2- Fışkı Sebebiyle Şehadeti Kabul Edilmeyen Kimseler


Büyük bir günahı aleni (= aşikar, açıktan açığa) olarak işleyen kimsenin bi'1-ittifak, şehadeti men edilir.

Küçük günahlara gelince, eğer onlar, fısk nev'inden iseler (insan­ların duymasıyla şeni oluyorsa mutlaka fasıktır.) bunları işleyen kim­senin de şehadeti kabul edilmez.

Eğer böyle değil ve iyiliği ekser ise (fesadından salahı çoksa; savabı hatasından fazla ise) kalbi selim olmasa bile adil ise, böyle'bir kimsenin şehadeti kabul edilir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.): Fasık, halk arasında mürüvvet sahibi, büyük bir kişiyse şehadeti makbul olur." buyurmuştur. Esahh olanı, fasıkın şehadetinin kabul olunmamasıdır. Kâfî'de de böyledir.

Faiz yiyen ve buna devam eden kimsenin şehadti kabul edilmez. Cevheretü'n-Neyyire'de de böyledir.

Haram yemekle şöhret bulmuş kişinin de, şehadeti kabul edilmez. Cevheretü'n-Neyyire'de de böyledir. .

Bir defa bile olsa, yetimin (haksız olarak) malını yiyeni kimsenin şahitliği, kabul edilmez. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

İçkiye devam eden ve içmek niyetinde olan yani bulsa içmek isteyen kimsenin şehadeti makbul olmaz.

Şemsü'l-Eimme Serahsî şöyle buyurmuştur:

Devamlı içmek ile beraber, insanlara karşı aleni içmek de vardır. Ve sarhoş olarak sokağa çıkıp çocukların onunla alay etmesi vardır. Eğer gizli içerse adaletten düşmez.

İmâm Muhammed (R.A.), Asfda şöyle buyurmuştur:

Devamlı içki içenin şehadeti makbul olmaz.

Sununla, şarabın haricinde bütün içkiler irade edilmiştir. Mohıyt'te de   böyledir. Şayet   tedavi   için   içerse,   adaletten   düşmez.

Bahru'r-Râık'ta da böyledir.

Kebair meclisinde oturanın da —her ne kadar kendisi içmese bile— şehadeti kabul edilmez. Muhjyt'te de böyledir.

Fışkı sebebiyle hadde {- cezaya) müstehak olan kimsenin ve; büyük bir günah işleyen kimsenin şehadeti kabul edilmez. Hidâye'de de^ böyledir.

Muayyen (belirli) vakitleri olan, namaz oruç gibi farzları, özürsüz; geriye bırakan kimselerin de adaletleri düşer.

Muayyen vakti olmayan zekat, hac gibi farzlara gelince; Hişam, İmâm Muhammet! (R. A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Onların te'hiri, sahibini adaletten düşürmez.

Mohammed bin Mukatil (R.A.) de, bunu kabul eylemiştir.
Bazı alimler ise: Özürsüz, hac ve zakati tehir etmek adaleti düşürür. Demişlerdir. Bu görüşü, Fakıyh Ebû'1-Leys, kabul etmiştir.

Kadî Fahns'd-din de, bu farzları tehir edenlerin, adaletinin düştüğünü kabul eylemiştir.

Zamanımızda, haccı te'hir edenler, adaletten düşmezler. Muzma-rat'ta da böyledir.

Sahih olan, zekatın geciktirilmesi de adaleti geçersiz kılmaz. Bir kimse, üç Cum'ayı terk ederse fasık olur.

Bu durum, bir çok yerde söylenilmiştir. Şemsü'I-Eimme ei-Hsdvani, bu görüşü kabul eyledi. Fetva da, buna göredir. Bu, Özürsüz olarak, meccanen ve ondan 'kaçınılarak yapılan, zamandadır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Eğer bir1 kimse, hastalık veya şehre uzak olmak veya imamın fasıklığım te'viî sebebiyle veya buna benzer hallerde, Cum'ayı terk etmişse onun şehadeti terk ve reddedilmez. Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimse, namazı cemaatla kılmayı hafife alarak' terkeder ve avamın yaptığı veya mecnunların, fasıkların yaptığı gibi cemaatı fevt etmek isterse, şehadeti düşer.

