5- FÂSİD ORTAKLIK

Fâsid Ortaklık: Ortaklığın sahih olması için gereken şartlardan birisi bulunmayan ortaklıktır. Bedâi"de de böyledir.

Odunculuk, avcılık, sulamacıhk ortaklığı sahih olmaz. Kfiff'de de böyledir.

Keza, otculuk, dilencilik ortaklığı da sahih olmaz. Ortaklardan her birinin avladığı av, kestiği odun, kendisine aittir.

Diğerine, bunlardan bir şey verilmez.

Buna göre, mübâh olan her şeyde ortaklık caiz olmaz.

Meselâ: Ot toplama, dağ meyvelerinden |olmak şartıyle, ceviz, incir, fıstık ve benzerlerini toplama, çamur toplama, kireç yapma; tuz, buz, sürme, mâden ve câhiliye devrine ait hazîne ortaklığı caiz olmaz.

Fethu'l-Kadîr'de şöyle zikredilmiştir:

Şayet, çamur, alçı veya cam kumunun sahipleri bulunursa, bunları satın almak, pişirmek ve satmak için ortaklaşmak caiz olur.

Bu ortaklık ise, vücûh ortaklığı sayılır. Hulâsa'da da böyledir.

Avcılardan her biri, elde ettiği avın sahibidir.

Ancak, avcılar, bir avı, aynı anda beraberce almış olurlarsa; o ava, eşit olarak, ortak olurlar.

Avı birisi alırsa, diğerine, bu avdan bir şey verilmez. O, kaza­nanındır. Kâfide de böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu avcılardan biri, diğerine yardım ederse, ona ecr-i misil verilir. Bu da, bu avın, yarısının sekizde birini geçemez.

tmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile tmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, yardım eden avcı, çalıştığı kadarına sahip olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir avcı, diğerine, tuzak kurmada veya benzeri bir işde yardım eder; o tuzağa ise bir şey isabet etmezse, bu şahsa, ecr-i misil verilir. Bunda, ihtilâf yoktur. Sirâcü*l-Vehhâc'da da böyledir.

İki avcının avları birbirine karışırsa, bunlar görüş birliğine göre, bu avcıların arasında taksim edilir.

Bu hususta görüş birliğine varamazlarsa, yarıya varana kadar, her birinin avı, yeminine göre belirlenir. Muzmarât'ta da böyledir.  .

Bu şahıslar, elde ettikleri şeyleri, birbirine katarak satarlar ve bunlar ölçüleBiIen veya tartılabilen şeylerden olursa, bunların bedelle­rini, her cinsin ölçüsüne ve tartısına göre taksim ederler.

Elde edilen şeyler, ölçülen veya tartılan şeylerden değilse, taksim, her birinin kıymetine göre yapılır. Ceheretü'n-Neyyire'de de böyledir.

Elde edilen şeylerin, tartısı, ölçüsü ve kıymeti belli değilse, bu şahıslardan her biri, yarıya varana kadar, yeminle birlikte, arkadaşını dava edebilir. Bedâi"de de böyledir.

Yarıdan fazlayı dava eden şahıs, buna beyyine getiremezse, sözüne inanılmaz. Nehru'l-Fâık'ta da böyledir.

Av hususunda ortaklaşan iki kişiden her birinin köpeği olur ve bu iki köpeğide ava gönderirlerse veya ikisi de tuzak kurarlarsa, elde edilen avı, aralarında yan yarıya bölüşürler. Muhiyt'te de böyledir.

Köpek, avcılardan birinin olur, onu ikisi birlikte, ava gönderir­lerse; bu köpeğin yakaladığı av, sahibinin olur.

Ancak, bu köpeğin menfaati, diğerine ait kılmmışsa, (bu köpeğin ariyet alınması gibi...) bu durumda, o köpeğin yakaladığı av, onu ariyet alan şahsın olur. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.

Bu avcılardan her ikisinin köpeği bulunur ve bu iki köpek, bera­berce bir ayı yakalarlarsa; avcılar, bu ava ortak olurlar.

Bu köpekler, ayrı ayrı av yakalarlarsa; her avcı, kendi köpeğinin yakaladığı avın sahibi olur. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Avı, avcılardan birinin köpeği perişan ettikten sonra, diğerinin köpeği ona yardım ederse; bu av, önceki köpeğin sahibinin olur.

