3- ŞÜF’A TALEBİ

Şüf a hakkı, komşu olma; sözleşme; istekde İsrar; şahitlerin şe-hâdeti ve bir yeri mülkiyet için satın almakla meydana gelir. Şüf a istemenin üç nev'i vardır:
1-) Şüf a istemeye kalkışmak.
2-) Şâhid ve kararla istemek.
3-) Mülkiyet için istemek.

Müvâsebe isteği ( = şüf a istemeye kalkışmak): Şefi bir yerin sa­tılacağım bildiği zaman, onun, şüf ayı, aynı saatte ve acilen istemesi uy­gun olur. Şayet istemez ve susarsa; şüf ası bâtıl olur.

Bu, bu husustaki rivayetlerin aslı ve meşhur olanıdır. Âlimlerimize göre bu böyledir.

Hişâm, İmâm Mnhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Şefi, o yerin satıldığını öğrendiği mecliste, şüf a hakkını isterse; şüf a hakkı vardır; değilse yoktur. Kabul edip etmemekte muhayyer gibidir.

Talep (= isteme) sözünde görüş ayrılığı olmuştur. Sahih olanı, şüf a talebi ifadesi olan, hangi sözle, isterse istesin, o caizdir. Meselâ: "Şüf a .istedim."; "Şüf a istiyorum."; "Ben şüf a talep ediyorum." de­mek gibi...

Şayet: "Şüf a benimdir; onu istiyorum." derse; şüf'a bâtıl olur. Eğer müşteriye: "Ben, senin şefi'inim; şüf a sebebiyle, evi senden alırım." derse; yine şüf a hakkı bâtıl olur.

Şefi,   şüfa  hakkı   olan  bir  yerin   satıldığını  bilir  de:   " Elhamdülillah" veya "Sübhânallah" yahut: " Allahu Ekber." der; veya sahibi hapşırınca "yerhamükellah" der; veya "es-selâmü aleyküm." derse; o yerin şüf ası, bâtıl olur; kendi şüf'ası bâtıl olmaz.

Eğer: "Onu kim sattı? Ben şefaat isterim." derse; şüf'ası bâtıl olur.

Fâsid satışta, satıcının hakkının kesilme zamanına itibar edilir; satma zamanına itibar edilmez.

Fakat, o yeri, bir fuzûlî satarsa veya satışta, —satıcı için— muhay­yerlik varsa İmâm Ebû Yösuf (R.A.)a göre, bu durumlarda satış zamanı­na itibar edilir. İmâm Muhammet! (R.A.)e göre ise, icazet zamanına itibar edilir.

Bağışta (= hîbede) bedel (= ivaz) şartı olursa; iki rivayet vardır: Bir rivayette: "Teslim alma zamanına itibar edilir."; diğerinde ise: "Söz­leşme vaktine itibar edilir." denilmiştir.

Ortak veya komşu, ikisi bir yerde bulunduklarında; ortak şüf a hakkını istediği hâlde komşu susarsa; bu durumda onun için şüf a yoktur.

Bir yer satıldığında, onun iki şefı'i olur ve onlardan birisi, hazır­da bulunmaz; hazır bulunan da, yarısını isterse; şüf'ası bâtıl olur.

Keza, her ikisi de huzurda bulunurlar ve her birisi şüf'anın yan­sının isterse; şüf'aları bâtıl olur. Serabâ'nin Muhıyt'nde de böyledir.

Bir kimsenini, şüf'a hakkının bulunduğu bir yerin satıldığını bil­mesi için, onu bizzat duyması gerekir.

Başkasının haber vermesiyle de onu bilmiş olur. Fakat, haber verende adet ve adalet şart mıdır? Bunda ihtilaf vardır.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) şöyle buyurmuştur: tki adet olması şarttır; ister iki erker; isterse, bir erkek iki kadın olsun...

îmâmeyn'e göre, muhbirde (= haber verende) adet ve adalet şart değildir.

Hatta, bir kişi haber verdiğinde, o şahıs, ister âdil, ister fasık ol­sun; ister hür, ister köle olsun; ister izinli, ister bülüğa erişmemiş olsun; ister kadın, ister erkek olsun; şefi susar ve haberi duyar duymaz veya aynı mecliste şüf asını istemezse; İmâmeyn'e göre, —haber doğru çıkarsa— şüf'a hakkı bâtıl olur.

İmâm Kerhî: "Bunlar sahih rivayetlerdir." buyurmuştur. Bedâi'de de böyledir.

Şayet haber veren şahıs, âdil olmayan bir erkek olur ve şefi de onu doğrularsa; bil-icma, onun haberiyle satış tesbit edilmiş olur.

Eğer onu yalanlarsa; onun haberi ile satış sabit olmaz.

Eğer haber açığa çıkarsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)ye göre, bu haber doğrudur.
İmâmeyn'e göre, eğer şefi onu doğrularsa satış sabit olur. Zehıyre'de de böyledir. [6]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..