12- KÜÇÜK ÇOCUĞUN ŞÜTASI

Şüfada istihkak bakımından, küçük de büyük gibidir. Mebsût'ta da böyledir.

Şüfa istihkakında, hami ve büyük müsavidir. Hami (= Ana kar­nındaki çocuk) altı aydan noksan bir sürede doğar ve bu durumda satış vâki olmuş olursa; yine onun için şüfa vardır. Her ne kadar, altı ay olması caiz ise de, bu böyledir.

Babası ölen çocuk, —ölüm, satıştan öncede olsa bile— o zaman, mîras yoluyla, şüfa hakkına sahibtir.

Şayet çocuk altı ay veya daha fazla sürede doğmuşsa; satış vaktin­de, hükmen şüf ası sabittir. O, babasının vârisidir.

"Sabî için, şüfa gerekir." dediğimize göre, bunda isteme ve alma hakkı vardır. Sabî, şer'an babasının hukukuna sahiptir.

Çocuğun hakkını, önce babası; sonra babasının vasisi; sonra dede­si yani babasının babası; sonra da, onun vasisi; daha sonra da hâkimin nasbeylediği vasî ister ve alır.

Şayet bunlardan birisi yoksa, o zaman, çocuk, bulûğ çağına girin­ce hakkını alır.

BülÛğ çağma eren şüfa hakkına sahibdir. Nikâhı da reddedebilir. Veya, her ikisini de, isterse red; isterse kabul eder.

Sabînin vasilerinden her hangi biri, imkân dahilinde şüf ayı terk (yani almazsa) şüfa batıl (= geçersiz) olur. Hatta, sabî bulûğa erişse bile, onu geri alamaz. Bu, İmam Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmim Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavlidir. Bu durumda teslim, ister hâkim huzurunda olsun, ister omasın fark etmez. Muhıyt'te de böyledir.

Bir müşteri, bir yeri fazla fiatla satın aldığında; şefîsi bir sabî olur ve onun babası da şüfa hakkını teslim ederse; âlimlerimizden bir kıs­mı: "Teslim sahih olur." buyurmuşlardır. İmâm Muharamed (R.A.)'de, "Sahih olur." diyenlerdendir.

Esahh olanı ise, sahih olmamasıdır. Çünkü, müşterinin fazla fiatla alma hakkı yoktur; fakat, sabînin hakkı, bulûğa erene kadar bakîdir. Mebsût'ta da böyledir.

Bir baba, sabînin şüf asını teslim ettiğinde; satış, değerinden nok­sana yapılmış olsa bile, İmam Ebû Hanîfe (R.A.)^ye göre, bu teslim, caizdir.

İmam Muhammed (R.A.)'e göre ise, caiz değildir.

Bu hususta İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan bir rivayet yoktur. Kâfi'de de böyledir.

Bir kimsenin küçük oğlunun evini, bir başkası satın alır; aynı za­manda da, babası ona şefi olursa; bize göre bu babanın şüfa hakkı vardır.

Mesela: Bir baba, oğlunun bir yerini kendi nefsi için satm aldıktan sonra; ona: "Nasıl aldın?" denir; o da: "Şüf am sebebiyle, satın aldım." derse, bu caiz olur.

Burada, babanın yerinde vasî olmuş olsaydı, eğer o vasinin orayı alması sabinin menfaatına ise, (Şöyle ki: Orası ucuza satılıyor ve mese­lâ: O yerin kıymeti on dirhem olduğu hâlde, vasî onu, on bir dirheme satın alırsa) bu gabn-i yesir olur.

Şüfa sebebiyle, vâsinin onu alması, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kı­yâsı Üzredir.

Bu hususta, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan da birrivâyet vardır.

Bu, vasînin, sabînin malından, kendisi için bir şey satın alması gibidir.

Şayet o yeri, vasînin, şüfa sebebiyle satın almasında, sabîye bir fay­da yoksa, o takdirde vasînin, o yeri alması doğru değildir.
Bu, bi'1-ittifak böyledir.

Vasî İçin, şüfa sebebiyle bir yer alma hakkı olduğu zaman, bu iş hâkime çıkarılır. Hâkim, o sabi namına, bir vasî nasbeder ve satılacak yere bir kıymet konulur. Ve vasî, bu kıymetten şüfa hakkını alır. Para­sı da yine ona teslim edilir. Yani, bu dedel, sabinin asıl vasisine, emânet olarak verilmiş olur. Mnhıyt'te de böyledir.

Baba bir yer satın aldığında, küçük oğlu oraya şefi olursa; oğul-baba oldukları için, bu şüf ayı, oğlu büyüyünce almaz.

Şayet baba, şahsî bir yerini satar; küçük oğlu da onun şefîsi olur ve bu küçük şüfa talebinde bulunamayıp, sonra da büyürse, orayı alma hakkı vardır. Çünkü, baba —orayı satıp, almaya gücü yetmeyen küçü­ğün şüfa hakkı hususunda sustuğu için— tam temekkün ile mütemek-kin değildir. Fakat vasî, nefsî malını satar; sabî de oranın şefî'i olur ve vasî, şüfa talebinde bulunmazsa; o takdirde, yetim bulûğa erişince, şüfa hakkına sahibdir. Zehiyre'de de böyledir.

Serahs'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Babanın kendi nefsî için aldığı yere, sabî şefi ise, bu mes'ele hak­kında, tafsilatcı cevab gerekir. Şöyle ki: Babanın satın aldığı yer, ya kıy­metinin aynıdır veya kıymetinden fazladır ve halkın aldanmış demıye-ceği kadar bir fazlalık vardır. Bu takdirde, sabîye bir zarar söz konusu dğildir ve bulûğa erişse de şüfa hakkı yoktur. /

Eğer o satışta, sabîye zarar var ise, (Şöyle ki: Baba kıymetinden —çok fazlaya satın almışsa halkın aldanmış diyeceği şekilde— işte o za­man, sabî büyüyünce, şüfa hakkına sahibtir. Çünkü baba, kendi nefsî menfaati için, sabîye zarar verme hakkına sahip değildir. Bu durumda almca, şüf ayı ibtal olur. Muhıyt'te de böyledir.

Baba veya vasî: " Ben, bu yeri küçük için bin dirheme satın al­dım." der; şefi de. "Allah'dan kork; sen o yeri, onun için, beşyüz dir­heme satın aldın." derse; ona, —onun beşyüz dirheme satın aldığına dâir beyyinesi olana kadar— inanılmaz. Ve o yer bin dirhene alınmış­tır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir baba, küçük oğlu için, bir yer satın aldıktan sonra şefi ile ara­larında parası hakkında ihtilaf çıkarsa, bu durumda babanın bözü ge­çerlidir. Bu durumda, yemin gerekmez. Çünkü yemin etmemek bir fay­da te'nin eylemez. Serana nin Muhiyö'nde de böyledir. [19]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..