bâtıl olur.

Eğer, rehin alan: "Ben, cinayet istemiyorum. Def veya fidye za­manı, hakkımın düşmesini istemiyorum." derse; buna hakkı vardır. Ci­nayet bâtıl olur. Köle, hâli üzre rehin olarak kalır.

Kldî, Taharf Şerhı'nde şöyle buyurdu:

"Eğer kölenin tamamı borca karşılık tazminat ise, işte bu ihtilai

üzerinedir. Eğer, bir kısmı tazminatda, bir kısmı da emânet ise, cinaye­ti bi'İ-ittifak muteberdir. Râhine: "İstersen, köleyi ver; istersen fidye ver." denilir.

Eğer köleyi def eder; rehin alan da ona razı olursa; borcun tamamı bâtıl olur ve kölenin tamamı rehin alanın olur.

Eğer fidyeyi ihtiyar ederse; onun yansı rehin alanın; yarısı da re­hin verenin olur. Mürtehinin hissesi bâtıl olur. Rehin verenin hissesi fidye olur. Köle ise, hali üzre rehin olarak kalır.

Bu, mürtehinin nefsine karşı cinayet işlendiği zaman böyledir.

Fakat, onun malına karşı cinayet işlenirse; eğer, o malın kıymeti ile borç müsavi ise, cinânet bi'l-icma hederdir.

Eğer malın kıymeti, borçtan fazla ise; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, iki rivayet vardır. Rivayetin birinde: "Emânetin miktarına göre, cinayete itibar edilir." diğer rivayette ise: "Asla cinayet hükmü sabit olmaz." denilmiştir.

Cinayet, rehin verenin veya alanın oğluna karşı işlenirse; şüphe yok ki o mu'teberdir ve rehnin cinayeti hükmündedir. İnsanlara karşı işle­nen cinayet gibidir.

Başka mallara karşı işlenen cinayet, (malın helak olması, kölenin boğulması gibi) bunun hükmü, rehnin gayrisinin hükmü gibidir. Bor­cun, köleye taalluku gibidir ve o satılır. Rehin veren veya alan borcu öderler. Onlardan birisi öderse; hüküm, bizim insana işlenen cinayet hak­kında dediğimiz gibidir.

Rehin alan, borcu ödeyince; kendi alacağı baki kalır; köle de rehin olarak kalır. Çünkü, fidye, köleyi borçtan fariğ kılmaktır. (= kurtar­maktır.) Böyle olunca da köle, borca karşı rehin olarak kalır.

Eğer, mürtehin borcu ödemeden kaçınır da, onu, rehin veren öderse; mürtehinin borcu bâtıl olur.

Şayet, her ikisi de borcu ödemekden kaçınırlarsa işte o zaman, kö­le borca karşı satılır ve alacaklının parası ödenir.

Kölenin satılması, onun parasından, alacaklının alacağının öden­mesi; alacaklıya fidye vermekle olabilir. Rehin alanın da borcu tama­men düşer. Çünkü, bu köle, rehin verenin mülkünden, zail olmuştur. (= çıkmıştır.) Ve o, sanki helak olmuş gibi olur.

Kölenin değeri, borçtan fazla olursa rehin verene ait olur. Çünkü, o, mülkünün karşılığıdır ve hasseten onun olur.

Eğer kölenin bedeli, borçtan az olursa; o nisbette mürtehinin ala­cağından düşer ve o bedel, geride kalan alacağına karşılık olarak rehin olur. Borç zamanı gelince, eğer o hakkının cinsinden ise alacağını alır. Şayet hilafından ise, onu borç ödenene kadar yanında tutar.

Eğer, borcun ödenme zamanı gelmemişse, gelene kadar yanında tutar.

Bu, kölenin tamamının merhûn ( = rehin bırakılmış) olduğu zaman böyledir.

Fakat, yarısı rehin bırakılmış; yarısı da emânet ise; tamamı, rehin olana sarfedilmez. Ancak yarısı sarfedilir.

Yarısı, rehin verenin hakkıdır.

Keza, köle borç mukabili olur ve başka bir şey de, fazladan rehin konulursa; o fazla, onu koyanındır.

Eğer kölenin bedeli alacağa kâfi geliyorsa; alacaklı, onu alır; geri­de kalanını da köle azâd olduktan sonra alır. Ve, kimseye müracaat edemez.

Köle azad olup, kalan borcunu verince; artık alacaklı, verdiği bir şey için kimseye müracaat edemez. Keza rehin verenin çocuğuna karşı yapılan cinayet, diğer mallara yapılan cinayet ve ananın cinayetinin hük­mü hepsi birdir. Borç, köleye mütealliktir. Köle ana hakkında olduğu gibi satılır. Yalnız, mürtehine "alacaklının alacağını öde" diye söylen­mez ve rehin veren —çocuğu satmakla, borcu ödemek arasında— mu­hayyerdir. Eğer borcu Öderse, çocuk rehin olarak kalır. Ve onu satma­sı, mürtehinin borcundan bir şey düşürmez.
Bu söylediğimiz, rehin verenin kölesinin, rehin verene veya rehin verenin gayrısma karşı cinayet işlediği zaman böyledir. [24]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..