26- VASİYET İŞLEMİ İLE İLGİLİ SERİ ÇARELER

Bir adam, Kûfe'de olan malına birini vasî tayin eder; baş­ka bir adamı da Şam'da olan malına vasî yapar; bir başkasını da Bağ-dad'da bulunan malına vasî kılarsa; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.), bu hu­susta, şöyle buyurmuştur:

Bu vasilerin hepsi de ölen zatın Küfe, Şam ve Bağdad'da bulu­nan mallarına vasidirler ve vasilikleri sahihtir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ise: "Bunların her biri, ancak tâyin edil­dikleri yerin vasisidirler." buyurmuştur. İmâm Muhammed (R.A.)'de muztaribdir. Hulâsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, vasiyetler tahsis kabul eylemezler; yani nev'-i vahide, mekân-i vahide, zamân-i vahide mün­hasır değildir. Belki de bütün nevî ve mekânlara aittirler.
İmâm Ebû Yûsuf (R.Â.)'a göre, mekân ve nev'e münhasırdırlar. İmâm Muhammed (R.A.) ise muztaribdir. Şeyhu'1-İmâm Şemsü'l-Eimme el-Halvânî, Hassâf in Hıyel Şerhı'nde üç İmamın kavlini de zikreylemiştir. İmâm Muhammed (R.A.), vasiyetin mekâna tahsisi üzerinde durmuş; sonra da, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavline göre, "vasilerin tek başlarına değil de hepsinin bir tasarruf-da bulunacaklarını" söylemiş ve "Her ne kadar, vasiyetler mütefer­rik ise de, yapacakları tasarrufâtta müşterek olmaları gereklidir." buyurmuştur.

Onlardan her biri, terekenin tamamında tasarrufa yetkili olmak isterse; buna çâre:
Vasiyet eden zat, onların tamamını terekesinin tamamında vasî kılar ve her birinin tasarrufunu geçerli kabul eylerse; bu takdirde, bi'1-ittifak her biri tasarrufa —tek başına da olsa— yetkili olurlar. Mûsînin şartı muteberdir.

Şayet vasiyet eden zat, o vasilerden her birinin, hasseten kendi­sine vasiyet edileni yapmasını murad eder ve diğerine karışmaması­nı isterse; buna çâre:
Vasî: "Filânı, hasseten BağdadMa olan malıma vasî kılıyorum; diğer yerlerdekilere değil. Filanı da Şam'daki malıma vasî kılıyorum; başkayerlerdekine değil..." der. Bunu böyle söyleyince, onların her biri, ancak vasî kılındıkları yerdeki mala yetkili olurlar; başka yerde olana, bi'1-ittifak yetkileri olmazlar. Vasiyet edenin şartı itibara alı­nır. Şeyhu'1-İmâm Şemsü'l-Eimme el-Halvânî, şöyle buyurmuştur: Bu çâ­reye iyi bakmak gerekir. Çünkü, "filana vasiyet eyledim." sözü umû­mîdir. Onun, umûmî olarak vasiliğe velayetinin sübûtunu ifâde eder. Sonra da Bağdad'daki malına tahsis etmesi, hususilikten men olur. Umûma izin olunca, husustan men'e itibar olmaz.

Bir efendi kölesine ticâret için, umumî izin verdikten sonra, onu, bir kısım ticarî işlerden men eylese; o men'i, sahih olmaz, Burada da böyledir.

Uygun olanı, —husûsi olması değil de— umûmi olmasıdır.

îkinci meselede âlimler mütereddiddirler:

Bir adam, birine vasiyet ederek, onu insanlar üzerinde olan ala­cağını almaya kayyım eylese de, insanların kendi üzerinde olana kay­yım eylemese; bazı âlimler: "bu sahihtir." buyurmuşlar; ekserisi ise: "Sahih değildir. O, tamamına vasidir." demişlerdir.

Bir adam, diğerine vasiyet ettiğinde, o, bu vasiyeti kabul eyle­mese ve başka birini vasî kılsa; işte bu bize göre caizdir. Çünkü vasi­yet vekâlet gibidir. Nasıl ki vekil, bir başkasını vekil yaparsa, vasî de bir başkasını vasî yapabilir; bu caizdir.
Ancak vekil, tâyin eylediği vekili, müvekkilinin haberi olmadan az edemez Vasi ise, azl edebilir. Aradaki fark budur. Ve yerini ta r,f edilmiştir. Zehıyre'de de böyledir. [41]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..