Şayet onu imamının fasık olduğunu te'vil ederek terk eder ve ona iktidânın mümkün olmadığın düşünerek ve onu o fasıklıktan vaz geçirmenin mümkün olmadığını bildiğinden namazını evinde yalnız' başına kılarsa, veya imamı sapıklıkta görür ve ona uymanın caiz olmadığı kanaatında olursa; bunlar, cemaati terk sebebiyle, o zatı ada­letten düşürmez. Muhiyt'te de böyledir,

tki kişi, "bir adamın karısını üç talak boşadığına şehadeti yap­salar ve onun sahibü'l-firaş olduğunu söyleseler ve: "Biz bundan önce, ona göre şahitlik yaptık.'* Yalnız, o adam, bize "bunu saklayın; kimseye demeyin." dediği için demedik." deseler; bu şehadetleri kabul edilmez. Çünkü onlar, kendilerinin fasık olduklarını ikrar eylemişlerdir. Ve bun­ların fasıkhkları sözle değil, yaptıkları işlerdir. Vâkıâtü'l-Hüsamiyye'de de böyledir.

tki kişi, bir adamın talakı veya ıtakı (=  köle azad etmesi) hakkında şahitlik yapsalar ve: "Bu, bir sene önce idi." deseler, şehadet­leri caiz olur. Şehadetlerini tehir etmeleri vehmi gerektirmez.

Uygun olan, bunun adamın karısını nikahı altında tuttuğu ve köelyî de azat etmemiş olduğu zamandır! Çünkü, dava bunların şehadetiyle şart değildir. Dava yapılırda şehadeti tehir ederlerse, fasık olurlar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Şeyhu'l-İslâm Hâher-Zade şöyle buyurmuştur:

Kul haklarında, iddiacı tarafından şehadet talep edildiği halde, açık bir mazeret olmaksızın o tehir edilir, bundan sonra da şehadeti eda eder­lerse, bunların şehadetüeri kabul olunmaz. Çünkü bu te'hire, hak sahi­binin rızası yoktur. Bu tehir de özürsüz olarak yapıldığından, her ikisi de fasık olmuşlardır. Zahîriyye'de de böyledir.

Satrançla kumar oynayan kumarcıların şehadetleri kabul edilmez.

Başka bir şeyle kumar oynayanların şahitlikleri de kabul edilmez.

Her ne kadar, satrançla kumar oynamıyor olsa bile, eğer onu oynamaya devam ederken namaz kılmadan geri bırakıyor veya oyun içinde batıla yemin ediyorsa; yine şehadeti caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdî­hân'da da böyledir.

Künye' de şöyle zikredilmiştir:

Her kim, satranç oyununu yolda oynarsa şehadeti makbul değildir. Hidâye Şerhı'nde de, bu böyledir.

Her kim. nerd (= tavla»   ovunu ovnarsa. onun şehadeti merdûddur. Bu, her haliyle böyledir.

Bir kimse, çalgılardan biriyle meşgul olur da namaz ve diğer farz i lamellerin birinden geri kalmazsa bakılır: Eğer o, halk arasında şenî denilen bir şeyse, (zurnalar, tanburlar gibi,..) şehadeti caiz olur.

Ancak, fuhşuyata giderse, (raks etmek, halay çekmek gibi...) o zaman, büyük günahlar içine dahil olur ve o takdirde şehdeti düşer. Muhiyt'te de böyledir.

İmâm Ebü Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Kim solucan ile oynar fîraset murad ederse; şehadeti caiz olur. Mültekıt'ta da böyledir.

Rakkas ve meşûz'un şehadeti caiz değildir. Hidâye'de de böyledir.

Güvercin uçurmak suretiyle oyanayanların da, şehadetleri caiz değildir.

Ancak, güvercine ünsiyet eden, onları evcilleştiren, fakat uçurup oynamayanların şehadetleri kabuledilir. Mebsûl'ta da böyledir.
Kâfi1 de ve Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. Ancak, güvercini ile başkasının güvercinini çektiriyor ve gelen güvercinin etini yiyor veya onu satıyorsa, o zaman şehadeti makbul olmaz.

İnsanlar için şarkı söyleyip onlara dinleten kimsenin de şehadeti makbul olmaz.

Ancak, kendisi işitecek kadar söylüyorsa, hatta tenha bir yerde yalnızlığından dolayı söylüyorda onun sesini başkaları da duyuyorsa bu durumlarda, şehadeti kabul edilir. Bunda bir beis yoktur. Tebyîn'de de böyledir.

İnsanlara duyurarak te^annî yapan, (şarkı söyleyen) kadının da şehadeti kabul edilmez. İnsanlara duyurmuyorsa bile, kadının böyle yapması güzel değildir. Ebri-Mekârim Şerhi'nde de böyledir.

Başkasının ölüsüne (= musibetine) nevha yapanın, (=  ağıt yakanın) ve bunun bir kazanç haline getirenin de şehadeti caiz değildir-Mubiyt'te de böyledir.

Kendi ntusibeti için nevha yapan kimsenin şehadeti kabul edilir. Sirâcü'I-Vehaâc'da da böyledir.

Kadınlaşan erkeğin, kasden sesini kadınlar gibi çıkaranların, onlar, gibi hareket edenlerin, de şehadetleri kabul edilmez.