Eğer, önceki köpek, bu avı zebun ve perişan etmeden önce, diğer köpek de gelirse; bu durumda bu avcılar, o ava, ortak olurlar. Mebsüt'ta da böyledir.

Birinin katırı, diğerinin de su tulumu olan, iki kişi, kârlarına ortak olsalar, bu ortaklık sahih olmaz. Suyu satan, katırın sahibi ise, kazanç ona ait olur. Tulum sahibine ise, ecr-i misil olarak az bir şey verilir.

Eğer, suyu tulum sahibi satarsa, kâr onun olur. Bu durumda, katır sahibine ecr-i misil verilir. Hidâye'de de böyledir.

Birinin katırı, diğerinin devesi bulunan iki kişi, yük taşımak ve yarı yarıya ortak olmak şartıyla ortaklaşsalar, bu ortaklık da sahih olmaz.

Bu şahısların aldıkları ücretleri, arlarında, katırın ücreti, katıra göre; devenin ücreti ise deveye göre almak üzere taksim etmeleri gerekir. Serahsî'nin Muhiyü'nde de böyledir.

Keza, bu durumda ücretle nakliyat yapma işini yalnız katır sahibi yapmışsa; deve sahibine, hiç bir şey verilmez.

Fakat, diğer şahıs da, yüklemede ve indirmede yardım etmişse, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavline göre, icarın yansım geçmemek üzere, ona da, ecr-i misil verilir.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise, o şahsa, yaptığı işe göre, ecr-i misil verilir. Sirâcü'I-Vehhâc'da da böyledir.

Bu şahıslar, hayvanları ile birlikte, bunları sürmek, yük taşımak veya benzeri bir şekilde, kendilerinin de çalışmalarını şart koşarlarsa, elde edilen ücreti hayvanlarının ücretleri gibi taksim ederler. Ve bunları, işlerinin ücreti olarak paylaşırlar. Muhiyt'te de böyledir.

Bu şahıslar, belli bir yükü, belirli bir ücretle, deveden ve katırdan bahsetmeden, taşımayı kabullenseler ve bu yükü,omuzlarındataşısalar; elde ettikleri ücreti, aralarında yarı yarıya taksim ederler. Bu, ecr-i mislin zımmına girmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Birinin hayvanı, diğerinin ise ölçeği ve çuvalı olan, iki kişi, ala­cakları ücreti, aralarında yarı yarıya taksim etmek üzere, oraklaşsalar, bu ortaklık da fâsiddir. Mebsût'ta da böyledir.

İki kişi, bir yiyecek maddesini, belli bir yere taşımak için, bir hayvan kiraladıktan sonra, bu yükü kendileri taşırlarsa, ücretin tamamı, o hayvanın sahibinin olur. Hayvanın eçr-i misli taksim edilmez.

Ölçek ve çuvalın da, ecr-i misli olmaz.

Şayet, bu yükü, o âlet ve hayvanlarla taşımayı kabullenirlerse; ala­cakları ücret, aralarında, yarı yarıya taksim edilir. Bu durumda, hay­vanlara ve âletlere ayrı bir ücret verilmez. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse, hayvanını başka bir şahsa vererek:  "Bu hayvanı, ücretle çalıştır; kârına ortağız." derse; bu ortaklık da fâsiddir; sahih değildir.

Bu kimse, deveyi çalıştırırsa, alınan ücretin tamamı, deve sahibinin olur; çalıştıran şahsa ise, yaptığı işin ecr-i misli verilir.

Keza, bir kimse, hayvanını bir şahsa verip: "Onun üzerinde, yiyecek maddesi ve kumaş var; sat, kârına ortağız." derse, bu şirket de sahih olmaz.

Sahih olmayınca da, elde edilecek kâr, yiyecek maddesi ve kumaşın sahibine aittir. Bunları satan şahsa ecr-i misil verilir.

Ev ve gemi de, bu hususta böyledir. Serahsi'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Çamaşır yıkayıcılığı yapan iki kişiden birinin kabı, kazanı ve âlet­leri, diğerinin de evi olsa ve bu iki şahıs, o âletlerle, o evde, beraberce çalışıp  kazanmak ve  kazançlarını  da yarı yarıya bölüşmek üzere ortaklaşsalar; bu ortaklık caizdir. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Her   san'atkar   hakkındaki   hüküm   de   böyledir.   Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Yıkama âletleri bulunan bir kimse ile bu işde bedenen çalışacak olan bir kimsenin, bu hususta ortaklık kurmaları fâsiddir.

