Sulhun Nevileri

Sulhun nevilerine gelince:

Sulh, müddeâ aleyhin (= da'valinin) cevap verip vermediğine göre, üç nevidir: (Nihâye'de de böyledir^)
1) İkrar üzerine yapılan sulh;
2) İnkar üzerine yapılan sulh;
3) Sükût (= susmak) üzerine yapılan sulh.

İkrar üzerine yapılan sulh: Davalının, dava konusu olan şeyi ikrar etmesi   üzerine  yapılan   sulhdur.   İkrar  ve  itiraf  edilen  bir  alacak davasından yapılan sulh gibi...

İnkar üzerine yapılan sulh: Davalının, dava konusu olan şeyi inkar   etmesi   üzerine   yapılan   sulhdur.   İnkar   edilen   bir   emanet davasından yapılan sulh gibi...

Sükût (= susmak) üzerine yapılan sulh: Davalının, dava konusu olan şeyi ikrar ve inkar etmeyip, bu hususta, sustuğu zaman yapılan sulhdur.

Bunların hepsi de caizdir.

Şayet sulh,  ikrar üzerine yapılan bir sulh olursa,  satışlarda muteber olan şey onda da muteber olur.

Yapılan dava, bir akar hakkında olur; o da kusuru sebebiyle geri verilirse, burda görme muhayyerliği sabit olur.

—Dava olunan şeyi bilmemezlik dışında,— bedeli bilmemezlik, sulhu ifsad eder.

Sulhda bedeli teslime gücün yetmesi de şarttır. Hidâye'de de böyledir.

Maldan menfaatler meydana gelirse, bu durumda icarlarına itibar edilir. Onda vakit ta'yini de şarttır.

O müddet içinde anlaşma yapanlardan birisi ölürse, bu sulh anlaşması batıl olur. Hidâye'de de böyledir.

Belirli bir müddete kadar, bizzat bir oturum yeri karşılığında yapı­lan sulh caizdir.

Eğer daimi veya ölene kadar diye şart koşulmuşsa, bu caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer iddia olunan şeyde menfaast olur ve menfaatlerde iki cins bu cinsler ise muhtelif olursa, (Meselâ: Bir kölenin hizmetine karşılık bir oturum yeri üzerine anlaşma yapılırsa) bu bi'1-icma caizdir.

Eğer ikisi de bir cinsten ise, bize göre bu caiz değildir. Bedâi"de de böyledir.

Sükût ve inkar üzerine yapılan sulh, davalı hakkında yemin fidyesidir; davayı düşürür.

Davacı hakkında ise karşılıklı ivaz verme manasınadır. Hidâye'de de böyledir.

Müsâlehün aleyh (= sulh bedeli) ve müsâlehün anh (= da'va edilen şey) bakımından, dört çeşit sulh vardır:
1) Sulh, bilinen bir şeye karşı, bilinen bir şeyden olabilir.

Şöyleki: Davacı, bîr adamın elinde bulunan bir ev hakkında, belirli bir hak iddia eder, daya olunan da, belirli bir mal üzerine anlaşma yaparsa, işte bu caizdir.
2) Sulh, bilinmeyen bir şey karşılığında, bilinmeyen bir şeyden dolayı yapılabilir.

Bu sulh da iki vecih üzeredir:

a) Teslim-tesellüme muhtaç olmaz ise, (Şöyleki: Bir adam, diğerinin yanında olan bir evi iddia eder ve onu belirlemez davalı da, davacının yanında olan bir arsayı iddia eder; o da, onu belirlemez ve aralarında her birinin kendi davasından vazgeçmesi için anlaşma yaparlarsa,) işte bu da caizdir.

b) Eğer teslim ve tesellüme ihtiyaç olursa (Şöyleki: Aralarında anlaşma yaparlar da, birisi diğerine mal verecek olur, fakat diğerinin davasından vaz geçmesi veya iddia eylediğini kendisine teslim etmesi için, onu açıklamazsa) işte bu caiz değildir.
3) Ma'lume (= bilinene) karşı, bilinmeyenden olur. Bu da önceki gibi iki vecih ijzeredir.

a) Eğer dava olunan şey, teslime muhtaç olan bir şeyse, bu sulh caiz olmaz.

Şöyleki: Bir kimse, başka bir adamın elinde bulunan bir evi iddia ettiği halde, onu belirlemiyor ve aralarında iddia eden şahsa, iddia olunan şahsın belirli bir malı teslim etmesi üzerine, anlaşma yapıyorlar; işte bu caiz değildir.

b) Eğer dava olunan şey, teslime muhtaç olmayan bir şeyse (Şöyleki: Bu sûretde dava olunan şahsın, dava edene, davasına karşılık olmak üzere belirli bir malı vermek şartıyla anlaşma yapsalar) işte bu anlaşma caizdir.
4) Sulh bedeli, belirsiz bir şeye karşı, belirli bir şeyden olur. Bu da, yukarıda geçtiği gibi, iki vecih üzeredir.

a) Eğer teslim ve tesellüme muhtaç ise, caiz olmaz.

b) Şayet teslim ve tesellüme muhtaç değilse caiz olur.

Bunda aslolan cehalet liaynihî olursa, akdi bozmaz; liğayrihî olursa bozar.

Bu teslim ve tesellüme mani münazaadır.

Teslim tesellüme muhtaç olmayan her yerde cehalet, münazaaya götürmez ve sulhun caiz olmasınada mani olmaz.

Teslim ve tesellüme muhtaç olan her yerde ise cehalet, —münazaaya uîaştırırsa,— suihun caiz olmasına mani olur. Nihâye'de de böyledir.

Sulh, borç karşılığında yapıldığı zaman, bu sulhun hükmü satişdaki bedelin hükmü gibidir.

Eğer sulh ayn'a karşı vaki olmuşsa, hükmü satılan şeyin hükmü gibidir.

Sulh da, bedel bakımından alış-veriş veya satılan şey uygun olursa, bu sulh caizdir; değilse, caiz değildir. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâiâ'dır. [6]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..