Fakat bu, kendi isteğiyle olmaz, kasdi bulunmaz da, bu şahıs hilkaten kadınlara benzerse, şehadeti kabul edilir. Tebyîn'de de böyledir.

Namusuna  sahib  olmayan  kisme  fasıktır;  şehadeti  makbul değildir. Zehıyre'de de böyledir.

Şiddetli gafil olan kimsenin de şehadeti kabul edilmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Yalancılığı ile şöhret bulmuş kimselerin de, adaleti yoktur; şeha­detleri kabul edilmez. Tevbe etseler bile, şehadetleri hiç kabul edilmez.

Sehven yalan söyleyen kimse bunun hilaf madır. Veya, bir kimse bir defa kasden yalan söylemiş ve sonra tevbe eylemişse; bunların şehadeti kabul edilir. Bedâi"de de böyledir.

Adaletiyle tanınan bir kimse, bir defa yalan şahitlik yapar, sonra da   tevbe   ederse;   şehadeti   kabul   edilir.   İtimad   buna   göredir. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Fasık bir kimse, tevbe etse bile, tevbesinin üzerinden bir müddet geçmedikçe, şehadeti kabul edilmez. Böylece, tevbesinin eseri meydana çıkmış olur.

Sahih olan, bu işi hakime havale etmektir.

Adaleti olmayan bir kimse, yalan şahitliği yapar; sonra da tevbe ederse; şehadeti kabul edilir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Tevbe ettikleri zaman, bi'1-icma,' zina, sirkat ve içki hadlerine çarptırılmış kimselerin şehadetleri de kabul edilir. Beöâi*'de de böyledir.

Tevbe etmiş olsa bile, namuslu bir kadına "zina etti.*' diye iftira edip de, kendisine hadd-i kazf uygulanmış bulunan kimsenin şehadeti kabul edilmez. Hidâye'de de böyledir.

Bize göre, eğer o adam, dört şahit dinletmiş ve sözünü tasdik ettirmişse; şehadeti makbul olur. Mebsüt'ta da böyledir.

Bir kimseye had cezasının sopası vurulurken, tamamlanmadan kaçarsa zahirü'r-rivayede, vurmak tamamlanmasa bile şehadeti makbul olur.

Şayet bir kafir kendisine hadd-i kazf uygulandıktan sonra, bu şahıs müslüman olursa, şehadeti kabul edilir.

Köle, bunun hilafınadır; hadden sonra azad edilse bile, şehadeti kabul edileniz.

Ancak, zina iftirasını hal-i küfründe yapsa, müslüman olunca da şehadeti ebediyyen geçersiz olur.

Haddin bir kısmı küfür halinde; bir kısmı da hal-i islammda uygu­lansa, yine zahiriTr-rivayede, ebediyyen şehadeti batıl olur. Eğer tevbe ederse o zaman şehadeti kabul edilir. Cevheretü'n-Neyyire'de de böyledir,

Sahih olan, zahirü'r-rivayemn cevabıdır. Bedâi'Me de böyledir.

Şair   bir   kimse,   eğer   şiirinde   hicveyliyorsa,   (bir   suçsuzu suçladınyor; iyi bir kişiyi kötülüyorsa) şehadeti kabul edilmez.

Eğer şiirinde bir kimseyi methediyorsa; methi gerçekten daha fazla oba böe, şebadeti kabûledilir. Tatarhânîyye'de de böyledir.

Salih (iyi) bir kimse, içinde fuhşiyat bulunan şeyleri şiiriyle teğannî (etse bile adaleti düşme#. Çünkü, o başkasınm fuhşunu hikaye ediyor ve bunu arap şiirinden talim eylemiş.

Eğer bir şair şiiri, arapçayı Öğrenmek için söylüyor ve öğreniyorsa; içinde hoş olmayan sözler osla büe şehadeti batıl olmaz Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.

Bir kimse, ailesine veya cariyelerine yahut çocuklarına sövse, bu aleni olsa bıîe, o şahsın adaletten düşmesine sebeb olmaz. Çünkü, insan bunu az kerre yapar. Fakat bunu adet haline getirirse, adaletten düşer. Vâkıatü'l-Hüsamiyye'de de böyledir.

Hayvanına şovende aynıdır. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Sahabe ve tabiîn gibi, selefe aleni şovenlerin şehadetleri kabul ,ediîmez.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve arkadaşlarına şovenler de böyledirler. Nihâye'de de böyledir.

Din   bilginlerine   şovenlerin   de   şehadetleri   kabul   edilmez. Fethu'l-KadSr'de deböyledir.

Peygamber (S.A.V.)'in sahabilerine sövmekte töhmet altında kalan bir kimsenin şehadeti caiz olur mu?