Böyle bir durumda, kâr çalışan şahsa ait olur. Âlet sahibine ise, ecr-i misil verilir. Hulâsa'da da böyledir.

Yetîme'de şöyle zikredilmiştir: tbn-i Ahmed'den soruldu:

— Üç veya beş hamal, bazısı çuvalları buğdayla doldurmak, bazısı bunları buğday sahibinin evine taşımak,  bazısıda çuvalların ağzını açmak ve taşıyan şahsın sırtına kaldırmak üzere ve aldıklarını da eşit olarak paylaşmak şartı ile bir ortaklık kursalar, bu ortaklık sahih olur mu?

îmâm, şu cevabı vermişti:

— Hayır, bu ortaklık sahih değildir. Tatarhâniyye*de de böyledir.

Muhammed bin Hasan şöyle demiştir:

İpek böceği ve dut yaprağı bir şahıstan, çalışmak da başka bir şahıstan olmak ve üretilen ipeğin yarı yarıya veya azh çoklu bölüşülmesi şartıyla ortaklık tesis etmek, caiz değildir.

Bu şahıslar beraberce çalışsalar bile, bu ortaklık yine caiz olmaz.

Ancak, yumurta bu şahısların birinden olur ve çalışma da bu şahsın üzerine olursa, ortaklık caiz olur. Yaprak sahibinin çalışmaması, zarar vermez. Kunye'de de böyledir.

Fetvalarda şöyle denilmiştir:

Bir kimse, başka bir şahsa, onu yaprakla beslemesi ve elde edilecek ipeğe ortak olmaları şartıyle, ipek böceği verse; ipek,böcek sahibinin olur; ona bakan jah^a ise, çalışmasının ecr-i misli verilir. Bu şahısların, bu şekilde ortak olmaları caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

İki şahıstan, birinin tohum ve yaprağı, diğerinin de çalışıp, onlara bakması olsa, bu durumda da ipek böceği, tohum sahibinin olur.

Çalışıp bakana ise, amelinin ecr-i misli verilir.

Ancak, bu durumda, çalışıp bakmak, bu şahısların ikisinden olursa, bu ortaklık caiz olur.

Meselâ, böcek yumurtası da, çalışıp bakmak da, bu şahısların iki­sine âit olursa, bu ortaklık caiz olur.

Bundan dolayı:

Bir şahıs, ineğini, beslemesi için, başka bir şahsa verse ve: "Hasıla­tına ortağız." dese; bu durumda, ineğin hasılatı, inek sahibinin olur. Onu besleyen şahsa ise, yedirdiğinin bedeli ile ecr-i misil verilir.

Keza, bir şahıs, başka bir şahsa: "Bak, yemle; yumurtasına ortağız." diyerek tavuk verse; bu gibi mes'elelerde ortaklığın mümkün olması için, bir çâre var mıdır?

Böyle bir durumda, inek (veya tavuk, ipek böceği) sahibi, hay­vanının yarısını, belli bir bedelle, karşısındaki şahsa satar; böylece inek (veya diğerleri) aralarında müşterek olur. Bunlardan elde edilecek gelir ;de, şirkete ait bulunur. Zâhiriyye'de de böyledir. Sahih olmayan her ortaklıkta, kâr, sermâyeye göre taksim edilir.

Meselâ: Böyle bir ortaklıkta, bin dirhem, bir şahsın, iki bin dirhem de başka bir şahsın sermâyesi bulunsa, kâr, aralarında üçe taksim edilir.

Bu kimseler, "kâr, yarı yarıyadır." diye şart koşmuş olsalar bile, bu şart bâtıl (= geçersiz) olur.
Bu şahısların sermayeleri, eşit olduğu halde, "kârın üçte ikisi birine, üçte biri diğerine" diye şart koşmuş bulunsalar, bu şart da bâtıldır. Kârı, aralarında yarı yarıya taksim ederler. Çünkü, bu gibi şirketlerde, kâr, sermâyeye tâbidir. Fethu'l-Kadîr 'de de böyledir. [36]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..