Harbîlerin Yaptığı Sulh

Bir harbî, diğer bir harbîden, bir mal gasbettikten sonra, bu mal zayi olsun veya olmasın— anlaşma yaparlarsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile, İmâm Muhammed (R.A.)'e göre bu anlaşma caiz olmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) buna muhaliftir.

Keza, mûslüman bir tüccar veya orada müsîüman olmuş bir kimse, aynı şekildedir. Şayet harbînin malı telef olur veya ondan bir başkası, zoraki alır, sonra da anlaşma yaparlarsa, —gasbolunan şey ister, duruyor olsun, ister olmasın— İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, caiz olmaz.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre caiz olur. Serahsî'nin Muhiytı'nde de böyledir.

Keza, bir adam, dar-i harbde, harbî olan iki tüccarın malından, bir şey gasbettiğinde, aralarında anlaşma yapsalar, bütün alimlerimize göre, bu caiz olmaz.

Bir harbî de, müslümanın malını gasbederse, yine anlaşma caiz olmaz. Attâbiyye'de de böyledir.

Bir harbî, diğer arkadaşına borç verdikten sonra, bunun bir kısmını düşüp, bir kısmını ertelemek üzere anlaşma yaparlar ve bu harbî de mûslüman olursa, bu anlaşma caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.

İki harbî, dar-i harbde mûslüman olduktan sonra, onlardan birisi, diğerinin malını gasbeder veya o şahsı yaralar, sonra da anlaşma yapar­larsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, bu anlaşma uygun olmaz. İmâm Muhammed (R. A.)'in kavli de budur. Hâvî'de de böyledir.
Bir mûslüman, dâr-i harbde, bir harbîye ]borç verdikten sonra, bir kısmını düşüp, bir kısmını da ertelemek suretiyle anlaşma yapar; vade zamanı gelip geçer ve bu harbî de emanlı (= güvenceli) olarak dar-i İslam'a girer; mûslüman da ondan alacağını almak isteyerek,.ondan düştüğüne de müracaat ederse, o —gönlü ile— vermedikçe, onu alamaz. Ve ona, düştüğü için müracaat da edemez.

Keza harbî, müslümandan alacaklı olsa yine böyledir.

Bu, İmâm Ebû Hanifc (R.A.) ve İmânı Muhammet! (R.A.)'in kav­lidir.

Şayet bu muamele, iki harbî arasında olsaydı, sonra da onlardan birisi güvenceli olarak dâr-i İslâm'a gelseydi, bu durumda hakim, bun­ların arasında bir şey ile hükmedemezcii.

Fakat, ikisi de müslüman veya ikisi de zimmî olurlarsa, hakim hükmederek, hem düştüğünü, hem de ertelediği alacağını tamamen alırdı. Ve borçlu, borcunu ödemeye zorlanırdı.

Harbî olan bir kimse, dar-i İslâm'a, güvenceli olarak girip, borç verir veya alır; yahut kendisi başkasının malını gasbeder veya onun bir malı gasbolunur; sonra da düşmek veya ertelemek üzere anlaşma yaparsa, bu caiz olur. Bu muamele ister müslümanla, ister güvenceli ile; ister kendi yurdunda, isterse başka yerde olsun, müsavidir.

Keza kendi yurtlarında karşılaşsalar, sonra da güvenceli olarak dönseler; aralarında yapılan anlaşma caiz olur ve geçerli bulunur. Mebsût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Allah'u Teâlâ'dır. [27]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..