Alimler şu cevabı verdiler:

Biz, onları fısk-ı fücurla ihtam ederiz ve onların şehadetlerim'n kabulünü caiz görmeyiz. Muhıyt'te de böyledir.

Hattabıyye ehli hariç, diğer hevâ ehlinin şehadeti kabul edilir. Hidâye'de de böyledir.
Şeyhu'1-İslâm: "Bize göre, ehl-i hevanın şehadetleri makbuldür. Ancak, bunun için onların nevalarının küfiü gerektirmemesi ve hilebaz değil, adi ehli olmaları gerekir."

Sahih olan da budur. Möhiyt'te de böyledir.

Hakareti gerektiren işleri yapan bir şahsın da şehadeti caiz değildir.

Yol üzerine işeyen ve yolda ekmek yiyen kimselerin şehadetlerinin makbul olmaması gibi... Hidâye'de de böyledir.

Çarşıda, halk arasında yiyen de böyledir; Sirâcirl-Vehhâc'da da böyledir.

Bir kimse, doyduktan sonra yerse; ekseri alimlere göre, adaletten düşer ZahidTde de böyledir.

Ebû Hanîfe'nin Menakıhı'nda;  "Cimrinin şehadeti makbul değildir." diye yazılmıştır. Muhıyt'te de böyledir.

Kerhî (R.A.):  "Yolda, sadece don ile yürüyenin (üst giyişi almayanın) de şehadeti caiz değildir." buyurmuştur. Nihâye'de de böyledir.

Hamama havlusuz girenin de ondan vaz geçtiği bilinmez ise şeha­deti kabul edilmez, (yani çıplak yıkanıp, da avret yerlerini başkalarına gösterelerin, tevbe etmedikçe— şehadetleri makbul olmaz.) Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Ebu Hasan, bir alîmin şöyle dediğini anlatıyor: tyi hali ile bilinen bir   yaşlı   adam,   Mekke   yolundan,   oğlu   ile   nafaka   hususunda hesaplaştıkları icjn, şehadeti kabul edilmedi. Zahidi'de de böyledir.

Dalkavukluk yapanın  ve sözünde  aslı  olamyan  maskaralık yapanın şehadeti caiz değildir. Bahru'r-Raık'ta da böyledir.

Kefen satıcısının da şehadeti makbul değildir. Şemsü'l-Eimme şöyle buyurmuştur:

Kefenci, bu işi yalnız başına yapar ve ölen var mıdır diye gözetirse, şehadeti kabul edilmez.

(Yoksa kefenlik bez satan ve diğer kumaşlarla birlikte bulunduran kimsenin şehadeti kabul olunur.) Zehıyre'de de böyledir.

Bir kimse resimlenmiş elbise satsa veya elbiseye resim nakısı yapsa, şehadeti makbul olmaz.  Akdıyye'de de böyle söylenmiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Beldenin emiri gelirken insanlar çıkıp, yolda onu gözetirlerse; müteahhirin alimleri: "Bunların adaletleri düşer, ancak, öğüt almak için olursa, bu takdirde adaletten düşmezler." demişlerdir.

Fetva ise, ta'zime layık olmayan bir kimse için yola çıkılır ve bu öğüt almak için de olmazsa adaletleri batıl olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Sünnetsizin şehadeti kabul edilir. Ancak, onu hafife alarak terk etmişse, o zaman şehadeti kabul edilmez. Hidâye'de de böyledir.

Hayası çıkarılmış kimsenin şehadeti kabul edilir. Muhıyt'te de böyledir.

Zinadan doğmuş bir kimsenin şehadeti zina hakkında olsun, diğerleri hakkında olsun, kabul edilir. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Hünsâ-i müşkilin şehadeti caizdir. Hükmü ise kadın hükmü gibidir. Siracü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Uygun olan, hunsa-i müşkilin, hadlerde ve kısas da —kadınlar gibi— şehadetin kabul edilmemesidir. Gayetü'l-Beyân'da da böyledir.

Halktan, haksız olarak fazla para alan amelelerin şehadetleri makbul değildir. Hakkını alırsa, makbuldür. Muhıyt'te de böyledir.

Yazıcıların  halleri  güzel ise,  şehadetleri  kabul edilir. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Sadru'ş-Şehid Husamü'ddîn, Vakıat'ta şöyle buyurmuştur: Vergi tahsildarları topladıkları dirhemlerden kasden ve haksız olarak   aldıkları  zaman,   şehadetleri   kabul  edilmez.   Muhıyt'te   de böyledir.
San'at ehline gelince: Çöpçülerin,  süpürgecilerin hamalların hacametcilerin şehadetleri kabul edilir. Köle ve cariye alıp satanlarla, dallallann da şehadetleri kabul edilir. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir. [17]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..