16- MÜKÂTEP VE TİCÂRET YAPMASINA İZİN VERİLMİŞ OLAN KÖLENİN YAPTIĞI SULH MÜKÂTEBİN YAPTIĞI SULH

Bir mükâtep, bin dirhem olan kitabet bedelini ödediğini iddia ettiği halde, efendisi bunu inkar eder ve beş yüz dirheme anlaşma yaparlar ve fazlasını efendi  bırakırsa,  işte bu anlaşma caiz olur. Muhıyt'te de böyledir.

Mükâtebin. efendisi, zaman gelmeden ödemek üzere, kitabet bedelinin bir kısmını düşürse, işte bu da caiz olur.

Eğer kitabet bedeli bin dirhem olur ve zamanı geçtikten sonra, daha fazla vermesi üzerine anlaşma yaparlarsa bu da caiz olur.

Kitabet bedelinin ödenme müddeti geçtikten sonra, bir kısmını acele ödemek, bir kısmını da sonraya bırakmak üzere, anlaşma yapar­larsa, bu da caiz olur. Bir kimse, evinde bulunan bir kadınla (cariye ile) acele (peşin) vermek üzre, dinarlarla, onu mükâtebe yapmak üzre, anlaşma yaparsa, bu da caiz olur. Şayet veresiye anlaşma yaparlarsa, bu caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Dirhemleri bozup, yerine dinarlar vermek üzere yapılan anlaşma da caiz olur. Onu sonra ödemek üzre anlaşma yapsalar, bu da caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

Taraflar, kitabet bedelinin yazın verilmesi üzere anlaşma yaptık­ları halde, sonradan, bir seneye ertelemek üzre anlaşsalar, bu caiz olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bir mükâtep, bir adamda alacağının olduğunu iddia ettiği halde, davalı bunu inkar eder ve mükâtep, onun bir kısmını düşmek bir kısmını almak üzere anlaşma yapar ve bu mükâtebin alacağı hakkında beyyinesi bulunursa, o düşürdüğünü de" alabilir.

Şayet beyyinesi yoksa, bu anlaşma caiz olur.

Bu hal, mükâtebin alacağını düşürdüğü vakit böyle olur. Fakat bir kısmını almayı ertelerse, —borcun, ödünç vermek olmaması halinde— bu caiz olur. Mııhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, bir mükâtebde alacağının olduğunu iddia «der; mükâteb de bunu inkâr ettikten sonra, bir kısmını vermek, bir kısmını düşürmek üzere anlaşma yaparlarsa bu da caiz olur.

Mükâtebin oğlu da babası gibidir.

Bir mükâtep, iddia ettiği emanet hakkında, anlaşma yaparsa, bu hür kimsenin anlaşması gibidir. Mebsût'ta da böyledir.

Bir köle kaçtıktan sonra anlaşma yapsalar, eğer kölenin kazancından yanında bir şey yoksa; —efendisi hakkında— yapılan anlaşma sahih olmaz. Bu anlaşma, azad edildikten sonra, borcunun ödemek üzere, köle ile yapılır köle aciz olmadan önce, beyyinesi olursa sahih olur. Şayet kölenin elinde kazancından bir şey varsa, anlaşma caiz olur.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

tmâmeyn, buna muhaliftir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir mükâtebin efendisi, o mükâtebde alacağının olduğunu iddia eder; mükâteb de bir kısmını düşürmek, bir kısmını ödemek üzere, anlaşma yapar ve şayet mükâtep, efendisinde alacağı olduğunu iddia eder, efendisi de bunu inkar eder ve aralarında bir kısmını almak, bir kısmını   da   düşürmek   üzere,   anlaşma   yaparlarsa;   —beyyinesinin bulunması halinde bu anlaşma caiz olmaz. Şayet beyyinesi yoksa, bu anlaşma her durumda— caiz olur. Muhıyi'te de böyledir. [24]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..