Meyân-i Dîhî

Sahipleri ölmüş veya kaybolmuş varisi kalmamış olan arazilere meyan-i dihî denir.

Keza, mülkiyeti, köy veya kasaba halkına haraç arazisi olarak ter­kedilmiş bulunan yerler de meyan-i dihî denilir.

Keza, hayvanların otlaması için terkedilen mer'alara ve taksime tabi tutulmayan yerlere de meyan-i dihî derler. Muhıyt'te de böyledir.

Muhtar olan, elinde bulunduran şahıs söylenilirse, bu tarif için kafi gelir. Hulasa'da da böyledir.

Şayet, bir yerin tek yönü söylenir ve "Taksimden önce, filan adamındı.' denirse; esahh olan, bu kabul edilmez.

Şayet, böyle bir yer vakfedil misse, onun mutasarrıfı muhakkak söylenmelidir. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Bir memleketin hududu, hükümdarının ismiyle anılır ve ona nisbet edilirse; —o yerin iki emiri olsa bile— o yer, emirinin adı ile tanı­nabilir.

İki kişi, bir adama karşı: "Gerçekten o, filanın duvarım yıktı." derler ve o duvarın hududuna dair, enini boyunu beyan ederlerse; şeha-detleri caiz olur. Her ne kadar kıymetini söylemeseler bile, bu böyledir.

İmâm: "Bana göre elbette onun, ağacından, yerinden haber vermesi gerekir." buyurmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimsenin evinin bir kapısı olur; bunun önünden geçilmek gerektiği halde, ev sahibi ondan men eder; iddia sahibi, başkasının kapısından yol ister ve beyyine ile, o yerin ev sahibine ait olmadığını isbat etmesi gerekirse, burada, ev sahibinin sözü geçerli olur. Yalnız, yemin verilir.

Eğer, adam, o yerin kendisine ait olduğunu isbat ederse, iddia sahibi, bir hak talebinde bulunamaz.

Ancak, aranın yol olduğuna şahit dinletirse; o takdirde gelip geçebilir. Her ne kadar yolun hududu olmaz ve eninin, boyunun ölçüsü bilinmezse bile böyledir. Bu takdirde şehadet makbuldür. Alimlerimiz­den bazıları: "Bunun te'vili: "Davacının ikrarı ve bu sebeble ikrarının sahih olmasıdır. Fakat şahitler oranın yol olduğuna şehadette bulunur­larsa; sahih olan, şehadetlerinin kabulüdür. Kapının hükmü, yol olur ve genişliği kapıya kadar dayanır. Mebsût'ta da böyledir.
Keza, bir evin yolu, sokağa açılmış olan duvardan olur,1 sokak halkı da, bunu inkar ederlerse;, orası yoldur.

Bir adamın oluğu, bir diğerinin evinin üzerine akıyor ve yine bir kanal, bir adamın tarlasından geçiyorsa; bu hususta ihtilaf vardır. Eğer su, dava zamanında akıyorsa, bu takdirde, su sahibinin sözü geçerlidir.

Eğer su, dava zamanı akmıyor ve daha önceden beri akıyorsa, yine su sahibinin sözü geçerli olur. Oluk da böyledir. Zehıyre'de de böyledir.

Eğer şahitler şehadete bulunurlar ve "Bu oluk, daha önce de akı­yordu"  ve  "Bu akan, yağmur suyudur." derlerce; işte bu yağmur suyudur.

Eğer şahitlik yaparlar ve: "Bu su, abdest suyudur." veya "başka, serpilen bir sudur." derlerse; öyle olur.

Eğer açıklama yapamazlarsa, o zaman söz yeminle birlikte ev sahibin aiddir. Mebsût'ta da böyledir.
Fakıyh Ebû'1-Leys şöyle buyurmuştur:

Müteahhirînden olan alimlerimiz şöyle demişlerdir: "Oluk husu­sunda, en güzel olanı: İmkan varsa, başkasının evinin üzerine akıtma-maktır. Şayet imkan yoksa, yapılacak bir şey yoktur. Ancak, oluğu yere indirmek vardır. Zahîriyye'de de böyledir.

Da'vada veya şehadette bir yerin hududu, köyde filan ve filanın arazisine bitişik ve o yerin davacısıda çok ve dağınıksa, bu durumda dava da şehadet de sahih olur. Her ne kadar bilgisizlik varsa da zaruret hamledilir. Muhıyt'te de böyledir.

Bir mülkiyetin yeri ve hududu belli olur ve müddei: "O yer, beş ölçek mitkan tohum ekilecek kadar bir yerdir. " der ve hudutlar da isabet ederse, bu yer o kadardır. Eğer hudut üç ölçeklik ise, bu durumda bu yer o kadardır; Şemsü'l-İslam Ebu'l-Hasan es-S ağdı: "Bu dava ve şehadet eğer hudut isabet ederse, batıl olmaz." buyurmuştur.,

Bazı alimler ise: Bu durumda dava da, şehadet de geçersiz olur." demişlerdir."

Bu mes'elenin tafsili (= açıklanması) gerekir. Şöyleki:

Eğer şahitler dava konusu olan yerde hazır olurlar ve ona işaret ederlerse, bu dava ve şehadet kabul edilir.

Eğer gıyaben şehadette bulunurlarsa; onunla da, böyle bir beyyine kabul edilmez." demişlerdir.

Fıkhen ezhar olan da budur. Füsûlü'I-Imâdiyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahü Teala'dır. [20]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..